tatlidede

“Eleştiriler, Niyetlere Göredir.”

“Eleştiriler, Niyetlere Göredir.”

“Allah Aşkına Size Soruyorum” başlıklı bir önceki yazımda sevk zulmüne dikkat çekmek ve yaşanılan mağduriyetleri dile getirmek istemiştim. Birkaç eleştiri aldım. Olabilir.

Biz Müslümanlar; Üstad Hasan El Benna’nın tarif ettiği gibi “ittifak ettiğimiz noktalarda birbirimize destek verir, yardımlaşırız; ihtilaf ettiğimiz noktalarda ise birbirimizi mazur görür ve uygun bir şekilde uyarırız” anlayışıyla hareket etmeliyiz.

Eleştiriler bu yönde olduğu sürece eleştiren her dostumuzun, başımızın üstünde yeri vardır. Bu insanlara değer verir; “Kişisel hataların genele mal edilmemesi” kaydıyla eleştirilerine dikkat eder ve varsa hatalarımız inşallah düzeltiriz.

Ancak kimi zaman yapılan eleştirilerin, hayır amaçlı değil de nefis kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Biz elbette ki, kimsenin kalbini bilemeyiz. Ancak “gözler kalbin aynasıdır” kaidesinde olduğu gibi eleştiri tarzı da niyetlerin göstergesidir.

Geçen Cuma, Doğruhaber Gazetesinde, Edip Akar’ın “Buyurun! Maharetinizi görelim.” başlıklı yazısı okudum. Bu konulara değindiğini görünce; yazıyı aynen sizinle paylaşmak istedim. Yazı şöyle: Sahip oldukları negatif enerji sebebiyle; Müslümanlara saldırma konusunda, yerlerinde duramayan birçok kesim var. Gizliden veya açıktan bu enerjilerini boşaltmaları kaçınılmazdır.

Buna; en sıkıntılı hallerinde dahi Müslümanlara saldırmayı ihmal etmeyen sistemi ve bu sistemin yan ürünü, mürted örgütü örnek verebiliriz. Ancak ben bunlardan bahsetmek istemiyorum. Çünkü bunları biliyorsunuz.

Asıl değinmek istediğim; “bizden”  diyebileceğimiz veya öyle sandığımız kesim. Son zamanların “ben artık sürü psikolojisiyle hareket etmiyorum” diyen entelleri. Bu söylemin dahi zamanın etkisiyle oluşan bir “sürü psikolojisi” olduğundan habersiz; çok telden çalabilen; hatta kendin çal kendin oyna tarzında edebiyat yapan memleket kurtarıcıları. Bunlar konuşmaya gelince; değil mangalda kül bırakmak, mangalı delik deşik ederler. Pratikte ise; dünyalık peşinde koşturmaktan başka bir iş yapmıyorlar. Boş zamanlarında da, İslam için çalışan Müslümanları eleştiriyorlar. Moda kelimelerle bilgelik taslıyorlar. “Efendim, ben şiddete karşıyım; Geçmişinizle yüzleşmelisiniz; hatalarınızı kabul edin; özeleştiri yapın, bu erdemdir.” Falan. En sevdiğim ise şuydu: “Sizi seviyorum ama hatalarınızı değil.” Harikulade bir erdemlilik örneği! Konfüçyüs de kimmiş.

Erdemli Beyler! Durun da kendi halinize bir bakın. Hele önce siz -tabirinizle- geçmişinizle bir yüzleşin. Marksist çete bölgede cirit atarken; mal, can, namus emniyeti kalmamışken; halk, gece terörist, sabah asker zulmüyle inlerken neredeydiniz?

Müslümanlar sehid edilirken; toplu göçe mecbur kılınmışken; sizi hiç görmedik.

Çıkıp bir “dur” deseydiniz ya. Entelektüel kişiliğinizle, muhteşem edebiyatınızla, hiçbir çatışmaya fırsat vermeden; o azgınları durdursaydınız ya. En azından şimdiki gibi bir “itidal çağrısı” yapsaydınız ya. Gerçi, kuduz köpeğin bu çağrınıza nasıl bir hırıltıyla karşılık vereceğini de biz biliyoruz, ama siz gene de yapsaydınız.

Tıpkı Yüksekova’da kardeşimiz katledilince yapıldığı gibi. Azgınlar katletti, taziyeye gidenlere saldırdı, taziye köyünün suyunu kesti, insanları tehdit etti; akıllı zevat kalktı, akl-ı selime çağırdı. Sanki biz ne yapıyoruz.

Şimdi biz bu olayı dillendirdik ya; buna bile tahammül edemeyen “aşırı akıllılar” var. Neymiş? Ortamı geriyormuşuz. Mürtedler adam katlederken ortam gerilmiyor, ama biz bu zulmü dillendirirken ortam geriliyor. Asıl gerilen kendileridir de, neyse.

Bu bilge beylerin çeşitleri de oluyor: Yüzüne gülümsediği halde, arkadan çekiştirenler; seni gördüğünde, kırmızı görmüş boğaya dönenler ve sanki aranızda hiçbir tanışıklık yokmuş gibi kayıtsız kalanlar. Her türüyle acziyet, her haliyle zavallı.

Öyle sanıyorum ki; asıl problem: Müslümanların mücadele ederek varlıklarını devam ettirmelerini hazım problemidir. Özellikle geçmişinde Müslümanlarla dostluğu olduğu halde; bazı musibetlerden dolayı –yaygın tabiriyle- dökülen kişiler; İslami camianın bu günkü haline karşı hasetlerinden, parmaklarını ısırmaktadırlar. “”Bir tehlike anında gemiyi terk eden fareler, geminin sonra batmamasını bir türlü hazmedemezler” ya, ancak bu kadar olur.

Yalnız bunların dışında: “Valla siz haklısınız, ama biz yapamıyoruz” diyenler de vardır. Onları ayrı tutuyorum, “kuru” ile beraber yakmıyorum.

Böylece bugünlere geldik, bugünden devam edelim.

Bilge beyler! İşte şimdi de görüyorsunuz; Marksist örgüt her fırsatta saldırıyor. Sistem de, baskınlarıyla, sürgünleriyle, haksız tutuklamalarla elinden geleni ardına koymuyor.

Haydi! Gizli köşelerden bize akıl vermek yerine bu mağduriyetleri gideriverin. Neden bir çare aramıyorsunuz? Yoksa gene, “hatalarınız” dediğiniz şeyler yapmamızı mı bekliyorsunuz?

Veya bizi bırakın da; siz, İslam ve millet için ne yapıyorsunuz. Onu konuşalım. Okula örtünerek giden insanları “provokasyon yapmakla” suçlarken siz nasıl bir çare düşünüyorsunuz? Nesiller ahlaksızlığa, akıllar marifetsizliğe yönlendirilirken; siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Televizyon başında tezahürat, masa başında edebiyat yapmayı mı?

90’lı yıllar uzaksa, arşın burada. Sivri zekânızla, bir çıkış yolu göstersenize.

Eğer bir marifet ve maharetiniz olsaydı herhalde gösterecektiniz. Demek ki yok.

Bunun, başka bir açıklaması var mı?

Varsa bilelim. Vesselam.

Edip AKAR

Doğru söze ne denir?

Yorumlar

Image
Mustafa
08.09.2011 / 17:44

İnsanlar ikiyüzlülüklerinden kaynaklanan utançtan gözlerini kaçırıyor olmasın.

Image
kIYAM
05.09.2011 / 08:59

Sokakta, pazarda ve hatta camide insanların gözünün içine bakabiliyor musunuz? İnsanlarımız gözlerini niçin kaçırıyor? Bunun üzerinde düşünüp anlayabilirseniz sorunun yarısı çözülmüştür. Diğer yarısı için de Allah Kerim!

Image
akılmend
02.09.2011 / 12:50

Yapılan yanlışlardan pişman olunuyor ve özeleştiri de yapılıyor;ama bütün bunları görmek için onların yanına gitmek ve onlarla görüşmek gerekiyor.Bu camiadan hiçkimse \'hiç yanlışımız yok,biz dört dörtlüğüz\' demiyor.Diyenler de şahsi görüşlerini söylüyorlar.Onlarla oturup,konuşmadan yıllarca yapılan iftiraların etkisiyle atıp tutmak ve onların dilini kullanmak bir insana yakışmaz.

Image
Abdullah
29.08.2011 / 15:15

Yerinde ve güzel bir paylaşım, yazara teşekkürler!

Image
Ahmed
27.08.2011 / 12:29

Nedense bazı isimler ve yorumlar hep aynı kişiyi çağrıştıryor.<br>İyiniyetliysen tanıdığın bu kişilere bizzat hatalarını anlatsana; onlar da tevbe ederler böylece. Yoksa Kur\'an ayetleriyle, bilge laflarla insanları aldatmaya çalışmayın.<br>Kovulan falan da yok. Herkes alnının akıyla meydandadır.

Image
Abdulhak
26.08.2011 / 16:16

İnsanların en kötüsü kötü olduğu halde kendisini iyi görmeye devam edendir diyor Kuran. Yani.. Yanisi şu; Yaptığı yanlışlardan ve haksızlıklardan dolayı insanların haklı tepkisini çekenlerin yapması gereken ilk iş pişmanlık ve tevbe dir.

Image
Ebu Zer
26.08.2011 / 10:58

...15- 20 yıl uzun bir zaman değil ki unutulsun ve yok sayılsın.

Image
Yapmayın kardaş!
26.08.2011 / 10:52

köyden kovulanlar doğrucu davut oldukları için mi, yoksa hane halkına hayatı dar ettikleri için mi kovuldular?

Image
Ahmed
25.08.2011 / 16:02

Benu Adem olmakla kardeşim olan zata bir soru soracağım: Siz "Def-i mefasid" ile mi yoksa "celb-i menafi" ile mi uğraşıyoprsunuz.<br>Adam demiş zaten bir marifetiniz varsa gösterin diye. Ne bekliyorsunuz? Varsa göstersenize...<br>Ayrıca Ferasetli Efendi<br>Ortada hata yok ki meşrulaştırılsın. Kuruntu veya kuru ifitiralar var

Image
mihama
25.08.2011 / 09:50

doğruyu söyleyenin 10 köyden kovulduğu gibi islama hizmet edenin de başına iftira gelmiyorsa, kovulmuyorsa, yurdundan olmuyorsa, küfrün, zalimin gazabını kazanmıyorsa bir sorun vardır demektir...<br>bu açıdan bakıldığında haklısın mehmet kardeş..

Image
Benu Adem
24.08.2011 / 15:35

Def-i mefasid celb-i menafi'den öncedir. Yani önemli olan öncelikle zarar vermemek, yanlışa bulaşmamaktır. Yanlışa bulaşmakla itham edilenlerin; ama siz de tembellik yaptınız diye başkasına çıkışması makul değildir.<br>Suçlanmaya karşı suçlama tepkisi vermek kimseyi temize çıkarmaz

Image
Feraset
24.08.2011 / 14:33

Bir örgütün marksist olması başka cemaatın yaptığı yanlışları örtemez ve meşrulaştıramaz. ..

Yorum Yaz