tatlidede
tatlidede

Abdullah Öcalan Kimdir? Abdullah Öcalan Nereli, Kaç yaşında? Abdullah Öcalan PKK'yı ne zaman kurdu? PKK ne yapmak istiyor?

Apo olarak nam salmış Abdullah Öcalan 7 Kasım 1978 tarihinde binlerce kanlı olayın faili olan PKK’yı kurdu. Örgütünü kurduktan sonra kısa bir süre sonra Suriye’ye geçen Abdullah Öcalan, örgütün kanlı eylemlerini buradan yönetti. Kırsala hiç inmeden oturduğu yerde rahat bir yaşam süren Öcalan, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde kandırdığı Kürt gençleri örgüt adına eylem yaptı. İşte Abdullah Öcalan'ın hayat hikayesi...
  • 11.10.2021 15:32
Abdullah Öcalan Kimdir? Abdullah Öcalan Nereli, Kaç yaşında? Abdullah Öcalan PKK'yı ne zaman kurdu? PKK ne yapmak istiyor?

Kısa adı PKK olan Partiye Karkere Kürdistan olarak Türkçe'ye ise Kürdistan İşçi Partisi olarak çevrilen örgütün kurucusu Abdullah Öcalan’dır. 

4 Nisan 1949 Yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine bağlı eski ismiyle Amara, yeni ismiyle Ömerli köyünde doğan Öcalan’ın Babası Kürt, annesi ise Türk asıllıdır. Hatırlarsanız, ilk yakalandığında, uçakta gözünü ilk açtığında Öcalan, annesinin Türk olduğunu dikkat çekmiş ve Türkiye'ye hizmet etmeye hazır olduğunu söylemişti. Babasının adı Ömer, annesinin adı ise Üveyş olan Öcalan, İlkokulu Ömerli İlkokulu Köyünde, Ortaokul ise Halfeti’de Merkez Ortaokulunda okudu.

İKİ YIL MEMUR OLARAK ÇALIŞTI

Daha sonra lise için Ankara'ya giderek burada Tapu Kadastro Lisesini okuyan Öcalan, 1968 yılında liseden mezun oldu. Mezun olduğu yıl devlet kurumunda kadastro memuru olarak Diyarbakır’a ataması yapılan Öcalan burada iki yıla yakın çalıştı. Bir röportajında tapu memuru iken kendisine verilen rüşvetleri kabul ettiğini itiraf eden Öcalan, Mart 1970 tarihinde tayini İstanbul’a çıktı.

İstanbul'a gider gitmez (Devrimci Doğu Kültür Ocakları) DDKO’ya üye olan Öcalan, İstanbul Üniversitesi sınavsız bir şekilde Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı.

Üniversitesi eğitimi için Maliye Bakanlığı’ndan burs alan Öcalan, bir yıl aradan sonra 1971 yılı sonlarında kaydını naklen Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine aldırdı. 

Yine kendi anlatımıyla Öcalan sol örgütlerde herkesin dişkalife edilmesi ile önünün açıldığını şu cümlelerle açıklamıştı:

“Dönemin ileri gelen öğrenci liderleri ya tutuklandıkları, ya da yeraltına geçtiklerinden dolayı, SBF’deki liderlik 3. Sınıf bir militan olan Öcalan’a kalmıştı.”

Mahir Çayan’ların Kızıldere’de katledilmesini protesto etmek için basılan Şafak bildirilerini Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde dağıtmak ve boykota katılmaktan 1972 yılının 7 Nisan günü gözaltına alınan Öcalan, Mamak Askeri Cezaevinde yaklaşık 7 ay yattı.

  • Cezaevinden çıkışı halen tartışılmalı konulardan biri olan Öcalan'ın bu gizemli olayını araştıran ve bu süreçte katledilen gazeteci Uğur Mumcu hayatının son günlerinde kafasını Öcalan’ın nasıl tahliye olduğuna takmıştı.
  • O dönem Öcalan'ı serbest bıraktıran ünlü savcı Baki Tuğ, gazeteci Uğur Mumcu’nun görüşme talebini red etmiş ve kendisi ile konuşmak istememişti.  
  • 1974 yılından itibaren Apocular adı ile bilinenen ve ilk çekirdek grubun örgütlenmesi üç farklı görüşme toplantıları ile yapıldı.
  • Bir araya gelmelerin ilk toplantısı Tuzluçayır’da, ikincisi Mehmet Karasu’nun evinde, üçüncüsü Çubuk barajında yapıldı.

PKK'NIN KURULUŞU

Aslında bu üç toplantı PKK’nın kuruluş toplantılarıdır. İlk başlarda kendi kendilerine Kürdistan Devrimcileri adını veren grup halk içerisinde talebe (öğrenciler) sol kamuoyunda ise Apo’cu olarak adlandırıldılar.

PKK olarak ortaya çıkmaları ise 1978 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesi Ziyaret, eski adıyla Fis köyünde yapılan  sözde kongrede PKK (Partiya Karkerén Kürdistan) adını aldılar.

PKK, kuruluşunu Adalet Partisi Şanlıurfa milletvekili M. Celal Bucak’a yapılan saldırı sonrasında olay yerine bırakılan bildirileri ile ilan ederken ilk silahlı kanlı eylemini ise Siirt Eruh'da yaptı.

Bu eylemler üzerine operasyonlar başlatıldı. Öcalan’ın en yakın arkadaşlarından Haki Karel, 1977’de Gaziantep’te öldürüldü. 1979’da ise Elazığ ve Diyarbakır’da, “Apocular”a önemli bir darbe indirildi. Geniş tutuklamalar yapıldı, Merkez Komite üyesi Şahin Dönmez de tutuklandı.

Bu sırada Abdullah Öcalan’ın izine de Diyarbakır’da ulaşıldı. Bir güvenlik yetkilisi, olayı şöyle anlatıyor:

”Öcalan, Kesire Öcalan ile birlikte Diyarbakır’da Günaydın Apartmanı’nda kalıyordu. Polis yerini tespit etti. Milli İstihbarat Teşkilatı da biliyordu. Ancak, hemen baskın yapılıp alınması yerine, izlenip bir örgütsel faaliyet sırasında tutuklanması düşünüldü. Eğer o sırada gözaltına alınsaydı bir süre sonra serbest bırakılırdı.”

ÖCALAN'IN EŞİ

Kesire Yıldırım ile 24 Mayıs 1978 günü Ankara’da evlenmişlerdi. Belki de o tarihlerde fazla önemsenmediğinden yeterince izlenmediği için Öcalan, 1979’un Temmuz’unda izini kaybettirip Urfa üzerinden Suriye’ye kaçmayı başardı. İlginçtir, Öcalan bu tarihte asker kaçağıydı. Onun karanlık ilişkilerini çözmeye çalışan Uğur Mumcu, Kürt Dosyası kitabında şunları yazıyor:

”Askerlik Şubesi Öcalan’ı adım adım izliyordu. 26 Temmuz 1977 günü yeniden son yoklama çağrı pusulası göndermişti. Ancak Öcalan izini kaybettirmeyi başarmıştı. Bu yüzden son çağrı pusulası kardeşi Mehmet Öcalan’a tebliğ edildi. 26 Eylül 1978 gününden sonra da son yoklama kaçağı olarak aranmaya başlandı. Öcalan o günlerde Diyarbakır’daydı. Diyarbakır’ın Ofis Mahallesi’nde eşi Kesire ile Günaydın Apartmanı’nda kalmakta; evde günlerce kitap okumaktaydı.”

Peki o dönemde güvenlik birimleri Apocuların lideri Abdullah Öcalan’a nasıl bir teşhis koymuştu? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi iken 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, tutuklanıp Mamak Askeri Ceza Evi’ne konulmasından sonra kazandığı sakıncalı kimliğe rağmen izini kaybettirmesi yalnızca güvenlik birimleri arasındaki eşgüdüm eksikliğinin bir sonucu muydu?...

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarının İmralı iddianamesinde şöyle denildi:

“Mayıs 1979 tarihinde PKK Merkez Komitesi Üyesi ve Örgütlenme Genel Sorumlusu Şahin Dönmez ile birlikte Elazığ Bölge Komitesi üyelerinin büyük çoğunluğunun yakalanması örgütte paniğe yol açmıştır. Şahin Dönmez’in itirafları ile birlikte güvenlik kuvvetlerinin başlattığı bir dizi operasyon nedeniyle Abdullah Öcalan, Diyarbakır’da saklanmakta olduğu evde yakalanmaktan son anda kurtulmuştur.”

Öcalan, Mahir Sayın ile yaptığı konuşmaları içeren Erkeği Öldürmek kitabında “casuslar” olarak karısı Kesire Öcalan ve Pilot Necati (Necati Kaya)’yı gösteriyor.

Ona göre CHP geleneğinden gelen ve Kürt kökenli olan bir ailenin çocuğu olarak Kesire Öcalan kendisi ile bilerek tanıştırıldı.

Darbeyle güçlenen örgüt

12 Eylül 1980 tarihi Türkiye’nin çok uzun süre çıkamayacağı karanlık bir tünelin başlangıcı oldu. Darbeyle beraber başlayan baskı rejiminden Kürt hareketi de nasibini aldı.

Çok sayıda Kürt vatandaş yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Suriye’ye gidenler Filistin eğitim kamplarına katıldı, Avrupa’ya iltica edenlerse üniversiteler ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla Kürt Sorunu'nu Batı’ya anlatmaya başladı.

Geride kalanların pek çoğu ise dönemin baskılarının simgesi haline gelen Diyarbakır Askeri Cezaevi’ndeydi.

Böyle bir dönemde PKK da, çoğu yasadışı örgüt gibi Türkiye dışına çıktı. 12 Eylül’den kısa bir süre önce Şam’a yerleşen Öcalan, örgütü buradan yönetmeye başladı. 

Darbenin Kürt hareketine yönelik tasfiye amacı sosyalist harekete uyguladığı tasfiye kadar başarılı olamadı, aksine Kürt hareketi darbe sonrası toparlandı. Özellikle Diyarbakır Cezaevi’nden çıkanların kitlesel olarak PKK’ya katılarak dağa çıktığı bir süreç yaşandı.

Filistin kamplarında eğitimlerini tamamlayarak Suriye’den Türkiye sınırını geçen örgüt üyeleri Adıyaman, Sason ve Dersim’e yerleşerek örgüte vurucu bir güç kazandırdı.

PKK-Suriye ilişkisi

15-25 Temmuz 1981’de Suriye'de yapılan PKK 1. Konferansı'na 60 civarında örgüt mensubu katıldı.

Konferans PKK’ya tahsis edilen Helve Kampı'nda yapılmış, dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad tarafından Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) alınan izinle de, örgüt Kuzey Irak’a yerleşmiştir. KDP lideri Mesut Barzani mardinlife önce Türkiye’den çekinerek bu teklifi reddetmek istese de, Esad’ın baskıları sonucu kabul etmek zorunda kaldı.

Böylece 1981’de Kuzey Irak’a ilk adım atıldı.

ÖRGÜT İÇİ İNFAZLAR

Terörist başı, bu “MİT kontrolü” korkusunu hep yaşadığı gibi, örgütte sivrilme istidadı gösteren birçok önde gelen ismi “MİT ajanı” kulpuyla tasfiye etti. Bunların başında

Kesire Öcalan, Mehmet Cahit Şener, Ali Çetiner, Hüseyin Yıldırım, Şemdin Sakık, Resul Altınok, Abdullah Kumlu, ‘Kör Cemal’ kod adlı Halil Kaya, ‘Baran’ koduyla bilinen Cihangir Hazır, Abdullah Ekinci, Osman Tim, ‘General Zinnar’ kod adlı Alaattin Kanat geliyor.

1978’deki toplantıdan sonra 1990’da Bekaa Vadisi’nde ikinci konferansını yapan PKK’nın bu toplantısının genel sekreterliğini Mehmet Şener yaptı. Kongrede PKK’nın demokratikleşmesinden söz eden Merkez Komite üyesi Mehmet Şener, Baran kod adıyla bilinen Cihangir Hazır ile birlikte tutuklandı. Ancak Şener ve Baran, arkadaşları tarafından kurtarıldılar.

(Bu isimler daha sonra PKK–Vejin hareketini kurdular). Ancak Mehmet Şener kısa bir süre sonra Kamışlı’da Öcalan’ın emriyle öldürüldü.

Şener ve karısı Peşmergelerin arasından alınıp infaz edildiler. Şener’i destekleyen Mustafa Puşa da karısı ile birlikte öldürüldü.

Yine Pilot Necati de, Kürt kökenli olması sebebiyle pilotluktan atıldığını ileri sürerek kendisine yanaştı; ama o da MİT’in bir tuzağıydı. Öcalan, Pilot Necati’nin ilk kadın pilot Sabiha Gökçen’i öldürme teklifinde bulunması, bazen örgüte yüklü miktarda paralar sağlamasını, “Örtülü ödenekten bunun için paralar sonuna kadar gözden çıkarılır. Bize de biraz neması kaldı.” iddiasını ileri sürerek açıklıyor.

Öcalan’a göre, Ankara’da görünüşte kontrol altındaydı, Urfa ve Diyarbakır’a geçtiğinde ise bu kontrol güçleşti. Nihayet Urfa’da çemberin daraldığını ve öldürüleceğini hissedince de sınırı geçerek Suriye’ye gitti.

Öcalan, 1980’de PKK’nın Merkez Komite üyesi ve Urfa bölge sorumlusu Abdullah Kumlu’yu hapsetti. Hapisten kaçan Kumlu, Suriye Gizli Servisi’nin yardımıyla yakalanarak PKK’ya teslim edildi ve öldürüldü. Öcalan bu sıralarda PKK’nın çekirdeğini oluşturan Kürdistan Devrimcileri grubundan Mehmet Uzun, Ali Yaylacık ve Ahmet Ballı’yı da MİT ajanı oldukları gerekçesiyle öldürttü.

PKK’nın üçüncü kongresinde Öcalan’ın bütün yetkilerini aldığı Abdullah Ekinci intihar etti. Kesire Öcalan ve Ali Çetiner örgütten kaçtılar. Üçüncü kongrede 10 militan daha MİT ajanı oldukları gerekçeleriyle öldürüldüler. Öcalan’a kadın temin etmekle yükümlü militan olduğu ileri sürülen (PKK; Emin Demirel, GHMD yayını) Hasan Bindal, Öcalan’ın yakın arkadaşı Şahin Bilgiç tarafından kazaen öldürülünce, Bilgiç’in kaderi de kurşuna dizilmek oldu. Örgütün Botan bölgesi sorumlusu Kör Cemal kod adlı Halil Kaya 1987’de kurşuna dizildi. Öcalan 1991’de Botan’ın yeni bölge sorumlusu Nizamettin Taş’ı üç ay hapsetti. Parmaksız Zeki kodlu Şemdin Sakık, Botan bölgesi sorumlusu oldu. Ancak Şemdin Sakık’ın da daha sonra Apo ile arası açıldı ve örgütten koptu. 

Siyasallaşma adımı

PKK Eylül 1990’da hazırladığı ‘Şehir Talimnamesi’ çerçevesinden yasal kitle örgütleriyle ilişkilerin arttırılması ve basın yayın çalışmalarının hızlandırılması kararı alarak bu doğrultuda Özgür Halk, Gündem, Özgür Politika, Ülke, Dilan gibi yayınlar çıkarmaya başlamıştır.

O dönem ayrıca, Halkın Emek Partisi'nin (HEP) propaganda alanı haline getirilmesi, 1991 genel seçimlerinde partinin desteklenerek meclise temsilci sokulması talimatı Öcalan tarafından verildi.

PKK’nın 1990 yılının Mart ayında Cizre, Silopi ve Nusaybin’de düzenlediği gösterilere beklenenin üzerinde bir katılım oldu. Bunun üzerine örgüt faaliyetlerini artırarak bir yandan bu kitle desteğini canlı tutmaya çalışırken diğer yandan da siyasallaşma çabalarını yoğunlaştırdı.

Körfez Savaşı’yla güçlenme

Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki koalisyon güçlerinin 17 Ocak 1991’de Irak’a başlattıkları askeri harekat, bu ülkenin Kuveyt’ten çekilmesi ve Birleşmiş Milletler'in Nisan 1991’de 36. paralelin kuzeyini Bağdat yönetimine yasaklaması kararıyla sonuçlandı.

Bu karar hem Türkiye, hem de PKK için önemli sonuçlar doğurdu. Kuzey Irak’ta meydana gelen otorite boşluğundan bir kez daha yararlanan PKK, silahlı gücünün önemli bir bölümünü buraya kaydırdı.

Kuzey Irak’a yerleşerek kamplar kuran PKK, Irak ordusunun kuzeyden çekilirken geride bıraktığı silahlara da el koydu.

Bu gelişme örgütü silah ve mühimmat bakımından o güne kadar hiç olmadığı kadar güçlendirdi.

ÖCALAN'IN YAKALANARAK TÜRKİYE'YE GETİRİLİŞİ

Suriye'de uzun süre örgütü yöneten Öcalan'ı, Türkiye’nin ısrarlı takibi sonucu Suriye, topraklarından çıkarmak zorunda kaldı. Suriye’den Rusya’ya, oradan İtalya’ya geçen Öcalan, İtalyan Hükümeti tarafından da ülkeden çıkarılınca kendisine sığınacak yer aramaya başladı. Yunanistan Hükümeti, kuruluşundan beri destek verdiği PKK’nın liderini Kenya Büyükelçiliği’nde saklamaya karar verdi.

Güvenlik Güçleri’nin düzenlediği bir operasyonla Kenya’da kıskıvrak yakalanan Abdullah Öcalan'ın üzerinden sahte bir Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu çıktı. Öcalan, Türkiye’de İmralı Cezaevi’nde yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. Öcalan'ın idam cezası Yargıtay tarafından 25 Kasım 1999 tarihinde onandı.

31 Mayıs 1999 tarihinde hapsedildiği İmralı adasında yargılanmasına başlanan Öcalan savunmasını yaptı ve PKK'yı kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü itiraf etti. 

29 Haziran 1999'da yapılan son duruşmada Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından, kurduğu silahlı örgütü PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldü. Abdullah Öcalan, oybirliği ile idama mahkûm edildi.  Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da onandı. Mahkemenin gerekçeli kararında, Öcalan'ın, eylemlerinin şiddeti, yoğunluğu ve sürekliliği ve içinde bebek, çocuk, ihtiyar ve kadınların da bulunduğu binlerce insanın öldürülmüş olması ve ülke genelinde ciddi tehlike oluşturması nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 59. maddesinde düzenlenen cezai sorumluluğu kaldıran veya azaltan nedenlerden yararlandırılmasının uygun görülmediği açıklandı. Mahkemenin verdiği idam kararı, Yargıtay tarafından 25 Kasım 1999 tarihinde onandı.

İDAMIN KALDIRILMASI

Ağustos 2002'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde idam cezasını kaldırması sebebiyle cezası ağırlaştırılmış müebbet hapise çevrildi. Günümüzde İmralı Cezaevi'nde hapis yatmaktadır.

ÖCALAN'IN CEZAEVİ YILLARI

Öcalan'ın, tutuklu olarak kaldığı İmralı Cezaevine ait bir görsel. Öcalan, kaldığı İmralı Adası'ndaki cezaevinde "esnek, çok kültürlü, anti-tekelci ve uzlaşma odaklı" olarak tarif ettiği Demokratik konfederalizm adlı bir politik kuram geliştirmiştir. Klasik Marksist-Leninist görüşlerin, Murray Bookchin'in komünalizme dair fikirleri ile ekoloji ve feminizm gibi konuların harmanlanması sonucu oluşan ve devlete dayanmayan sosyalizm anlayışını içeren bu doktrine göre, Orta Doğunun toplumsal yapısına en uygun model konfederal bir yapıdır. Öcalan, 22 Arap devletinin kendi arasında bu durumu gerçekleştirebileceğini, buna benzer olarak Türklerin de kendi aralarında "Türk demokratik konfederalizmi" kurabileceğini ifade etmiştir. Çünkü Öcalan'a göre bu uluslar, ayrı ayrı bağımsız milli devletleri bulunduğu için tek devlet bayrağı altında toplanamayacaktır. Yine Öcalan'a göre Marksist-Leninist bir ilke olan ulusların kendi kaderini tayin hakkı, salt devlet kurma ilkesi olarak ele alındığı için tarihi felaketlere yol açmıştır. Buna karşın Demokratik konfederalizm ilkesinin demokratik ulus seçeneğinin yönetme şekli olarak bir halkın kendi geleceğini özgür ve demokratik yollarla belirleyebilmesinde bir biçim olarak kendini tarif ettiğini belirtmiştir. 

AHİM ÖCALAN'I REDDETTİ

Öcalan'ın İmralı Adası'nda kaldığı hücrenin küçük ve genel cezaevi koşullarının kötü olduğu öne sürülerek serhildan adı verilen protesto gösterileri gerçekleşmiştir. Abdullah Öcalan'ın avukatları 2010 yılında Öcalan'ın "fiziksel ve sözlü olarak kötü muameleye maruz kaldığı, bu konudaki şikayetlerine dair gerekli soruşturma yapılmadığı, cezaevi çalışanlarından ölüm tehdidi aldığı ve etnik kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğradığı" iddiaları ile Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 27 Eylül 2018'de Öcalan'ın cezaevinde kötü muamele gördüğüne ilişkin başvurusunu oy birliği ile reddetti.

Gerekçeli kararda, 2008'de gerçekleşen hücre aramasının gerçekleştiği gün ve o günü takip eden dönemde Öcalan'ın doktorlar tarafından muayene edildiği ve fiziksel ya da zihinsel olarak herhangi bir olumsuz bulguya rastlanmadığı, başvuruyu yapan Öcalan'ın da böyle bir iddiasının olmadığı, bu konuda kişisel olarak ne cezaevi yönetimine ne de cezaevinden sorumlu savcıya bu konuda bir başvuruda bulunmadığı belirtildi. Mahkeme, elle tutulur iddiaların olmadığı bir durumda ulusal yetkililerin soruşturma yürütmeme hakkını elinde tuttuğunu belirterek başvuruyu reddettiğini açıkladı. 

Öcalan cezaevinde jineoloji kuramını teorize etmiştir.

Kitapları

  • Kürdistan Devriminin Yolu (Manifesto), Weşanen Serxwebun Yayınları, Beşinci Baskı: Haziran 1993.
  • Seçme Yazılar, Cilt I, Melsa Yayınları, İstanbul, Ekim 1992.
  • Seçme Yazılar, Cilt II, Zagros Yayınları, İstanbul, Haziran 1993.
  • Politik Rapor, Zagros Yayınları, Nisan 1993.
  • Kürdistan'da İşbirlikçilik - İhanet ve Devrimci Direniş, Zagros Yayınları, 1993.
  • Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi, Mem Yayınları, İstanbul, Haziran 1999.
  • Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa (AİHM Savunmaları) I. Cilt, Mezopotamya Yayınları, Köln, Mart 2002.
  • Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa (AİHM Savunmaları) II. Cilt, Mezopotamya Yayınları, Köln, Mart 2002.
  • Güney Kürdistan'da egemenlik mücadelesi ve devrimci demokratik tutum, Wêşanen Serxwebûn 127, Mart 2003.
  • Bir Halkı Savunmak, Wêşanen Serxwebûn 135, Haziran 2004. Çetin Yayınları, İstanbul.
  • Kürt Aşkı, İnkılâp Kitabevi, 2011.
  • Demokratik Toplum Manifestosu, Mezopotamya Yayınevi, Haziran 2009.
  • Barış Umudu, Çetin Basın Yayın, 2005, İstanbul.
  • Gerçeğin Dili ve Eylemi, Aram Yayınları, İstanbul.
  • Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır, Aram Yayınları, 1999, İstanbul.
  • Sanat Edebiyat ve Kürt Aydınlanması, Çetin Yayınları, 2003 İstanbul.
  • Tarih Günümüzde Gizli ve Biz Tarihin Başlangıcında Gizliyiz, Aram Yayınları, 2000, İstanbul.
  • PKK Olağanüstü VII. Kongresine Sunulan Politik Rapor, Mem Yayınları, İstanbul.
  • Nasıl Yaşamalı Cilt I-II, Mem Yayınları, 2001, İstanbul.
  • Barışa Doğru Aram Yayınları, 2000, İstanbul.
  • Sosyal Devrim ve Yeni Yaşam, Çetin Basın Yayın, 2005, İstanbul.
  • Demokratik Konfederalizm, Transmedia Publishing Ltd., 2011, Honolulu.
  • Demokratik Uygarlık Manifestosu, Aram Yayınları, 2009, İstanbul.

MANEVİ OĞLU

Abdullah Öcalan'ın "manevi evladım" dediği ve asıl adı Ferhat Abdi Şahin olan terörist Mazlum Kobani, Türkiye'nin üst düzey arama listesi olan kırmızı listede yer alıyor.

Şahin, Türkiye'de birçok "kanlı eylemin" sorumlusu olarak biliniyor.

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz