tatlidede

Adem Turan kimdir? Adem Turan kitapları ve sözleri

Öğretmen, Yazar Adem Turan hayatı araştırılıyor. Peki Adem Turan kimdir? Adem Turan aslen nerelidir? Adem Turan ne zaman, nerede doğdu? Adem Turan hayatta mı? İşte Adem Turan hayatı...
  • 07.10.2022 18:00
Adem Turan kimdir? Adem Turan kitapları ve sözleri
Öğretmen, Yazar Adem Turan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Adem Turan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Adem Turan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Adem Turan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1960

Doğum Yeri: Biga, Çanakkale, Türkiye

Adem Turan kimdir?

1960’ta Çanakkale – Biga’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Biga’da, Üniversiteyi ise Bursa’da okudu. İlk ürünlerini Bursa’dayken vermeye başladı ve bu ürünler, Yenidevir gazetesi ile Bursa Sanat – Edebiyat dergisinde yayınlandı. Bir dönem, Bursa Marmara gazetesinde Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. Şiir ve yazıları, 1982 yılından itibaren Yönelişler, Mavera, Yedi İklim, Kelime, Bursa Sanat-Edebiyat, Kayıtlar, İkindi Yazıları, İpek Dili, Düş Çınarı, Edebiyat Ortamı, Ay Vakti, Sühan, Mor Taka, Lamure, Bir Nokta, Kırknar, Kuşluk Vakti, Edep gibi dergilerde yayınlandı/ yayınlanıyor.

Halen İstanbul’da öğretmenlik yapan Adem Turan evli ve üç çocuk babasıdır.

Adem Turan Kitapları - Eserleri

  • Artık Kuşlarını Uçur
  • Şairlerin Gazze'si
  • Beş Vakit Yazar
  • Hayal Defteri
  • Nisan Çobanı
  • Şiir Taşı
  • Borges Borges
  • R Kuşağı
  • Son Günün Şiiri
  • Bin Türlü Yama
  • Devamsızlar İçin
  • Mangan Mangan

Adem Turan Alıntıları - Sözleri

  • Ne zaman gerçeğe uyandığını sansa üstad Aslında yeni bir düşe uyanırmış her defasında Bu böyle sürüp gidermiş geceler boyu 'Sonsuzluk' olan sayısız kum taneleri arasında. (Borges Borges)
  • Umuda açtığı penceresini hiç kapatmazmış (Borges Borges)
  • Hayallerimin aynasına bakarım, aynadaki dünyaya.. (Hayal Defteri)
  • SESSİZLİKLER 1. ben 'f' orada diyorsam, işte oradadır göğsümün kıllarına bak ve bana inan çok sevdim, güzel sevdim ve fakat güzelliğim kırıldı ürkek ve tedirgin büyüdüm, yumruğum sonradan gelişti. ah mavi intiharlar taşıdım bedenimde günlerce ve dağ gibi özlemler çoğalttım, bedenim yaşıma aykırı gelişti. bir de trenler vardı çoğalan, ikidebir kenti ortasından bölen ben o trenleri varamadığım yerlere uyguladım günlerce. şimdi senin o resmin yok mu vaktimin ortasına çizilen beni durmadan trenlere çekiyor/mavi intiharlara yani ve bak, şeddeli yeminler getirdim sana kekik kekik kokulu ölümlere gidiyorum ben, artık kokulu kuşlarını uçur. sonra bak ben gidiyorum dedim. elveda dedim. ve yürüdüm. kesinlikle ardıma bakmadım. öyleki çocuklar vardı, dört bir yanımı kuşatmışlardı ben o çocukları öptüm öptüm gözlerime taradım sessizce. işte bu benim sessizliğimdir mektuplara çizemediğim bu da trenim-mavi trenim- mavi pramidi düşlerimin 2. acıların eklem yerinden geliyorum, topuklarım kemiklerden vicdan becerdim/vicdan vicdan kanlı vicdan dalga dalga aşk getirdim uzak çöllerden bakır tenli istanbul! saçların gibi bir muştuyu yüklendim de geldim acıların eklem yerinden. ki orada karıncalar vardı ve kâbe'ye giderlerdi ölümü hiçleyerek kırlangıçlar ise gelirler alnımızın kıvrımlarına vurulurlardı öyle mahzun biz ağlardık kendimizden geçerek uzayan ve muhacir sesimizle. a. diyorum ki ay ışığı ve kıpırtısız gecelerde nasıl yorumlanır bebeklerin kahraman kokusu sözgelimi acı bir olgunluk çağırsak durgun sulardan o vakit deniz gitgide unuttuğumuz bir şey olur ya da kopamadığımız b. ey üzünçlereni güvercinlere emziren istanbul, sevgilim ey! bırak saçların mübârek kalsın da 'karşıya' geçeyim geyik gözlü muhabbetler getir uykularımın çıldıran yerlerine o taşralı kız gibi utangaç ve becerikli yorumla karşı kıyıları 3. sonra, o dönemi kapatıp serin bir coğrafya aradım kendime günlerce denizlerden geçtim, yol yol gurbet oldum göğsümü kanatarak gün geldi ince bir evliyâlık edindim hacı kuşlardan ve nice sürüngenden kendime gün geldi, bir dağ anlamında ciddi oldum ve kendimi tekrarladım sesimi yükselterek (iyiydi böyle göğsümü kanatarak yaşıyordum ve akıyordu kanım geçtiğim coğrafyalar durmadan kırmızı oluyordu, iyiydi böyle ölüyordu içimdeki HAYVANCIK -ah durmadan ne harika değil mi ölüyordu) ölüyordu ey inkâr edilmiş yemin, ey acı çığlık! evet, işte ayak diriycrum cümlesine acıların dağların arka yüzündeyim/mutluyum ne bir fazla ne bir eksik yaşıyorum (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Hayallerimin aynasına bakarım,aynadaki dünyaya... /sonra girerim oraya ve orada yaşarım da kimseler bilmez bunu,hayallerimin gezginiyim çünkü ben... (Hayal Defteri)
  • ÇOKÇA ÇÖL KOKUYORSUN DEMİŞTİ BİRİLERİ BANA UNUTMADIM I. /hergün beş kez abdest alıp namaz kılıyorum ancak böylece yeğnileşip koşturuyorum kuşları ardımdan ki yorulup düşenler oluyor; alıp ckşuyorum onları, öpüyorum gözlerinden ve gagalarından, bir de karıncalar yok mu hayatı yorumlayan bir öbek toprak üzerinde.../ arapsoylu yağız atlar gibiyim bugünlerde meridyenlerarası koşulardayım/doludizgin elimde taze baharlar yüreğimde körpe sevdalar durmadan koşuyorum ve sığmıyorum yarış pistlerine. fakat bu insanlar böyle nereye koşuyor İspanya gibi yerlerde, aşk nerede ve nerede torunumun beyaz atı, eyerleyin hemen ki binip gitsin Ortadoğu'ya. ben İspanya'ya gideceğim çünkü. FAKAT BEN NEREYE GİDİYORUM FAKAT BEN FAKAT EEN FAKAT FA F FAKAT ÇOKÇA ÇÖL KOKUYORSUN DEMİŞTİ BİRİLERİ BANA UNUTMADIM. II ve sonra herhangi bir çayevinde yürek gibi yerle rime vuruyor bir şarkının ayrılıklara dair sözleri ve ağlıyorum ve diyorum ki infilak edebilir ağzı min içi birgün çok sigara içmekten/ delirmemiştim henüz bir kente kuşbakışı mesafesinden bakıp insanlardan korkmamıştım. ama tenha bir köşesinde kentin meselâ merdiven başında bir evin durmadan konuşup gözlerimizle doyasıya ağlamıştık unutmadım. ama çokça çöl kokuyorsun demişti birileri bana ama güzel şeylere soyunurdum o yıllar özgün dostluklara sözgelimi ve yağmurlarda ıslanırdım ve soluksuz kalırdım göklere doğru yürümekten unutmadım. güneş daha doğmamıştı iyi hatırlıyorum bir çöldeydik nasılsa ve üç kişiydik İstanbul yoktu, deniz yoktu, sen yoktun ne diyorum, bir çölün tam ortasında üç kişiydik; Kays, ben ve bir güzel çocuk, -çocuk dediysem kutlu topuğu ile zemzem bulup içen çocuk yani durmadan çöldeydik Kays kendinde değildi, ben kendimde değildim Leylâââ sen kendinde miydin! + tarih milâttan bilmem ne kadar sonraydı İstanbul içimdeydi, ağlıyordu ben İstanbul'dayım, ağlıyordum Leylâââ sen neredeydin, Üsküdar neredeydi? Üsküdar'a gider iken yağmurlar almadı beni. ve şimdi ben, Bursa gibi yerlerde ve biraz yeryüzünde hançerli bir yürekle en dik yokuşlara vurdum kendimi/yorulmadım ama çokça çöl kokuyorsun demişti birileri bana unutmadım... (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Özellikle uzun kış geceleri... Unutma ey şair! Gece sana, sen geceye emanetsin... Mehmet Atilla Maraş (Beş Vakit Yazar)
  • eski devirlerde olsaydık/yaşasaydık saçımızı değil bıyığımızı tarardık tahtadan kılıçlarımız olurdu, korkmazdık sulh içinde yaşardık, kimse çekip gitmezdi (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Bense gitmek mi, kalmak mı? Çaresizim Dağa çıksam deniz çağırıyor Denize gitsem, gökyüzü.. (Son Günün Şiiri)
  • "ne zaman kentleşmiş yerlerimi yumrukladıysam sokaklardan çocuk sesi doldurduysam ceplerime bunu ilkellikten saydılar ve çılgın kavgalara sürdüler beni;" (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Mahzun olma ey sabi! Sen ol Sultan'a yârsın Ölümden ne korkarsın, korkma ebedî varsın! (Şairlerin Gazze'si)
  • İnsanlar dünyaya muhalif, yaşamaksa hep yalan. (Son Günün Şiiri)
  • 3. kelimeciğim, sevgili kamburcuğum sen ki yıllar öncesinden kargışlayansın beni ergenliğimden önceki zamanların parkında/bir yaz günü şakağımdan, kılcallarımdan, en duyarlı yerimden vuransın tersyüz edensin beni ey çiçeklerine ağlayan annemiz hayran clduğumuz çocuk, ihtiyar adam, babamız ey! özleminin yeri ve zamanı yoktur diyerek ve giyinerek hırkamı yağmurumu alarak işte gidiyorum bu yerlerden yorgun bir hayatı bırakıp size (Artık Kuşlarını Uçur)
  • "çok boyutlu bir gerçek oluruz bazen ve ağırlaşırız ağırlaşırız hayata ve ölüme karşı çürümeye ve can sıkıntısına karşı henüz keşfedilmemiş ne varsa her şeye her şeye her şeye karşı. peki öyleyse nedir her şey rastlantıya bırakılmış bu hayatın karşısında" (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Ağlayamayan kalbim, içten içe eriyor. (Şairlerin Gazze'si)
  • aynalara bakar sorardım neresindeyim yaşamanın herkes işin gırgırındaydı; dilenciler, yeni sevdalılar, açız diyenler.. Xcense bense yıkılırdım, geç kalmış biriydim elimde bir geçelik kahramanlığım/kanlar içinde; dostlarıma giderdim, herkes gibi giderdim, sigara içer ağlardım. artık gövdemi kullanmayacağım peşinsıra, işte sana binlerce yemin! ekmeğe ve ekinlere dair konuşmayacağım, bilmem neresindeyim umudun ve yaşamanın - neresindeyim suları çekilmiş bir denizin önünde ayaklarını öpeceğim yorgun denizcilerin. (Artık Kuşlarını Uçur)
  • Ve sen ey kalbim, hâlâ uzağındasın ayın ve yıldızların. Hâlâ anlamıyorsun bir şehidin neden hep gülümsediğini. (Şairlerin Gazze'si)
  • Kalıpçı yaklaşımlara moda ilgilere, moda konulara, moda kitaplara itibar etmiyorum. Hayatı bir bütünlük içerisinde yaşamaya gayret ediyorum. Dışlanma ve yalnızlaşma korkusu taşımadan farklı olmaya cesaret etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Atasoy Müftüoğlu (Beş Vakit Yazar)
  • Sonra yürürüm ben, yürürüm de Elimi havaya kaldırıp Sonsuzluğu ikiye bölerim (Hayal Defteri)
  • Ağlayamayan kalbim, içten içe eriyor. (Şairlerin Gazze'si)

Yorum Yaz