Adnan Oktar Kim?

         Birkaç genç kendi aralarında tartışıyorlardı… Beni görünce ”hocam, Adnan Oktar kim? Diye sordular… Rezilliklerle dolu TV programları yaptığını, ekranlarda bir ton boya ve bila hayâ ile çıkan kızlara sarkıntılık ettiğini, karşılıklı olarak edepsizce konuştuklarını ve kimi kızlara “ağzını yerim senin” gibi sapıkça sözler sarf ettiğini, kendisini izlediklerinde şeytan görmüş gibi olduklarını söylediler ve “hocam kim bu münafık” dediler?

            Tam ben cevap verecektim ki yanımdaki arkadaşım dayanamadı, cevapladı, besbelli ki ona çok kızgındı… Kızgınlığında da haklıydı… “Kim mi? Kim olduğunu daha çözemediniz mi… İslam dininin gelmiş geçmiş “en ahlaksız istismarcısıdır”… A9 isimli pavyon televizyonunda yayın yapan İslam görünümlü “elit kâfirdir”… İslam’la yakından uzaktan bir alakası yoktur… “Masonluğu” belgelidir… Yahudi hizmetkârıdır…

        İslam’ı tahrif etsin diye yıllar önce kiralanmıştır… Elit kesimin din görünümündeki “dinsizlik ayağıdır”… “inşallah”, “maşallah”  kelimelerini ağzından düşürmeyerek dinle alay eden bir ekran soytarısıdır… Yüzünü gördüğümde iğrendiğim, sesini duyduğumda tiksindiğim, konuşmasına tahammül edemediğim, niteliksiz, kişiliksiz birkaç mahlûktan biridir…

       Bu palavracı düzenbaz, aleyhinde yazılan tüm yazılar için tazminat davası açıyormuş… O yüzden bu ahlak mahrumu mahlûk hakkında kimsenin yazı yazdığını göremezsiniz, sen de yazamazsın, yazmamalısın hocam diyerek beni Allah rızası için uyarıyordu… Arkadaşım susunca soruya ben yanıt verdim:

         “1998 yıllarında Konya’da ilahiyat okuduğum yıllarda Harun Yahya isminde bilimsel ve ilmi, seri kitap yayınlayan birini duyuyordum… Uğruna canlarını kurban edebilecek birçok genç tanıyordum… O zaman şu anki “kedicikleri”(!) piyasaya çıkmamışlardı… Evrim teorisini çökertmekle(!), her yerde bu konuda konferanslar vermekle meşhur olmuştu…

        Müslümanların gündeminde olmayan ve zaten kabul görmeyen Evrim teorisini Türkiye’nin gündemine sokuyor, ülke gündemini değiştiriyordu… Eserleri son derece güzel basılıyor ve ücretsiz dağıtılıyordu… Bu işler güya Allah rızası için yapılıyordu... Evrim teorisi ile halkın ve Müslümanların güvenini kazanmaya çalışıyordu…

       Adnan Oktar göstermelik olarak birkaç aylığına içeri alınmıştı, sonra da salınmıştı… Bununla halka, samimi bir Müslüman olduğu için baskı altında olduğu intibası veriliyordu, sosyete kesiminin çocukları ile ilgilendiği için göze battığı ve harcanmaya çalışıldığı anlatılmak isteniyordu… Hatta Mektup Dergisinde Emine Şenlikoğlu ablamız, Adanan Oktar’ın samimi olduğunu ifade eden savunmacı bir yazı yazıyordu… Ne hikmetse Oktar, Salih Mirzabeyoğlu gibi yıllarca zindanda tutulmamıştı…

        Türkiye’de kimi İslamcılar farklı bir ses duyunca ona yöneldiler, Harun Yahya ismini sahiplendiler… Özellikle Erbakancılar bu meçhul isme destek verdiler… Asıl kimliği gizli idi o zamanlar… Hatta merhum Erbakan hocanın “Harun Yahya” ismi ile bu çalışmaları yaptığı söyleniyordu ama kimse kesin konuşamıyordu… Kısa zamanda kitapları yüzlere varmıştı… Bu kabarık sayı aslında Harun Yahya’nın tek başına çalışmadığı, ilim ve bilim alanında farklı kesimlerle ortak çalıştığı ve müstear ismini kullanarak bu çalışmaları yaptığını anlatmaya yetiyordu…

        Hatta çalışmaların büyük çoğunluğu aşırma idi… Din alanına giren eserleri ise çok kalitesizdi… Belli ki bu adam dini bilmiyordu, gelecek hesaplar için alt yapı oluşturuyordu… Nerdeyse tüm kitapları Arapça, İngilizce basıldı… Harun Yahya ismi dünyaya yayıldı… Ama bu isim hala karanlıklardaydı…

       Harun Yahya’nın Erbakan değil Adnan Oktar olduğu açığa kavuştu, Erbakancılar ondan uzaklaştı… Adnan Oktar, İsa’nın nüzulüne ve mehdi üzerinde çok duruyordu, mehdi olduğunu ima etmek istiyordu… Mehdinin özelliklerini anlatınca aslında kendini anlatmaktaydı… Sonra bu tutmayınca ben “mehdinin askeriyim” demeye başladı…”

 Yanımdaki arkadaşım söze girdi ve yani: “Her muharrifin yaptığını yapıyordu, İslam’ı içten çökertmeye çalışıyordu ve hala bu oyununu sürdürmektedir… Müslüman göründü, Müslümanların ilgisini çekti, güvenlerini aldı ve sonra asıl işine koyuldu…

        “Harun Yahya” ismini kullanması da boşuna değildi… Hz. Harun ve Yahya’ dan dan sonra akamete uğrayan Yahudiliğin diriliş mücadelesini veriyor ve bu dinin dışında kalanları “Firavun” görüyordu… Bunun için bu müstear isimle yazıyordu… Bizde saf saf, Kur’an’da anlatılan Harun ve Yahya ismini kullanıyor sandık… Yine aldandık, yine aldatıldık… Yahudiler bize hep aynı oyunu oynadılar… Müslüman görünüp İslam’ı baltaladılar… Adnan Oktar’da bunlardan biri…

      Kurduğu A9 pavyon kanalında imanın yanından geçmemiş, ahlaksızlıkla ünlenen, etlerini teşhir eden, makyajları ile güzel görünmeye çalışan, niteliksizlikten başka nitelikleri olmayan mankenler çıkarıyor, onlara “kediciklerim” diyor, müzik çalıp oynuyor, her tarafı açık mankenleri dansöz gibi oynatıp seyrediyor ve yaptığı bu alçaklığı, ahlaksızlığı” maşallah” “inşallah” gibi kelimelerle övüyor… Bu mankenleri kullanarak izleyicileri çekmek istiyor…

       Dini tahrif için çıkan mahlûkların içinde bundan ahlaksızını görmedim… Sanki ruh hastası… Sanki değil gerçek bir ruh hastası aslında… Hareketlerindeki ve sözlerindeki dengesizlikler bunun belgesi… Hele ekrandaki o manken denen müsveddelerin ahlak dışı konuşmaları “hocam sizi çok seviyorum” demeleri, Adnan Oktar’ın “ yerim seni” vs. sözleri tam bir komedi ve haysiyet, şeref yetimliği…

       Maalesef bu ahlak yoksunu, İslam düşmanı, safsatacı, aldatıcı mahlûk benim ülkemde yayın yapıyor benim ülkemde dinimle değerlerimle alay ediyor… Neden hala biz bu adamı sadece eleştirmek zorunda kalıyoruz? Neden kâfirsen kâfirliğini aleni yap dinimizi bozma diyemiyoruz? Neden RTÜK bu adama ceza kesmiyor, dinle alay ediyor diye pavyon kanalını kapatmıyor?

         “İsrail’e bomba atanın başına gök kubbeyi yıkarız” diyecek kadar Yahudi sevdalısı biri… Sanki Yahudilerin Türkiye’deki elçisi… “Gök kubbeyi yıkarız” diyen bu mahlûkun sözlerine dikkat edin “yıkarım” demiyor, “yıkarız” diyor ve arkasındaki güçlere dikkat çekiyor… Ama “Filistin’e bomba yağdıran İsrail’in üzerine gök kubbeyi yıkarım” diyemiyor…

           Bunların imanları da varlıkları da kiralık… Şerefleri, haysiyetleri beş paralık… İşleri güçleri dolandırıcılık, yalancılık, yağcılık… Bu mahlûk bizden değil bize zıt, bize karşıt bize düşman… Aynı şeytan…” diye hızlı ve seri bir şekilde konuşuyordu ve bana söz bırakmıyordu…

          Gençler ikna olmuş, tartışmayı sonlandırmış gibiydi… Adnan Oktar’ı savunan genç, arkadaşından özür dilemişti… Bende bu konuşmayı köşeme taşıyacağımı söyledim… Adnan Oktar hakkında söylenenleri aynısı ile siz değerli okuyucularıma ilettim…

         Dini tahrif edenler, tarihin en aşağılık, en şeref yoksunu, en rezil, en karaktersiz mahlûklarıdır… Kadınların eti üzerinden yayın yapmak ve bunu din adına gerçekleştirmek tek kelime ile namussuzluktur… Namussuzların korkusuz olduğu bir dünyada korku içinde hareket etmek, imana, islama hakaret etmek, zilleti hak etmektir… Dini tahrif edenlerin, ellerini kollarını sallaya sallaya gezdikleri bir memleketin Müslümanlarının şikâyet etme hakkı olamaz…

            UNUTMAYIN! ZİLLET, YAHUDİLEŞEN(MENFAATİ DİNE ÖNCELEYEN VE KAYBETME KORKUSUNA YENİLEN) TÜM ZİHİNLERİN TAPULU MALIDIR… BU ZİHNİYET SAHİPLERİ ASLA İFLAH OLMAYACAKTIR…

24. 07. 2014