tatlidede

Aşiret Nedir? Türkiye'de aşiret ve aşiretçilik

Aşiret kelimesi; günlük hayatta sık sık kullanılan kelimeler arasında yer alıyor. TDK'ya göre aşiret kelimesinin kökeni de merak ediliyor. Aşiret kelimesini ilk kez duyan kişiler arama motoru Google'da 'aşiret ne demek ne anlama geliyor?' sorusunun yanıtını arıyor. Peki aşiret kelimesinin kökeni ne, aşiret kelimesinin kaç anlamı var? İşte aşiret kelimesinin anlamı…
  • 22.12.2020 21:46
Aşiret Nedir? Türkiye'de aşiret ve aşiretçilik

Günlük hayatın içerisinde, televizyon programlarında, basılı ve dijital dergi, gazetelerde karşılaşılan kelimelerin TDK sözlüğündeki karşılığı merak ediliyor. Aşiret ne demek ve ne anlama gelir? Aşiret kelimesinin anlamı ile birlikte kökeni ve doğru yazılışı ile örnek cümlelere buradan ulaşabilirsiniz. İşte uzun yıllardır dilimizde olan ve günlük hayatta sıklıkla karşımıza çıkan aşiret kelimesi ne demek, TDK’ya göre anlamı, aşiret kelimesinin kaç anlamı var kökeni ne sorularının cevabı…

AŞİRET NE DEMEK? TDK'YE GÖRE AŞİRET ANLAMI

Aşiret kelimesi günlük hayatta sıklıkla kullanılan kelimelerden bir tanesidir.
Aşiret kelimesi Arapça kökenlidir.
Aşiret kelimesinin TDK sözlüğündeki anlamı şu şekildedir:

  • Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak

AŞİRET KELİMESİ CÜMLE İÇERİSİNDE KULLANIMI

- Bunlar aşiret reislerine hulus çakmışlar, hep alttan almışlar belki rüşvetlerini de yemişler ve onları şımartmışlardı.

Aşiret ve Aşiretçilik

İnsanlık tarihi, ilk çağlardan bu yana insanların en yakınındakilerle yardımlaşma ve dayanışma içerisine girerek örgütlü bir yaşam sergilediklerini, bu sayede doğanın koşulları ve daha uzaktaki insanlarla mücadele edebildiklerini kaydetmiştir. Bu yaşam şekli, farklı örgütlenme biçimleri olarak tezahür eder. Bu sosyal yapıların, kapsadığı bireyler bakımından en küçükleri ve yapı içi hiyerarşi bakımından en basit kurallara sahip olanları aile, ocak, kabile ve aşiretlerdir. Bu sosyal yapılara daha yakından bakmak Hakkâri’deki toplumsal yapıyı daha iyi anlamak bakımından yararlı görülmektedir.

Aile

Toplumun en küçük örgütlü yapısı ailedir. Hakkâri’deki aile yapısı, son yıllarda yaşanan yoğun kentleşme hareketlerine kadar en az üç kuşağın birlikte yaşadığı bir yapıyı ifade etmekteydi. Büyük babanın egemen olduğu, baba ve babanın kardeşleri amcalar ile torunların birlikte yaşadığı geleneksel geniş aile, günümüzde yerini yavaş yavaş çekirdek aile yapısına terk etmektedir. Tarım ve hayvancılığın azalması, ekonomik koşulların nispeten iyileşmesi, iletişim olanaklarının artması, teknolojik aletlerin köylere kadar girmiş olması geniş aileye olan ihtiyacı azaltmıştır. Değişen bu koşullarla birlikte aile yapısı da değişmekte, dede, nine, erkek çocuklar ve onların eşleri ile kardeşlerin çocukları artık aynı ev içinde yaşamak yerine ayrı evlerde çekirdek aile biçiminde yaşamayı tercih etmektedirler. Özellikle, ister köyde ister kentte olsun yeni evlenen genç çiftler, fırsat bulduklarında hemen aileden ayrı bir eve yerleşmektedir. Ancak bu dağılmanın yanında kardeşlerden en büyük erkeğin baba ocağında kalması, evden ayrılanların küçük kardeşler olması da çok yaygın bir adet olarak devam etmektedir. Doğu toplumlarının neredeyse tamamında ve Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Hakkâri’de de ailenin reisi her zaman babadır

Ocak

Ocak, genellikle 6-7 kuşak öncesine dayanan ortak bir soydan gelen akraba ailelerin oluşturduğu toplumsal birimdir. Aynı ocaktan olmak hemen hemen 100 yıllık bir ortak geçmişe sahip olmak demektir. Aynı  ocaktan gelen aileler hemen hemen her konuda birlikte hareket eder. Bu birlikteliği koruyan ve ocağı temsil eden kişi ise Aksakallı diye tabir edilen ‘Rihspi’dir. Rihspi, bir yandan ocağa bağlı aileler arası ilişkileri düzenleyip, mevcut ve muhtemel sorunları çözümlerken diğer yandan ocağı kabile ve aşiret düzeyinde temsil eder .

Kabile

Ortak bir atadan geldiklerine inanan, aralarında yaşam, inanç ve dil birliği bulunan aileler ve ocaklar topluluğudur. Aynı zamanda boy da denilen kabile, aşiretten daha küçüktür. Aşiretler birkaç kabilenin biraraya gelmesiyle oluşur. Hakkâri’de yakın dönemlerde yoğun biçimde yaşanan göç ve kentleşme faaliyetleri sonucu aşiret yapısı zayıflarken kabilecilik güçlenmektedir. Bunun başlıca sebebi aşiretin daha uzak, kabilenin daha yakın akrabalardan oluşmasıdır.

Aşiret

Yukarıda ifade edildiği üzere, değişen koşullar aşiret  yapısında kimi bozulmalar ve zayıflıklara neden olmuşsa da toplumsal yapı bakımından Hakkâri’yi Anadolu’nun diğer bölgelerinden ayıran temel özellik aşiret yapısının burada hala çok güçlü bir şekilde görülmesidir. Hakkâri insanının aşiretine yönelik aidiyet duygusu bireysel meselelerde azalsa bile toplumsal ilişkilerde hala çok güçlü bir şekilde kendisini  hissettirmektedir. Bunu özellikle farklı aşiretlere mensup kişiler arasında kız kaçırma, hak gaspı, mera otlatma vb. konularda ortaya çıkabilen çatışmalı meselelerde görmek mümkündür. Öte yandan Hakkâri  bölgesinde uygulanan koruculuk sistemi buradaki aşiret yapısıyla belli oranda bir koşutluk taşıdığındagöç etmeyen ve koruculuk yapan aşiretlerde aşiretçilik duygusu gelişmektedir.

Bu durum, aşiretçiliğin yukarıda ifade edilen nedenlerle zayıflama eğiliminde olmasına karşıt bir durum oluşturur. Kısacası, aynı soydan gelen, dil, din, kültür, kan ve akrabalık bağlarıyla birbirlerine bağlı, bir başkanın yönetiminde göçebe veya yarı göçebe bir yaşam sürdüren insan topluluğu olarak tarif edilebilecek olan aşiretler Hakkâri’de varlığını korumaktadır. Hakkâri insanının büyük çoğunluğu zayıf olsa da kendini bir aşiretin mensubu olarak görmekte, aşiretin iç kurallarına uyma mecburiyeti hissetmektedir. Hakkâri’de tarihi Hakkâri beyliğinin bir tasarrufu sonucu oluşan aşiret birlikleri, aşiretler arası bağlar bakımından  günümüzde de bir ölçüde varlıklarını sürdürmektedirler. Hakkâri’deki en önemli aşiret birlikleri Ertuşiler ve Pınyanışiler’dir. Ertuşiler on iki aşiretten oluşmaktadır. Bunlar, Hakkâri, Şırnak, Van ve Dıhok’ta yerleşik durumda bulunan Mamhuran, Şerefan, Gevdan, Alan, Ezdinan, Jırkiyan, Şidan, Helilan, Haviştan, Gıraviyan, Keşuri ve Mamedpiran aşiretleridir. Pınyanışiler dört koldur: Pınyanışi Bılecani, Zedani, Çemani ve Müsani. Hakkâri Çukurca’dan başlayarak Doğubeyazıt’a kadar meskundurlar.

Bunların alt kolları ise Silehi, Hani, Kevıji, Kınarberoji, Bakuşani, Kızani, Masirüyi ve Pıranilerdir. Bu aşiretler 1500’lü yıllarda özellikle Safeviler’le yapılan savaş sırasında sınır boylarına yerleştirilmişlerdir. Bu genel çerçeve içinde Hakkâri şehir merkezi ve merkez köylerinde Ertuşilerin değişik kollarından Gıravi, Gevdan, Mamhuran, Jırki, Pınyanışi ve Hani aşiretleri; Çukurca’da Pınyanışi, Keşuri, Nerveyi, Rekani ve Bervari aşiretleri; Yüksekova’da Dıri, Pınyanışi, Dostki, Oremari, Ertuşi ve Beyzade aşiretleri; Şemdinli’de ise Herki, Dıri, Gerdi, Dostki, Beyzade ve Mızüri aşiretleri yaşamaktadırlar Her aşiretin başında yönetici olarak bir ‘aşiret ağası’ vardır. Ağanın danışmanları, ocak ve kabile başları olan ve Aksakallı diye tabir edilen “Rihspî”lerdir. Ağa, aşiretin bütününü ilgilendiren önemli konularda danışma meclisini toplar ve ona göre karar verir. Ağa hem kendi aşiretinin bireyleri hem de başka aşiretlerin fertleri açısından saygındır ve kendisine yapılacak saygısızlık kavga sebebidir. Kentleşme ve modernleşmenin hızı, okuryazarlığın artması, ekonomik koşulların iyileşmesi, istihdam olanaklarının artması gibi gelişmeler ağalık kurumunun etkinliğini zayıflatmışsa da aşiret ağalığı Hakkâri’nin bütün aşiretleri açısından önemini korumaktadır. Ancak ağalık kurumunun özellikle seçim ve siyaset konularındaki ağırlığı hayli azalmıştır.

Burada, aşiretler konusunda yapılan bu kısa değerlendirmeyi sonlandırmadan aktarılması gereken bir husus daha bulunmaktadır: Herhangi bir aşirete mensup olmayan veya bölgesi belli, ağası belli olup da aynı kan bağından gelmeyen insanların durumu.

Hakkâri bölgesinde bir topluluğun aşiret olarak kabul edilebilmesi için üç koşulun gerçekleşmesi gerekir:

  • 1) Topluluğu oluşturan aile ve ocakların aynı atadan gelmesi,
  • 2) Topluluğun, herkes tarafından bilinen belirli bir yerleşim bölgesinin olması,
  • 3) Topluluğun diğer aşiretler tarafından aşiret olarak kabul edilmiş olması.

Hakkâri’de bu koşullardan ilki dışındakileri yerine getiren aşiret türevi yapılar da bulunmaktadır. Örneğin Sılehiler, Marunisiler, Pırosiler, Bayi, Guzereşi ve Satiler bunlara örnek verilebilir. Bu toplulukların bölgeleri ve liderleri bellidir. Ancak topluluğu oluşturan aile ve ocaklar bakımından aynı soya dayanmazlar. Aşiret yapılarının daha güçlü olduğu daha eski dönemlerde sorun oluşturabilecek böyle bir durum bugün modernleşme ve kentleşmenin beraberinde getirdiği nisbî rahatlama nedeniyle aşiretler arasında sorun olmamaktadır. Günümüz koşullarında sınırları daha keskin, iç yapıları daha kuvvetli aşiret yapıları bile  çözülmeye yüz tutmuşken başka toplulukların, klasik aşiretleşme sürecinden daha başka ihtiyaçlarla giriştikleri bir çeşit ‘kültürel aşiretleşme’ süreci mevcut aşiretleri rahatsız etmemektedir.

Bu kültürel aşiretlerin yanı sıra birçok yerde hiçbir aşirete mensup olmayan, ataları değişik yerlerden göçmüş aileler, ocaklar da bulunmaktadır. Bunlara Begzadeler, Seyyidler, Mollazadeler ve Şeyhzadeler de eklenebilir. Bu tür yapılar da kendilerine yakın olan aşirete intisap edip yaşamlarına devam ederler.

Yorumlar

Image
Acceterew
12.12.2022 / 16:27

buying cialis online forum THIRD, GET SOME SUNSHINE

Image
waitraw
19.08.2022 / 20:02

ivermectin 3 mg tablet price Clomid For Male Purchase

Yorum Yaz