tatlidede

Ben Neyim, Öteki Kimdir ve Ötesi…

Ben Neyim, Öteki Kimdir ve Ötesi…

Kitap vardır dünü anlatır, kitap vardır bugünü tanıtır ve kitap vardır ki,  -Ali Şeriati’nin deyimiyle- ‘Geleceğin Tarihi’ni öngörmeyi sağlar.

Ayrıca kitap vardır ki, hem dünü, hem bugünü ve hem de yarını anlama ve değerlendirme imkânını sunar okuruna; İbrahim Kalın’ın ‘Ben Öteki ve Ötesi’ eseri gibi.

Kitap, İnsan Yayınları’ndan 2016 Haziran’ında yayınlanmış ve  iki yılda tam on beş baskı yapmış. Kitabın genel muhtevası İslam-Batı ilişkileri Tarihine Giriş alt başlığıyla özetlenebilir.

Tarihi süreç içerisinde İslam ve Hristiyanlık ya da, Doğu ve Batı arasında Kültür, medeniyet, edebiyat, teoloji, savaş, mimari, müzik, din ve felsefe gibi çok renkli ve geniş bir malzemeyi derinlemesine yoğuran bir perspektife sahip.

Müslümanlar ve Hristiyanların hangi dönemlerde, hangi karşılaşmada ve hangi alanlarda nasıl bir etkileşim içinde olduklarını okuyunca bazen hayıflanacak, bazen hayret edecek, bazen de şaşıracaksınız.

Savaş, barış, diyalog, ticaret, bilim, din, mezhep ve yönetim ile alakalı –ilk tarihten bu yana- nasıl bir seyir oluşturduğunu kişiler, olgular ve düşünceler üzerinden ortaya koymaktadır kitap.

Eser, (yaklaşık yirmi sayfalık kaynakça da gösteriyor) derinlemesine akademik olmakla beraber akıcı, lirik, ve aktüel değeri nedeniyle roman tadında sürükleyici bir üsluba sahip.

İbrahim Kalın, bir aydın, bir politikacı, bir entelektüel, bir sanatçı ve bir fikir adamı olarak çok boyutlu yapısını kitabına da yansıtmasını sağlayabilmiştir.

Sadece Türkiye değil, tüm İslam Ülkelerinin diplomatları, üst düzey bürokratları, siyasetçileri, eğitimcileri ve entellektüellerinin bu kitabı okumalarında büyük fayda vardır. Hatta batılı ülkelerin diplomat ve siyasetçilerinin de bundan çok yararlanacağı kanaatindeyim.

Zira bu kitabı okuduktan sonra kişi okumamış gibi olamaz. Birçok önyargı, çatışma ve sabit fikirli mutaassıp Müslümanın veya skolastik ve fanatik Hristiyan gurubun oluşturduğu ‘Kesin İnançlılar’ için sağduyu ve anlama sağlayabilir.

Dar, sıkı, katı ve uç özellikleriyle öne çıkan ‘Ölümcül Kimlikler’ için de bir esneklik ve yumuşama sağlayabilir.

Kitap –Müslümanlar ve İslam dünyası olarak-  içinde bulunduğumuz bunalım, kaos, ezilmişlik ve bölünmüşlüğün tarihi ve zihni arka planına ışık tutarak ‘Yaralı Bilinç’lerimize tarihten anekdotlarla yol göstermeye çalışır.

Kitap okurken önemli gördüğüm veya tekrar dönüp okuyacağım satır veya paragrafların altını çizerim. Bu kitabın altı çizilen satır ve paragraflarının, hatta sayfalarının daha çok olduğunu gördüm.

‘Ben Öteki ve Ötesi’ kitabının haritada bir taşra kenti olarak görülen Mardin’de (Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezinde) bir gurup genç ile Ahmet Tezcan koordinesinde mütalaa edilmesini oldukça sevindirici ve önemli bir hadise olarak görüyorum. Sayın Tezcan ve emeği geçenleri bu vesileyle kutluyorum.

Mardin ulusal sınırlar içinde bir sınır kenti olarak görülse de -Ahmet Davutoğlu’nun deyimiyle-

Mardin, Medeniyetimiz ve tarihimiz açısından farklı medeniyetleri bünyesinde barındıran birleştirici ve merkez bir ‘biblo şehir’ olduğunun emaresidir bu okumalar.

İslam’ın Tevhid ve Adaleti esas alan mesajları ve Bağdat, Sicilya ve Endülüs tecrübesinin Skolastik Ortaçağı yaşayan Avrupa’da Rönesans, reform ve aydınlanmayı tetiklemesine dair birçok anekdotu okuyunca –Nabi Avcı’nın deyimiyle- ‘Enformatik Cehalet’ tespitini daha iyi kavrıyoruz.

Andre Gide bu kitabı okusaydı,  ‘bizim (Avrupa-Fransa) medeniyetimiz sadece en güzel değil, aynı zamanda yegâne medeniyettir’ şeklindeki dışlayıcı ve kibirli yaklaşımının ne kadar mesnetsiz ve absürd olduğundan utanabilirdi.

Cusa’lı Nicolas bu eseri okusaydı ‘Kur’an, sapık mezhep Nesturi Hristiyanlığı, Muhammed’in Hristiyanlık düşmanı Yahudi danışmanları ve ölümünden sonra takipçilerinin uydurmaları’ görüşünün ne kadar saçma ve insafsız olduğunu fark edebilirdi.

Bacon ve Sandys bu kitabı okusaydı ‘İbni Sina, Farabi ve İbni Rüşd gibi dâhiler aslında gizli Hristiyanlardı. İslam’a mensup olanlardan böyle düşünürler çıkamaz’ gibi akla ziyan değerlendirmelerden kaçınabilirdi.

Voltaire bu kitabı okusaydı ‘İslam’ın kısa zaman içinde geniş alanda kabul görmesinin gerekçesi olarak Muhammedin ülkesini kan ve kılıçla yönetmesi ve babaların boğazlanarak kızlarına el konulması’ gibi tarihsel ve toplumsal gerçekliği ters yüz eden hezeyanları sahiplenmezdi.

Ya da ‘müslüman olmayanlara düşmanlık yapmayanların da öldürülebileceğini’ ifade edecek kadar aşırıya giden ‘Tekfirci’lerin cazibesine bu kadar kişi kapılmazdı.

Abdullah Cevdet gibi romantik garpçıların da ‘Batının bütün kurum, kavram ve mefhumlarıyla benimsenmesi’ çağrısı akim kalabilirdi.

Ancak ideolojik körlük, kesin inançlılık, fanatizm ve önyargı nedeniyle ve otorite-çıkar hesabıyla yaklaşım sergilemeye devam edenlere söyleyecek fazla bir şey yok.

İbrahim Kalın üretken ve dengeli bir akademisyen. Siyasi ve bürokratik kariyerini takdir konumunda değilim; ancak fikir ve düşünce alanında ortaya koyduğu eserler ve yaklaşımlar ilgi çekmeye devam ediyor.

Bu kadar yoğunluk içinde bir de ‘Barbar Modern Medeni’ adlı kitabı yayımlandı. Sanırım ‘İslam ve Batı’ ile başlayan serinin üçüncüsü olmuş.

Ben tasavvuru, Öteki algısı ve Ötesi önemli bir arayıştır, hakikat derdi olanlara.

 

 

                                                                                                                                        

 

                                                                                                     

 

 

Yorumlar

Image
Mustafa özdemir
16.02.2019 / 01:54

Her zaman ki gibi mükemmel ve kaliteli yorum

Image
kemal esen
10.02.2019 / 22:05

yaptığınız kalite kokan yorum gerçekten yerel gazete de olmasına rağmen ulusal gazete köşe yazarların yazılarına bin basar. Tebrik ediyorum

Yorum Yaz