tatlidede

Benim İnandığım - Emma Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Benim İnandığım kimin eseri? Benim İnandığım kitabının yazarı kimdir? Benim İnandığım konusu ve anafikri nedir? Benim İnandığım kitabı ne anlatıyor? Benim İnandığım PDF indirme linki var mı? Benim İnandığım kitabının yazarı Emma Goldman kimdir? İşte Benim İnandığım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 18.06.2022 01:00
Benim İnandığım - Emma Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Emma Goldman

Çevirmen: Sevda Deniz Karali

Yayın Evi: Çınar Yayınları

İSBN: 9789753485319

Sayfa Sayısı: 120

Benim İnandığım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Tutuklanabilirim, yargılanabilirim ve hapse atılabilirim ama asla sessiz kalmayacağım; otoriteye asla razı olmayacak ve boyun eğmeyeceğim. Şu an burada bu sisteme savaş ilan ediyorum."

Emma Goldman 1869'da, bugün Litvanya sınırları içinde kalan Kovno'da doğdu. 1880'li yıllarda ABD'ye göç etti. Eylemleri nedeniyle birçok kez tutuklandı.

1919'da Rusya'ya sürüldükten uzun süre sonra tekrar ABD'ye döndü ve 1940'ta Toronto'da hayatını kaybetmesine rağmen ABD'ye gömüldü. Anarşist düşünceye yaptığı katkılarla yirminci yüzyıla damga vuran kadınlardan biri oldu. Goldman'ın zamanında çığır açan önemli metinleri bu derlemede yan yana geliyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Benim İnandığım Alıntıları - Sözleri

  • Cehalet ve ahlakçılık her zaman gelişimin ayak bağı olmuştur.
  • Aşk sınır olmadan vermeyi ve almayı bilmiyorsa, o aşk değil eksiyle artının altını çizmekten hiç geri kalmayan bir alışveriştir.
  • ...yuva kadını ücretli kölelikten kurtarmaz, yalnızca görevlerini arttırır.
  • Kadının ruhu olmadığı, onun yalnızca erkeğin bir ilavesi olduğu, çok güçlü olduğu için kendi gölgesinden bile korkan beyefendiye rahatlık olsun diye kaburgasından yaratıldığı dini efsanesinden hâlâ kurtulmuş değiliz. Belki de kadının üretildiği malzemenin kalitesizliğidir onun değersizliğinden sorumlu olan.
  • Madame de Stael'in sıklıkla alıntılanan cümlesi, "Her şeyi anlamak, her şeyi affetmek demektir," bana hiçbir zaman pek hitap etmedi; günah çıkarmaya dair bir izlenim bırakıyor sanki; kendiyle eş bir varlığı affetmek, ikiyüzlü bir üstünlük fikrini de barındırıyor. Kendine eş olan varlığı anlamak yeterli.
  • Cehalet ve ahlakçılık her zaman gelişimin ayak bağı olmuştur.
  • Kurtuluş, daha aydınlık ve daha berrak bir geleceğe doğru yapılan enerjik ilerleyişte yatıyor. Eski gelenekleri ve alışkanlıkları bağımsız bir şekilde geride bırakıp büyümemiz gerekiyor.
  • “İki yabancı arasındaki yaşam boyu süren yakınlıktan daha küçük düşürücü, daha onur kırıcı bir şey olabilir mi? […] Kadının ruhu olmadığı, onun yalnızca erkeğin bir ilavesi olduğu, çok güçlü olduğu için kendi gölgesinden bile korkan beyefendiye rahatlık olsun diye kaburgasından yaratıldığı dini efsanesinden hala kurtulmuş değiliz.”
  • örneğin mülkiyetin hırsızlık olduğu fikrini savunan ama birisi ona üç beş iğne değerinde borçlansa öfkelenecek sosyalistler, hatta anarşistler var.
  • Bazı evliliklerin aşk ile ortaya çıktığı gerçeğinin farkındayım, ancak evliliğin dar, maddesel sınırları, sevginin narin çiçeğini hızla çiğnemektedir.
  • "Fahişeyle kıyaslandığında," diyor Havelock Ellis, "asıl grev kırıcı, para için evlenen kadındır. Kendisine daha az para ödenir, karşılığında çalışma ve bakım olarak daha fazlasını verir ve kesinlikle efendisine bağlıdır. Fahişe kendi olma hakkını asla bir sözleşmeyle teslim etmez; özgürlüğüne ve kişisel haklarına sahiptir; ayrıca erkeğin sarılmalarına da her daim boyun eğmek zorunda değildir."
  • asıl özgürleşme ne oy sandıklarında başlıyor ne de mahkemelerde. asıl özgürleşme, kadının ruhunda başlıyor. tarih bize, baskı gören bütün sınıfların efendilerinden gerçek anlamda özgürleşmelerinin kendi çabaları sayesinde olduğunu söylüyor. kadının bu dersi alması, özgürlüğünün, özgürlüğünü elde etme gücünün ulaştığı yere kadar ulaşabileceğini fark etmesi gerekiyor.
  • Ama bu çağ, romantizmin çağı değil artık, Rome ve Juliet'in, Faust ve Marguerite’in, ay ışığında yaşanan coşkuların, çiçeklerin ve şarkıların çağı değil. Bizimki işe yararlığın çağı artık.
  • Kadının ruhu olmadığı, onun yalnızca erkeğin bir ilavesi olduğu, çok güçlü olduğu için kendi gölgesinden bile korkan beyefendiye rahatlık olsun diye kaburgasından yaratıldığı dini efsanesinden hâlâ kurtulmuş değiliz.
  • Ne var ki, devletin ya da kilisenin onayı olmadan seks gizemini çözecek kadar özgür ve cesur davranırsa kadın, ‘iyi’ bir adamın karısı olmaya kesinlikle uygun olmadığı şeklinde ayıplanacaktır, ki bu adamın iyiliği de yalnızca boş bir beyin ile bolca paradan oluşmaktadır.

Benim İnandığım İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Benim İnandığım PDF indirme linki var mı?

Emma Goldman - Benim İnandığım kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Benim İnandığım PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Emma Goldman Kimdir?

Emma Goldman, (d. 27 Haziran 1869, Litvanya – ö. 14 Mayıs 1940, Toronto) Anarşist yazar. 20. yüzyılın ilk yarısında ABD veAvrupa'da anarşist görüşün yayılmasında ve gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır.

Hayatı ve düşünceleri

Çocukluk ve gençlik dönemi

Emma Goldman 27 Haziran 1869'da, Rusya kontrolündeki Kaunas, Litvanya'da Yahudi bir ailenin kızı olarak doğdu. Emma daha 13 yaşındayken aile St. Petersburg'a taşındı. Bundan kısa süre önce 2. Alexander öldürülmüştü ve siyasi bir baskı olan ortamda Yahudiler çeşitli katliamlarla karşı karşıya kalmaktaydılar. St. Petersburg'a gelişlerinden sadece 6 ay sonra Goldman okulu bırakıp çalışmak zorunda kaldı, ailesi maddi sıkıntılar yaşıyordu. Bir fabrikada çalışmaya başlayan Emma devrimci düşüncelerle ilk kez burada karşılaştı. Fabrikada eline geçirdiği Çernişevski'nin "Nasıl Yapmalı?"[1] isimli eseri onu derinden etkiledi. Bu eser ileride filizlenecek anarşist fikirlerinin tohumlarını ekmekle kalmadı, hayatını istediği gibi özgürce yaşaması konusundaki fikirlerini de güçlendirdi. 15 yaşlarına geldiğinde babası onu evlendirmek istedi fakat o karşı çıktı ve evlenmedi. 17 yaşına geldiğinde ise, ailenin kararıyla, kız kardeşi Helene'le birlikte, diğer kardeşleri Lena ile yaşamak için Rochester, New York'a (ABD) göç etti. Burada bir tekstilfabrikasında birkaç yıl çalıştı. 1886'daki Haymarket Olayı'nın neticesinde dört anarşistin asılması Emma'nın anarşizmle ilgilenmesine yol açtı. 1887'de yine fabrika işçisi olan Jacob Kersner ile evlendi. Fakat anarşist harekete girişi ile bu evliliği kısa sürdü. Ailesi ve kocasını terk ederek önce New Haven,Connecticut'a sonra New York City'ye gitti.

New York ve tutuklanmalar

New York'ta Alexander Berkman ile tanıştı ve beraber yaşamaya başladı. Berkman o dönemlerde ABD'deki anarşist hareketin önemli figürlerindendi. 1892'de Berkman ile Henry Clay Finch'e suikast planları yaptılar, fakat bu planları başarısızlıkla sonuçlandı. Henry Clay Finch suikast girişiminden yaralanarak kurtuldu, Berkman 22 yıllık hapis cezasına mahkûm edildi. 14 yıl hapiste kaldıktan sonra 1906 yılında salıverildi. Başarısız suikast girişiminden sonra Berkman'ını savunmak için elinden geleni yaptı, fakat bu girişimleri devletin, resmi otoritelerin ona karşı cephe almasına yol açtı. Bu sıralarda Hippolyte Havel ile dostluk kurdu. 1893'de işsizleri güç kullanarak otoritelere karşı gelmeye (zor kullanarak ekmek almaya')kışkırttığı için tutuklandı. Tutuklanmasına neden olan bu söylemi "İş isteyin. Eğer iş vermezlerse, ekmek isteyin. Eğer ekmek vermezlerse, ekmeğinizi alın." zamanla ünlü bir söylem olmuştur. Blackwell Adası (Blackwell's Island) cezaevinde bir yıl tutuklu kaldı.

8 Eylül 1901'de, Chicago'da, dokuz kişiyle birlikte tekrar tutuklandı. Tutuklanma nedenleri Başkan McKinley'in suikasti idi. Leon Czolgosz isimli münzevi bir anarşizm sempatizanı McKinley'i birkaç gün önce vurmuştu. Aslında olaylarla ilgisi olmayan Goldman ve diğer dokuz kişinin tutuklanmasının nedeni anarşist hareketin halk nezdindeki itibarını sarsmaktı. Delil yetersizliğinden Goldman 24 Eylül'de serbest bırakılırken, olayın faili Leon Czolgosz suçlu bulundu ve idam edildi. 1910 yılında "Anarşizm ve Diğer Makaleler" isimli kitabı yayımlandı.

Emma Goldman 11 Şubat 1916'da tekrar tutuklandı. Bu sefer tutuklanma sebebi dağıttığı doğum kontrolü hakkında bilgilendirici dokümanlardı. Fakat hayatında bir dönüm noktası olan tutuklanması 1917 gerçekleşti. Berkman ve Goldman, Zorunlu Askerliğe Hayır isimli kurdukları birlik ve Birinci Dünya Savaşına karşı düzenledikleri gösteriler nedeniyle tutuklandılar. İki yıl hapsedildikten sonra Amerikan vatandaşlığından azledilerek Rusya'ya sürüldüler.

Rusya'daki günleri ve Bolşevikler

İlk enternasyonal'deki anarşist ve komünist ayrılığına rağmen, Rusya'ya vardığında Goldman Bolşeviklerin tarafında yer aldı. Fakat 1919'da Berkman ile ülkeyi gezerken tanık oldukları politik baskı, bürokrasi ve zorunlu çalışma Bolşeviklere olan sempatilerini yok etti. Hayal kırıklığı ile Aralık 1921'de Rusya'yı terk etti. Dönemin Rusya'sı ve Bolşevikler hakkındaki görüşlerini "Rusya'daki Hayal Kırıklığım" ve "Rusya'daki İlave Hayal Kırıklığım" isimli eserlerinde belirtmiştir. Ayrıca, Rusya'da tanık olduğu yoğun şiddet ve güç kullanımı onun şiddete ve güç kullanımına olan fikirlerinin farklı bir boyut kazanmasına neden oldu. Şiddetin toplumsal (sosyal) dönüşüm sürecinin (istenilmese de) zorunlu bir parçası olduğunu kabul etmekle beraber, şiddetin toplumsal mücadelenin yegane ve en önemli aracı olarak kullanmasına karşı çıktı. Ona göre şiddet "çarpışma sırasında bir savunma aracı olarak başvurulabilecek" bir şeydi. Ayrıca bu düşüncesi ilk zamanlarda savunduğu "amaç aracı haklı çıkarır" fikrinden ayrıldığının göstergesiydi.

İspanya ve ölümü

1921'de İngiltere'ye gitti. Sürgün edilebileceği haberlerini duyulunca İngiliz vatandaşlığına girebilmesi için bir maden işçisi kendisine evlenme teklif etti. İngiliz pasaportuyla birçok ülkeyi gezebilme fırsatı buldu. 1928'de Saint-Tropez'e taşındı, 1936'ya kadar burada yaşadı. Bu arada, 1931'de "Hayatımı Yaşarken" isimli otobiyografisini yayımladı. 1936'daİspanyol Devriminin başlamasından kısa bir süre önce Berkman intihar etti. Emma Goldman ise aynı yıl, 67 yaşında, İspanyol Devrimine katılmak için İspanya'ya gitti. CNT-FAI'li anarşistlerin 1937'de koalisyon hükümetine katılmalarını, giderek güçlenen komünistlere savaş faaliyetinin daha iyi yürütülebilmesi için taviz vermelerini onaylamadı. FaşizminAvrupa'daki yükselişi karşısında büyük bir üzüntü duysa da düşüncelerinden taviz vermeyi reddetti.

Emma Goldman 14 Mayıs 1940'da, Kanada'nın Toronto kentinde öldü. Chicago'da, Haymarket İsyanı sonucu asılan anarşistlerin gömüldüğü yerin yakınına gömüldü.

Emma Goldman Kitapları - Eserleri

  • Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir
  • Anarşizm Neyi Savunur?
  • Hayatımı Yaşarken 1
  • Hayatımı Yaşarken 2
  • Rus Devriminin Çöküş Nedenleri
  • Benim İnandığım
  • Bolşeviklerin Devrime İhanetinin Öyküsü
  • Anarşizm
  • Modern Tiyatronun Toplumsal Önemi
  • Rusya'daki Hayal Kırıklığım
  • Some Collected Works
  • Hristiyanlık Üzerine Bir Eleştiri
  • Modern Dramanın Toplumsal Uyumu

Emma Goldman Alıntıları - Sözleri

  • Evlilik kadını asalakça, bağımlı olarak ve çaresiz bir hizmetkarmış gibi sürdüreceği bir hayata hazırlarken, erkeğe bir insanın hayatını tapulu mülkmüş gibi sahiplenme hakkını tanır. (Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir)
  • Kadın, geleneksel annelik rolünün bir uzantısı olarak, erkek çocuğunun doğumundan yetişkinliğine kadar, onun elini sıcak sudan soğuk suya sokturmayıp tüm gereksinimlerini karşılayarak, kendisine bağımlı hale getirir, demiştim. Buna rağmen oğlunu zayıf görmekten nefret eder ve onun toplumun istediği gibi bir erkek olmasını şiddetle arzu eder. Onun kadını köleleştiren özelliklerine, gücüne, bencilliğine ve abatılı kendini beğenmişliğine tapar. Hemcinsimin bu yalpalamaları zavallı erkeği, idol ve canavar, sevgili ve hayvan, çaresiz çocuk ve dünyanın fatihi olma arasında bocalar hale getirir. Erkeği canavar yapan kadının kendi kendini aşağılamasıdır. Kadın, ancak, erkek gibi kendini merkez almayı ve kararlı olmayı öğrendiği, hayata atılma ve bunun bedelini ödeme cesaretini gösterdiği zaman özgürlüğüne kavuşabilirdi ve erkeğin tamamen özgürleşmesi de buna bağlıydı. (Hayatımı Yaşarken 2)
  • Uyumsuzluk ve küçüklüklere yer vermeyen o erişilmez aşkı düşlemiştim.Ne var ki, büyüklüğün ve küçüklüğün, güzelliğin ve bayağılığın yaşamımızın bir parçası olduğunu, bunların aynı kaynaktan çıkıp ortak bir deltaya döküldüğünü görmek benim için esaslı bir ders olmuştu. (Hayatımı Yaşarken 2)
  • Din, insanın doğal fenomenlerin aslını çözmedeki zihni yetersizliğinden kaynaklanan bir hurafedir. Kilise, her zaman ilerlemenin önüne engel olarak çıkmış bir örgütlü kurumdur. (Anarşizm Neyi Savunur?)
  • "Ekim Devriminde verdiğiniz sözleri yerine getirmenizi istediğimiz için bizi hapse atıyor ve kurşuna diziyorsunuz." (Rus Devriminin Çöküş Nedenleri)
  • Herhangi bir sendikanın gerçek bir sendikacılık faaliyeti yapmaya yeltenmesi halinde, ona hemen uygun bir dille, Avrupa ve Amerika'da sendikalar ne yaparlarsa yapsınlar, komünist devlet içerisinde sendikaların yasalara uymak ve daha ötesi için ağızlarını kapatmak zorunda oldukları anlatılır. Bu konuda bir örnek: Büyük ve mücadeleci bir sendikada örgütlenmiş olan Moskova fırıncıları 1920 yazında ekmek istihkaklarının yükseltilmesini sağlamak amacıyla grev yaptılar. Hükümet sorunla fazlaca ilgilenmedi. Yerel örgütlenme dağıtıldı, yöneticiler sendikadan dışlandı ve aktif üyeler tutuklandı. Grevcilerin etkili sözcülerinin sendika toplantılarına katılmaları yasaklandı ve herhangi bir işe girme hakları ellerinden alındı. (Rus Devriminin Çöküş Nedenleri)
  • Cehalet ve ahlakçılık her zaman gelişimin ayak bağı olmuştur. (Benim İnandığım)
  • Varlığını , daha da az olarak tüm yaşamın birliğini anlamayan ilkel insan kendini, onunla alay etmeye ve her şeyi yüzüne vurmaya hazır , kör , saklı güçlere tamamen bağımlı hissetti. Bu tutumdan bir toz zerreciği gibi yalnız tam bir teslimiyetle yatışabilen, yüksek üstün güçlere bağımlı olan insanın dini kavramları gelişti. Tekrar tekrar aynı motif , İNSAN HİÇBİR ŞEYDİR , GÜÇLER HER ŞEYDİR. Devlet , toplum ve ahlak kurallarının tümü aynı nakaratı söyler: İnsan dünyanın tüm görkemlerine sahip olabilir ama kendi bilincine varmamalıdır. (Anarşizm)
  • ... kör olan, gözleri değil, vicdanıydı... Kızgın değildim, yalnızca tarif edilmez bir üzüntü içindeydim. (Hayatımı Yaşarken 2)
  • ...Gözümün önüne öğretmen olarak, Ernest Crosby'nin anlattığı Tolstoy geliyordu. Çocuklardan birisi okulda bir şey çalar. Diğer çocuklar onu hırsız olarak niteleyip, öğretmenden çocuğu cezalandırmasını isterler. Çocuklar ve öğretmen birlikte minik suçlunun boynuna "hırsız" yazılı bir yafta asılmasına karar verirler. Tolstoy yaftayı suçlanan çocuğun boynuna asmak için uzandığında, onun aşağılamayla sessiz ithamın karışımını ifade eden bakışıyla sarsılır. Hayır, suçlu olan çocuk değildir. Suçlu o, yani Tolstoy ve diğer çocuklardır -bir çocuğu hırsız olarak damgalayabilecek kadar acımasız olan toplumun tümüdür. (Rus Devriminin Çöküş Nedenleri)
  • Kadının ruhu olmadığı, onun yalnızca erkeğin bir ilavesi olduğu, çok güçlü olduğu için kendi gölgesinden bile korkan beyefendiye rahatlık olsun diye kaburgasından yaratıldığı dini efsanesinden hâlâ kurtulmuş değiliz. Belki de kadının üretildiği malzemenin kalitesizliğidir onun değersizliğinden sorumlu olan. (Benim İnandığım)
  • Aklımı herşeyden çok kurcalayan, Petrograd'dan ayrılmamdan kısa süre önce Pravda'da yayınlanmış olan bir makaleydi. Ahlaken sorunlu çocuklar hakkında bir yazıydı, yazar lafı bu çocukların hapse atılmaları gerektiğine getirmişti. (Rusya'daki Hayal Kırıklığım)
  • "Cehalet ne kadar aptal, ne kadar acımasız! Her zaman yanlış anlar, her zaman kınar." (Anarşizm)
  • Pek çok insan hayata bakar, ama onu yaşamaz. Onların gördükleri hayatın kendisi değil, sadece gölgesidir. (Anarşizm Neyi Savunur?)
  • "Anarşizm ayrıcalıklı azınlık için bir ideal değil, bütün insanlık için yeni bir dünya kurmakta tayin edici rolü olan yapıcı bir sosyal teoridir." (Hayatımı Yaşarken 2)
  • Her yeni inanç, hatta insan aklının kabul ettiği gelmiş geçmiş en barışçıl ve însancıl inanç dahi, dünyaya ilk gelişinde barış değil, kılıç getirmiştir; öğretisi şiddet içerdiği ya da toplumsal olana karşı olduğu için değil; sadece kabul ya da reddedilse de herhangi bir yeni ve yaratıcı fikrin, insanların zihinlerinde uyandırdığı heyecan yüzünden. Ve, bir yandan her tür çıkarı tehdit eden, diğer yandan halihazırdaki yanlışlara karşı yürütülecek bir mücadele aracılığıyla kazanılacak özgür ve soylu bir hayat görüşünü taşıyan bir Anarşizm anlayışı, en amansız muhalefeti yaratacak ve eski düzenin baskılayıcı gücünün karşısına yeni bir umudun coşkun ortaya çıkışını koyacaktır. (Anarşizm Neyi Savunur?)
  • Toplumdaki en affedilmez günah özgür düşüncedir. (Hayatımı Yaşarken 1)
  • "Ben bir Anarşist'im! Neden hükmedemezsem, O nedenle hükmedilemem!" (Anarşizm)
  • Aşk sınır olmadan vermeyi ve almayı bilmiyorsa, o aşk değil eksiyle artının altını çizmekten hiç geri kalmayan bir alışveriştir. (Benim İnandığım)
  • Madame de Stael'in sıklıkla alıntılanan cümlesi, "Her şeyi anlamak, her şeyi affetmek demektir," bana hiçbir zaman pek hitap etmedi; günah çıkarmaya dair bir izlenim bırakıyor sanki; kendiyle eş bir varlığı affetmek, ikiyüzlü bir üstünlük fikrini de barındırıyor. Kendine eş olan varlığı anlamak yeterli. (Benim İnandığım)

Yorum Yaz