tatlidede

Beyaz Kalp - Javier Marias Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beyaz Kalp kimin eseri? Beyaz Kalp kitabının yazarı kimdir? Beyaz Kalp konusu ve anafikri nedir? Beyaz Kalp kitabı ne anlatıyor? Beyaz Kalp PDF indirme linki var mı? Beyaz Kalp kitabının yazarı Javier Marias kimdir? İşte Beyaz Kalp kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 23.06.2022 17:00
Beyaz Kalp - Javier Marias Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Javier Marias

Çevirmen: Bülent Kale

Orijinal Adı: Corazón tan blanco

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750836978

Sayfa Sayısı: 249

Beyaz Kalp Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir kez anlatmayagörsün insan, “Her şey anlatılabilir. Başlamak yeter, sonra çorap söküğü gibi gelir kelimeler.”

En vahşi sırları bilme merakı insanı işlenen suça ortak eder mi? Masumiyetin yitirilişi, dinlemekle başlıyorsa susmak hiçbir şeye çare değildir artık. Belki de konuşmadan ve eylemeden duramayan insanın salt varlığıdır tüm suçların nedeni ve sonucu. Katil de odur, izleyen ve izleten de. Kelimelerin sonsuz olasılıkla dizildiği dünyalarımızda tüm sonlar ve ölümler, tüm aşklar ve başlangıçlar kendini dille var eder.

Marías, yine derinlerden gelen sesiyle sıradan insanın serüvenini anlatıyor bize. En çok da susturulmuş sırlarıyla duvardaki portrelerine hapsolmuş kadınların, annelerin, kız kardeşlerin, sevgililerin hikâyelerini. “Ölüler ve uyuyanlar birer tablodan başka bir şey değillerdir” aslında. Dünkü acımasızlıkla bugünkü aymazlık arasındaki sağaltılamaz köprüyü çatan hikâyeler onlar. Dünkü cinayetle bugünkü düğün arasındaki düğümler...

Beyaz Kalp Alıntıları - Sözleri

  • “Aslında kendi kendime bugüne kadar beni, daha ben onu buna zorlamadan seven kimse oldu mu diye soruyorum.”
  • “Ellerim senin renginde; ama bu kadar beyaz bir kalp taşımaktan utanıyorum.”
  • “Tüm hayat yalan gibi gelir gençken. Diğer insanlara olanlar, yokluklar, felaketler, cinayetler hepsi bize çok uzaktır, sanki yoklarmış gibi.”
  • " ..en silinemez şeylerin bile bir ömrü vardır. "
  • "Yakınımızdaki birilerini tanıdığımızı düşünürüz ama zamanla bilmediklerimizin bildiklerimizden çok daha fazla olduğunu görürüz, zamanla daha az tanınır karşındaki, zamanla daha çok karanlık nokta oluşur. Aydınlanan çok şey olsa bile karanlıkta kalanlar her zaman daha fazladır."
  • “Umutsuz kimse yaşayamaz.”
  • Birlikte geçirmediğimiz günü artık birlikte geçiremezdik ya da telefonla aranıp da cevap vermediğimizde bize söylenecek olan şey asla söylenmeyecektir, ne aynı şey olacaktı ne de aynı ruh haliyle söylenirdi sonradan; ve bizi sizinle konuşmaktan alıkoyan cesaretsizliğimiz yüzünden her şey biraz ya da tamamıyla farklı olacaktı.
  • -Dünya sürprizlerler ve gizlerle dolu. Yakınımızdaki birilerini tanıdığımızı düşünürüz ama zamanla bilmediklerimizin bildiklerimizden çok daha fazla olduğunu görürüz, zamanla daha az tanınır karşıdaki, zamanla daha çok karanlık nokta oluşur. Aydınlanan çok şey olsa bile karanlıkta kalanlar her zaman daha fazladır.-
  • "Ne tek başlarına bir anlamları vardır ne de birlikte bir anlama gelirler."

Beyaz Kalp İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Marias okumak zor, Marias okumak eşsiz!: Beyaz Kalp, ölümle başlayan, bir intiharın gölgesiyle mühürlenen bir roman. Başta anlatılan intihar sahnesi hayalet gibi kitabın sonuna kadar ensemizde geziyor. Kitabın sonunda büyük yapbozun kayıp parçasının o hayalet olduğunu anlıyoruz. Ve tüm bu düğümün ortasında yeni evli, kafası çok karışık bir Juan. Evlenince birinci, ikinci çoğul kişi olmanın yüküyle sırtı hep kambur Juan’ın. Juan, evlenince dört ayağın hep aynı yöne gitmesi zorunluluğuyla yorgun. Küçük bilinmezliklerin ortadan kalkmasıyla heyecanını yitirmekten muzdarip. Marias, Juan’ın sırtını belirsizliklere dayıyor, ona kararsızlığının bedelini ödetiyor. Juan’ın zihninin labirentlerinde okuru yoruyor, oradan oraya savuruyor. Gizemler, sırlar, hep evin oturma odasında, orta yerde duruyor. Ama sanki romanın asıl meselesi bu gizemi çözmek değilmiş gibi düşünüyor, açığa çıkmasını çok da acele etmeden bekliyorsunuz. Tüm o üstü kapalı duran belirsizlikler elimizden tutup bizi romanın sonuna kadar geçiriyor. Ana karakterin tercüman olması vasıtasıyla dilin işlevi üzerine düşündürüyor sizi kitap. Dil, bir araç mı, yoksa bir barikat mı? Anlatmak, anlamak ve anlaşılmak için yeterli mi? Dilimizden dökülenler ve barikatın arkasında sakladıklarımız, ilişkide dengeleri nasıl belirliyor? Buradan da anlaşılacağı gibi çokça soru sorduran, didikleyen, okurun aklını ve yüreğini cevapsız sorular yumağında zorlayıcı bir egzersize tabi tutan bir yazar. Ve yazar/i4854 ‘ın yazım tarzı: Uzun, gerçekten uzun cümleler..Dallanıp budaklanan, ileriye doğru giderken bir anda arkasını dönen, bir anda elini sağ tarafa uzatan cümleler..Her şeyi söylemeyen, ama bazı şeyleri tekrar tekrar söyleyen, girdaplı bir anlatım. Dolayısıyla oldukça zor, yorucu, ama bir o kadar da lezzetli bir okuma pratiğiydi benim için. *Sözlerin güvenilmez olduğu, yalanların ya da söylenmeyenlerin her şeyi istila ettiği duygusuyla karmakarışık olmayı göze alın! *İlişkilere, evliliğe Marias’ın penceresinden kuşbakışı bakıp geleneksel bakış açınızın sarsılmasını, marjinal uçlarda gezmeyi göze alın! *Çünkü bence ne anlattığından daha önemlisi, nasıl anlattığı. Ve Marias, çok güzel anlatıyor. Göze alın ve okuyun derim. (Emel Keleş)

Javier Marias’ın 1991 Ekim ayında yazmayı bitirdiği kitap Beyaz Kalp, 1992 yılında yayımlanıyor ve ben 2020 yılında bu kitabı kitaplığıma dahil edip 2021 yılında da okuma şerefine nail oluyorum. İsmi beni ilk okuyuşta büyülüyor sonra Macbeth’ten esinlenen bir isim olduğunu öğreniyorum ve tabi bende büyülenme ikiye katlanıyor. Başlangıcından sonuna tadı damağımda kalan bir okuma şöleni yaşıyorum, ve iyi ki sözleri eşliğinde kapatıyorum kitabı. Nasıl anlatılır bu kitap hiç emin değilim, neresinden başlayacağımı düşünüyorum olmuyor, çünkü kitap kronolojik bir anlatıma ya da klasik bir yapıya sahip değil. Kurguyu takip ederken sık sık anlatıcının aklına gelen düşüncelerle bambaşka yerlere savruluyoruz. Buna karşın çok uzaklara götürüp sonra tekrar ana hikayeye bizi döndürüyor yazar. Kurgudaki güçlü merak hissi ise kitabı elinizden bırakmamanıza sebep oluyor, hem de konu bu kadar dallanıp budaklanırken. Yıllar önce gerçekleşen bir intiharla başlıyor kitap ve ardından ana anlatıcımız sözü devralıyor, daha sonra ise hep onunla devam ediyoruz yola. Onun düşündükleri, hissettikleri, gördükleri ve de duydukları. İsmini söylemek istemiyorum çünkü karakterin ismini kitabın sonlarına doğru öğrendiğimde birazcık durup düşündüm ve vay be ismini yeni mi öğrendim dedim kendi kendime. Bu isimsizlik hali onu benimsememe ve onunla özdeşleşmeme daha da yardımcı olmuş diye düşündüm. Çünkü karakterimiz tam anlamıyla sıradan bir insan bana göre. Sıradan insanın hayatına eşlik etmek onun zihninde onunla bir yolculuğa çıkmak fikri kitaba beni daha da bağladı diyebilirim. O düşünürken onunla beraber kurgudan bir anlığına da olsa ayrılıp düşünmeye başlıyoruz bazı temalar çevresinde. Yazar kitabın başında verdiği bazı cümleleri neredeyse aynı haliyle kitabın sonunda tekrar sunuyor. Başka bir kitapta olsa bu durum tekrara düşme hissiyle beni rahatsız ederdi fakat bunu o kadar ustaca yapmış ki konu içerisindeki bağlamla kuvvetlendiği için etkisini ikiye katlayarak tekrar yüzümüze çarpıyor adeta. Ana anlatıcımızın karşılaştığı bazı yan karakterler de kitaba bambaşka bir lezzet katıyor. Uzun lafın kısası, anlatılmaz okunur bir kitap olduğunu düşünüyorum. Uzun uzun düşünmeye hazırsanız Beyaz Kalp sizi bekliyor. Keyifli okumalar, (Beyza)

Kalplerimiz Ne Kadar Beyaz?: “İnsanlar arasındaki herhangi bir ilişki her zaman bir sorunlar yumağıdır, karşı koymalar, saldırılar ve küçük düşürmeler olur. Herkes herkesi bir şeylere zorlar, istemedikleri şeylere değil, daha çok isteyip istemediğini bilmedikleri şeylere, çünkü neredeyse hiç kimse ne istemediğini bilmez, hele ne istediğini hiç bilmez, bu sonuncusunu bilmenin yolu yoktur zaten.” (Sayfa 61) Hayatının aşkıyla evleneceksin. Peki her şey aynı mı kalacak? Soyut geleceğin ellerinden kayıp gidecek mi? Bir sinemadan, bir kafeden çıkıp giderken ayaklarınız aynı yönlere gidecek ve o soyut geleceğinizi yıkan eve doğru mu adımlayacaksınız? Maalesef karamsar bir tablo ama yazar kitabın başından itibaren evlilik öncesi ilişki ve evlilik sonrası ilişkiyi irdelemekte. Anlatıcı karakterimiz Juan ile Luisa üzerinden bu ilişkiye dair düşünceler paylaşırken başka kadın erkek ilişkileri de masaya yatırılıyor. Evli olan bir adamla bir kadının ilişkisi, fiziksel eksikliklerinden dolayı gazetelere kendi kişisel özellikleri ve bir ilişkide ne beklentileri olduğunu söyleyen bir kadın, hayatında yaşadığı dramatik bir intihardan dolayı hayatı ciddiye almadığını göstermeye çalışan ama bu acı anıyı kendinde taşıyan bir baba, bir kadınla asla yetinemeyen ve başkalarının evliliklerine bile gölge düşüren bir adam. Dolayısıyla kitabımızın baş karakteri insanlardan önce romantik ilişkiler. Anlatıcımız bir çevirmen ve eşini de bu şekilde tanıyor. Burada çevirmenlik önemsiz bir detay olarak verilmemiş. Çünkü yazarımız Shakespeare hayranı, kitaplarında onun satırlarına yer vermekte ve hikayesiyle bütünleştirmektedir. İspanyolca dışında diğer dillere de hakim olması sebebiyle yazar diğer dilleri de yer yer kullanıyor. Marias’ın evreninde söylenen veya söylenmeyen kelimeler önemlidir. Kelimeler genelde kötü sonuçlar doğurur ve söylenen sözler yüzünden bir ömür süren felaketler yaşanır. Bu evrende sırlar ancak söylenmediği ve gizlendiğinde sır olabilmektedir. Dinlemek en tehlikeli şeydir ve insan kendisi ile ilgili olmayan şeyleri anlatırken gerçekten uzaklaşır. Kitabı yavaş yavaş okudum çünkü çok düşündürücü tespitler yer alıyor kitapta. Çoğu şeyi okuduğumda “ben hiç böyle düşünmemiştim, bu açıdan bakmamıştım” gibi cümleler kurdum. Zira “iyi geceler” cümlesinin sonuna eşlerin birbirlerinin isimleri koymaması bile bir meseledir. Bunu çok basit bulabildiğimiz için hiç düşünmemişizdir bu ve bu gibi şeylerin ne anlama gelebileceğini. Veya yatağınızda sırtınız dönmeniz, omzunuza konulan bir el. Kitap her ne kadar böyle bir yoğunluğa sahip olsa da asla sıkıcı bir kitap değildir. Yazar bu yoğunluğu çok sıkı bir kurgu içinde vermiştir. Hatta bu yoğunluğu bir polisiye kurgusu içinde okuyormuş hissi alıyorsunuz. Her aşamada bilinmeyen bir aile sırrı ortaya çıkıyor ve kitaptaki bir ölümün neden gerçekleştiğini merak ediyorsunuz. Kitabı çok büyük zevk alarak okudum. Marias’ın okuduğum ilk kitabıydı ve diğer kitaplarını da listeme ekledim. Marias okuduktan sonra gözünüze çok önemsiz ve küçük gelen detayların nasıl bir öneme, derinliğe sahip olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Yazımı kitabım giriş cümlesiyle, bir Shakespeare alıntısıyla bitiriyorum: “Ellerim senin renginde; ama bu kadar beyaz bir kalp taşımaktan utanıyorum.” yazar/i4854 kitap/kitap--53096 (Ahmet Olgun)

Beyaz Kalp PDF indirme linki var mı?

Javier Marias - Beyaz Kalp kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Beyaz Kalp PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Javier Marias Kimdir?

İspanyol romancı, deneme yazarı, çevirmen. 1951'de Madrid'de doğdu. Çocukluğunun bir kısmını babası düşünür Julián Marías'ın çeşitli üniversitelerde ders verdiği ABD'de geçirdi. Yazarlık hayatına on yedi yaşında yazdığı Los dominios del lobo (Kurdun Toprakları) ile atılan Marías, Madrid Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı eğitimi gördü ve okuldan mezun olduktan sonra bir süre çevirmenliğe ağırlık verdi. Çevirdiği yazarlar arasında Hardy, Conrad, Nabokov, Faulkner, Kipling, James, Stevenson, Browne ve Shakespeare sayılabilir. 1980'ler boyunca Madrid, Oxford ve Venedik'teki çeşitli üniversitelerde, ayrıca Boston'daki Wellesley College'da ders verdi. Halen Reino de Redonda adlı küçük bir yayınevinin başında olan Marías, bunun yanı sıra El País gazetesinde köşe yazıları yazıyor.Eserleri otuzun üstünde dile çevrilmiş olan Marías'ın Türkçede yayımlanmış kitapları şunlar: Beyaz Kalp (Gendaş Kültür, 1999), Yarın Savaşta Beni Düşün (Sistem, 1999), Ufkun Öte Yanı (Everest, 2000), Yazınsal Yaşamlar (Can, 2008), Duygusal Adam (Sel, 2009).

Javier Marias Kitapları - Eserleri

  • Karasevdalılar
  • Beyaz Kalp
  • Yarın Savaşta Beni Düşün
  • Yarınki Yüzün Cilt: 1 Ateş ve Mızrak
  • Duygusal Adam
  • Acı Bir Başlangıç Bu
  • Yazınsal Yaşamlar
  • Yarınki Yüzün Cilt: 2 Dans ve Rüya
  • Tüm Ruhlar
  • Yarınki Yüzün Cilt 3: Zehir, Gölge, Veda
  • Berta Isla
  • Kötü Niyet Öyküleri
  • Ufkun Öte Yanı
  • Zamanın Karanlık Yüzü

Javier Marias Alıntıları - Sözleri

  • Ortak bir dili tek paylaşmayalar, canlılarla ölülerdir Jacobo (Yarınki Yüzün Cilt: 1 Ateş ve Mızrak)
  • "Unutma kapasitemiz için yeterli bir süre geçmemişti, ayrıca her şey fazlasıyla uzun süre açık bir yara gibiydi, rejim öyle olmasını sağlıyordu. Hiçbir zaman zihin temizliği yapılmadı, ruhları yatıştırmak için de birşey yapmadılar; rejimin yardım etme konusundaki ihmali sürekliydi ve diğer her şey gibi totaliterdi, çünkü hayatın bütün alanlarında ve aşamalarında geçerliydi, elle tutulmayan konularda bile." (Yarınki Yüzün Cilt: 2 Dans ve Rüya)
  • Her kariyer aslen yitirdiklerimizi, heder ettiklerimizi, noksanlarımızı, tamamlanmamış arzularımızı, bir kenara bıraktıklarımızı, seçmediklerimizi, başaramadıklarımızı, çoğu gerçekleşmeyen sayısız imkanı, tereddütlerimizi, hayallerimizi, hayal kırıklığıyla sonuçlanan projelerimizi, yanlış yahut ilgisiz hasretlerimizi, kaskatı kesilmemize neden olan korkularımızı, geride bıraktıklarımızı ve bizi geride bırakanları da içinde barındırır. Kısacası biz insanların mayasını olduklarımız kadar olmadıklarımız; kanıtlanabilir, sayılabilir, hatırlanabilir olanlar kadar asılsız, belirsiz ve bulanık olanlar da oluşturur; belki olanlarla eşit oranda olabilecek olanlardır özümüzü oluşturan. (Yarın Savaşta Beni Düşün)
  • "Öyle ya, hiç değilse sırtında ütülü giysilerle ölmeli insan." (Duygusal Adam)
  • Dünya piç oldukları bilinmeyen ve onları pehdahlamış olmayan kimselerin servetlerini ya da sefaletlerini devralan piçlerle doludur. (Tüm Ruhlar)
  • Ve kendimden nefret ettim. (Kötü Niyet Öyküleri)
  • Anlatmak en çok öldüren ve en fazla defneden, yüzümüzü profilimizi ya da ensemizi sabitleştiren ve dondurup öylece bırakan şeydir. (Zamanın Karanlık Yüzü)
  • Bizim için yaşamsal önemde ne çok insan bizi yarı yolda bırakmıştır. (Karasevdalılar)
  • Hep sanırız ki bugün ve dün olan ve akıp giden şeyin durdurulabileceği bir yarın vardır, biz farkına varmaksızın o hal bir yeni rutine dönüşür, o da günlerimizi ve gecelerimizi eşitler, öyle ki sonunda barındırdıkları şeylerden hiçbiri olmaksızın düşünülemez olurlar, böylece gecelerin ve günlerin en azından özünde birbirinin tıpkısı olmaları gerekir, vazgeçişler de özveriler de, onları isteyen de güçbela tahammül eden de olmasın diye. (Kötü Niyet Öyküleri)
  • ...hep sanırız ki bugün ve dün olan ve akıp giden şeyin durdurulabileceği bir yarın vardır, biz farkına varmaksızın o hal yeni bir rutine dönüşür, o da günlerimizi ve gecelerimizi eşitler, öyle ki sonunda barındırdıkları şeylerden hiçbiri olmaksızın düşünülemez olurlar... (Kötü Niyet Öyküleri)
  • Dedim ki gerçekten son noktayı koyan şey son değildir, o sonun ve önceki gelişimin anlatısıdır. (Zamanın Karanlık Yüzü)
  • Herkesin kendi hayatı vardır, bir tanecik hayatı, kimse onun arzularına göre gerçekleştiğini görmekten vazgeçmeye razı olmaz, arzuları olmayanlar dışında ki onlar aslında çoğunlukta. (Kötü Niyet Öyküleri)
  • Eğer insan ne pahasına olursa olsun vicdanını rahatlatmak istiyorsa ya da buna ihtiyaç duyuyorsa, kendi vicdanına kendini bağışlatmak çoğunlukla zor değildir; hele vicdanı daha büyük, kolektif bir vicdanın, hatta yığınların vicdanının bir parçasıysa, işi daha kolaydır: "Bir tek ben değildim, ben canavar değildim, başkalarından farklı değildim, göze batmadım; hayatta kalmak zorundaydım, neredeyse herkes aynı şeyi yaptı, o sırada hayatta olsa herkes yapardı." Belki dindar olanların işi herkesten daha kolaydır, özellikle de Katoliklerin; rahipler en yüce ve mahrem konularda onları temize çıkarmaya hazırdır. (Yarınki Yüzün Cilt: 2 Dans ve Rüya)
  • Yalanı iş edinmiş çok sayıda insan müthiş bir güçtür, etkisiz hale getirilmesi imkansızdır. Her savaşta çok sayıda yalan vardır, yalanlar savaşın temel unsurlarından biri, bazen başlıca unsurudur. İşin kötüsü, hiçbir şey asla kesin olarak yalanlanamaz. Aradan kaç yıl geçerse geçsin, aldatmacayı sürdürmeye hazır insanlar vardır her zaman; herhangi bir aldatmacayı, en gerçeğe aykırı, en çılgınca olanları bile. (Yarınki Yüzün Cilt 3: Zehir, Gölge, Veda)
  • Gül ey saf çelişki bütün gözkapaklarının altında hiç kimsenin uykusu olamamanın sevinci. Rilke (Yazınsal Yaşamlar)
  • Onunki iktidarsız ve sonuç vermeyecek, engellenmiş bir nefretti, panik ya da korkuyla karışıktı; belki de çocuklarınki gibi bir nefretti, çocuklar fazlasıyla uzun süre aykırı çocuk bedenlerinde kalmaya, kendilerini zıvanadan çıkaran fuzuli bir bekleyişe mahkum olduklarını bilirler, oysa nihayet büyüdüklerinde o nefreti hatırlamayacaklardır bile. (Yarınki Yüzün Cilt 3: Zehir, Gölge, Veda)
  • Sen benim yaşamımsın, yaşamımın anlamısın ve sen benim yaşamım olduğun için öldüğümde yanımda senden başkası olsun istemiyorum. (Duygusal Adam)
  • Mutlak kesinlikle yaşamanın sıkıcı olduğunu, bunun insanı bir tek yaşam sürmeye ya da aynı yaşamı hem gerçek hem hayali olmaya mahkum ettiğini keşfetmişti ve hiç kimse bu sonuncusundan tümüyle kaçınamaz. (Berta Isla)
  • İnsanı aşırı utançtan fazla lekeleyen şey yoktur. (Kötü Niyet Öyküleri)
  • Ama insanlar tek yönlü değildir dedim. Koşullara, karşılarına çıkan durumlara bağımlıdırlar, ayrıca değişirler, bozulur, düzelirler ya da sağlamlaşırlar. (Yarınki Yüzün Cilt: 1 Ateş ve Mızrak)

Yorum Yaz