tatlidede
tatlidede

Bir İlahiyat Genci ve Cevapsız Sorular

Bir İlahiyat Genci ve Cevapsız Sorular

Bir ilahiyat öğrencisi gelmişti odama birkaç yıl önce… Bu hayatın anlamsızlığından, gereksizliğinden vs. bahsediyordu… Dertli olduğu her halinden anlaşılıyordu… “Ya hocam kafamda bazı sorular var ama sormaktan korkuyorum” dedi… “Sor tabi” dedim… “Bilmem ki ya günahsa” dedi… “Sorunun günahkârı yoktur, her soru sevaptır ama beyhude soruların götürdüğü sonuçlar seraptır, sen sor çekinme” dedim…

Korka korka “hocam Allah bizi neden yarattı, bu hayatı neden yarattı, ne gerek vardı madem ki hiçbir şeye muhtaç değil ve her şeye gücü yeter o halde neden yarattı, hadi yarattı diyelim neden imtihana tabi tuttu, zaten her şeyi bilen değil mi, ne gerek vardı imtihana vs. “dedi… “Öyle bir soru sordun ki kocaman, ben değil birçok kimse bu sorunun altında ezilir. Bu soruya en güzel cevabı ancak Allah verir. Keşke Hz. Peygamber döneminde sorulsaydı da rabbimizden bunun cevabını öğrenseydik...” dedim…


“Hocam kime sorsam “ibadet için yarattı, tanınmak için yarattı” diyor. Tamam da hiçbir şeye ihtiyacı olmayan neden tanınma ve tapınma ihtiyacı duysun ki” dedi… Anladım ki bu öğrenci çetin ceviz, öyle böyle savamam… Anlatmaya başladım; “Allah bizi dünyaya getirerek nimetlerinden faydalandırmak, güzellikler yaşatmak istedi. Zaten Hud suresi 118-119. ayetler tam da bunları söylüyor” dedim… “Ne söylüyor” diye sordu… “Sizi, rahmette bulunmak için, merhamet etmek için, iyilikler-güzellikler yaşatmak için yarattım” diyor dedim… “Gerçekten açık açık böyle diyor mu” dedi… “Aç, bak inanmıyorsan” dedim…


İyi ikna ettik gidecek derken “eyvallah hocam madem bizi rahmet etmek için yarattı neden kötülük fırsatı verdi ve akabinde cezalandıracağından bahsetti” dedi… “Oğlum, kötülük fırsatı vermedi, iyilik yapma imkânı verdi, biz ise iyilikte bulunmak yerine kötülük yapmayı tercih ettik, kötülük cezasız kalsın dersen ya kötülük gören mazlumun hakkı ne olacak? Kaldı ki Allah her yanlışı her kötülüğü anında cezalandırmıyor, pişman olma, tövbe etme fırsatı veriyor… Yine de kötülüğe devam eder, insanlara zarar vermeye devam ederse azap görmeyi hak etmez mi? Kaldı ki azap ödül gibi kat kat değil amele göre takdir edilir… Aslında rabbimizin cezalandırma tehdidi de nimetleri doğru değerlendirmek için bir tedbirdir… İnsan nimetleri doğru kullansın diye bir önlemdir… Bak yavrum, önümüzde sonsuz bir hayat var, bu dünya hayatı sonsuz ahiret yaşamının yanında sadece bir rüya mesabesindedir. Burada çektiğimiz sıkıntılar ahirette yaşayacağımız güzelliklerin yanında bir hiç, belki de bir rüya kadardır… Allah bu dünyada herkese, ahirette ise iradesini doğru hareket ettirene verecek bu güzellikleri” dedim…


“Ama hocam sonsuz hayatı aklım almıyor düşünüyorum, düşünüyorum sınırsızlığı aklım bir türlü almıyor” dedi… “Elbette almaz, sınırlı varlık sınırsızı nasıl anlasın, bir litrelik kap on litreyi nasıl alsın, yaratılan akıl yaratıcıyı nasıl her yönüyle kuşatsın” dedim… “Peki, hocam ahirette sonsuz ödül varsa sıkıcı olmaz mı, ye-iç-yat-gez –dolaş-eğlen bir yere kadar değil mi sonrası sıkar” dedi… “Oğlum dünyada sıkar ahirette sıkmaz, orada can sıkıntısı yok” dedim…


“Hocam hiçbiri olmasaydı, dünyaya hiç gelmeseydik, ahirette olmasaydı olmaz mıydı, ne gerek vardı bunca şeye” dedi… Güldüm dedim ki “oğlum aslında sen Allah’a ne gerek vardı diyeceksin de diyemiyorsun de de kurtul” dedim… “Tövbe tövbe hocam öyle şey mi olur” dedi… “Ee dediğin buna çıkıyor oğlum” dedim…


Sonra ona nasihatler ettim: “Gayb işi iman işidir, Kur’an bizden ilk olarak gayb konusunda ona güvenmemizi, inanmamızı istiyor, bazı soruların cevabı ahirette verilir bize iman gerekir, sonsuzluk, Allah’ın ezeliliği, hayatın var olma gayesi gibi sorular nihai cevabı olmayan sorulardır… Bu sorulara takılacağına git vahyin getirdiği ilkeleri yaşa ve yaşat, istesen de istemesen de bir gün öleceksin, bırak ölüm sonrasını öldükten sonra görelim, cevapsız sorularla vakit öldürmeyelim” dedim…


Genç yarı tatmin olmuş bir halde odadan çıktı ama biliyorum sorularına tam cevap alamadı çünkü bendeki bilgiler de bu kadardı…Kimi soruların cevabı yoktur, ne vahiy bu sorulara cevap vermiştir ne de akıl cevap vermeye muktedirdir… Cevapsız kalan soruların peşine takılıp yerinde saymaktansa gayba iman etmek ve iman doğrultusunda bir yaşam sürmek daha iyidir…

Editör: Aydın

Yorum Yaz