tatlidede

CHP-HDP ARASINDA “KAYYUM” ZİYARETLERİ

CHP-HDP ARASINDA “KAYYUM” ZİYARETLERİ

19 Ağustos’ta içişleri bakanlığınca yapılan açıklamada “Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan’ın "terör örgütüyle iltisak-irtibatı olduğu", "terör örgütlerine destek verdikleri yönünde tespit ve deliller bulunduğu" gerekçesi ile adı geçen şehirlere kayyum atandı. Bakanlığın açıklamasına göre, görevden alınan belediye eşbaşkanlarından Adnan Selçuk Mızraklı hakkında 1 kovuşturma ve 8 soruşturma, Ahmet Türk hakkında 2 kovuşturma ve 4 soruşturma, Bedia Özgökçe Ertan hakkında da 1 kovuşturma ve 6 soruşturma dosyası bulunuyor.

İçişleri bakanlığının tasarrufunda yapılan bu uygulamaya elbette ki muhalefet tarafından tepkiler bekleniyordu. Nitekim çok geçmeden 31 Mart seçimlerinde “Demokrasi Bloğu” oluşturan CHP, Saadet ve İYİ Parti’nin başkan ve yetkililerinden gelen açıklamalarla kayyum uygulamasının “Halk iradesinin gaspı” olarak nitelendirildi. Fakat ana muhalefet lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sessizliği” dikkat çekiyordu ki, HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan yaptığı açıklamayla Kılıçdaroğlu’ndan sessizliğinin bozması istendi. HDP’nin diğer Eşbaşkanı Sezai Temelli ise “hayatın zindan edilmesini” istedi veya böyle bir beklenti içerisindeydi. Hatta HDP tabanı da CHP’den sert tavır geleceği yönünde bir hissiyat ortaya koyuyordu. Ne yazık ki…

Evet ne yazık ki dağ fareyi doğuruyordu. Kılıçdaroğlu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada "Bu tür olaylar yaşanınca sokağa çıkmak, protesto etmek gibi durumları doğru bulmuyoruz. Biz milletin ferasetine güveniyoruz. İstanbul'da da aynı şeyi YSK eliyle bize yaptılar. ‘Ya sokağa çıkın ya boykot edin' dediler. İkisini de yapmadık. Halkın ferasetine güvendik ve gördük.”Diye konuşmuştu.

CHP’ye oy veren Kürtlerin tamamının beklentisi Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama ile bağdaşmıyordu. Sokaklara alışkın ve yürüyüş yapmaktan sakınca görmeyen CHP’ye oy veren HDP’li Kürtler, yoldaşları olarak bellediği CHP’lilerden bu anlamda kendilerine destek geleceği umuluyordu. Ama olmadı.

İş başa kaldı, şimdi HDP’liler kendilerine haksızlık yapıldığı iddiasıyla bir yandan çeşitli “demokratik eylem biçimleri” ile ortaya çıkmaya çabalarken, tahmin ediyoruz ki, bir kısım HDP’liler CHP’nin kayyuma yaklaşma anlayışını da sorgulamaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki CHP, gördüğü “oy deposu” olan HDP tabanının yaşadığı bu durumu ilk olarak yaptığı açıklamalarla ardından gerçekleştirdiği bir dizi ziyaretlerle idare etmeye çalışıyor.

Evvela karşılıklı ziyaretler yapıldı her iki parti arasında. Daha sonra son dönem “HDPli Kürtlerin Aşkı” Ekrem İmamoğlu başladı ziyaretlerine.

31 Ağustos’ta Diyarbakır’a gelen İBB Ekrem İmamoğlu burada "Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler, eşit hak ve yetkilere sahiptir. Bazı seçilmişleri ayrı tutmak, farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Bu tehlikeli bir ayrımcılıktır. Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye başkanlarına ve seçmenlerine yönelik tavır, böyle bir ayrımcılık ortaya koymaktadır. Hiç bir fanatizme kapılmadan, korkmadan, yılmadan, cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her zeminde savunmaya devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin olgunlaşma döneminde ülkemizin birlik ve beraberliğine sıkıntı gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Barış ve özgürlüğü aramaktan hiç bir zaman vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullanmıştı.

Seçim zamanında da Kürt kelimesinin kullanmaktan kaçınan İmamoğlu, bu tavrını görülüyor ki Diyarbakır’da da sürdürmüştür. Sayın İmamoğlu, özellikle Kürt kelimesini ağzına almaktan kaçınıyor; oysa bu ülkenin başkanı Sayın Erdoğan defaten “Kürdistan” kelimesini kullanmış, her fırsatta “Kürt kardeşlerim” demekten de kaygı duymamaktadır.

Sayın İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyareti sırasında sarf ettiği sözler arasında “Korkmadan, yılmadan cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her zeminde savunmaya devam edeceğiz” ibaresi vardır ancak hangi metotla bunu yapacağını açıklamıyor. HDP tabanı ise aslında CHP’nin “savunma” biçimini anlamıyor.

İşin özüne gelince aslında klasik olarak ziyaretler “mağdur” olduğuna inanan tarafı teselli etmek ve gönlünü almak amacıyla yapılmaktadır ki, CHP’nin de uygun gördüğü budur aslında. Yani Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır’a yaptığı ziyaretin özünde de “teselli etme” ve “gönül alma” psikolojisi vardır.

Önümüzdeki süreçte konuyla ilgili olarak CHP’nin ortaya koyduğu yaklaşımın dozu şüphesiz giderek düşecek ve gündemine yeni argümanlar alacaktır. HDP ise tabanıyla bazı etkinlikler gerçekleştirecek, yorulunca da bu işin sonuna gelinecek.

Saygıyla…

Yorum Yaz