tatlidede

Çimdik*

Çimdik*

 

08.10.2009 12:13:28

 

 

 

        Zaman: zaman ötesi veya  herhangi bir zaman. Yer; yer ile göğün bir birine yakın olduğu, dağlarında rengarenk çiçeklerin açtığı, zümrüt yeşili ağaçların dallarında kuş cıvıltıları nağmelerinin yankılandığı, ovalarında ekinlerin altın sarısı ve değerinde olduğu, bir zamanlar adamların adam gibi olduğu, birini öldürmeye gidenin onun kişiliğinde dirildiği, tarihin ilk tufanının koptuğu, iki hayat damarının arasında olan kadim bir yer. Yani, Aymatotistan.

      Tarih kasırga sonrası bir ırmak gibi hızla akıp gitmekte iken kahramanımız Turapkop dünyaya merhaba der. Artık kırsalda  doğan çocuklar okumakta, bir yerlerde görev almakta hatta yönetici pozisyonuna gelmektedir. Bu kapsamda Turapkop da bir yere gelmiş olmanın sevinci ve sorumluğu ile işine dört elle sarılmakta, hatta bazen dünyanın gidişatını değiştirebileceğini hayal etmektedir. Müthiş  öz güven toplumsal sorumluluk bilinciyle örtüşünce  muazzam bir sinerji ortaya çıkar. En büyük avantajı henüz neyi yapamayacağını öğrenmemiş olmasıdır.

      Dünyayı yığınların değil yeteneklerin yönettiğini bildiği için; Yetenek keşfini önemsemekte, yetkin kişilerin önünü açmak ve örgütlemek için büyük efor sarf etmektedir. İşletmesinde pansuman yönetimi ve cerrahi müdahaleye  mahal verilmemesi için koruyucu hekim edasıyla hastalığın ortaya çıkmasını önlemekte, strateji oluşturmakta, planlama yaparak zamanı doğru kullanmaya çalışmaktadır. Kurumun güçlü ve zayıf yanlarını tespit ederek yol haritası çizmektedir. Hedefin doğru belirlenmesi halinde zayıf yönlerin bile insana destek olabileceğini bilmektedir. Planlama, uygulama, kontrol ve önleme stratejisi kurumun olmazsa olmazları arasında görmekte, sistem lideri olarak iş arkadaşlarına öncülük etmektedir. Ekibine rağmen değil, onlarla birlikte yönetmeyi tercih etmektedir. İnsanların potansiyellerini kullandıkları oranda mutlu oldukları, çalışanların iş yapma gururundan yoksun bırakılmaması gerektiğine  inanmaktadır. Eylem halindeki cehaletten daha tehlikeli bir şey olamayacağını bildiği için, sevgi odaklı bir anlayışı benimseyerek  bunların kılıçla yapamadığını ben kalemle tamamlayacağım demekte, kökü derine inmeyen ağacın ömrünün kısa olduğunu iddia etmekteydi.

Dikkat dağıtan değil yaratıcı gerilimin öneminin farkında olup:  duygu, düşünce ve davranışların ortaya çıkması için bireysel öze inmek gerekir diyordu. Amacını belirlemiş, iç referanslı, iyimser, çözüm odaklı bakışa sahipti. Gelecek hayali, değerleri ve hayat amacı olan örnek bir şahsiyet olmanın mücadelesi içindeydi.

Bazen kendi kendine:

Boş kuyulara boş kovalar sarkıtıyorum.

Ama bazen boş kuyulardan Yusuf’ların çıktığını da biliyorum” diyordu!!!

Bunu izzetine ulaşılmayanın, saltanatına kavuşulmayanın, nuru arşı kaplayanın hürmetine yapıyordu. Böyle yapmakla bir çok zorbadan daha uzun yaşayacağını umut ediyordu.

Sefaletin olduğu yerde özgürlük olmaz diyenlere, özgürlüğün olduğu yerde sefalet olmaz diyordu. İnsanın değerinin etrafına yaydığı ışık ve yollarını aydınlattığı insanların oranıyla orantılı olduğunu biliyordu. Böyleyken bir gün telefonu çalıyor.

-Alo Turapkop ile mi görüşüyorum?

-Evet

-Sayın Bölge Direktörüm görüşecek.

-Buyurun Sayın Bölge Direktörüm.

-Turapkom niye Aymatotistan kayrılan bölgeler arasına alınmamış?

-Efendim kayrılan bölgeler tarafımızdan değil merkezden belirleniyor.

-Sizin çalışmadığınızı bildikleri için  mi Aymatotistanı bu kapsama almadılar?

-Turapkop :.......(sessizlik)

-Tamam Turapkop iyi akşamlar

-Baş üstüne sayın Bölge direktörüm.

Turapkop daha sonra yaptığı araştırmada 81 bölgeden yalnız 28 bölgenin bu kapsama alındığı, beşeri durum ve kayıtlı taleplerin kriter olarak alındığı, çalışmaları ile alakalı bir durum olmadığı açığa çıkar. Buraya kadar incinmiş ama yıkılmamıştır. Bölge Direktörünün kendilerine inanmadığını, merkezi aradığı oradan aldığı cevabın kendi verdiği bilgilerle örtüşence  yakalarını bıraktığını  anlayınca yıkılır. Hayalleri suya düşer. Bu çağda bir bayramlık ve bir de idamlık gömleğinin olması gerektiğini acı bir deneyimden sonra anlar. Halbuki Direktör bölgeye gelince bir dost tavsiyesi üzerine kendisine çiçekli bir hoş geldin demişti. Kendisi göreve başlayınca da bölge direktörüne gitmiş ideallerini ve hayallerini anlatmış destek ve direktiflerini istemişti. Her halde tek suçu Aymatotistan’lı olmaktı.

Olay bunanla biteceğini beklerken kendisinin de destek verdiği, aynı idealleri paylaşan ekibin içinde olan biri ona arabasını bulunduğu yerden kaldırmasını, oraya kendi arabalarını park edeceklerini söyler. Niye böyle yaptınız dediğinde “aynı kayıktayız kayığı sallamayacağını ve delmeyeceğini biliyoruz” cevabını alır. Bunu suskunlukla geçiştiren çevresi ve  park yerine gelenlerin haklılığının bazı dostlar tarafından dillendirilmesi yaranın üstüne tuz biber olur.

Kahramanımızın bundan çıkardığı ders: Bütün dünyada olduğu gibi Aymatotistan’da makamlar kimsenin tapusu olmadığı gibi kendisinin de tapusu olmadığını ve bu memlekette en rahat harcanan kaynağın yetişmiş insan kaynağı olduğudur. Hayat her şeye rağmen devam etmektedir. Rüzgarın nasıl estiği umurumda değil, zira yelkenlerimi kendim açacak iradeye sahibim.

*Sıfat: Baş parmakla işaret parmağının ucu arasına alınan miktar.

  Mecaz:Gönül kıracak söz.

Yorum Yaz