tatlidede
tatlidede

Demokrasi Nefreti - Jacques Ranciere Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Demokrasi Nefreti kimin eseri? Demokrasi Nefreti kitabının yazarı kimdir? Demokrasi Nefreti konusu ve anafikri nedir? Demokrasi Nefreti kitabı ne anlatıyor? Demokrasi Nefreti PDF indirme linki var mı? Demokrasi Nefreti kitabının yazarı Jacques Ranciere kimdir? İşte Demokrasi Nefreti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 14.08.2022 02:00
Demokrasi Nefreti - Jacques Ranciere Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jacques Ranciere

Çevirmen: Utku Özmakas

Tasarımcı: Utku Lomlu

Tasarımcı: Suat Aysu

Orijinal Adı: La Haine de la Démocratie

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789750515705

Sayfa Sayısı: 112

Demokrasi Nefreti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Rancière’in yazıları, solun yönünü şaşırdığı günümüzde, direnmeye nasıl devam edebileceğimizi gösteren ender anlamlı kavramlaştırmalardan biri.”

Slavoj Žižek

Düne kadar Avrupa’da resmî söylem totaliter dehşete karşı demokrasinin erdemlerini övüyordu. Devrimciler ise bugün ve buradaki demokrasiyi biçimsel bulup, gelecek bir gerçek demokrasiyi savunuyorlardı. Şimdi bütün bunlar geçmişte kaldı. Artık bazı hükümetler demokrasiyi silahların gücüyle ihraç ederken, Batı’da yeni düzenin aydınları kamusal ve özel yaşamın her parçasında demokratik bireyciliğin ve eşitlikçiliğin zararlı tezahürlerini teşhir etmek için aralarında yarışıyor. Bu ikisinin ortak değerleri yok edip yeni bir totalitarizm ürettiğini, insanlığı intihara sürüklediğini iddia ediyorlar.

Bu ideolojik dönüşümü anlamak için onu zenginliğin küresel yönetimi içinde ele almak yeterli değil. Eski zamanlardan beri, kendilerini halkı yönetmeye doğal olarak yetkili görenler “halkın yönetimi” fikri karşısında dehşete kapılmıştır. Jacques Rancière, demokrasi, siyaset, cumhuriyet ve temsil arasındaki karmaşık ilişkiyi incelerken, günümüzde yükselen demokrasi nefretinin kaynaklarını gösteriyor.

Demokrasi fikrinin, başkalarını yönetmeyi kendilerinin doğal hakkı olarak görenlerin huzurunu bozan, düzenlerini karıştıran gücünü hatırlatıyor. “Benim oyumla çobanın oyu bir olur mu?” sorusunu sorduran demokrasi korku ve nefretinin kaynaklarını gösteriyor.

Demokrasi Nefreti Alıntıları - Sözleri

  • Buna inanmak için iman gerekir.
  • Demokrasi, tam da, insan topluluğunu yapılandıran bütün ilişkilerin tersine dönmesidir: Yöneticiler yönetilenleri andırır, yönetilenler de yönetenleri; kadınlar erkeklerle eşittir; babalar evlatlarına eşit olarak davranmayı öğrenir; yabancı ve göçmen, yurttaşla eşit olur; öğretmenler öğrencilerden hem korkar hem onları över, öğrencilerde öğretmenlerle alay eder; gençler kendilerini yaşlılarla eşit görür ve yaşlılarda gençleri taklit eder; hayvanlar bile özgürdür, kendi özgürlüklerinin ve onurlarının farkında olan atlar ve eşekler*** sokakta onlara yol vermeyenleri itebilir.
  • Yahudilik ve demokrasi, radikal bir karşıtlık içindedir.
  • demokratik toplumun egoist bireyinin farkına varmak zorundayız.
  • Ne var ki, geri kalmışlar var olmaya devam ettikçe, onların geriliğini açıklamak için ilerlemelere ihtiyaç olacaktır.
  • Kendisinin kurnaz ve gerçekçi olduğuna inananlar, her zaman eşitliğin yalnızca ahmakların ve müşfik ruhların tatlı bir rüyası olduğunu söyleyedursunlar, eşitlik sürekli olarak ve her yerde tanıtlanan bir gerçekliktir.
  • Hiç kimse, tezahürleri, yasalar tarafından kurulmuş kamusal düzeni bozmadığı sürece, (...) ne kadar temel olursa olsun, görüşleri nedeniyle suçlanamaz.
  • Eğer bilim meşruiyetini dayatamıyorsa bunun nedeni cehalettir. Eğer ilerleme gerçekleşmiyorsa, bu geride kalanlar yüzündendir.
  • Eğer, yönetmeye yetkin olan kişiler listesinde dışarıda tutulacak bir kategori varsa, o da iktidarı elde etmek için uğraşanlardır.
  • demokratik yozlaşmaya karşı çıkan iyi yönetimin, kelime oyunu yaparak demokrasi adına tutunmasına artık gerek yoktur.
  • Demokrasi tek bir yapıya sahip değildir, çünkü hepsine sahiptir. Bir düzen (rejim) panayırıdır, asli meselesi hazlar ve hakları tüketmek olan insanların seveceği bir palyaço kıyafetidir. Ama yalnızca canının istediğini yapan bireylerin hükümranlığı da değildir. Demokrasi, tam da, insan topluluğunu yapılandıran bütün ilişkilerinin tersine dönmesidir: Yöneticiler yönetilenleri andırır, yönetilenler de yöneticileri; kadınlar erkeklerle eşittir; babalar evlatlarına eşiti olarak davranmayı öğrenir; yabancı ve göçmen, yurttaşla eşit olur; öğretmenler öğrencilerinden hem korkar hem onları över, öğrenciler de öğretmenle alay eder; gençler kendilerini yaşlılarla eşit görür ve yaşlılar da gençleri taklit eder; hayvanlar bile özgürdür, kendi özgürlüklerinin ve onurlarının farkında olan atlar ve eşekler sokakta onlara yol vermeyenleri itebilir.
  • Devletlerin yönetimi politik olmaları koşuluyla meşrudur.
  • Geçmişte demokrasinin icat edildiği küçük yuNan kasabalarıyla hiçbir benzerliği olmayan teknoloji çağında modern devletlerde, büyüyen şehirlerde, küresel piyasalanın içinde yaşadığımız sürekli bize hatırlatılmıyor mu? Bundan çıkarmaya davet edildiğmiz sonuç, demokrasinin başka bir ÇAĞA ait bir politik/siyasal biçim olduğu üzerinde ciddi oynamalar yapmadan -özellikle halkın iktidarı ütopyasından caymdan, bize uygun olmadığıdır. •Jacques Rancıére / Demokrasi Nefreti, s,45 - İletişim Yayınları

Demokrasi Nefreti İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hangi demokrasi?: Demokrasi, tüm vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimi olması yönüyle bugün hemen hemende hepimiz için gerekliliği tartışılmayacak bir olgu. Hatta öyle gerekli ki yeri geldiğinde ultra demokratik ülkeler demokratik görmedikleri ülkelere silahların vasıtasıyla demokrasi ihraç ediyorlar! Peki demokrasi gerçekten de devlet politikasında hepimize eşit söz hakkı ve sınırsız bir özgürlük tanıyabiliyor mu? Jacques Ranciere bu kitabında demokrasi adı altında bizlere bireyciliğin ve totaliterizmin nasıl ustaca dayatılabildiğini ve buna karşılık günümüzde yükselen demokrasi nefretinin kaynaklarını gösteriyor. Marx ve Platon'un eleştirilerinden de faydalanan yazarın dili doğrusu bana oldukça ağır geldi. Yine de demokrasiye farklı bir açıdan bakmak için istifade edilebilecek bir eser. (Selahaddin KORALAY)

Demokrasi Nefreti PDF indirme linki var mı?

Jacques Ranciere - Demokrasi Nefreti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Demokrasi Nefreti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jacques Ranciere Kimdir?

Jacques Rancière (d. 1940) Fransız düşünür Paris-VIII (St. Denis) Üniversitesi'nden felsefe profesörü iken emekli olmuştur. 1960'larda Marksist düşünür Louis Althusser ile beraber yazdığı Kapital'i Okumak ile ünlenmiştir.

Rancière, Mayıs 1968 öğrenci ayaklanmaları üzerine hocası Althusser'le olan uyuşmazlığının ardından, ideoloji ve proletarya gibi siyasal söyleme yerleşmiş kavramları güncelleme üzerine çalışmalar yürütmüştür. Örneğin, "Filozof ve Yoksulları" çalışmasında filozofların entelektüel hayatlarında yoksulların rolünü, Platon ve Marx eleştirilerinden yola çıkarak analiz etmiştir. "Siyasalın Kıyısında" kitabında, siyasetin eşitlik ve bütünlük anlayışını eleştirirken bu kitabın içinde yer alan "Siyaset Üzerine On Tez" çalışmasında, demokrasi ve siyaset arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamaya çalışarak düzen anlamındaki siyaset ile varsayılan eşitliğin dışındaki siyasal arasındaki farkları ortaya koymuştur. "Cahil hoca" çalışmasında da Joseph Jacotot'un hikâyesi üzerinden eşitlik kavramını ve eğiticinin rolünü sorgulamıştır.

Ranciere çalışmalarında düzen arayışı için göz ardı edilen eşitsizlikleri göz önüne koymayı amaçlamaktadır.

2006'da Rancière'in estetik teorisi görsel sanatlarda bir referans noktası haline geldiği belirtilmiştir. Rancière, Freize Sanat Fuarı gibi sanat dünyası etkinliklerinde dersler vermiştir. Eski Fransız başkan adayı Ségolène Royal, Rancière'in favori filozofu olduğunu söylemiştir.

2003 yılında Rancière, diğer bazı Fransız aydınları ile birlikte imzaladığı, 2003 Çeçen referandumunun gayrımeşruluğunu protesto eden bir mektubu Putin'e göndermiştir.

Jacques Ranciere Kitapları - Eserleri

  • Cahil Hoca
  • Kurmacanın Kıyıları
  • Özgürleşen Seyirci
  • Filozof ve Yoksulları
  • Bela Tarr, Ertesi Zaman
  • Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz?
  • Demokrasi Nefreti
  • Siyasalın Kıyısında
  • Tarihin Adları
  • Kapital'i Okumak
  • Estetiğin Huzursuzluğu
  • Suskun Söz
  • Uzlaşı Çağına Notlar
  • Estetik Bilinçdışı
  • Uyuşmazlık
  • Dissensus
  • Sinematografik Masal
  • Görüntülerin Yazgısı
  • Aisthesis
  • Kelimelerin Mekanı

Jacques Ranciere Alıntıları - Sözleri

  • "...sanki bir şeye beslenen tek tutku o şeyin yokluğunda bulunurmuş gibi..." (Uyuşmazlık)
  • Öncelikle politika, iktidarın uygulanması veya iktidar mücadelesi değildir. (Özgürleşen Seyirci)
  • Mağdurun uğratıldığı telafisi olmayan haksızlığın sınırsızlığı, savunmacının hakkının sınırsızlığını haklı çıkarır. (Uzlaşı Çağına Notlar)
  • Her tarafta sınırlar. Bundan dolayı melankoli, donuk ve dertli bir şarkı gibi. Bir hekim başka bir hekime karşı bütün varoluşa ve insanların hareketlerine yansır. (Estetik Bilinçdışı)
  • Buna inanmak için iman gerekir. (Demokrasi Nefreti)
  • Esas olan hikâyenin belirli (tek anlamlı) olmasıdır; imgeselin ve gerçeğin, tersine çevrilebilir romantikliğin ayırt edilmezliğine karşı bir itiraf olayına yol açan Aristo'cu bilgi ve eylem düzenini koymuş olmasıdır. (Estetik Bilinçdışı)
  • Bugün, eşitliğin tarihinin özerk bir tarih olduğu ve bu tarihin, tekniklerin, ekonominin, vs. geçirdiği nesnel dönüşümlerin analizine dayanan stratejilerin gelişimi değil, gittikçe daha az yoğunluğa ve süreye sahip kendine has zamansal dinamikler yaratan anların kümelenmesi -birkaç gün, bir hafta, bazen birkaç yıl- olduğu yeniden keşfediliyor. Her seferinde yeni bir başlangıçtır bu ve her seferinde bunun nereye kadar gideceği bilinmez. Bundan ders çıkarma iddiası da pek uzağa götürmez. Önceki deneyimlerden ders çıkar ma düşüncesi daima, isteneni yapmanın bu sefer doğru biçiminin bulunacağını varsayar. Ne yazık ki eşitliğe dayalı bir ânın davranışını belirleyen şey, istenenin ne olduğu değildir. Tersine: "İrade" bir neticedir, eşitlikçi ânın serpilip gelişme sinin aldığı modalitedir. Eşitliğe dayalı anların monadik cehresini yeniden keşfetmek, aynı zamanda bu dinamillaklığını da yeniden keşfetmektir. (Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz?)
  • Öteki hangi göstergelere göre burada var ya da burada yok kabul edilmektedir? Bir ekran üzerindeki görülür formlardan birinde ötekinin var olduğunu, bir başkasında ise olmadığını söylemeye olanak veren nedir? Örneğin Au hasard Balthazar'ın [Rasgele Balthazar) bir planında var olup da Questions pour un champion’un“ bir epizodunda olmadığını söylemeye olanak veren nedir? “Görsel”i küçümseyenlerin en sık verdikleri yanıt şu: Tele- vizyon görüntüsünün -bizzat doğası gereği- ötekisi yoktur, zira kendi ışığını kendinde taşır; oysa sinematografik görüntü ışığını bir dış kaynaktan alır. Vie et mort de l’image [Görüntü­nün Yaşamı ve Ölümü] başlıklı bir kitapta Regis Debray bunu özetlemektedir: “Burada görüntünün kendi bütünleşik ışığı vardır. Kendi kendini açığa çıkarır. Kendi kaynağını kendinde bulur, kendinin nedeni olarak karşımızdadır. Spinozacı Tanrı ya da töz tanımı.” (Görüntülerin Yazgısı)
  • Genel olarak sanatın varlığı, sözcüklerin düzenlenmesi, renklerin yayılması, hacimlerin modellenmesi ya da bedenlerin evrilmesini içeren pratiklere görülürlük ve imlem veren, örneğin resmin ne olduğuna, resim yaparken yapılanın ne olduğuna, resim yapılmış bir duvar ya da bir tuvalin üzerinde görülenin ne olduğuna karar veren bir kimlik belirleme rejimine -ayrıştırma rejimi- bağlıdır. Ama böyle bir karar daima bir pratiğin o pratik olmayan bir şeyle eşdeğerliği rejiminin yerleştirilmesidir. (Görüntülerin Yazgısı)
  • Proleterlerin vatanı yoktur. Ama burjuvazi kendi başına ancak evrensel sınıf olarak var olabilir; nitekim ulusal alışkanlık ve çıkarları çevreleyen her türlü ''Çin seddini'' ortadan kaldırmıştır. Proleterler için ''yasalar, ahlak ve din'' , ''burjuva çıkarlarının arkasına saklandığı birer burjuva önyargısı'dır. Ama burjuvazi dinsel esrimenin ya da ahlaksal coşkunun verdiği ürpertileri ''egoist hesabın buzlu sularında'' çoktan boğmuştur. Proleterde salt edilginlik olan statü yokluğu, burjuvanın tarafında, daimi devinimiyle tüm sabit belirlenimleri ortadan kaldıran ve kiri pası temizleyen tinin gücüdür. Burjuvazi devrimcidir; tüm sınıfların, tüm sabitlenmiş ve kemikleşmiş belirlenimlerin çözünme hareketi olduğu için. O zaten sınıf-olmayan bir sınıftır, üretme ile yok etmenin trajik özdeşliğidir. Proleterya ise, burjuva devriminin ikizi ya da diğer yüzünden ibaret olarak, yaşam ile ölümün özdeşliğini onaylamaktan başka bir şey yapmaz. (Filozof ve Yoksulları)
  • Her seyirci zaten kendi hikâyesinin oyuncusudur; her oyuncu, her eylem insanı da aynı hikayenin seyircisidir. (Özgürleşen Seyirci)
  • Kimilerine hala paradoks gibi gelen bir kaç apaçık husustan hareket edelim.Bir hatıra, bir bilincin anılarının toplamı değildir. Çünkü öyle olsaydı, tam da kolektif hatıra [hafıza] fikri anlamdan yoksun olurdu. Bir hatıra, işaretlerin, izlerin, anıtların belli bir bütünüdür, belli bir tertibidir. Kusursuz mezar, Büyük Piramit, Keops'un hatırasını korumaz. O bu hatıranın kendisidir. Kuşkusuz her şeyin iki hatıra rejimine ayrıldığı söylenecektir: bir yanda, geçmişteki bu hükümran güçlerin hatırası (ki, bunların bazıları yalnızca mezarlarının dekoru ya da malzemesi itibariyle bir gerçekliğe sahiptirler) ; diğer yanda ise aksine en alelade varoluşların ve en sıradan olayların tanıklığını kaydetmeye ara vermeyen çağdaş dünyanın hatırası. Enformasyonun bol olduğu yerde, hatıranın yeterinden fazla olduğu varsayılır. Oysaki günümüz, böyle olmadığını gösteriyor. Enformasyon hatıra değildir. Enformasyon hatıra için biriktirmez, yalnızca kendi çıkan için çalışır. Ve onun çıkarı yalnızca şimdinin soyut hakikati kendini onaylasın diye her şeyin çabucak unutulmasındadır ve gücünü bu hakikate tek yeterli şey olarak sunmaktadır. (Sinematografik Masal)
  • "İnsan denen hayvanlar, göstergeler ormanı üzerinde iletişim kuran birbirine uzak, mesafeli hayvanlardır." (Özgürleşen Seyirci)
  • Tartışmalı amaçlar peşinde koşan kişilerle karşılaştığında kendi kararlılığına yönelen ve sözleriyle bütün bir beğeni sistemine karşı isteklerini ve bir bilinçdışından ötekine duygularını ortaya koyan belli bir şiir anlayışı vardı. (Estetik Bilinçdışı)
  • Sinemanın öykücülerinin görüntü-işlemleri varlıkların mevcudiyete gelişinin fenomenolojik ikonlarına dönüşebilir, çünkü tarih çağının "görüntüleri", sanatın estetik rejiminin görüntüleri kendi metamorfik özelliklerini işleme verirler. Çünkü onlar temsili anlatının işlevsel sekansları ve fenomenolojik dininin ikonları arasındaki hesaplanabilirliği sağlayan daha temel bir poetikaya aittirler. Bu poetika, Friedrich Schlegel'in "ilerlemeci evrensel şiir sanatı" fikriyle özetlediği poetikadır: Yani, eski şiirlerin öğelerini yeni şiirler halinde bir araya getirilebilir fragmanlara dönüştüren metamorfozların şiir sanatı, fakat aynı zamanda sanatın sözleri ve görüntüleri ve ortak deneyimin sözleri ve görüntüleri arasındaki dönüştürülebilirliği de temin eden şiir sanatı. (Sinematografik Masal)
  • "Sinemayı hikâyeler anlatma sanatı olarak ele almak yalan ile gerçeğin aynı şey olduğunu söylemek gibi ucuz bir şeydir" (Sinematografik Masal)
  • Olanaklı olana tutunuyorlar fakat olanaklı olan da fazla olanak sunmuyor. (Uzlaşı Çağına Notlar)
  • Gösteri gerçeği saklayan görüntülerin teşhiri değildir. Gösteri, toplumsal etkinlik ile toplumsal zenginliğin birbirinden ayrı gerçeklikler olarak var olmasıdır. (Özgürleşen Seyirci)
  • Kısaca, eğer doktor Freud pozitivist meslekdaşlarımn “sıradan” olgular olarak gördükleri ve ilgilenmedikleri şeyleri kendi düşüncelerini kanıtlayan “örnekler”e dönüştürüyorsa bunun nedeni onların zaten bilinçaltına özgü tanıklıklarıdır. (Estetik Bilinçdışı)
  • - " (...) Müzik dilsizdir! Fakat tam da bu yüzden, her şeyi ifade etme iddiasındadır..." (Suskun Söz)

Yorum Yaz