tatlidede
tatlidede

Demokratik Açılım (Algılar-Gerçekler-Çözüm Önerileri)

  • 22.02.2011 10:42
Demokratik Açılım (Algılar-Gerçekler-Çözüm Önerileri)

GİRİŞ:

Bu konuda çok konuşulduğu bilinmekle beraber; Kabul edelim ki Kürt meselesinde konuştuklarımızdan çok daha fazlası var. Tartışmanın tarihsel zeminde yapılması gerekiyor. Türkiye’nin modernleşmesi sonucunda, bugünkü sorunların birden bire ortaya çıkmadığını, hatta şaşırtıcı biçimde farklı isimler altında tekrar üretildiğini görmekteyiz.

Çözüm silahta değil. Terörle mücadelede başarı, öldürülen adam sayısı ile ölçülmez. 30 bin kişinin öldürüldüğü, 10 bin kişinin yaralandığı belirtiliyor. Bu oranlar 1 milyon küskün yaratmıştır.

Teröristle mücadele yerine terörle mücadele vizyonu benimsenmelidir. Ötekileştirme duygusu yok edilmeli, çözüm çabaları sivil inisiyatif tarafından sürdürülmelidir. Ayrıştırma unsurları akılla ve demokratik politikalarla azaltılarak “paylaşma”  unsurları çoğaltılmalıdır.

Artık şiddeti savunan siyaset, toplumdan destek görmemektedir.

Kan, şiddet ve sivillerin öldürülmesi bıkkınlık yaratmıştır.

Geçmişe sünger çekebilmek için legal siyasetin, meşru siyasetin sınırları mümkün olduğu kadar genişletilmelidir.

PKK de, silahsız çözüm iradesine 3 yıl önce geldi. Bunun nedeni Devletin güvenlik güçleri ile baş edemeyeceğini anlamış olması, en önemlisi bu işi silahsız çözme dışında akla gelebilecek bütün yöntemlerin yaşanmış, denenmiş ve tükenmiş olmasıdır.

Eylemler dikkat çekmek, pazarlık marjını yükseltmek, kendini hesaba katmaya zorlamak içindir.

Elinde silah olanın Devlet tarafından muhatap alınmayacağı bilinmektedir. Ancak “devlet aklı” istihbarat birimleri aracılığı ile Öcalan ile öteden beri yaptığı görüşmeleri sürdürmelidir.

 Sivil, demokratik, siyasi ve legal yapı olarak BDP’nin muhatap kabul edilmesi çözüm ve iyi niyet açısından önemlidir. Çözümde kararlılık başta Kürtlerin içinde olmak üzere örgütü marjinalleştirecektir.  Bu kapsam bölgedeki PKK çizgisi dışındaki Sivil insiyatifin rolü stratejik öneme sahiptir.

Şu an dağda bulunan beş bin militanın % 30’u Türkiyeli değil. PKK kitle desteğinin devamı için referandumda boykot kararı aldı.

 SORUNUN KAYNAĞI:

Kürt sorunu Kürtçe sorunudur. Anadilin yani Kürt kimliğinin reddedilmesidir. “Ben kürdüm, anadilim Kürtçe, anadilimde eğitim görmek, kimliğimi, tarihimi, edebiyatımı, folklorumu anadilimde öğrenmek istiyorum” talebi en temel insan haklarından biridir. Görmezden gelinmesi insan hakkı ihlalidir.

Anadil insanın sahih sesi ve cennetidir. İnsan kendi çocukluk cennetine anadili ile bağlanır, hayallerini anadili üzerinden yükseltir. Aşkına ana dili ile seslenir, sever.

Kürt sorunun temelinde, geçmişi Cumhuriyetin kuruluşuna giden bu inkar vardır. Kürt sorununu yaratan ve PKK’yı kanlı tarih sahnesine çıkaran budur. Laiklik, ulus-devlet, üniter yapı miadını doldurmuştur. Artık demokrasi ve insan haklarını esas alan yeni tariflere ihtiyaç vardır. Ders kitapları değiştirilmelidir “Bir problemi onu yaratmış olan bilincin aynısıyla çözemezsiniz; dünyayı farklı bir biçimde görmeye başlamanız şarttır.” (Einstein )

Kürtçenin yasak olduğu dönemde oğlunun adı Derviş olan baba, oğluna yapacaklarını söylemektedir. Türkçe olarak bildiği tek şey “işine bak”. Söylediği her sözden sonra “işine bak” diyerek askerin tepkisinden kurtulduğu hikayesi trajik-komik bir şekilde halen anlatılmaktadır.

Kürtlerin Kürtçe ile ilgili ne talebi varsa müzakere edilmeden verilmelidir. Bunun uç noktası Kürtçe eğitimdir, bu da zaman ve uzun bir süreçte anadilde eğitim hakkı verilmesidir. Zaten Türkiye 2007 den bu yana ”asimilasyon” politikasından vazgeçti. Uluslararası hukukun benimsendiği “entegrasyon,” politikasına geçti. Entegrasyonda gönüllülük esastır. Kürt vatandaş Türkçe ve Kürtçe eğitim veren iki okulu karşısında görmelidir.

GERÇEKLER (İDRİS-İ BİTLİSİ)

Unutmayalım 1515’te Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında cereyan eden savaşın kazanılmasında İdris-i Bitlisi ile yapılan antlaşma stratejik bir öneme sahiptir. Zira Kürtler gönüllü olarak Osmanlı idaresine girmişlerdir. Bu gün de “Gönüllü” bir birliktelik için politika üretilmelidir. Devlet aklı, bu iki halk birbirinden koparsa huzur kalmayacağını herkese anlatma misyonunu yerine getirmelidir.  Hak ve özgürlükler alanında asimetrik denge oluşturulmalıdır.

İKİ DİL VE ÖZERKLİK TALEBİ:

DTK çalıştayında kurulması planlanan “Demokratik Özerk Kürdistan“ taslağında:

1.Kendini temsil eden bayrak ve sembollere sahip olması

2.Güvenlik gücü

3.Ekonomik kaynakların kullanılması ve tüketim hakkı

4.Özerk yapının anayasa ve AB tarafından tanınması öngörülmektedir.

Halen Devlet kuruluşu olan TRT’nin bir kanalı “TRT 6” gün boyu Kürtçe yayın yapmaktadır. Gündelik hayatın her alanında insanlar Kürtçeyi kullanabilmektedir. Sosyal olarak manavın etiketinde  “balican” yani “patlıcan” yazılması şehrin sokaklarında konuşulan dile şehrin yazılarında yer açılması olarak değerlendirilmektedir.  Mardin Artuklu üniversitesinde halan 20 öğrenci Kürt dili alanında yüksek lisan eğitimini sürdürmektedir.

Hükümetin kararlı politikası sonucu; İşkence merkezlerinden biri olan başta Diyarbakır ceza evi olmak üzere işkence gündemden kalkmıştır. 90 lı yıllarda yaşanan çatışma ve faili meçhuller gündemden düşmüş, insan hakları ihlallerine son verilmiştir.  Demokrasi-insan hakları standardının seviyesini yükseltilmiştir.

Fakat konu halen istismara açık bir alan olmaya devam etmektedir. Yerleşim yerlerinin asıl isimleri halen iade edilememiştir.

1923’ e kadar Kurtuluş Savaş’ı boyunca din üzerinden kendini ifade eden birlik 1924’ten sonra kendini dil üzerinden ifade etmiştir. Dilin tekleştirilmesi cumhuriyet’tin önemli projelerinden biri olmuştur. Bölgede Türklük üst kimlik olarak değil etnik kimlik olarak algılanıyor.

PKK’nın temsil ettiği Kürt modernleşmesi ile Türk modernleşmesi arasında benzerlik var.  Öcalan kendini Kürt modernleşmesinin mimarı olarak ilan ediyor. Öcalan Kürt’lerin Mustafa Kemal’i olmak istiyor. Kürtler bu coğrafyayı yakıp kavuran akımlardan nasiplerini aldı. Sonunda kendilerine sadece “Kürt” denilmesi noktasına geldiler. BDP’nin oylarının artmasının nedeni budur.

Söz konusu çalıştayda yapılan önerilerin doğal bir ihtiyacı karşılaması ve bir arada yaşama pratiğini güçlendirecek öneriler olması beklenirdi. İki dil ve ne olduğu anlaşılmayan Demokratik özerklik, özel sembol/bayrak, güvenlik gücü, ekonomik kaynakların kullanılması, özerk yapının Anayasa ve AB tarafından tanınması talepleri ideolojik tarafgirlik ve Kürt açılıma karşı bir blokaj olarak görülmektedir.

Talepler, kamuoyunu kışkırtacak şekilde gündeme getirilerek sanki Kürt sorununu çıkmaza sokacak siyasal zemin oluşturuluyor.  Sorunun muhatabı olma iddiasında bulunanların taleplerinin bu kadar genel, otoriter, soyut ve fantastik olması sorumsuzluk ve hazırlıksızlık olarak görülmektedir.

Her durumda Demokratik tartışma zemini, sorunların çözümünün teminatı ve silah seçeneğinin gündemden kaldırılmasının alternatifidir. DTK’nın düzenlediği dahil bütün çalıştaylar, toplantılar militarizmi zayıflatacak girişimler olarak değerlendirilir. Gizli senaryolar yerine herkesin eteklerindeki taşları dökmesi ülke yararınadır.  Ancak getirdikleri öneriler demokratik tartışma zeminini genişletme yerine Stalinin uygulamalarını akla getiriyor. Bu kararlarla nihai noktada Kuzey Irak’taki yerel yönetim tipi yapılanmayı hedeflendikleri anlaşılmaktadır.

 DTP’nin hala Kürtlerin ancak oylarının yüzde 25-30’unu aldığı unutulmamalı.  AK parti daha çok oy almaktadır. Anlaşılan muhafazakârlık halen Kürtlerin dominant

düşüncesi olmaya devam etmektedir. Bu pozisyonun çözüm sürecinde ihmal edilmemesi, dikkate alınması gereken bir durumdur.

Anayasa değişmeden bu tekliflerin hiç birinin hayata geçirilmesi mümkün olmadığı da bilinmektedir.  Ancak BDP’nin klasik taktiği gerilimle siyasi rant sağlama yöntemidir.

RİSK DURUMU:

30 yıl PKK’da görev yapan Nizamettin Taş: Habertürk’ ten Ali Aydın’a konuşmuş:  2004 yılının önemine dikkat çekip “o dönemde Ak parti Ergenekon denilen derin devlet arasında çatışma vardı. Ak partinin tasfiyesi için PKK devreye konuldu. PKK’nın savaş kararı alması onu Ak partiye karşı ergenekonun darbe girişiminin araç haline getirdi. İki avukat kongre süresince Öcalan’ın talimatıyla belirlendi. Bizzat tanık olduğum şeyler var. Öcalan’ın avukatları bir seferinde kandile askeri helikopterle getirildi.”

 İddia doğruysa silahlı kuvvetler PKK'nın Türkiye’ye savaş ilan ettiği kongreye gidebilmeleri için Öcalan’ın avukatlarına helikopter tahsis etmiş. Onlarda gidip kongreden savaş kararı çıkartmışlar.

Niye? Ak partiyi tasfiye etmek için.

Bunun üstüne MİT’in tespit ettiği heronların düşürülmesi için telefon görüşmesi yapan iki subay.

Kuzey ırak’a harekât için Genelkurmay Başkanı ve kartel medyasının bastırması.

Aktütün, Sarıyayla, Çukurca, Gediktepe, Dağlıca…  Karakollarına yapılan saldırıları birlikte değerlendirdiğimizde çözüm noktasında kararlı davranılması gerektiği anlaşılmaktadır.

YAPILMASI GEREKENLER:

Çok karmaşık olan Kürt meselesini çözmeye soyunan Hükümet büyük bir risk üstlenmiştir. Tarihi bir girişime soyunmuştur. Bu sürece paradigmayı değiştirmekle başlamıştır. Hükümet önüne çıkan engelleri aynı kararlılıkla ve devrimci anlayışla aşmaya çalışmalıdır. Kısa, orta ve uzun vadeli eylem planı ile hayata geçirmeye devam etmelidir. Çaresizlik zehirlenmesi aşılmalıdır.

 Demokratik Özerklik, Ayrı bayrak, İki dil talebi ve Öz savunma gücü oluşturma talepleri açılım sürecini baltalamaya ve iktidarın dengesini bozmaya dönük olduğu bilinmelidir. Bize referandum dönemindeki boykot kararını hatırlatıyor.

Davranış dili, söz dilinden daha önemlidir.  Bu kapsamda sosyal yardımlar; Fondan fakirlere yapılan yardımlar, Hasta/yaşlılara yapılan yardımlar, eğitim, yakacak ve sağlık ile ilgi yardımlar kesintisiz ve kararlılıkla devam ettirilmelidir. Bölgeye- atanacak mülki ve idari erkân “Demokratik açılım Konsepti”yle uyumlu kişilerden seçilmeli. Eski dil, üslup, yaklaşım ve ilişki içinde olanlar tasfiye edilmelidir.

       MEVCUT DURUM (ALGILAR)

  1. İki dil konusunun tartışılması.
  2. Öcalan kontrolü ele aldı: verdiği mesajlarla politika üretiyor, kamuoyu oluşturuyor, hükümeti sıkıştırıyor.
  3. Ankara göz yumuyor: kontrol dışı birinin konuşmasındansa Öcalan’ın konuşmasına sanki göz yumuluyor.
  4. Öcalan Ankara’yı ve seçim sonrasını beklemiyor. Terörü durdurdu silahlar sustu.
  5. Ankara açılım konusunda çekingen davranma görüntüsü veriyor seçime girilirken oy kaybetme korkusu var. Aynı kaygı muhalefette de var.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:

1.       Açılım sürecinden geri adım atılmamalı, kararlı davranılmalı. Hükümet tüm toplumun anlayacağı somut adımlar atmalı. İyi niyet ve kararlılık çözüm iradesinin olmazsa olmazıdır. Hiç kimse kendi yöntemini, reçetesini dayatma yanlışına düşmemelidir. Demokratik açılım konusunda tüm dinamikler             (özellikle bölgedekiler) hesaba katılmalı, tüm aktörlerin çözüm sürecine katılması sağlanmalı.

2.       Başta insan hakları olmak üzere demokratik adımların devamı için kararlı ve umut verici olunmalı.

3.       Anadilde eğitim hakkı koşulsuz tanınmalı ancak resmi dil Türkçe kalmalı.

4.       Ortak vatan duygusu geliştirilerek bunun herkesin yararına olduğu hususu kamuoyuna doğru aktarılmalı.

5.        Katı devletçi anlayıştan vazgeçilerek yerel yönetimler güçlendirilmelidir.

6.       Tüm yurttaşlar demokratik bir sistem içerisinde özgür ve müreffeh bir yaşama sahip olmalı. Demokratik çözümden anlaşılacak olan; devleti demokratikleştirmek, sistemi rehabilite etmek, hak ve özgürlükleri arttırmak, herkesin kimliğini geliştirme olanaklarını oluşturmak.

7.       Kürt sorununun inkarla çözülemeyeceği anlaşılmıştır. Somut bir strateji ortaya konulmalı. Başarının tedbir, tedbirin tecrübe ile olduğu bilinmelidir.

8.       Bölgede toplumla güvenlik güçleri arasında tepkisel kısır döngü kırılmalı.

9.       Kuzey İrlanda ve İspanya Bask sorununun çözümünde muhalefet karşı çıkmadı, süreci baltalamadı. Başta CHP ve MHP olmak üzere bütün siyasi partilerin sürece katılmaları için çaba gösterilmeli, söylemlerine dikkat etmeleri sağlanmalı.

10.   PKK’nın Eylemsizlik kararı doğru okunmalı. Hükümetin konuya yoğunlaşması devam etmelidir. Ateşkes süreci iyi değerlendirilerek bu kez fırsat kaçırılmamalıdır. Askeri operasyonların durdurulması doğrudur. Yapılacak ise operasyonların sınırları, şiddeti kamuoyuna yansıtılması dikkatli yapılmalıdır. Bu konuda iyi bir kitle psikolojisi çalışmasına ihtiyaç vardır.

11.   Militanların dağdan indirilmesi için siyasal-sosyal zemin hazırlanmalı. Ülkenin koşullarına uygun çözümler üretilmelidir.

12.   Askeri konseptin başarısız olduğu anlaşılmıştır. Ancak çözüm sürecinde güvenlik koşullarını sağlamak devletin asli görevidir. Yatırımların sürmesi, gündelik hayatın sorunsuz devamı, halkın örgütün baskısı altında kalmaması gibi üzerine düşeni yapması gerekir. Güvenlik üst düzeyde sağlanmalıdır.

13.   Çözümün genel kabul görmesi için ülkenin genel hassasiyetleri ( Kürtlerin hissiyatı Türklerin hassasiyeti, endişeleri) gözetilmelidir.

14.   Kürt sorununda savaş birileri için karlı bir yatırım alanı olarak görüldüğü unutulmamalıdır. Bu nedenle barış dilinin kullanılmasına özen gösterilmelidir.

15.   Irkçılığın, dokunulmaz kibrin ürünü olduğunun bilincinde olunmalı ve yeni Anayasa yapıldığında  “Türkiye vatandaşlığı” üst kimliği ön görülmelidir.

BÖLGEDEKİ SON DURUM:

Referandumda bölge halkı net olarak eğilimini ve gelecek tasavvurunu ortaya koymuştur. PKK’nın tehditlerine ve BDP’nin psikolojik baskılarına rağmen Diyarbakır’da yüzde 36, Mardin’de yüzde 43, Şırnak’ta yüzde 23, Hakkâri’de yüzde 9,6, Siirt’te yüzde 51, Muş’ta yüzde 54, Urfa’da yüzde 70, Batmanda yüzde 41, Ağrıda yüzde 57, Bingöl’de yüzde 77 oranında katılım olmuş neredeyse tamamı Anayasa değişikliğine “Evet” demiştir.

Bu değerler Kürtlerin BDP çizgisinden çok Ak Partinin muhafazakâr çizgisine yakın durduğunun ispatıdır. Bu oranlar bölgedeki parti yetkililerinin halk ile yeterli düzeyde duygudaşlık kuramadıkları bir siyasal zeminde gerçekleştiği de unutulmamalıdır. Halkın bu tercihinin büyük bir sosyal sermaye olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Hükümetin kararlı dış politikası,

İşkencenin önlenmesi, hak ve özgürlük çıtasının yükseltilmesi,

 Oto yollar,

Ülke genelinde uygulanan ekonomik, sosyal politikalar bu kapsamda;

 Fakirlere yapılan yardımlar,

Sağılık hizmetleri,

Enflasyonun düşürülmesi,

Paradaki sıfırların atılması,

Çiftçilere yapılan destekler,

Eğitim alanındaki gelişmeler

Sayın Başbakanın karizması,

Bölgede önemsenen hususların önde gelenleridir.

Bölge halkının geleninin nezdinde Demokratik özerklik talebi ve öz savunma güçlerinin oluşturulması çıkışları inandırıcı bir argüman olarak algılanmıyor. Öz savunma gücü kürdün kürde silahlı tahakkümü doğurması endişesini akla getirmektedir. Kürtler 1925-1950’li yıllarında olduğu gibi jakoben, baskıcı, Stalinist süreci bir daha yaşamak istemiyor. Bölge halkı çoğulculuğu reddeden otoriter bir yapıda kendisinin ve çocuklarının yaşamasını istemez.

Küreselleşen dünyada bölünme, pratiği olmayan bir talep olarak kalacaktır.

Koruculuk bölgede yasadışı çıkışların kaynağı olmaya devam ettiği kanaati mevcuttur. Bu kapsamda 04.05.2009 tarihinde Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde 44 kişinin öldürülme nedeni olarak koruculuğun görüldüğü unutulmamalıdır.

Sabahları okullarda okutulan “Andımız” ve dağlardaki “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarının barışa katkısının olmadığı bilinmelidir. 

Kürtlerin genel talebi: Seçim barajının düşürülmesi, Anadilde eğitim, yerleşim yelerlerinin eski isimlerinin kullanılması, Türk vurgusunun azaltılması, Türkiye Cumhuriyetinin diplomasi ve uluslar arası ilişkilerde Türk topluluklara olan etnik yaklaşımı yerine içine Kürtleri de alan bir duyarlılık ve yaklaşımın sergilenmesi, Irak Kürdistan’ı ile ilişkilerin artırılarak sürdürülmesi, hatta Türkiye’nin hamilik yapması…

Kürtler; Kendi kimliği, özgün iradesi ve anadilinin serbest olduğu, demokratik, katılımcı, insan hak ve özgürlüklerinin temel alındığı bir ortamda ama Türkiye’nin Mardin ile İstanbul’un bir arada olduğu ülke tasavvurunu kurgulamaktadır.

Son söz: Bizim düşmanımız: Cehalet, Zaruret, İhtilaftır. Bu düşmana karşı silahımız: Sanat, Marifet, İttifaktır.

Yorum Yaz