tatlidede

Dindarlar ve Din(!)

Dindarlar ve Din(!)

Müslüman olan bazı gayrı Müslimlerin; “Allah’tan ki ‘Müslümanları’ tanımadan önce islamı tanımış ve İslam dairesine girmekle müşerref olmuşum” sözünü birçoğunuz duymuşsunuzdur. Ne acı(!)

Acı olmasına acı ama bunu söyleyenler haksız mı değil mi? Önemli olan bunun cevabıdır…

Peki, din nedir?

"Din samimiyettir." demiş Nebi (s.a.s).

Kime karşı? diye sormuşlar.

"Allah'a, Kitabına, Peygamberine ve müslümanlara karşı" diye cevaplamış Nebi (s.a.s)


Dindar olan da bu samimiyet doğrultusunda buna uyandır.

Bu ne demek oluyor, nasıl yani Allah'a, Kitabına, Peygamberine ve müslümanlara karşı samimi olmak?

Şimdi hiç kimsenin dindarlığını sorgulamadan (ki bu bizim haddimiz de değildir) Kur’an’dan birkaç ayet sunup bunların üzerinden kendi kendimizi sorgulayalım istiyorum.

Öncelikle belirtmem gerekir ki; Kur’anı çok iyi anlamalı ve özümseyerek kavramalı ve tabiri caizse kraldan kralcı olmamalıyız. "Eğer Allah'ın nimetlerine şükreder ve iman ederseniz, Allah ne diye azap etsin (Allah geçmiş günahlarınızdan dolayı sizi neden azaba uğratsın?) Nisa- 4/144" Ayrıca Allah’ın bir kral olmadığı hakikatini de gözden kaçırmamalıyız.

“Ey İnsanlar! (Allah) dilerse sizi yok eder, yerinize başkalarını getirir. Allah'ın gücü buna yeter. Nisa - 4/133” Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musun? Dilerse sizi giderir, (yerinize) yeni bir topluluk getirir. Ve bu Allah için zor da değildir. İbrahim- 14/19-20” "Ey Resulüm(!) Sana düşen ancak tebliğdir. Hesaba çekip ceza vermek de yalanız bize aittir. Ra'd 13/40"

Bu ve benzeri ayetlerden de anlaşılacağı üzere Allah, bizim birbirimizi yok etmemizi değil de bizzat O’nun önerdiği güzel olan metodlarala birbirimizi iyi yola gelmeye ikna etmemizi diliyor.

"Andolsun ki biz, bu Kur'ân'da insanlara her örneği açıkladık. Ama insan tartışmaya her şeyden daha düşkündür. Kehf- 18/54" Fakat insan olmaları ve “İnsan ise, her şeyden çok mücadelecidir hasebiyle olsa gerek bazı dindarlar bu çizgiye gerektiği gibi dikkat etmediklerinden problemler ortaya çıkıyor ve din ile dindarların arasında bir çizgi çekmek de bu bakımdan hayati önem arz etmeye başlıyor. “Gerçek şu ki, eğer onlara melekleri de indirmiş olsak, ölüler de onlarla konuşmuş bulunsa, bütün varlıkları karşılarında toplayarak senin doğruluğuna şâhid ve kefil gösterseydik, Allah dilemedikçe, yine şüphe yok ki iman edecek değillerdi. En’am- 5/111Aslında Allah, hidayet ve imanın bizim elimizde olmadığını net bir biçimde vurgularken, bizim ihtidaya soyunmamız anlaşılır gibi değil. Bizler ihtida ile tebliği birbirine karıştırıyoruz ve bütün sorunlar buradan çıkıyor.

Şimdi dönüp kendimize soralım: Peki, biz Allah'ın kitabına karşı samimi miyiz?

Evet, peygamberimiz doğru söylemiştir elbette: "Kalbinde az da olsa Kur'an olmayan kişi harabe-yıkık ev gibidir." Evet, Allah resulü elbette ki doğru söylüyor, hayatında ve yaşam tarzında az da olsa Kur'an gibi hareket etmeyen yıkık virane gibidir. Bugün ortadoğu coğrafyasının viraneye dönüştüğü gibi. Ortaduğu coğrafyasının en büyük handikabı, Kur'anın okunmuyor olması değil, Kur'anın emrettiği gibi bir hayatın yaşanmıyor olmasıdır.

Fakat burada kendimize sormamız gereken can alıcı soru şudur: Kur'an ne diyor, biz ne yapıyoruz?

"Dinde zorlama yoktur. Artık doğru, yanlıştan ayrılmıştır. Bakara-2/256"

Biz inananlar düşen "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve bir mücadeleye girmen gerektiğinde, söz ve davranışında daima daha güzel olan şekli tercih et. Nahl- 16/125" emir ve tavsiye gereğince tebliği etmektir. Tebliğin en güzeli de; yaşayarak yapılan tebliğidir.

"Ey Muhammed! (Bütün bunlara rağmen) Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. Nahl- 16/82” "Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Nahl- 16/61” 

Allah peygamberimize hitaben diyor ki; "De ki: Hak (Gerçekleri içeren bu Kur'ân), Rabbinizden gelmiştir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Kehf- 18/29" "Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?" "Unutma ki, sen sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcısın. Her şeyi denetleyen, her şeyin kaydını yapan, hesabını soran, himaye eden Allah’tır. Hud- 11/12"

"Allah barış yurduna çağırır... Yunus-10/25"

İslam’da cihad kavramının olduğunu elbette ki biliyorum. Ama cihadın ne olduğunu sormamız ve sorgulamamız gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.

Köküne baktığımızda "Cihad"; sadece savaş, kavga veya öldürmek anlamına gelmemektedir. “Cihad, kelime olarak C-H-D kökünden gelen Arapça bir kelimedir. Çalışmak, çabalamak, gayret etmek gibi anlamları vardır. Bu manâda cehdetmek şeklinde Türkçede de kullanılır.

Aynı kökten gelen el-İctihad, kelimesi meşakkati yüklenme adına olanca takatı göstermektir. el-Cihad ve el-Mucahede kelimeleri ise düşmana karşı yapılan müdafaada bütün gücü harcamaktır ki, bu müdafaa, zahirdeki düşmana, şeytana ve nefse karşı yapılır.” (Ragıb, Müfredat, c-h-d mad.)

Kaldı ki Cihad, Kur'an da 41 defa; Rahmet, Barış ve Şefkat ise, 355 defa geçmektedir. Bu bağlamda yapılacak en büyük cihandın nefsin heva, heves ve tutkularıyla mücadele ederek, islamı en güzel ve aslına uygun bir şekilde hayata ve yaşam alanlarına yansıtmak olacağı kanısındayım.

Saldırı, yapacakları kötülük ve cezalandırma konusunda da Allah; sabretmeyi tavsiye etmekte fakat yaptıkları kötülüklere karşı ille de ceza verilmek istendiği takdirde ise haddi aşmadan yaptıklarının ancak misliyle cezalandırılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. "Eğer müşrikleri mutlaka cezalandıracaksanız da, size yapılanın benzeri cezalarla cezalandırın. Eğer sabrederseniz (size yaptıklarına misliyle de olsa karşılık vermez, sabrederseniz), elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır. Nahl- 16/126"

İrtidad konusu en güzel açıklayan ayette ise Allah şöyle demektedir. “Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama eğer siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de (cezaya) döneriz. Cehennemi kâfirler için kuşatıcı (bir zindan) yaptık. İsra- 17/8” “Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepe çevre kuşatmıştır. Kehf-18/29

Peki, Allah bunları böyle açık bir şekilde emr ediyorken; günümüzde Allah adına hareket ettiklerini iddia edenlerin davranışları nedir ve ne ile açıklanabilir(!)

 

 { OHAK-DER YKB M. Burhan Hedbi }

Yorum Yaz