tatlidede

Diyordum…

Diyordum…

Son günlerde yakından tanıyıp uzun yıllardır bir şekilde irtibatım olan biri bay biri bayan iki arkadaşımın beklenmedik ölüm haberleriyle karşılaşınca, insan bir garip oluyor.

Sürekli olarak plan yapıp geleceği kurguladığınız insanların,

Aynı plan içinde olup bir de onların fikirleri etrafında karar alıp, ona göre ayarlanınca,

Daha görüştüğünüz buluşmaların yakınlığı bile bu kadar yakınken,

Yok oluş ve onun çaresizliğiyle yüzleşmek gerçekten çok acı veriyordu.

Daha haftaya buluşacakken...

Daha yarın beraber bir geziye çıkacakken...

Bu planların odak noktasında olanları toprağın o kucaklayan koynuna bırakmak, hiç de öyle kolay olmuyordu.

Evet, ölüm acıydı.

Düştüğü yeri yakıyordu.

Aileyi tarumar edip, çoluğu çocuğu perişan ediyordu.

Zamanın derinliğine bırakılan anıların hüzün veren hatırlamaları ise; bir teselliden ziyade gizli gözyaşlarının yanaktan aşağı süzülen ıslaklığı kadar, yüreğe inen insan olmanın biçareliği ile yüzleştiriyordu.

Yaradan’ın sonsuz büyüklüğü karşısındaki acizliğimizi bir kez daha yüzümüze vuruyordu.

İnsan olarak düşünüyor…

İnsan olarak anlamlandırıyor…

İnsan olarak tanımlamaya çalışıyorduk,

Ölümü.

Ölüm her canlının tadacağı bir gerçeklikti ve kaçışı yoktu.

Zaten kaçışı olmayan bu gerçeklik, bilinç olarak bunun farkında olduğu kadar, onu anlamlandırmaya çalışan tüm insan evlatlarının en büyük açmazı olarak zihinleri zorluyor, çaresizlik haliyle vücut buluyordu.

Cami avlusunda sevip sevmediğiniz onlarca insana bakarken, aklınızdan geçiyordu.

Hakkınızı helal ediyor musunuz sorusunun rahmet kokan gizemi hepimizi gerçeklikle buluştururken, bu dünyanın faniliğiyle cilveleşmek, evreni sorgulamaya çalışan beynimizi dumura uğratıyordu.

Bu evreni algıladığı için sonsuz büyüklükte olan zihnimiz, ölümün bizi toprakla buluşturan gerçekliği karşısında nedense sus pus oluyordu.

Bir türlü evrene sığmayan düşünceyi, mezarın darlığına sığdıramıyordu.

Bilenin sabrı,

Ölümü kabullenmeyi öğrenmişin cesareti kadar,

Bire bir Rahmanın imanını taşıyanlar için,

Ölüm tam bir teslimiyet oluyordu.

Kederlerini içimize gömüp,

Saklı gözyaşlarımızın damlalarıyla, sevap fidanlarını tüm içtenliğimizle sulamaya çalıştığımız,

Ve zaten yanlarına gideceğimiz,

Tüm eş, dost, akraba ve şehitlerimize…

Bekleyin sıra bize de geliyor...

Diyordum.

Yorum Yaz