tatlidede

Döviz Kuru, Dolar, Ambargo!...

Döviz Kuru, Dolar, Ambargo!...

Protestan cemaatine ait İzmir Diriliş Kilisesinin başında olan ABD'li Papaz Andrew Brunson 7 Ekim 2016 tarihinde gözaltına alındı. Terör örgütleri PKK ve FETÖ adına suç işlediği iddiasıyla 9 Aralık 2016 tarihinde İzmir'de tutuklandı. İddianamede din adamı görüntüsü altında belirtilen örgütler adına suç işlediği ve genel stratejileri doğrultusunda eylem birlikteliği içinde olduğu, örgütlere bilerek ve isteyerek işbirliği yaptığı belirtilmiştir. Brunson'un FETÖ üst düzey yöneticilerinin kod isimlerini bilerek görüştüğü eski Ege bölge imamı Bekir Baz, yardımcısı Murat Safa ile hakkında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasında dava açılan Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesi başkanı Taner Kılıç ile görüşmeler yaparak (293 kez mesajlaştığı) strateji belirlediği iddia edilmektedir.


Papaz'ın mensubu olduğu Diriliş Kilisesi'nin inancına göre kayıp 13. Kutsal kabile olduğu ve bu kabilenin Kürt'ler olduğu, bu nedenle ayrı bir Kürdistan kurulması gerektiğine ve Kürtlerin Hıristiyanlaştırılması gerektiğine inanılmaktadır.


ABD Başkan'ı Donald Trump, Başkan Tayyip Erdoğan'la görüştüğünde bizzat papaz Brunson'u istemiştir. Ev hapsine alınması ABD'yi memnun etmedi. Trump ve yardımcısı Mike Pence Türkiye'yi yaptırımla tehdit etti. Protestanlığı tutucu mezhebi Evanjelik inancına mensup  Pence "ABD Başkan'ı adına konuşuyorum; Papaz Brunson’u hemen serbest bırakın yoksa sonuçlarına katılırsınız." diyerek tehdidin dozunu doruğa çıkardı. 


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün ABD deki varlıklarına el konulduğu açıklandı. Türkiye buna karşılık Amerikalı iki bakanın Türkiye deki mal varlığını dondurdu. Türkiye’den gelen çelik ve alüminyum vergilerini iki katına çıkardığını açıklayan Trump: "Alüminyumda yüzde 20, Çelik'te yüzde 50 olacak. Türkiye ile ilişkilerimiz bu dönemde iyi değil " ifadesini kullandı.


Sarp yokuşun eşiğinde şaşmaz ve değerli mihenk olan tarihe göz atmakta fayda var.


Toplumsal çürüme, zulüm ve keyfi yönetim had safhadaydı. Otoriteyi elinde bulunduran aristokrat kesim kendilerini kural koyucu ve uygulayıcı ilan etmişlerdi. İnsanların onuru çiğneniyor, kadınlar her türlü baskıya maruz kalıyordu. Hirada doğup karanlığı delen ilahi mesajın ışığı Mekke'nin üzerine rahmet olarak doğmuştu. Allah'ın birliğine inanmaya ve onun emirlerine davet dalga dalga yayılıyordu. İşkence, zulüm, baskı kar etmiyor, her geçen gün Müslümanların sayısı artıyordu. Kendi otorite ve jakoben anlayışlarını tehlikede gören Mekke ileri gelenleri farklı bir faza geçip boykot kararı aldılar.


"Onlarla  (Resulullah (a.s.)'ın ailesi olan Haşim oğulları ile onların müttefikleri ve akrabaları olan Muttalip oğullarıyla) konuşmayı, onların meclisinde bulunmayı, onlardan kız alıp vermeyi ve ticaret ilişkileri; ayrıca, Muhammed'in boynu vurulup kendilerine teslim edilinceye kadar onlarla her türlü barış ve koruma anlaşması yapılmasını yasaklayan bir karar aldılar. Kureyşliler bu konuda o kadar azimli ve kararlıydılar ki bu belgeyi Kâbe’nin içine astılar. Müttefiklerini de kattıkları bu iş yıllarca sürdü.

Müslümanlar, Mekke'nin kenar semtlerinden Şi'bi Ebi Talibdenilen yere sığınmak zorunda kaldılar. O bölgede yaşayan bir kadın, gece vakti uzun bir zaman önce kesilmiş bir hayvana ait bir deri parçasını bulmuş ve kaynar suda pişirerek yerim düşüncesiyle pek mutlu olmuştur. Resulullah hacca gelenler arasında kendilerine yardım edecek kimseler arıyordu. Bunun karşılığında, Bizans ve İran imparatorlarının hazinelerinin kısa bir süre sonra ganimet olarak ellerine geçeceğine dair güvence veriyordu. Öte yandan çöl karıncaları Kâbe’nin içine asılan boykot belgesinin "Allah" ve "Resul" kelimeleri dışında kemirip yok etmişlerdi. Bu durum Müslümanlara uygulanan boykotun sona erdirilmesine vesile olmuştu."(1) 

Türkiye 1952'den beri Kuzey Atlantik ortak savunma sistemi “NATO” üyesi olarak ABD ile müttefiktir. Türkiye özellikle 1974 Kıbrıs Barış harekâtından sonra müttefiki(!) ABD’nin başta askeri teçhizat olmak üzere stratejik/teknolojik mallarda ambargosuyla yüzleşmiştir. Türkiye’nin son yıllarda askeri ve teknolojik alanda yaptığı sanayi hamlesi; silahlı-silahsız hava aracı üretimi, Atak helikopteri üretimi, çok namlulu roket üretimi, zırhlı araç üretimi, yerli uçak üretimi ile ilgili çalışmalar ABD’nin takibinde olan hususlardır.

Ülke kalkınmasının lokomotifi konumundaki; Marmaray, üçün hava limanı, nükleer santraller, kanal İstanbul ABD'nin rahatsız olduğu başlıca projelerdir. 

Türkiye'nin hava sahası dış saldırılara karşı savunmasız olduğu halde müttefik(!) ABD savunma sistemini satmamakta direnmesi üzerine, Rusya'dan S-400 hava savunma sisteminin alınması için yapılan anlaşma tepkiyle karşılanmıştır. 

Haydut devlet İsrail'in Kudüs'ü başkent ilanı ve ABD’nin büyük elçiliğini buraya taşımaya en güçlü tepkinin Türkiye'den gelmesi konforlarını bozmaktadır. 

Kısacası Türkiye kendi kendine yetebilecek yatırımlar yaptıkça, bölgesel güç olma yolunda adım attıkça, yerli ve milli duruş sergiledikçe güya müttefik olan ABD ve bazı batılı ülkeler paranoya halinde düşmanca tutum içine giriyorlar.

Suriye'deki gelişmelerden dolayı güvenlik kaygılarının dikkate alınmaması ve ABD'nin PYD/YPG'ye beş bin tır silah vermesi üzerine Türkiye'nin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları, içerde ve dışarıda teröre karşı yapılan başarılı operasyonlar üzerine yeni bir takım senaryolar vizyona konulmaya başlandı.

Gezi olayları, 7 Şubat Mit krizi, 17/25 Aralık yargı darbesi, 6-8 Ekim olayları, hendek terörü ve en son 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ eliyle yapılan darbe teşebbüsüne rağmen Türkiye'yi tarihsel yürüyüşünden vazgeçiremediler. 24 Haziran 2018 seçimlerinde "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçmeye halkın onay vermesi Türkiye'yi dönüştürme umutlarını tümden kaybetmelerine neden oldu.

Bu defa direk müdahale etme moduna geçtiler. Esas mesele Türkiye'nin uyguladığı bağımsız politika ve milli menfaatleri gerektiren yatırım ve dış bağlantılar iken, Papazı bahane ederek kur üzerinden açıkça hücuma geçtiler. Türkiye'nin klasörle belge vermesine rağmen darbe planlayıcısı Fethullah Gülen'i   "yargı bağımsızdır" gerekçesine sığınarak vermezken, yargı süreci devam etmekte olan Papaz Andrew Brunson'nın hemen serbest bırakılmasını ve Amerika'ya gönderilmesini istemektedirler.

Mekke egemenlerinin zorbalık sistemine karşı çıkan Müslümanlara boykot uygulamalarına dair belgeyi yukarıya çıkarmamın nedeni; Tarihi bir süreçten geçtiğimizi istiklalimiz ve geleceğimiz için bir takım sınanmalarla karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmaktır. Sömürü düzenlerini sürdürmek isteyen müstekbirlerin mantığı aynıdır. Bin dört yüz yıl önce de aynıydı, şimdi de aynıdır. Küresel tefecilerin yağma ve sömürü düzenlerinin devamı için çevirmeyecekleri entrika, yapmayacakları hinlik yoktur. Şantaj, kumpas, entrika, baskı, terör, taşeronlar eliyle iç karışıklık başvurdukları yöntemlerdir.

Türkiye, devletiyle ve halkıyla Allah'ın izniyle bu badireyi atlatacaktır. Devlet aklı; uluslararası ilişkilerkonjonktörel yaklaşım karşılıklı çıkar ilişkileri bağlamında devrede olacaktır. ABD’nin aynı zamanda bit çok ülkenin yanısıra Rusya, İran ve Çin'e yaptırım uygulaması bir takım fırsatları da barındırmaktadır. Basiret, feraset ve cesaret devrede olmalıdır. Rusya ve İran güçlü ticari bağlarımızın olduğu komşularımızdır.

Halkımız 15 Temmuz'da canı pahasına darbecilerin tanklarına karşı durarak tavrını ortaya koymuştur. Ferasetiyle döviz baronlarının Türkiye'yi boğmaya çalıştıklarının farkındadır. Mücadele literatüründe sıralamada önce "mal"sonra "can"dan söz edilmektedir.

Fertler gibi milletler de nasıl  anılmak istiyorlarsa öyle yaşarlar. Milletimizin mazisi şan ve şerefle anlatılan nice hikâye barındırmaktadır. Yaşadığımız günler çocuklarımıza gurur duyacakları bir tarih bırakacağımız günlerdir!

 (1)Muhammed Hamidullah İslam Peygamber'i. Sayfa:108-109

Yorumlar

Image
Ahmet mungan
13.08.2018 / 18:41

Ellerinize sağlık güzel yazı

Yorum Yaz