tatlidede

Dünaysır Serencamı

Dünaysır Serencamı
Kızıltepe tepesini baz alacak olursak Prehistorya yani tarih üncesine dayanır ki konu tarihçilerin işidir. 

Dünaysır, Telermen, Koçhisar dan sonra Kızıltepe ismi 1931 yılında ilçenin merkezinde bulunan tepenin kızıl renginden esinlenerek konuldu. Koçhisar ile Tılermen, Dünaysırı oluşturan iki ayrı unsurdur, zamanla hangi taraf daha mamur kalmışise daha çok isimi üne çıkarak zikredildi.
 
Koçhisar, tarihe tanıklık etmiş muhteşem devasa camisi, beş gözlü taş köprüsü ve şahkulubey künbeti, rasathane ve "tarassut" gözlem kulesi, medreseleri ile mühim bir islam diyarı ve ilim şehri olduğunu göstermektedir. 

Telermen, adından'da anlaşıldığı üzere ermeni tepesi. Tepenin üstündeki mütevazı erzak kalesinden eser yoktur, lakin yamacında kurulup günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış kilisesi ile burada ermeni nufusun yaşamış olduğunu göstermektedir. 

Ortaya çıkan tablo, mahalleleri, dinleri, dilleri, kültür ve ibadethaneleri ayrı olan iki unsurun yaşamş olduğunu göstermektedir. Kürtçe ve Farsçada dü iki demektir, naysır ise  unsurun dilde yumuşatılmış halidır, misal olarak koçhisara koser denilmesi gibi dü unsura da dünaysır denildi.

Tarihi ipekyolu ve Zırgan deresinin münbit topraklara sunduğu abıhayat ile birlaşince Dünaysır medeniyet doğuşunu tetikleyip katkı sunmuş. Şehir altın çağını Artuklu düneminde yaşamış. Dolayısı ile insan gücüyle yapılmış çok amaçlı tepesi (höyüğü) haftanın beş gününde büyük pazar kurulması ve çevre illerden pazara rağbetin olması, tıp ve astronomi başta olmak üzere, fenni ve dini ilimler alanında merkez kabul edilmesi, Ülema-ıd dünaysır "Düneysır alimleri"  adında bir cilt kitabın günümüzde var olması, muhteşem Camisi, Minareleri, Kilisesi,  Köprüsü ve halk arasında yıkılan minare olarak bilinen aslında Rasathanenin gözlem Kulesi olması, Medreseleri, Hanları, hamamları, Künbetleri, Değirmenleri, Bağ Bahçeleri ile bize tarihteki ünemini göstermektedir. 

Bölgeye yerleşip nufuz alanı oluşturan akraba topluluğu kekan (kardeşler) olarak anıldılar, daha sonra zırgan deresini aralarına sınır kabıl ederek Kikan cerikan ve Kikan helecan olarak ikiye ayrıldılar. Misyon ve etki alanı ciddi olarak zayıflamasına rağmen halen Kikan ile Helecan bölgemizin iki çatı aşireti olarak bilinmektedir.
      
Jeopolitik konumu ile tarihi ipek yolunun Musul, Halep, Urfa ve Diyarbakır makası üzerinde olması itibarı ile, bir çok kez muhtelif milletlerin saldırısı sonucunda büyük yıkımlara uğratılarak yer ve el değiştirmiş, son olarak bölgede yaşanan şiddetli deprem ve artçı sarsıntıların bir yıla yakın sürüp şehri yerle bir etmesi, akabinde kıtlığın başlaması, daha sonra veba hastalığının yayılması ile, sağ kalan nufus şehri terkedip tenha yerlere dağılmak zorunda kaldılar. Dolayısıyla şehir doğal afetler sebebi ile yüklenmiş olduğu tarihi misyonunu kaybetti ve tarih sahnesinden silindi. Dunaysır'dan günümüze ulaşan eserler, Kızıltepe ve herzem köprüleri, ulu cami ile şahkulubey kubesidir, lakin kızıltepede kazılan her binanın temelinden dunaysıra ait şehir kalıntılarına rastlanılmaktadır, İşte Dunaysırın serencamı budur.
       
Dünaysır kalıntıları üzerinde inşa edilmiş çarpık  kentleşme ve mimari estetikten yoksun, ruhsuz betonarme ucubesine inat; günümüze ulaşmış ecdad yadıgarı tarihi eserlerin korunması adına;  isim ve tarih detaylarına girmeden genel bir bakış ve yorum oluşturmak istedim taktir okuyucuya ait. Selam ile...
      
NOT: Çocukluğumuzu üzerinde oynamakla geçirdiğimiz tepenin "arkeolojik etüdlere tabi tutularak, altında yatan mahzenler ve tarih üncesi eserlerin keşfedilerek, tarih ve turizme kazandırılması ile, Dunaysır medeniyetinin gerçek ihtişamı daha iyi anlaşılmış olur kanısındayım" tepenin tekrar halka açılması dileği ile.

Yorum Yaz