tatlidede

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali - Ahmet Lütfi Kazancı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kimin eseri? Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kitabının yazarı kimdir? Emirü'l Mü'minin Hz .Ali konusu ve anafikri nedir? Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kitabı ne anlatıyor? Emirü'l Mü'minin Hz .Ali PDF indirme linki var mı? Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kitabının yazarı Ahmet Lütfi Kazancı kimdir? İşte Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 19.06.2022 15:00
Emirü'l Mü'minin Hz .Ali - Ahmet Lütfi Kazancı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Lütfi Kazancı

Yayın Evi: Ensar Neşriyat

İSBN: 9786055623784

Sayfa Sayısı: 721

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hulefa-i Raşidin olarak bilinen dört halifenin en talihsiz ve başı en kavgalı olan şüphesiz Hz. Ali'dir. Hz. Osman'ın şehit edilmesiyle başlayan olaylar, Hz. Ali devrinde gelişerek devam etmiştir. İç savaş başlamış, her biri aynı kıbleye yönelen, aynı Peygamber'in ümmeti olan on binlerce insan öldürülmüştür. Ölen insanların yakınları, ölenlerin ardından ağlarken, onların Bedir ve Ulud şehitleri gibi, Yermuk ve Kadisiyye kahramanları gibi cennete gittiklerini düşünebilme imkanı bulamamışlardır. Çünkü muharebe meydanında kılıç kılıca birbirine saldıran insanların hepsi de Mü'min ve Müslümanlardırlar.

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali Alıntıları - Sözleri

  • Bir gün sevgili Peygamberimiz yanındaki arkadaşlarına -Size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi? - Memnun oluruz ey Allah'ın Peygamberi, bildir -Allah'a ortak tanımak, ana ve babaya isyan etmek... Sevgili Peygamberimiz bu ikisini söylerken hafifçe arkasına yaslanmış durumda idi, doğruldu, -Dikkat edin biri de yalan söz söylemek ve yalan şahitliği yapmaktır. Dikkat edin biri de yalan söz söylemek ve yalan şahitliği yapmaktır... dedi Efendimiz bu son cümleyi o kadar tekrarladı ki ben kendi kendime "Efendimiz artık susmayacak" dediğimi hatırlıyorum.
  • -Yolcuyum dedi. Bana Halife'nin evini gösterebilir misin? Adam döndü, eliyle işaret etti, -İşte şurası dedi. -Teşekkür ederim, memnun oldum. Sadece memnun olmamış üstelik tuhaflaşmıştı. Halife'nin evidir diye gösterilen evin, diğer evlerden ayrı tarafı yoktu. İlerledi, kapıyı çaldı. Otuz yaşlarında bir delikanlı açtı kapıyı, -Buyurun, dedi. -Halife'nin evi diye gösterdiler burayı. -Doğru olanı söylemişler. -Ben yolcuyum. -O halde bize misafir olabilirsin. Yolcunun içinde, bir takım garip duygular kıpırdadı. Ama evvelâ gelişindeki maksadını anlatmalıydı. -Ben size misafir olayım diye gelmedim, dedi. -Yanlarında kalacağın bir akraban var mı? -Hayır, hiç biri yok. -O halde nerede yatmayı düşünüyorsun? Adam yutkundu. -Evvela ilk işimi halletmeliyim. Ben mescitte de yatarım. -O halde ilk işin ne ise onu söyle. -Pekâla arkadaş, Biraz önce mescide girdim. İtikafa çekilmiş bir adam gördüm. Nasıl olsa yanında yiyecek vardır ona misafir olayım dedim. Ama adamın, önüme koyduğu yiyeceği görünce içim parçalandı. Evvela mescide gelip namaz kılanlara kızdım. Onun içler acısı halini göre göre neden bir şeyler ikram etmediklerini düşündüm. Daha sonra bu herkesten çok Halife'yi ilgilendirir ve Bu görevi onun yapması beklenir dedim, işte buraya geldim. Kapıyı açan delikanlı bir şeyler söylemek istedi ama yolcu ona fırsat vermedi. -Şimdi bana cevap ver ey delikanlı, Halife sen misin? -Hayır, halife babamdır. Ben oğluyum. -O halde babana söyle. Mescitteki adama, yenilebilecek çeşitten bir şeyler göndersin. Bana gelince.. Evet bana gelince, her gün beş vakit namaz kıldırdığı mescitteki bîçâreyi görmezlikten gelen bir Halife'nin sofrasına oturmaktansa aç karınla gecelemeyi yeğ tutarım. Haydi, Allah'a ısmarladık. Görevini yapmıştı. Gönül huzuru ile gidebilirdi. Bu acı sözlerinin sonucu olarak cezalandırılabilir, hatta kırbaçlanabilirdi. Ama alacağı ceza ne derece olursa olsun kendisini pişmanlığa itemeyecekti. -Amcacığım, bir dakika durabilir misin? Durdu, seni dinliyorum dedi. Bu arada delikanlının gözlerinden süzülen iki damlayı da farketmişti. -Neler oluyor delikanlı? Çok mu ağır konuştum?.. -Hayır, ağır konuşmadın. Bir insanlık görevini yerine getirdin. -Peki seni ağlatan nedir? -Beni ağlatan babamın halidir. -Ağlasan da yeridir. Adam bunu söyledikten sonra başını kaldırdı. Gözlerini semaya dikti. -Allah'ım, sen her şeye kadirsin. Böyle babaya böyle oğul. Babanın vurdumduymazlığına bak, oğlunun şu tertemiz yüzüne bak! Bunlar adamın zihninden bir saniye içinde gelip geçen duyguların özeti idi. -Amcacığım, sen yanlış anladın. -O halde neyi nasıl anlayacağımı bana anlat. -Mescitte, itikafa girmiş halde gördüğün kişi benim babamdır, yani Halife'dir. Adam şaşırdı. -Delikanlı, sen neler söylüyorsun? Ben bir adamdan bahsediyorum ki yanındaki yiyeceği açlıktan ölüm haline gelen bir kişi ancak yiyebilir. -"İşte benim babam olan Ali bin Ebî Tâlib odur."
  • Hakkı ve batılı tanı. O zaman kimin hak üzere, kimin batıl üzere olduğunu farkedersin. Hz.Ali
  • Ağaçtan düşen bir hurmayı, sahibinin haberi ve izni olmadığı için ağzından çıkaracak derecede haramı bilen, ama hamile bir Müslüman hanımı, işlediği hiçbir suç olmaksızın diri diri karnını deşerek öldürecek kadar vahşi, zalim, acımasız olan fakat bu işi Allah rızası uğrunda yaptığını zannedecek derecede cahil ve ahmak, söz dinlemez ve anlamaz, sefil ve cani bir toplum.. Kana bulanan ellerini, kılıçlarını yıkarken Allah rızası uğrunda verdikleri bir cihadın mutluluğunu duymakta idiler.
  • Hz.Ali yanı başında oturan Hasan ve Hüseyin'e döndü: "Allah'a karşı saygılı olmanızı tavsiye ediyorum. Dünya size yönelmiş olsa da sizin ona yönelmemenizi, ondan uzak durmanızı istiyorum. Elinizden çıkıp uzaklaşan ve size bir daha dönmeyecek olan şey için üzülmeyin."
  • İnsana ne oluyor ki öğünmeye, böbürlenmeye çıkıyor, kibir ve gurura kapılıyor? Neden aslını unutuyor, neden sonunu düşünmüyor? İnsan bir damla sudan yaratılmadı mı? Yarın mezara gömülecek bir ceset haline gelmeyecek mi?
  • Hz. Ali insanların baskı altında kalmadan, Halife'den gelecek ihtara ihtiyaç duymadan yapmalarını istiyordu. Kendini tanıtmayıp normal bir vatandaş gibi davranmasının sebebi bu idi.
  • Arkadaşımız Ali, senin de, insanların da iyi bildiği şekilde fazilet sahibi bir insandır. Dine bağlı olanlar fazilet yolunu tercih edenler hiçbir ferdi Ali'ye denk tutmuyorlar. Ey Muâviye, Allah'a karşı saygılı ol, Ali'ye muhalefet etme. Yemin ederim ki onun kadar Allah'a saygılı iş yapan, dünyaya meyli olmayan, iyi huyları bu derece gönlüne yerleştiren bir insanı görmedik. Ammar bin Yasir
  • Hz. Fâtıma,Cennet hanımlarının hanımefendisi olarak takdim edilen dört büyük hanımdan biridir. Bunlar: Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem, Firavun'un eşi Hz. Asiye, Hz. Hatice ve Hz. Fâtıma'dır. (Allah onlardan razı olsun.)
  • İlim kişiyi korur. Hz. Ali
  • Vallahi deve dikenlerinin üzerinde yatıp uykusuz gecelemek ya da ayaklarıma vurulacak prangalı sürüp gezmek, kıyamet günü Yüce Allah'ın huzuruna bir kula zulmetmis, bir insanın hakkını zorla elinden almış olarak gitmekten daha hoştur. Döne dolaşa fani olacak ve uzun süre toprağın altında yatacak bir ceset için ben nasıl olur da bir insana zulmederim?.. Vallahi yedi iklimi ve bu iklimin altındaki hazineleri verseler, bir karınca kadar da olsa, bile bile Allah'a isyan etmiş olmayı istemem. Hz. Ali
  • Oğlum şu dört şeyi aklında tut. Bilesin ki en büyük zenginlik, aklı yerli yerinde kullanmaktır. En tehlikeli fakirlik de ahmaklıktır. Yalnızlığın en kötüsü, kendini beğenen ve dolayısıyla başkalarınca terk edilen kişinin yalnızlığıdır. İnsana şeref getiren en değerli soyluluk ise güzel ahlaktır. Hz. Ali
  • Doğru olanı söyleyin. Yetime merhametli olun. Çaresiz kalmış olanların yardımına koşun. Ahirette karşınıza çıkmasını istediğiniz amelleri yapın. Zalimin hasmı, mazlumun dostu ve yardımcısı olun. Allah'ın kitabında bulunan ahkam ile amel edin ve bu yolda kimsenin kınamasından dolayı rahatsız olmayın. Hz. Ali
  • Madem ki hayat ölüm ile son bulacaktır, o halde Allah yolunda şehit olmak ölümlerin en güzeli olmalıdır.
  • Alçak gönüllü olmak, şeref ve faziletlerin merdivenidir. Kibirlenmek ise mahvolma sebeplerinin başıdır.

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ali bin Ebu Talib ( علي بن أﺑﻲ طالب‎; d. 599, Mekke - ö. 661, Kûfe) İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in (Sav) hem damadı hem de amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkektir. Hulafa-i Râşidin dönemi hep çalkantılı olmuştur; 4 halifenin 3'ü öldürülerek şehid olmuş; peygamberin cübbesini taşımak için verdikleri mücadele zorlu koşullar altında çetin mücadelelerle olmuştur. Ali bin Ebu Talib (r.a) bu çalkantılı dönemin en zorlu sınavını iktidar için kan akıtmaktan çekinmeyen küfre karşı vermişti. Hz. Ali deyince akla ilim gelir. Büyük İmam gelir, adalet gelir, mütevazi bir yaşam ve güç gelir. Hz. Peygamber'in amca oğlu ve damadıdır aynı zamanda cennetle müjdelenen 10 sahabeden biridir Hz. Ali. Yazarın rivayetlere objektif yaklaşması ve bu rivayetlere farklı yönlerinden mantıkî deliller getirerek yorumlaması okuyucunun takdirini öne çıkarıyor elbette. İbn Kesir'in adı çok geçiyor, kesin doğruluğu için kaynaklara inmek gerektiğini bilmekle beraber yazarın derin ilmi bilgisi ve ehl-i sünnetten ayrılmayan yapısı bu şüpheyi törpülüyor. Muaviye bin Ebu Sufyân ve beraberindekiler ile olan mücadele kitabın en çok ehemmiyet verdiği konu. Kimi kaynaklar Muaviye'nin ehl-i beytten olduğunu, günümüz ilahiyatçılarının yorumladığının aksine şecaatli ve dirayetli bir mümin ve emir olduğunu naklederler. Muaviye'yi hedef tahtasına oturtan rivayetlerin de -İbn Kesir de buna dahil- doğru olmadığını, bunun ancak ehl-i beyte bir küfür olacabileceğini söylerler. Bu savununun altında peygamberin sahabeyi kötüleyenlerin/sövenlerin hakkında yine doğruluğu muallakta ilan hadis-i kudsi olduğudur. "Ashabım Yıldızlar gibidir; Hangisini örnek alır peşinden giderseniz hidâyet bulursunuz." Ahmet Lütfi Kazancı bu hadisin altını defaatle çizerek "uydurma" olduğunu belirtir. Sahabenin de hatadan, günahtan münezzeh olmadığını, onların da sonuçta birer insan olduklarını yineler. Eser dört bölüme ayrılıyor.: 1- Hz. Ali'nin Hayatı 2- Cemel Harbi'nin sonrası 3- Hz. Ali'nin Şahsiyeti 4- Hz. Ali'nin Evlilik Hayatı. (Künyeler) Esedullah, Allah'ın arslanı, Hayber fatihi, Ebu Tûrab, Ebû Hasen. Hz. Ali'nin hayatına baktığımızda takvanın en üst derecesini görürüz. "İlmin babası" cesaretin timsali gibi sıfatlar yakıştırılmıştır. Hz. Ömer hilafet döneminde davalara bakarken, kendi kararından daha çok Hz. Ali'nin kararına (bilgisine) güvenmiştir. Fakirlikle, çilelerle dolu bir hayat görürüz onda, her büyük bilgede olduğu gibi; akbaba sürülerine "aman" vermeden yapılan mücadeleleri görürüz... İslam'da ilk ayrılıklar Hz. Osman'ın hilafetinin ikinci yarısında, (son 6 yıl) alevlendiği belirtilir. Bu ayrılıkların fitilinin nasıl atıldığına bakarsak, Osman (r.a.)'nın akrabalarını vali, kadı, memur gibi yüksek mevkiilerde tutması, idareyi tastamam oluşturamamasıdır. Kendi kabilesinden olan kayırmalar şehrin ileri gelenlerini kızdırır; hatta Mekke dışına sıçrar. Basra'dan, Şam'dan bir grup isyancı Osman'ın (r.a.) evini kuşatır ve günler süren bu kuşatma sonucunda Halife, Kur'ân okurken 80 küsür yaşında şehit edilir. İsyancılar Hilafeti ashab arasında önemli bir konuma sahip olan kişilere önermişlerse de hiçbiri bu yükümlülüğün ağırlığına girmeyeceğini söylemişlerdir. Teklif Son olarak Ali (r.a)'ın kapısına gider ama Ali (r.a.) bu buhranlı çalkantılı geleceğin farkında olup evinin bir köşesine gizlenir, -Ömer (r.a.) gibi o da- hilafeti kendisine uygun görmeyerek reddeder. İsyancılar onu bulduklarında hilafet için ikna ettirirler. Artık Müminlerin emiri için zorlu süreçler, kardeşin kardeşe karşı savaşacağı kanlı muharebeler, Hz. Peygamber'in bahsettiği "Fitne" zamanlarını yaşayacaktır. Aşere-i Mübeşşere'den, Talha ve Zübeyr (r.a.) Ali (r.a)'a zorla bey'at ettirilir. Talha, "kılıç tepemdeydi, o yüzden razı oldum." Zübeyr de buna benzer bir açıklama yapar. Daha sonraları bu iki insan Cemel'de Hz. Ali'ye muhalif olmuşlardır. Bu karışıklığı görünce olası bir soru zihinde beliriyor: Cennetle müjdelenen insanlar nasıl olur da birbirlerine karşı saf tutarlar? Biri haklıysa, diğerinin haksız olması beklenemez mi? Haksız olan bir insan cennetle nasıl müjdelenebilir? Haklı Ali (r.a) olduğu halde, Hz. Aişe, Hz. Zübeyr, Hz. Talha haksız duruma düşmüş olmazlar mı? Yüzlerce -belki binlerce insanın hayatına mal olan, anaların çocuklarını yetim bırakan, evleri barksız, çocukları babasız bırakan bir dava, nasıl sorgulanabilir? Ahmet Lütfi Kazancı akla durgunluk veren bu durumu, Cemel Vak'asını, bir fitnenin sonucu olduğuna bağlayarak cereyan ettiğini belirtiliyor. Hz. Aişe annemiz Hz. Osman'ın katili olarak Hz. Ali ve beraberindeki kişileri sorumlu tutar. Hz. Ali yola çıktığında orduysa birlikte bir su kenarında konaklar. Köpekler geceleyin göğü inletircesine ses çıkarırlar. Bu köpekler Resulullah'un işaret ettiği Hav'eb köpekleridir. "Dikkat et," der, "Sen Hav'eb köpeklerinin bağırdığı toplulukta olmayasın." Aişe (r.a.) bu söz aklına geldiğinde elini dizlerine vurmaya başlar ve geri dönmeye karar verir. Bunu içine sindiremeyen fasıklar devreye girerek bulundukları yerin Hav'eb suyu olmadığına dair etraftan buldukları 50 kişiye yemin ettirirler. Talha ve Zübeyr'in (r.a.) oğulları bu hadisenin başını çekmiş olup İslam'da yüz kızartıcı ilk yalancı şahitliği yaparlar ve böylelikle Aişe (r.a)'ı geri adım atmaktan vazgeçirirler. Olaylar birbirini izlerken iki ordu cenk meydanında buluşmuşlardır. Hz. Ali'nin Zübeyr bin Avvam'a söylemiş olduğu söz, Hz. Peygamber'in Hz. Ali'nin "Hak" yolunda olduğunu bildiren bir hadistir. Zübeyr Peygamberin ağzından çıkan bu sözü işitince kararını sorgular ancak binlerce kişiyle geldiği bu orduya geri çekilme emrini vermesi takdirinde itibarını zedelemiş olacağını düşünür. İnsanlar karşısında küçük düşecek olmanın, Allah (c.c) karşısında küçük düşecek olmaktan daha önemli sayılmasını hayretle okuyor, şaşırıyoruz. Talha ve Zübeyr (r.a.) şehit olurlar. Ali (r.a.)'ın ordusunda bulunan, Talha'yı öldürüp başını getiren bir kişi: Ey Mü'minlerin emiri! İşte Talha'yı öldürdüm. Müjdemi isterim." Demiş, Hz. Ali'nin cevabıysa: "Talha bin Ubeydullah'ı öldüreni cehennemle müjdeleyiniz." Olayların karışık vahametini bu cümleden anlayabiliyorsunuz. Sonuç olarak Aişe (r.a.) ve ordusu Cemel'de mağlup olmuştur. Hz. Osman'ın katillerinin bulunması için intikam hırsıyla içilen and, kötü sonuçlar vermişti. Ali (r.a.)'ın Osman (r.a)'ın katillerini bulmakta veya cezalandırmakta geç kalmasını sebep göstererek kan dökmeyi, İslam'daki ilk ayrılıkların temelini atmışlardı. Üzerinde durulduğu üzere, Hz. Ali, cahiliye kabileciliğinin tekrar hortladığı bir zamanda yönetim sürmekteydi, yazara göre. Devlet işleri rayına bir türlü oturmuyordu, düzen yoktu ve Ali (r.a) böyle bir zeminde Osman (r.a.)'ın katillerine geç de olsa kısas getirecekti. Hz. Aişe ve beraberindekilerin imza attığı bu olay, bir kadının yönetim sahasında olmasıyla da ilktir. Ve başarısızdır da. Ancak o her şeye rağmen Müminlerin annesidir ve öyle olmaya devam edecektir. Tüm Müslümanların üzüntüyle hatırlayacağı bir hadise olmuştur Cemel Savaşı. İktidar ve Hilâfet makamı için gözünü hırs bürüyen Şam Valisi Muaviye bin Ebu Süfyan, bu makamı elde edebilmek için Hz.Osman'ı öldürenlerin intikamının alınması fikrini ortaya koyar, propaganda yapar. Osman'ın evinin iki ay boyunca gün isyancılar tarafından kuşatılırken Muaviye'nin neden yardım göndermediği, niyetine neyi alet ettiğini göstermektedir. Muaviye'nin sağ kolu sayılan Kureyş dâhisi Amr bin As bile bu sual kendisine sorulunca, "Osman'a yardım konusunda en son konuşacak olan biziz, bu olaya göz yumduk" demiştir. Emevi ailesinin ashab düşmanı olduğunu; mevkii ve makam düşkünü olduğunu her kitapta görebiliriz. Fakat Osman ve Ali (r.a) hakkında güçlü rivayetlerin olduğu belirtilerek yönetim anlayışında ilk iki halifenin gerisinde kaldığı söyleniyor. Hz. Osman şehid edildikten sonra Hz. Ali dördüncü Hâlife olarak devlet başkanı olduktan sonra Bağdat, Şam, Mısır gibi ülkelerin Vali ve kadılarını değiştirmek ister ve hepsine birer birer mektup yazar. Peygamberin Amcası Abbas'ın oğlu Abdullah Bin Abbas, Ali'nin bu kararı vermeden önce kendi fikrini yerine getirmesini ister. Düşüncesi şudur: "Muaviye Şam'da güçlü durumdadır ve sana cehpe aldığını biliyorsun. Ey Ali onu azletme; çünkü o bildiğin gibi Emevi soyundandır. Osman'ın ölümünden seni sorumlu tutarlar ve sıkıntıya girersin." Ancak Hz. Ali bildiğini okuyup kararını vermiş; ardından gelecek korkunç sonuçlar için kapı aralamıştır. Şunu hatırlatmak gerekiyor: Hz. Osman'ın vali ve kadıları kendi akrabalarından olması nedeniyle onu çokça eleştiren Ali, bu duruma kendisi düşer. Danışma meclisindeki üyeleri kendi oğulları olduğu düşünülürse bazı konularda hata yapıldığı kanısına varılabilir. Muaviye Hz. Osman'ın kanlı gömleğini ve eşinin kesilen parmaklarını Şam'daki Mescidin duvarına asarak insanları tahrik ederek kışkırtır. İntikam duygusunun alevlenmesi için bu gömlek ve kesik parmakları belli aralıklarla minbere çıkartır. Sürü psikolojisini çok iyi okuyan Muaviye'ye ne dediğine bakılmaksızın tapılır, tıpkı Nazi Almanya'sındaki Alman halkı gibi. Bu mesajlarla kıvılcımlar alev almaya başlamış, aynı secdeye aynı kıbleye eğilen insanlar Sıffin ovasına ayak basmışlardır. Hz. Ali ve taraftarları Fırat nehrinden kendileri ve hayvanları için su almak için yanaştıklarında Amr bin As'ın ordusuyla karşılaşır ve su almalarına izin verilmez. Hz. Ali Muaviye'nin ordusunu mağlup etmek üzereyken Muaviye'nin Mısır valisi Amr, Kur'ân sayfalarının oklar ve mızraklardan geçirilmesini; ve hakemin Kur'ân olmasını talep eder. Emân diler. Hz. Ali bunun bir aldatmaca olduğunu; zafere çok yakınken mağlup olmamak için böyle bir yolu tercih ettiklerini ordusuna bildirse de, bu görüş orduyu ikiye ayırır. Kimileri Kur'an'ın hakem olmasını isterken kimleri Ali'nin görüşünü savunur. Neticede Ali ve taraftarları kazanacağı bir muharebeyi geri çekilerek terkederler. Kur'ân'ın hakem olmasını isteyen Hariciler Hz. Ali'yi "Lâ hükme illâ lillah" diyerek hüküm yalnızca Allah'a aittir. İnsanlar arasında hakem seçilip, hüküm verilemez diyerek bu sefer karşı çıkıp, onu kâfirlikle suçlarlar. Hz. Ali ise; "İşte Kur'ân. Hükmü verecek Hakem O'dur" diyecek, 12 bin olan (Hariciler) köyündeki 8 bin kişi Hz. Ali'nin safına geçer. Geriye kalanlar küfürlerinde sabit kalarak Hz. Ali'yi öldürmek gibi kirli bir işe İmza atarlar. Hariciler'i bugünkü Işid zihniyetine tüm aşırılıklarıyla; haram damgasını vurduğu şeylerin çok daha haram olan suçları işleyip çelişmeleriyle, katliam yapmalarıyla ve barış dini İslam ile taban tabana zıt olmalarıyla mirasçıları olduğunu belirtebiliriz. Bunun en temel problemi, Kur'an'ı hiçbir zaman anlayamamak, bir iki veya birkaç ayete takılı kalıp, "kendi"ne topluma mâl etmek, saptırmak/sapıtmak. Hz. Ali, Ebu Musa el Eş'ari'yi hakem olarak gönderirken, Muaviye, Amr'ı gönderir. Amr hile yaparak "kağıt üzerinde" kazanır. Muaviye ve taraftarlarının hileye başvurması bir kez daha yinelenir. Öyle ki Ali (r.a)'ın kardeşi Akil'i altınlara kandırması, yine Hz. Ali'nin Mısır Valisini zehirleterek korkunç bir cinayet işlemesi; daha önemlisi bu valinin Kays'ın kendisine itaat ettiği yalanını halka açıklayıp bu haberin Küfe'ye ulaşacağını hesap etmesi büyük oyunlarından bir tanesidir. Hz. Ali ise Kays ile aralarındaki mektuplaşmalardan sonra onu azletmiştir. Kays azledilmeseydi belki de Muaviye bertaraf olacak, Bu kadar kan akmayacaktı. Hz. Ali'nin siyasi hamleleri en çok burada kendini belli eder. Hz. Ali'nin "Hak" olduğunun ispatlarından biri şu hadis-i şeriftir: "Ammar bin Yasir'i yolundan sapmış bir topluluk öldürecektir." Ammar Hz. Ali'nin tarafındaydı ve şehit düştü. Muaviye'ye bu hadis hatırlatıldığında, Ammar'ı üzerimize getiren onlardır, dolayısıyla katili de onlardır gibi saçma bir cevap bulması daha kötüsü bu söze itaat edilmesi, hadis'in yok sayılmasıdır. Hz. Ali'nin şehit edilmesinden sonra Muaviye lanet kampanyaları düzenlemiş, minberlerde her cuma günü adet olarak kabullenilip yapılagelmiştir. Hz. Ali gibi mübarek bir insanı daha yakından incelediğim için mutluluk duyuyorum. Peygamber'in izinden gelen her şahsiyetten öğrenilecek çok şey var. Keşke onların izinden gidebilsek. Bu güzel eserden nasibimi alırken sizlere de mutlaka tavsiye ediyorum. (Sergen)

Emirü'l Mü'minin Hz .Ali PDF indirme linki var mı?

Ahmet Lütfi Kazancı - Emirü'l Mü'minin Hz .Ali kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Emirü'l Mü'minin Hz .Ali PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Lütfi Kazancı Kimdir?

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden 1964 yılında mezun oldu. Çorum ve Isparta'daki imam-hatip liselerinde öğretmenlik yaptı. Daha sonra 1977'de Bursa Yüksek İslam Enstitüsü'nde Arap Dili ve Belagatı asistanı oldu. 1980'de bu üniversitenin öğretim görevlisi kadrosuna geçti.Sonra İstanbul'da özel bir fakültede çalışmaya başladı.1983 yılında Ailesi ile birlikte Bursa'ya taşındı. 'Hitabet-i Nebeviye' teziyle doktor (1983), 'Abdülmelik b. Mervan ve Ziyad b. Ebih' teziyle doçent oldu. Daha sonra profesörlüğe yükseldi. 16.07.2003 tarihinde Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden emekliye ayrıldı.

İslam Tarihi ve Peygamberler Tarihi üzerine çok sayıda kitabı, araştırma, derleme, tercüme ve makaleleri vardır. Ayrıca İslâm ahlakına vurgu yaptığı romanlarıyla da tanınmıştır.

Ahmet Lütfi Kazancı Kitapları - Eserleri

  • Özlenen Şafak
  • Aydınlıklara Doğru
  • Hicret Yurdunda Sabah - Doğuş
  • Yükseliş
  • Guruba Yaklaşırken
  • Kavuşma
  • Peygamberler Tarihi
  • Üvey Anne
  • Bir Vicdan Uyanıyor
  • İlk ve Büyük Halife Hz. Ebubekir (r.a.)
  • Kaynana Münevver Hanım
  • Adil Halife Hz. Ömer
  • Saadet Devri Serisi
  • Emirü'l Mü'minin Hz .Ali
  • İslam Akaidi
  • Emevilerin Mahvettiği Şehit Halife Hz. Osman
  • Dört Ulu Çınar
  • Son Fırtına
  • Adil ve Zahid Halife Ömer B. Abdülaziz
  • Peygamberimizin Hitabeti
  • Peygamberimize Neden İnanmadılar?
  • Kerbela'nın Hesabı
  • Peygamberin İki Gülü Hasan - Hüseyin
  • Hazreti Hatice El Kübra
  • Hz. Süleyman'dan Hz. Muhammed'e (s.a.s.) Peygamberler Halkası
  • Benim Peygamberim
  • Peygamber Efendimizin Hitabeti
  • Nübüvvet Pınarından Kırk Hadis
  • Hazreti Osman 1
  • Peygamberler Tarihi
  • Nübüvvet Pınarından 40 Hadis
  • Peygamberler Tarihi - 2
  • İslam Akaidi
  • Büyükler Büyüğü Peygamberimiz
  • Hz. Ömer 2
  • Hazreti Ömer 1
  • Peygamberimize Neden İnanmadılar
  • Hazreti Osman 2
  • İslamda İrade, Kaza ve Kader

Ahmet Lütfi Kazancı Alıntıları - Sözleri

  • Ancak bu yokuşlar, muhakkak bir gün düzlüğe kavuşacak, dökülen terlerin, katlanılan eziyetlerin ardından rahat ve huzur dolu günler gelecekti... (Aydınlıklara Doğru)
  • İçlerinde insanlık şuuru bulunanlar, bir başkasının iffeti için endişe duymadan edemezler. Bu endişeyi duymayan, kendisini namus meydanının tek kahramanı olarak gören, rastladığı her kadında kendi şahsı için bir nasip bulunduğu kanaatiyle hareket eden kimse... İşte hakiki alçak budur. (Bir Vicdan Uyanıyor)
  • Süruri Bey, Ezanın Türkçe okunmasının milli bir duygu olmaktan ziyade, dine ve dindarlara vurulmuş esaslı bir darbe olduğunu bölenlerdendi. (Bir Vicdan Uyanıyor)
  • "Lâ sağirate meal ısrar, velâ kebirate meâl istiğfar" Israr ede ede küçük günah kalmaz, büyük günah olur. İstiğfar ede ede büyük günah kalmaz, erir. (İslam Akaidi)
  • Hz. ŞUAYB Medyen halkına gönderilen bir Peygamberdir. Medyen halkı çeşit çeşit ahlaksizca işler sergilemekle tanınmislardi. Ölçü ve tartida hile yapıp ,halkin malını haksız yere düşürüp hile yapmaktadırlar. Hz. ŞUAYB; - EY Kavmim ,Allah a kulluk edin. Sizin ondan başka hiç bir tanriniz yoktur . Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyu ve tartıyı dürüst yapın. İnsanların esyasina karşı haksızlık ederek mallarının değerini düşürüp ellerinden almaya çıkmayın. Yeryüzünü ,ıslah edildikten sonra fesada vermeyin. Eğer inanan kimseler iseniz ,bu dediklerim sözler için elbet saha hayrlidir. ( Araf süresi /85. Ayet ) Medyen halkı ise Hz. Şuayba donerek: -Ey Şuayb, sen ancak sihir yapılmış , buyulenmis kisilerdensin ve sen peygamber değil, bizim gibi bir insansın. Biz elbet ve elbet seni yalancılardan biri zannediyoruz. Eğer doğru söyleyenlerdensen, hemen üzerimize gökten parçalar düşür, dediler. Hz. Şuayb i her firsatta yalanlayan kavmi onun bahsettiği azabi getirmekle israrci davraniyorlardi. Be nihayet beklenen azap geldi. Pek sıcak bir gündü. Başlarına yaklaşan bulutun serinlikte getirdiğini saniyorlardi. Fakat sanki buluttan ateş yagiyordu. Beyinleri kaynayacak gibi oldu. Evlerine, en izbe yerlere girdiler. Durulacak gibi degildi. Kur'an'da "gölge gününün azabi " denilen bu azap onlari deliye dondurmus ne yapacaklarını bilemez hale gelmişlerdi. Daha sonra müthiş bir ses ve sarsıntı onlari yakaladı . Bulunduklari yerde yüzüstü cokuverdiler. Sanki onlar orada oturup yerleşmemis, yasamamis gibi olmuslardi. Onların taş gibi ,oldukları yerde cakilmis gibi kalan sessiz ve sakin duran cesetlerine ibret gözüyle bakan Hz. Şuayb suz sözleri söylemekten kendini alamadı. - yemin ederim ki ey kavmim , ben size , Rabbimin gönderdiği hükümleri ulastirdim. Sizin iyiliginizi istedim. Şimdi ben o kafirler topluluğuna karşı nasıl üzüntü duyar tasalanirim. Hz. Şuayb Kuran da 11 ayette zikfedilmistir. (Peygamberler Tarihi)
  • Kim Allah’a olan saygısını devam ettirirse Allah ona bir kurtuluş yolu açar, onu hiç hesap etmediği bir yoldan rızıklandırır. (Talâk sûresi, 3. Ayet) (Kavuşma)
  • Sevgili peygamberimizin gözlerinin nuru Hüseyin varken Yezid gibi seviyesiz, şahsiyetsiz, içki müptelası, dini değerlere yabancı, aşağılık bir kişiye "Müminlerin Emiri" diye bakmayı ve baş eğmeyi kendilerine yediremiyorlardı. (Peygamberin İki Gülü Hasan - Hüseyin)
  • Nebi (s.a.v.)'in soru soranı takdir etmek suretiyle cevap vermesi, öğretim açısından da ayrı bir değer taşır. Soru soranın itimadını arttırır, ikinci bir soru sorma cesaretini verir. (Peygamber Efendimizin Hitabeti)
  • "Sizden biri kendi şahsı için arzu ettiğini mümin kardeşi için de arzu etmedikçe gerçek manâsıyla iman etmiş olmaz." (Hicret Yurdunda Sabah - Doğuş)
  • Allah her şeye kadirdir... O' nun kudreti karşısında olmaz diye bir şey yok... Peygamber Davut'un elimde demiri yumşatan yüce Mevla, dilerse taşları, demirleri yontacak sertlikte olan bu kalpleri de yumuşatır, ipek gibi yapıverir. (Aydınlıklara Doğru)
  • Her tarafta, "ovada insanları, dağ başlarında hayvanları doyuran" diye şöhret bulmuş, sofrasından misafir eksik olmamış olan abdulmutalib, muhammed'inin süt anne ücretini vermekten mi çekinecek. (Özlenen Şafak)
  • Dünyanın tadı tuzu şu dört insanla olur : İlmi ile amel eden ve insanlara iyi örnek olan alim. Öğrenmekten çekinmeyen bilmediğini sormaktan utanmayan cahil . Malını iyilik yolunda sarf eden cömert bir zengin . Ahiretini dünya karşılığında satmayı düşünmeyen ve iffetini muhafaza eden fakir . (Dört Ulu Çınar)
  • Alçak gönüllü olmak, şeref ve faziletlerin merdivenidir. Kibirlenmek ise mahvolma sebeplerinin başıdır. (Emirü'l Mü'minin Hz .Ali)
  • Hz.Ali yanı başında oturan Hasan ve Hüseyin'e döndü: "Allah'a karşı saygılı olmanızı tavsiye ediyorum. Dünya size yönelmiş olsa da sizin ona yönelmemenizi, ondan uzak durmanızı istiyorum. Elinizden çıkıp uzaklaşan ve size bir daha dönmeyecek olan şey için üzülmeyin." (Emirü'l Mü'minin Hz .Ali)
  • Sadece iki tane kusursuz insan vardır: Biri ölmüştür, diğeri de henüz doğmamıştır. (Yani kusursuz insan aramak boşunadır) (Adil Halife Hz. Ömer)
  • Ey insanlar, ben bir Müslümanım, Allah'ın kullarından herhangi bir kulum. Onun yardımı olmadığı takdirde zayıfım. Üzerime aldığım bu görev İnşallah benim huyumu değiştirmeyecektir. Büyüklük sadece Allah'a mahsustur. Kulların kibir ve azametle hiçbir ilgisi yoktur. Sakın sizden bir kimse "Ömer halife olunca değişti " demesin. Kimin hakkını çiğnedi ve zulmetti isem ona hakkım vermeye razıyım. (Hazreti Ömer 1)
  • Müminlerin emiri belime iki Kılıç bağladı. Biri Merhamet, biri ceza kılıcı. Ben Merhamet kılıcını yolda gelirken düşürdüm, elimde sadece ceza kılıcı kalmış oldu. Şimdiden bir takım başlar görüyorum. Sarıklarının kenarından, sakallarının arasından sızan kanlar, olgunlaştığını, koparılma zamanının çoktan gelmiş olduğunu haykırıp duruyor. Ben bu başları koparmak için paçalarını sıvamak durumdayım. (Kerbela'nın Hesabı)
  • Mümin olanın diğer mümin kişiye karşı durumu, birbirine kenetlenen ve destek olan bir bina gibidir. (Hicret Yurdunda Sabah - Doğuş)
  • İnsanı şaşkınlığından ve gafletinden uyandıran musibet ve felaketler ne hoş şeydir... (Bir Vicdan Uyanıyor)
  • " İnsanda bir dert vardır.Yaptığını kendinden başkasına duyurma derdi..." (Üvey Anne)

Yorum Yaz