tatlidede

Erdoğan'ın Suçu Neydi?

Erdoğan'ın Suçu Neydi?

Ey paralel yapı ve müdafileri!

         Mahşer günü sizlere Erdoğan’ın suçu neydi diye sorulduğunda ne diyeceksiniz? Onu neden hedef seçtiğiniz, neden onu devirmeye kalkıştınız diye sorulduğunda ne cevap vereceksiniz? Evet, ne diyeceksiniz?

        Ya rabbi!

        Cumhuriyet kurulalı beri dine kin kusan, dindarları potansiyel tehlike gören, ezanı türkçeleştiren, camileri ahıra çeviren, her türlü fitne ve fesadın merkezi olan CHP; yüzünü dine çevirdi, Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan daha dindar oldu, islama ve müslümanlara hizmete başladı, hem öyle dönüş yaptı ki hocamız muhterem(!) Fethullah Gülen bile kendisine hayran kaldı… Bunun için 30 mart 2014 seçimlerinde CHP’yi destekleme kararı aldık mı diyeceksiniz?

         Erdoğan, Ortadoğu’da mazlumların sesi olmaya başladı… İsrail’i takmadı, takmamakla kalmadı meydan okumaya başladı, Filistin’i destekledi… Şeyh Ahmet Yasin’in şehid edilmesini “devlet terörü” olarak niteledi… Muhterem(!) hocamızla ters düştü, biz İsrail’i “otorite” bilmiştik, otoritemizden aldığımız talimatlara göre hareket etmeliydik mi diyeceksiniz?

          Mısır’ın iç işlerine karıştı, meydanlarda “Rabia işaretini” yaptı, Mısır’da cuntacı  rejimin şehid ettikleri Esma’yı dilinden düşürmedi, darbe yapan askeri rejimi tanımadı ve her fırsatta “kardeşim” dediği Mursi’yi tanıdığını söyledi… Bu da sınırları zorlamak, İsrail ve ABD’yi çıldırtmak demekti…Pensilvanya inzivasında bulunan hocamız, Beyaz Saray’ın ve Telaviv’in direktiflerine uymak zorunda kaldı mı diyeceksiniz?

           Arab Baharının esintileri sırasında Libya lideri Kaddafi’ye rejimi bırakma çağrısında bulundu ve kendi iç işlerini düzlüğe çıkarmamışken dış ülkelerin içişlerine karışma hadsizliğinde(!)  bulundu, Afrika’ya çıkartma yaptı, Bosna’ya el uzattı… Bu da Fransa başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerini rahatsız etti… Bize gelen talimat gereği ülkede bulunan en güçlü ve örgütlü yapı olarak görevimizi ifa ettik mi diyeceksiniz?

         Suriye meselesinde direnişin ilk gününden itibaren muhaliflere destek verdi ve yıllardır dostum dediği Esed’e iktidarı bırakma  çağrısında bulunudu…  Ülkenin kapılarını Suriyeli mültecilere açtı, onları barındırdı, devletin imkanlarını onlar için seferber etti… İran’ı, Rusya’yı, Çin’İ, İsrail’i, ABD’yi kızdırdı… Ülkeyi tehlikeli bir pozisyona soktu, savaşın eşiğine getirdi… Bunun için ağabeylerimiz, Erdoğan’ı iktidardan düşürme kararı verdi… Biz de alınan kararı belli bir plan çerçevesinde uygulamaya soktuk mu diyeceksiniz?

         İmam Hatiplerin önünü açtı, başörtü yasağını kaldırdı, “irtica tehlikesi” algısını bitirdi, ilahiyatları çoğalttı, Kur’an kurslarını yaygınlaştırdı, tüm camilere imam atadı… Din Kültürü derslerini çoğalttı, Din Kültürü öğretmenlerini atadı, Kur’an okuma için konulan yaş sınırı uygulamasına son verdi… İmam Hatiplerin orta kısmını açtı, katsayı uygulamasını sonlandırdı… Tüm bunlar da, işbirliği yaptığımız dış güçlerde endişe uyandırdı, Osmanlı yeniden mi diriliyor, islam şeriatı mı geliyor korkusuna yol açtı… Bizler de diğer okullarımızın bekası ve işbirliğimiz gereği dershanelerimizin kapatılmasını bahane ettik mi diyeceksiniz?

          Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarlar halka hep zıttı… Bu zıtlığın sebebi ya dini, ya maddi, ya da kavmi idi… Menderes ve Özal halk ve devlet arasındaki zıtlaşmayı bitirmek istedikleri için bitirilmişlerdi… Halkın devletle barışık olmaması dış güçlerin işine yaramaktaydı… Bunun için Doğu ve Güneydoğu’da dış güçlerin oyunları sonucu hem devlet eliyle Kürt halkına zulmedildi hem de Kürtlerin içinden bir örgüt çıkartıldı, dağa gönderildi, dış güçlerce desteklendi… Ülke tarihinde Kürt sorununu dile getiren ilk başbakan  Erdoğandı… Kürdistan’ı telaffuz etti, Kürtlere yapılan haksızlıkları bir bir bitirmeye kalktı… Barış sürecini başlattı… Bu da birilerini rahatsız etti, silah tacirlerini, uyuşturucu odaklarını ve devleti borçlandırıp duran faiz lobilerini rahatsız etti… Çünkü Kürt sorununun bitmesi ülkenin şahlanması demekti… 2023 hedefine odaklanmış Ak Parti hükümeti, Kürt sorununu her engele rağmen bitireceği, barış sürecini sürdüreceği için, dış güçler bizim elimizle Erdoğan’ı bitirmeye kalktılar mı diyeceksiniz?

         Eğitime büyük yatırımlar yaptı, birçok okul inşa etti, eğitime büyük destek verdi, devlet okullarını “özel okul” seviyesine çıkardı… Öğrenci burslarını arttırdı… Kitapları, tabletleri bedava dağıttı,  akıllı tahtalarla okulları donattı…  Dolayısı ile eğitim alanında bizlere ihtiyaç kalmayacaktı, dershanelerin kapatılması bu eğitim reformunun finali olacaktı… Bizim insan kaynağımız ise dershanelerdi, onların kapanması demek bizim kısıtlanmamız demekti… Bunun için eğitim sorununu halleden birini indirmeliydik mi diyeceksiniz?

         Sağlık alanında dev yatırımlar yaptı, halkın sefaletini bitirdi, ilaç kuyruklarına son verdi… İşçi ve memur arasındaki farklı sağlık hizmetlerine son verdi, fakirlerin hastane ve ilaç çilesini yeşil kartla bitirdi… “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı ile hareket etti ve halkın sağlığını korumaya aldı… Ulaşımı kolaylaştırdı, yolları güvenli hale getirdi, hava alanlarını çoğalttı, hızlı trenleri getirdi, kazaları en aza indirdi… Halkın güvenini ve teveccühünü kazandı… Devlet-millet birliğini ve beraberliğini sağladı, sevilen ve desteklenen lider oldu, her seçimde oylarını arttırdı… Bu da dış dünyada rahatsızlığa yol açtı… Artık yolsuzluk iftirası ile bitirilmesinin, halkın gözünden düşürülmesinin zamanı gelmişti… Biz de emirlerin gereğini yaptık ama başaramadık mı diyeceksiniz?

          İMF vampirine borçları bitirdi, iş sahaları açtı, ihracatı arttırdı, kişi başına düşen milli geliri arttırdı, devletin atıl alanlarını özelleştirerek faal hale getirdi, İMF’ye borç verir hale gedi… Türkiye ekonomik düzenini oturtunca, artık emir alan Türkiye değil, emir veren Türkiye oldu… Dış güçlerin söz geçiremediği iktidarlar için verilen karar hep aynı olmuştur… Buna göre Ak parti iktidarı ve özellikle Erdoğan düşürülmeliydi… Bunun için bize biçilen rolü oynadık mı diyeceksiniz?

       Ülkenin her kademesini ele geçirmiştik, yargı ve emniyette iyi organize olmuştuk, en son MİT Müsteşarlığı kalmıştı… Mit’i de ele geçirseydik ülkede hâkimiyet bizde olacaktı… Yıllardır bunun için dış güçlerden destek almıştık, yolun sonuna gelmiştik… MİT Müsteşarlığına bizden biri atanmayınca bütün hesaplar değişti, ortaklıklarımız sona erdi, perde arkasında savaştık… Çünkü MİT’in emin ellere geçmesi, dış güçlerin yıllardır bu ülke üzerinde oynadığı oyunların ve bizlerle yaptıkları işbirliğin ortaya çıkması demekti… Bunun için MİT’ii ele geçiremeyince hükümeti hedef aldık mı diyeceksiniz?

         Biz muhterem(!) Fethullah Gülen’i dünya lideri yapmaya çalışırken, bunun için gerekli olan ilk onayı diyalog vasıtası ile Papa’dan almaya kalkışmıştık… Bu hedef yolunda yıllar yılı çalışmışken Erdoğan, İsrail’e Davos’ta “van minüt” diyerek kafa tuttu… Bu olay üzerine Erdoğan, Arapların ve tüm islam aleminin nezdinde bir dünya lideri gibi ilgi gördü…Erdoğan’ın “Dünya lideri” haline gelmesi, bizlerin hedefleri ile uyuşmadığı için “Efsane Erdoğan” imajını yıkmaya ve yerine “Hırsız Erdoğan” imajını yerleştirmeye çalıştık ama kimseyi kandıramadık mı diyeceksiniz?

        Bilmem ahiret günü sorgu anında diliniz dönecek mi, savunmanız olacak mı, dostlarınız sizleri orada da kurtacak mı? Erdoğanın suçu neydi biliyor musunuz? Hakkın emrinde halkın hizmetinde olmasıydı…  Ve bu suçu ancak şerefli olanlar işler… Şerefsizler ise bu suça diş biler…  

                                                                                                                                    20.03.2014      

Yorum Yaz