tatlidede

Ezilenlerin Pedagojisi - Paulo Freire Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ezilenlerin Pedagojisi kimin eseri? Ezilenlerin Pedagojisi kitabının yazarı kimdir? Ezilenlerin Pedagojisi konusu ve anafikri nedir? Ezilenlerin Pedagojisi kitabı ne anlatıyor? Ezilenlerin Pedagojisi PDF indirme linki var mı? Ezilenlerin Pedagojisi kitabının yazarı Paulo Freire kimdir? İşte Ezilenlerin Pedagojisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 23.06.2022 07:00
Ezilenlerin Pedagojisi - Paulo Freire Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Paulo Freire

Çevirmen: Erol Özbek

Çevirmen: Dilek Hattatoğlu

Orijinal Adı: Pedagogia do Oprimido

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755390901

Sayfa Sayısı: 240

Ezilenlerin Pedagojisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Paulo Freire hayatını ezilenlerin eğitimine, özellikle de okuma yazma bilmeyen yetişkinlerin eğitimine adamış bir eğitimci. Ezilenlerin Pedagojisi'nde ise sadece belli eğitim merkezlerinde uygulanacak alternatif bir pedagoji değil, amaçları kadar kullandığı araçlar da özgürlükçü olan bir özgürleşme siyaseti öneriyor. Ona göre, siyaset, kelimenin en geniş anlamıyla bir eğitim süreci çünkü. Freire öncelikle "bankacı eğitim modeli"ni reddeder. Bu modelde öğrenciler (ya da ezilenler), üzerlerine bilgi yatırımı yapılan pasif varlıklar, boş kaplardır. Bilgi onlara ihsan edilir, aktif bir araştırma sürecinin ürünü değildir. Onlar nesne, öğretmenler (ya da siyasal liderler) öznedir. Bu modelde dünya kapalı, durağan bir düzen, verili, tamamlanmış bir gerçeklik olarak sunulur. Diyalog değil, tek yanlı bir dayatma söz konusudur. Bu, ezilenleri kaderciliğe iten, özgürlükten korkmalarına yol açan ve bu yüzden de üzerlerindeki tahakkümü pekiştiren bir modeldir.

Freire buna karşı, ezilenlere dayatılmayan, onlarla diyalog içinde oluşturulan bir pedagoji (=siyaset), "problem tanımlayıcı eğitim" dediği bir model önerir. Ona göre kendini ne kadar devrimci sanırsa sansın, ezilenlere "nesne" muamelesi yapmayı sürdürerek otoriter ilişkileri yeniden üreten hiçbir pratik özgürleştirici olamaz. Özgürleşme, ezilenlere armağan edilecek bir şey değildir; onların özgürleşme mücadelesine özne olarak katılımlarının ürünüdür. Freire'in önerdiği model, insanların dünyayla ilişkilerindeki problemleri tanımlamalarını, dünyayı insanın kendini yaratma görevinde kullandığı bir malzeme olarak görmelerini sağlar. İnsanları "olma" sürecindeki, bitmemiş, yetkinleşmemiş ve dolayısıyla da yaratıcı varlıklar olarak görür. Bu yüzden de eğitimin içeriği ezilenlerle diyalog kurularak, onların "konusal evren"i dikkate alınarak belirlenmelidir. Diyaloğun ön şartı ise insanlara inanmaktır, sevmeyi becerebilmektir.

"Freire'in yazdıkları ve yaptıkları Türkiye'de alıştığımız, alıştırıldığımız yol gösterici düşünce ve uygulamaların tam zıddı. Özgürlük bir şeyler yapılarak varılacak bir yer değil, yapıların özünde olan bir şey. Bu kitabın benimki kadar başkalarının da dünya görüşünü temelden etkileyeceğini düşünüyorum."

-Gündüz Vassaf- Cumhuriyet Kitap

(Tanıtım Bülteninden)

Ezilenlerin Pedagojisi Alıntıları - Sözleri

  • "Mücadele, insanların, başkalarınca mahvedilmiş olduklarını görmeleriyle başlar."
  • Gerçek bir söz söylemek, dünyayı dönüştürmektir
  • Hümanizmden dem vururken insanı hor görmek, bir yalandır.
  • Bilinç ile dünya birlikte dururlar. Dünya doğası gereğince bilince dışsaldır ve aynı zamanda doğası gereğince ona görecelidir.
  • Mücadelenin başlangıç aşamasında ezilenler hemen hemen her zaman özgürleşmeye çabalamak yerine, kendileri de ezenler veya "alt-ezenler" haline gelme eğilimindedirler.
  • "Demokrasiyi yüceltirken halkı susturmak yüzsüzlüktür; hümanizmden dem vururken insanı hor görmek, bir yalandır."
  • Demokrasiyi yüceltirken halkı susturmak yüzsüzlüktür; hümanizmden dem vururken insanı hor görmek, bir yalandır.
  • "Her gün dünyaya açık ol, düşünmeye hazır ol; söylenileni sadece söylendiği için kabul etmeye hazır olma, okuduğunu yeniden okumaya eğilimli ol. Her gün sorgula, sor ve kuşku duy. Sanırım en gerekli olanı kuşku duymaktır."
  • Özgürlük fethedilir, armağan olarak alınamaz.
  • Özgürlük fethedilir, armağan olarak alınamaz.
  • Ezilenlerin özgürleşmesi insanların özgürleşmesidir, şeylerin özgürleşmesi değildir.
  • Ötekileri hep cahil olarak damgalıyorsam ve kendi cehaletimi hiç fark etmiyorsam nasıl diyalog kurabilirim?
  • Ötekileri hep cahil olarak damgalıyorsam ve kendi cehaletimi hiç fark etmiyorsam nasıl diyalog kurabilirim?
  • "Diyelim ki, yeryüzündeki bütün insanlar ölmüş olsun fakat yeryüzü, ağaçlar, kuşlar, hayvanlar, nehirler, denizler, yıldızlar...kalsın. Bunlarla bir dünya olmaz mıydı?" "Yoo hayır" diye heyecanla cevapladı köylü: 'Bu bir dünyadır' diyecek hiç kimse olmazdı ki"
  • Hayatı beslemek yerine hayatı öldürürler, hayat arayışı yerine hayattan kaçarlar; tamamıyla ezenlerin özellikleridir bunlar.

Ezilenlerin Pedagojisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bankacı Eğitimden Problem Tanımlayıcı Eğitime: Fakültenin birinci sınıfında ilk önerilen kitaplardan biriydi kitap/ezilenlerin-pedagojisi--251766 . Müzeden fuara, tiyatrodan resim- sanat galerisine koştuğumdan okumaya pek zaman ayıramamıştım. Ama o zamanki düşüncelerimle şu anki düşüncelerim çok farklı. Bu yüzden iyi ki o zaman değil de; şu anda çevremi daha iyi anlamaya ve görmeye çalışırken okumuşum diyorum. Gerçekten de kitapların zamanı var. :) Özgürlüğe, pedagojiye adanmış bir yaşamdır Paulo Freire'nin yaşamı. Tam ismiyle Paulo Reglus Neves Freire, Brezilya doğumludur. 20. yüzyıl yeni/ilerici eğitim anlayışının öncülerindendir. Freire babasından "zeki ve çevresinde sevilen biri" olarak bahsederken; annesini "dindar ama iyiliği isteyen dindar ve sabırlı biri" olarak anlatır. Buna bakıldığında Freire'nin düşünce yapısını etkileyen ilk ve önemli etkeninin aile yapısı olduğu görülebilmektedir. Freire'nin düşünce yapısı ve görüşleri; doğup büyüdüğü bölge, ailesinin ve eşinin fikirleri, sürgün yıllarıyla sürekli gelişmiş ve ilerlemiştir. Freire, ezenlerin karşısında, ezilenlerin ve yoksulların yanında olmayı ilke olarak benimsemiş özgürleşme/özgürleştirme mücadelecisidir, devrimcidir. kitap/ezilenlerin-pedagojisi--251766 , baskıcı, geleneksel eğitim anlayışını "bankacı eğitim modeli" şeklinde yorumlayarak; özgür, çağdaş, ilerici eğitim anlayışını benimseyen "problem tanımlayıcı eğitim modeli" şeklinde yeniden yaratmıştır. Geleneksel, yani bankacı eğitim modelinde insan; insanileşemez, özgürleşemez, özgürleştiremez. Fakat çağdaş, yani problem tanımlayıcı eğitim modelinde insan, bireydir. Birey olabildiği ölçüde de toplumcu, sosyaldir. Birey, özgürdür, düşünür, tartışır, yorumlar, üretir, araştırır. Gelenekselci eğitimde öğretmen anlatır, öğrenci dinler; öğretmen konuşur, öğrenci susar. (Bankacı Eğitim Modeli) Çağdaş eğitimde, bilgi akışı gelenekselci eğitimin aksine çift yönlüdür. Öğretmen ve öğrenci birlikte öğrenir ve öğretir. (Problem Tanımlayıcı Eğitim Modeli) Freire, kitabın birinci bölümüne eğitimin asıl amacı olan "insanlaşmak"la başlar. İnsanlaşma, insanın ve insanlığın en temel sorunudur. Fakat asla göz ardı edilecek, arka plana atılacak bir konu olamaz. İnsanlaşma, ezenlerin iktidarlığı sırasında gerçekleşemez. Ezen-ezilen konumları olduğu müddetçe; adaletsizlik, sömürü, baskı, şiddet olur. Tüm bu sorunlar insandışılaşmaktır, yani ezilenlerin özgürlük, adalet, eşitlik, özlemiyle kazanılır. Özgürleşme tek yönlü gerçekleşecek bir oldu değildir elbette. Bunun için sadece ezilenler değil, ezenler de özgürleşmelidir. Bu özgürleşme sadece somut olarak değil, soyut da olmalıdır. Düşüncede, zihniyette özgürleşmektir. Mevcut iktidarlarını kullanarak sömüren, ezen, şiddet gösterenler özgürleşmeden insan da gerçek anlamda özgürleşemez. Freire, bir köylü ile söyleşi yaparken köylü şunları söyler: "Köylü, bağımsız olduğunu anladığı zaman, bağımlılığını aşma cesaretini kazanmaya başlar. O zamana kadar patronuna hak verir ve 'Benim elimden ne gelir? Ben sadece bir köyüyüm' der." Ezilen, kaderci tutum takınan, çaresizliğini elinin üstünde tuttuğu müddetçe ezilen olmaya mahkumdur. Buradaki kadercilik, "uysallık kisvesi" altındaki bir üründür aslında. Yani kadercilik, halkın ve ezilenin asli niteliği olduğunu düşünülemez. Kitabın ikinci bölümünde ezen-ezilen ilişkisi öğretmen (özne) - öğrenci (nesne) ile anlatılır. Bu ilişkide öğretmen anlatıcı, öğrenci ise sabırla dinleyendir. Dolayısıyla bu süreçte eğitim monotonlaşır, cansızlaşır, taşlaşır; anlatma - açıklamadan uzaklaşır. Öğretmen ezber, teorik bilgilerle öğrenciyi (nesneyi) "doldurur", yani belirli kap şeklini verir. Öğrenci (nesne/kap) ise ne kadar dolarsa, doldurulursa o ölçüde "iyi" olur. Öğretmenin ise doldurması da aynı oranda arttıkça "iyi" niteliği de artar! Sonuç: Bankacı Eğitim Modeli. • Eğitimin İsmi: Tasarruf Yatırımı • Öğrenci: Yatırım nesnesi • Öğretmen: Yatırımcı Halbuki gerçek, asıl, beklenilen ve istenilen eğitim; insanların yaratıcı güçlerini geliştiren, sorgulayan, merak ettirendir. Bankacı eğitim modelinde insan seyircidir, yeniden yaratıcı değil. Bankacı eğitim modelinde dikkatimi en çok çeken kısım şudur: "Öğrencilerin dinlemesine dayalı ders saatleri, okuma ödevleri, 'bilgi' değerlendirme yöntemleri, öğretmen ile ders arasındaki mesafe, sınıf geçme kıstası: Bu konfeksiyon yaklaşımdaki her şey, düşünmeyi engellemeye yarar." Bu alıntı en çok düşündüğüm kısımlardan biri oldu. Fizik, Tarih, Kimya, Coğrafya, Matematik gibi derslerin teorik/pratik olarak birbirinden çok farklı olduğunun bilincindeyizdir hepimiz. Fakat dersleri anlatma, öğretme, bilgileri ölçme değerlendirme, ders süreleri olarak tüm dersler birbirinin aynısıymış gibi uygulanmaktadır. Bir Fizik ile Tarih dersi; anlatımı, ders süresi, ölçme-değerlendirmesi bakımından aynı olabilir mi, bir tutulabilir mi?! Kitabın üçüncü bölümünde eğitimin, insanlaşmanın olmazsa olmazı "diyalog" üzerine durulur. Diyalog analiz edilir. Diyaloğun asıl amacı dünyayı adlandırmaktadır. Diyalog için şöyle bir ayrım mutlaka anlaşılmalıdır. Diyalog, kendi insanın kendi doğrularını diğer insanlara dayatması, bu insanlar arasındaki düşmanca polemik oluşturmak veya tartışmak olamaz. Diyalog, derin bir dünya ve insan sevgisi varsa var olur. "Eğer ben dünyayı sevmezsem -hayatı sevmezsem, insanları sevmezsem- diyaloğa giremem." (sayfa 109) Diyalog alçakgönüllülükle var olur. "Ötekileri hep cahil olarak damgalıyorsam ve kendi cehaletimi hiç fark etmiyorsam nasıl diyalog kurabilirim?" (sayfa 109) Diyalogcu insan, eleştireldir. Olumlu/olumsuz olarak tarafsızca görüş bildirebilendir. Diyalog güven varsa var olur. Sevginin, alçakgönüllüğün olmaması güvensizliği oluşturur. Diyalog umut varsa var olur. Umut, kollarını kavuşturup beklemek değildir. "Mücadele ettiğim sürece, umut beni hareketlendirir ve umutla dolu mücadele ettiğim yerde de bekleyebilir." (sayfa 111) Bankacı eğitim, diyalog karşıtıdır, iletişimsizdir. (Mevduat yatırma) Bunların aksine problem tanımlayıcı eğitim, araştırır, araştırmasını disiplinler arası bir ekip çalışmasıyla inceler. (Yeniden sunmak) Dördüncü bölümde, diyalog karşıtı ve diyalog kuramlarından bahseder Freire. • Diyalog karşıtı: Boyun eğdirme(fetih), Böl ve yönet, Manipülasyon, Kültürel istila. • Diyalog kuramları: İşbirliği, Özgürleşme için birlik, Örgütlenme, Kültürel sentez. Kitabın son kısımlarında ise, İspanya ve ABD gibi ülkelerdeki öğretim üyeleri, pedagoglarla söyleşiler mevcut. Freire'nin kitapta bahsettiği on kitabı da paylaşmak istiyorum. Birkaçını daha önce görmüştüm, okumayı çok istiyordum. Sanırım bu kitap sayesinde daha fazla ertelemeyeceğim onları. kitap/leninin-dusuncesi--162904 kitap/sevginin-ve-siddetin-kaynagi--12755 kitap/yeryuzunun-lanetlileri--27865 kitap/somurgecinin-portresi-somurgelestirilenin-portresi--294613 kitap/demokratik-devrimde-sosyal-demokrasinin-iki-taktigi--9382 kitap/1844-el-yazmalari--3250 kitap/somutun-diyalektigi--57514 kitap/insan-bilimleri-ve-felsefe--88720 kitap/ahlakli-insan-ahlaksiz-toplum--227326 kitap/bolivya-gunlugu--169041 "Güçsüzle güçlü arasındaki çelişkiye kayıtsız kalmak tarafsızlık değil, güçlünün yanında olmaktır." Ezilenlerin ve özgürlüğün pedagogu, yetişkin eğitimcisi, kültür işçisi yazar/Paulo-Freire bugün tam 100 yaşında! :) Verimli okumalar. (duygu)

"Devrimci önder"in formasyon eğitimi: Okuması sabır ve adanmışlık istiyor. İnsanların methettiğine bakmayın öyle sular seller gibi akıp giden bir kitap değil. Hayli kompleks cümleler ve teknik bir dil kullanıyor. Yarısını bile anladığımı söylemem. 1970 civarında yazılmış. Yani kapitalizm/emperyalizm ile sosyalizm/komünizm ekseninden bir soğuk savaş mücadelesi yürüyor. Bu ortam içinde devrimcilik, vicdan sahibi olmanın sesi. İşçi ve köylünün isyanı ile yönetimi ele geçirmesi arzulanıyor. Peki bu arzunun yerine gelmesi nasıl sağlanabilir? Bu çoğu okuma yazma bile bilmeyen kitle nasıl ayağa kaldırılır da kendi kaderlerini kendi ellerine alabilirler? Devrime önderlik etmek isteyenler nasıl davranmalıdır? Ezilen halk ile nasıl bütünleşip onların devrim sürecinde karar almadan düşünmeye, eyleme geçmeye kadar her sürece dahil olması nasıl sağlanır? Bunun gibi sorulara cevaplar oluşturmaya çalışıyor yazar. Günümüz eğitim literatüründe veya özel okul pazarlama terminolojilerinde yapılandırmacı eğitim/ yaparak yaşayarak öğrenme/ öğrenci merkezli eğitim gibi isimlerle anılan bir yaklaşım var. Eski ezberci yaklaşıma tepki olarak doğmuş gibi. Eskiden durum şu: Öğrenciler boş bir levha; öğretmen bunlara yazı yazıyor veya öğrenciler boş bir kova ve öğretmen bunların içini dolduruyor. Öğrenciye düşen öğretmenin mutlak bilgisini hatmedip daha sonra istendiğinde bu bilgiyi geri çağırabilmek veya önüne konan bir problem üzerinde bu bilgiyi uygulayıp problemin yanıtını verebilmek. İşte bu yaklaşım artık yerini öğrencide bir merak uyandırma, öğrencinin kendi keşfetmesine rehberlik etmek veya öğrencilerin yapa yapa deneye yanıla bilgiye ulaşmasına [kendi bilgisini inşa etmesine yani yapılandırmasına] izin vermeye evrildi. Artık öğretmenin rolü bilgisini aktarmak değil, öğrencilerin bilgiye ulaşma serüveninde onların yoldaşı olmak. (Bu öğrenci merkezli model kulağa çok güzel geliyor ama belirli alanlar için uygulanabilir olsa da merkezden yapılmış bir öğretim programının, belirli saatler içinde, kalabalık sınıflar içinde işlenmesi gereken konuları bitirmekle yükümlü öğretmenler, haklı olarak, akademinin anlattığı bu hikayeye acı acı gülümseyip peri masalı muamelesi yapıyorlar. Hem layığıyla uygulanması için ne zaman, ne mekan ve de personel sayısı yeterli hem de belli alanlarda uygulanması bilginin doğasına aykırı. Yani “bilgi mutlak değildir, kişiye göre değişir, herkesin kendi fikrine inanması ne güzeldir” falan kafası [post-pozitivizm etkileri] matematik gibi bir alan için zerre kadar uygulanabilir değildir. Bakın bir Avustralyalı matematik öğretmeni var harika anlatıyor. Ama yine geleneksel işte anlatıyor, öğrenciler dinliyor. Katılımları sorularına yanıt vermekten ibaret. Öyle, öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrendiği falan yok. Veya benim matematik eğitimi için örnek model teşkil edebileceğine inandığım kadar iyi bulduğum bir youtube kanalı var. Orada da çok çok iyi görsel animasyonlarla çok kompleks matematik konuları açıklanıyor ve insan “artık bu konu böyle anlatılabiliyorken sınıfta ders işlememiz tamamen gereksiz” diye düşünüyor. Bu bahsettiklerimin linklerini aşağıya ekleyeceğim. Bir başka konu da bu türden matematik mühendislik eğitimlerinde gayetle geleneksel eğitimle işleyen Çin gibi Hindistan gibi ülkelerin Amerika gibi ülkelerden bu alanlarda çok daha başarılı insanlar çıkarıyor olması. ABD iş dünyası ve akademi tabii ki bu yetenekli insanları transfer ediyor ama bu gençler sınıfta haydi beraber keşfediyoruz havasıyla yetişmemiş kimseler. Neyse parantezi kapatayım.) Yazar, bu yapılandırmacı eğitim düşüncesi ile halk kitlelerinin devrime yönetilmesinde nasıl kullanılacağını kavramsal olarak formülize ediyor ve devrimci önderin halkla iletişim el kitabı minvalinde ortaya seriyor. Yazarı büyük kılan mesele şu ki bu kitap yazıldığı dönemlerde özel okullar öğrenci merkezli eğitim falan fişman lafı etmiyordu zira genel eğitim literatüründe bu işler daha yoktu. Tıpkı Dostoyevski’nin ortada psikoloji diye bir disiplin yokken insan psikolojisinin derinliklerinde geziniyor olması gibi. Eğitimin siyasi bir mesele olduğunu, iktidarın en önemli propaganda araçlarından biri olduğunu henüz fark etmemiş kimseler için kitapta bazı cümleler ufuk açıcı olabilir. Devrimin veya sosyalizmin hala bir seçenek olarak ortada varlığını koruduğuna inanmak isteyen romantik solcular için güzel bir okuma olabilir. Ancak ben açıkçası günümüzde bu kadar zor okunan bir metne okur arkadaşlarımı veya genç dostlarımı yönlendirmek istemem. Aynı veya benzer içeriği daha duru, daha somut anlatan eserler -ben bilmiyorum ama- vardır diye tahmin ediyorum. Öneren ve kitabı hediye eden arkadaşıma çok teşekkür ederim. Bahsettiğim yapılandırmacı olmayan matematik eğitimi linkleri: https://www.youtube.com/watch?v=X32dce7_D48 https://www.youtube.com/watch?v=WUvTyaaNkzM (Zafer)

Eleştiri Kutsaldır: 20. yüzyılın ortalarında eleştirel pedagojinin önde gelen isimlerinden Paulo Freire, eğitimi, bireyin özgürleşmesine hizmet eden bir araç olarak görür. Ancak ona göre geleneksel anlayışta eğitim, bir tahakküm aracı haline getirilmiştir. Freire, baskıcı toplum yapısına uygun düşen geleneksel eğitimi, “bankacı eğitim modeli” olarak tanımlar ve eleştirir. Freire, “bankacı eğitim modeli” yerine “problem tanımlayıcı eğitim” olarak adlandırdığı bir model önerir. Bu modelde insan kendi kişiliğinin farkına varır ve özgür eylemleriyle dünya ile ilişkilerindeki problemleri tanımlama fırsatı bulur. Ezberci bir eğitimden ziyade daha geniş anlamda bilgiyi bir yatırım aracı olarak sayan, bilgiyi yalnızca ona sahip olanların verebileceği bir şey olarak gören “Bankacı Eğitim Modeline” karşın Dünya’yı öğrenilebilecek bilgiler olarak değil, incelenip yorumlanması gereken bir sorunsal olarak bakan “Problem Tanımlayıcı Eğitim Sistemini” önerir. Geniş anlamda Efendi-köle diyalektiğine, ezen-ezilen olarak bakan yazar, ezilenlerin özgürlüklerini kazanmalarını eğitim ve dar anlamda diyaloğa bağlamıştır. Duygusal bir bakış açısına sahip olsaydım bu fenomeni “Köy Enstitülerine” benzetirdim. En başta ezilenler gerçek ile eleştirel düzeyde yüzleştirilmeli ve bu gerçeği nesnelleştirmelilerdir. Çünkü objektik bir bakış olamayacağı için “köleler” de intikam güdüsüyle “efendi” olma niyetindelerdir. Eğitim daha iyi itaat eden insanlar yaratmak amacıyla tasarlandığı için ezilenlerin, kendi düşüncelerine hakim olabilmeleri ve eyleme geçmeleri gerekmektedir. Bu dinamiği yazar ayrıntılı şekilde eğitim bölümünde anlatmaktadır. Diyalog kurabilme ve diyalog karşıtı iletişim yöntemleri tartışmaları eğitimin bir alt konusu olarak tahlil edilmektedir. Yazarın temel ideolojisinin eğitime dayandığı ve bunu kendine göre yeterince sistematikleştirdiğini görmekteyiz. Oldukça faydalı bir kitap, eleştirel olarak analiz edilmeli üzerine düşünülmelidir. (Furkan)

Ezilenlerin Pedagojisi PDF indirme linki var mı?

Paulo Freire - Ezilenlerin Pedagojisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ezilenlerin Pedagojisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Paulo Freire Kimdir?

Orta halli bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nı yoksulluk ve açlıkla geçirmiş olması onu yoksullara olan ilgisini ve tedirginliğini şekillendirmiş ve kendine ait dünya görüşünü yaratmasına yardımcı olmuştur.

1986'da karısı Elza öldü ve Freire, radikal eğitim çalışmalarını sürdüren Maria Araújo Freire ile evlendi.

1991'de Paulo Freire Enstitüsü São Paulo'da popüler eğitim kuramlarını geliştirmek ve ayrıntılı bir şekilde ele almak için kurulmuştur. Enstitü, Freire arşivlerini elinde bulundurmaktadır.

2 Mayıs 1997'de kalbine yenik düşerek hayatını kaybetmiştir.

Paulo Freire Kitapları - Eserleri

  • Ezilenlerin Pedagojisi
  • Kültür İşçileri Olarak Öğretmenler
  • Yüreğin Pedagojisi
  • Özgürlüğün Pedagojisi
  • Okuryazarlık
  • Eleştirel Bilinç İçin Eğitim

Paulo Freire Alıntıları - Sözleri

  • "siyahlar entelektüel bakımdan beyazlara göre daha aşağıda olmaya genetik olarak kodlanmıştır" (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Onlarca kitap okumuş olmakla övünmenin ne manası var? Gerçek okuma, kendini bana açan ve benim de kendimi verdiğim metinle kurulan bir tür ilişkidir ve metnin özünü kavramadan özne olma sürecini yaşayamam. Okuduğum metin sadece yazarının bir ürünüymüş gibi, metnin aklının esiri olmamalıyım. Bu türden bir okuma, gerçek okumanın çarpıtılmış halidir ve düşünmekle veya doğru eğitimle de ilgisi yoktur. (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Bilinç ile dünya birlikte dururlar. Dünya doğası gereğince bilince dışsaldır ve aynı zamanda doğası gereğince ona görecelidir. (Ezilenlerin Pedagojisi)
  • Demokrasiyi yüceltirken halkı susturmak yüzsüzlüktür; hümanizmden dem vururken insanı hor görmek, bir yalandır. (Ezilenlerin Pedagojisi)
  • Gerçeklik, sadece mavi ya da yeşil değildir ;bir gökkuşağı gibi çok renklidir. (Yüreğin Pedagojisi)
  • Bir gün, üniversiteye yeni başlayan genç bir adam bana şöyle dedi: "Anlamıyorum, baş belasından başka bir şey olmayan topraksız köylülerin haklarını nasıl savunabiliyorsunuz?" Ona, "Topraksız köylüler arasında sorun çıkaranlar var, ama baskıya karşı mücadeleleri hem meşru hem de etik," diye cevap verdim. "Aslında bu sözde baş belaları, tarım reformunun ateşli muhaliflerine karşı bir tür direniş geliştiriyor. Bana göre asıl ahlak ve etik yoksunu olanlar, adaletsiz bir düzeni sürdürmek isteyenler" (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Eğitimin toplumsal dönüşümün nihai kaldıracı olmadığı doğrudur, ama eğitim olmadan dönüşüm gerçekleşemez. (Kültür İşçileri Olarak Öğretmenler)
  • "Demokrasi, halkın sadece rızasıyla değil fakat elleriyle gerçekleştirilmeli." (Eleştirel Bilinç İçin Eğitim)
  • Demokrasi siyasi bir biçimden önce, bir hayat tarzıdır, her şeyden önce güçlü bir geçişli bilinç bileşeniyle karakterize edilir. (Eleştirel Bilinç İçin Eğitim)
  • Her şeyi ezberleyen, dur durak bilmeden okuyan, metnin kölesi olan, risk almaktan korkan, ezberlediklerini tekrar eder gibi konuşan entelektüeller, okudukları şeyler ile dünyada, ülkelerinde veya yaşadıkları bölgelerde yaşananlar arasında somut bağlar kuramaz. Okuduklarını kelimesi kelimesine tekrar ederler fakat nadiren kıymetli bir şeyler öğretebilirler. Diyalektik düşünceyi en doğru şekilde anlatırlar ama kendi düşünüşleri mekaniktir. Bu tür eğitimciler, gerçek dünyayla bağı kopmuş, idealize edilmiş, verilerden ibaret bir dünyada yaşar. (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Kıtlık olmadığı halde insanlığın büyük bölümünü açlık ve ölüme mahkum eden bir sistemi kesince eleştirmek yerine sorunun kader veya talihte yatağına ikna etmeye meyleder. (Yüreğin Pedagojisi)
  • Okuryazar olmak özgür olmak değildir; insanın sesi, tarihi ve geleceği ile ilgili hakkını geri kazanma savaşında var olmak ve etkin olmaktır. (Okuryazarlık)
  • Zaman zaman, neoliberal pragmatizmden biraz zehirlenmiş olmakla birlikte henüz kendini tümüyle bu pragmatizme kaptırmayan okurlar, aramızda hayalcilere ve ütopyacilara yer olmadığını düşünecek diye korkuyorum. (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Gerçekte eğitimin teknik bilimsel ve profesyonel gelişmeye ihtiyacı olduğu kadar düşlere ve ütopyalara da ihtiyacı vardır (Yüreğin Pedagojisi)
  • Gerçek bir söz söylemek, dünyayı dönüştürmektir (Ezilenlerin Pedagojisi)
  • Öğrenci ve velilerin tekno-bilimsel eğitim dayatmasına yaygın olarak boyun eğmesi, küresel kapitalist sistem içindeki yeni kıtlık rejiminin yapay dayatmasıyla açıklanabilir. İyi meslekler yavaş yavaş yok olur ve yerlerini geçici ve yarı zamanlı işlere bırakırken, geleceğin çalışanları arasındaki rekabet kızışıyor. Okullar, bu duruma, sınavları eğitim sisteminin tek amacı haline getirerek cevap veriyor, bu arada da öğretmenlerin hem entelektüel özerkliklerini hem de entelektuel işlevlerini ellerinden alıyor. Eğitim yok edildiği ve yerine de mesleğe yönelik bilgiler [training] koyulduğu için, öğrenciler eleştirel bilincin, tekno-bilimsel formasyon amacina zarar verdiğini, kariyer sahibi olmak şöyle dursun bir iş sahibi olmalarını bile engelleyebileceğini keşfediyor. Eleştirel eğitimciler belki takdir görüyor ama yine de propaganda gerekçesiyle işlerinden ediliyor. Marjinalleşmekten korkan bazı oğretmenler de kendi görüşlerini neoliberalizmin görüşleriyle uyumlu hale getirmeye çalışıyor ve Freire'nin "yöntem'inin girişimci şirketler için daha yaratıcı çalışanlar yaratabileceğini veya yoksul, işçi sınıfından öğrencileri acımasız ikincil konumlarından kurtarıp bu öğrencilere toplumsal hareketlilik imkâni verebileceğini öne sürüyor. (Özgürlüğün Pedagojisi)
  • Kentleşme süreci yoğunlaşırken, insanlar daha karmaşık bir hayat biçimlerine sokuldular. (Eleştirel Bilinç İçin Eğitim)
  • Eğitmek için değil cezalandırmak için değerlendirirz. (Kültür İşçileri Olarak Öğretmenler)
  • Hayvanlar evcilleştirilir; bitkiler yetiştirilir; kadınlar ve erkekler kendilerini eğitirler. (Yüreğin Pedagojisi)
  • bana göre sınırsız özgürlük de boğulmuş veya bastırılmış özgürlük kadar imkansızdır. Eğer özgürlüğün hiç bir sınırı olmasaydı, insani eylem, müdahale veya mücadele alanının dışına itilmiş olurduk çünkü sınırsız özgürlük, insani tamamlanmamışlık halinin inkârı anlamına gelir. (Özgürlüğün Pedagojisi)

Yorum Yaz