tatlidede

Gazeteci ve Çağdaş Sansür

Basının üzerinden sansürün kaldırılışının üzerinden 109 yıl geçti. Yani 24 Temmuz 1908’de bu coğrafyada basın ve basın çalışanları bir anlamda “göreli” bir özgür çalışma ortamı bulmuş oldular.
Gazeteci ve Çağdaş Sansür

Bu nedenle 24 Temmuz Gününü basın çalışanları bir bayram olarak kutlamaya başladı. Bu bayram vesilesiyle biz de başta Mardin Basınında çalışan arkadaşlarımız olmak üzere Türkiye’de ve dünyada hala eleştirel duruş sergileyebilen bütün basın çalışanlarının bayramını kutluyoruz.

Sansür kaldırıldı kaldırılmasına ama basın üzerine tehdit ve “çağdaş sansür” diye kavramlaştırabileceğimiz iki olgu basının özgürlüğünü kısıtlamaya devam ediyor. Gerek dünyada ve gerekse ülkemizde basın çalışanlarının çalışabilme koşulları oldukça zordur. Basın çalışanları olarak bu bilinçteyiz ve bu yükle toplumun sorunlarını dile getirebilme, halkın sesi ve vicdanı olma işlevlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Bir parantez açmak gerekirse, basın özgürlüğü adı altında işlevi vatana ihanete kadar götürebilme densizliği dünyanın hiçbir ülkesinde kabul edilemez. Ne yazık ki çıkar odakları gazetecileri bu anlamda Türkiye’de de kullandılar veya bazı gazeteciler çıkar odaklarının bir parçası oldular. 

Gazeteciler çalışırken uğradığı güçlüklerin başında tehdit gelmektedir. Tehdit olgusu süreç içerisinde biçim değiştirerek gelinen noktada varlığını sürdürmektedir. Günümüzde tehdit edenler veya ağır hakaretlerde bulunanlar, gazetecilerin maillerine veya telefon numaralarına mesaj çekerek basın mensuplarının çalışma koşullarını zorlaştırmaya devam etmektedir. Kimi gazeteciler bu tehditlere karşı belki de sinerek zamanla haberin alanından çekilmişlerdir. Bu durum tabi ki, ülkede demokrasinin serpilip gelişmesi adına büyük bir kayıptır. Bana göre gazeteciler, eğer toplumun haricinde hiçbir noktaya taraf olmamışsa onu rahat bırakmak gerekir; zira kaleminden ve fikrinden başka hiçbir sermayesi yoktur. Ancak taraf olan gazeteciyi, başka bir taraf gelir, onu alaşağı eder, gazetecinin de bunu bilmesi gerekmektedir.

Çağdaş Sansür

Bu kavramla şunu ifade etmek istiyoruz: Son yıllarda kurumların bizzat kendi görevlendirdikleri personeli üzerinde hazırladıkları haber metninin basın-yayın organlarına vererek yayınlatmasıdır. Bu noktada mesleği gazeteci olan kişinin habere hiçbir müdahalesi söz konusu olamamaktadır. Aslında bana göre, basın özgürlüğü demek bir anlamda haberin tamamen gazetecinin yönetiminde ve tasarrufunda olmasıdır.

Eskiden gazeteci haberin kaynağına bizzat gider, not tutar ve en önemlisi haberin kurgusunu kafasında oluşturarak haberini yayına hazır hale getirirdi. Günümüzde gazetecinin bu imkanı elinden alınmış durumda. Haberin kurgusunu kendileri hazırlayan resmi ve özel kurumlar teknoloji vasıtasıyla “pişirdikleri” metni gazetecinin mailine atar. Gazeteci de habere emek vermeden kopyala-kes-yapıştır üçlemesiyle haberi yayına hazırlar durumdadır.  Dolayısıyla burada haber üzerinde gizli bir sansür söz konusudur. Bu durum aslında haberin ilginçliğini ortadan kaldırır. Basında şöyle bir örnek vardı:

“Köpek insanı ısırırsa haber değil, insan köpeği ısırırsa haber olur”. Burada vurgulanmak istenen haberin ilginçliğidir ve haberi okura okutan da bu özelliktir. Ne yazık ki, günümüzde ilginç haberler görülmemektedir.

Yukarıda da belirttiğim gibi, haberin üzerinde gizli olarak yer alan bu durumu “çağdaş sansür” diye niteledik.

Basın Kurumsal Olarak Güçlü Olmalı

Bir ülkenin basını güçlü olursa, ayakları üzerinde durabiliyorsa özgür yayın yapabilir diye bir görüş vardır. Burada vurgulanmak istenen basının bağımsız düşünebilme ve bu anlamda yayın yapabilme yeteneğidir. Böylesi bir duruşla basın çok fikirlilik özelliğiyle ülkenin demokratikleşmesine katkı yapabilir. Zayıf basın bu anlamda katkı yapamaz ve güdümlemeye  açık bir alan haline gelir.

Lokal veya bölgesel olarak düşünüldüğü zaman da benzer bir tablo ortaya çıkar. Söz gelimi Mardin Basını kurumsal olarak güçlü olursa Mardin’e veya ülkeye bir faydası olabilir. Mardin Life, Mardin Arena, Mardin Söz,  Mardin İletişim, Kıratım vs gazeteler ne kadar güçlü olursa Mardin halkı yararına etkili olabilir ancak. Bu nedenle adı geçen ve de saymakta unuttuğumuz diğer gazeteler hatta ilçelerde yayın yapan gazeteler mutlak surette güçlendirilmelidir. İlimiz olan Mardin’in demokratik karakterinin bir göstergesidir bu gazeteler. Güçlü gazetelerden güçlü gazeteci çıkar anlayışından hareketle Kadir Üründü’ye, Nezir Güneş’e, Mustafa Erkar’a, Rıdvan Fidan’a, Adnan Avuka’ya, Mehmet Çelik’e ve bu insanların ortaya koydukları emeğe saygı duymak, onları sahiplenmek Mardinlilerin görevidir. Etkili ve güçlü gazeteciler, sansüre ve  tehdide boyun eğmez; ancak güçsüz kaldıkça manipülasyona ve güdümlemeye açık hale gelme riski vardır her zaman.

Toplumdan da bir beklenti vardır gazeteciye. Son olarak buna da biraz değindikten sonra konuyu kapatacağım. Şöyle ki “Kardeşim sen gazetecisin ama gerçekleri yazman lazım.” Gerçekten öyle, bu yaklaşım esasen gazeteciliğin felsefesini oluşturmaktadır. Diğer bir nokta ise toplum hala gazeteciye bir değer vermektedir. Bu bilinçle basın alanında çalışan insanlar sorumluluklarını bilerek hareket etmeleri gerekiyor. Bazen gazetecinin bir davranışı bütün çalışanlara mal edilebiliyor, bu riski unutmamak gerekir, diye düşünüyoruz. Kimi zaman bu meslekle uğraşan bazı kişiler medya üzerinden veya Whatsapp gruplarında arkadaşlarını küçük düşürücü paylaşımlarda bulunuyorlar. Unutulmamalıdır ki, böylesi paylaşımlar her şeyden ve herkesten önce paylaşım yapanın zararına olmaktadır.

Sansürün kaldırılışının 109. Yıldönümü nedeniyle biraz da kendimize çuvaldızı batırarak duygu ve düşüncelerimizi ortaya koyduk. Bunu, arkadaşlarımızın hoşgörülerini dikkate alarak yaptığımızı belirtelim. Bu duygu ve düşüncelerle bayram olarak kabul ettiğiniz 24 Temmuz sizlere kutlu olsun. Unutulmamalıdır ki, kendin emek vererek yaptığın haber sadece sansürden uzaktır...

Saygıyla…  

Yorum Yaz