tatlidede

Gece Kitabı - Tuncer Erdem Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gece Kitabı kimin eseri? Gece Kitabı kitabının yazarı kimdir? Gece Kitabı konusu ve anafikri nedir? Gece Kitabı kitabı ne anlatıyor? Gece Kitabı PDF indirme linki var mı? Gece Kitabı kitabının yazarı Tuncer Erdem kimdir? İşte Gece Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 27.01.2023 09:00
Gece Kitabı - Tuncer Erdem Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Tuncer Erdem

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753428897

Sayfa Sayısı: 136

Gece Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çizer Tuncer Erdem, Bilge Karasu'nun Türkçe edebiyatın en önemli metinlerinden biri olan Gece'sinin başlangıç bölümlerini resimledi. Kitap bir yandan Erdem'in Gece metniyle kurduğu özel ilişkiyi gösterirken, bir yandan da hepimizin okurken nasıl resimleyerek, görselleştirerek düşündüğümüzü hatırlatan deneysel bir çalışma.

(Tanıtım Bülteninden)

Gece Kitabı Alıntıları - Sözleri

  • Ama arada bir,inanılmaz şeyler de oluyor;olmasa umut diye bir şey kalırmıydı zaten?
  • Duruma bakıp kendilerini daha az ürküten ne varsa, ona inanmak istiyor insanlar.
  • Bizi ürkütmesi gereken ne varsa ,iyi bir şeyin belirtisiymiş gibi davranıyoruz;sevinmeğe bakıyoruz böyle bir iyilik karşısında.
  • Dil bu karanlığın içinde yaşayabilirmiş gibi görünen tek şey olacak.Hiçbir ağırlığın,hiçbir gerçekliğin kalmadığı bu yerde.
  • İnsanlar, gitgide,istediklerine,dilediklerine inanmakla yetindiklerini,düşünüp tartmayı, ölçünmeyi,olanı biteni görmeğe çalışmayı yavaş yavaş bir yana ittiklerini daha fark etmiyorlardır belki de. Bunun farkına varmaya başladıklarında ise ortalık iyice kararmış olacak. sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da, ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da, gecenin karanlığı bütün bütün dağılmayacak hiç.
  • Arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten?
  • İnsanlar,gitgide,istediklerine,dilediklerine inanmakla yetindiklerini,düşünüp tartmayı,ölçünmeyi,olanı biteni görmeğe çalışmayı yavaş yavaş bir yana ittiklerini daha fark etmiyorlardır belki de.Bunun farkına varmağa başladıklarında ise ortalık iyice kararmış olacak.Sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da,ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da,gecenin karanlığı bütün bütün dağılmayacak hiç.
  • Bu"başka insan"deyimi,kaypak bir anlam taşır onlar için;özlerinden başkası da demektir,kendileriyle bir tuttukları ya da kendilerinin bir yansısı saydıklarından başkası da demektir.
  • "Gecenin işçileri, hep altta kaldığı duygusuyla bunalmış insanlardan mı derlendi? Çocukluğundaki umacılardan kurtulamayan, sevdiklerini gönüllerince saramayan, etlerini istedikleri etle birleştirmeye insanlar mıdır hep, bu işçiler?"
  • "Doğrusunu kimse bilmiyor. Ayrıca, bilinebilecek bir doğru var mı? O bile bilinmiyor."

Gece Kitabı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Merhabalar kütüphaneden alıp yurda götürmeye üşendiğim bir kitap oldu kendisini o yüzden hemen orada okuyuverdim. Bilge Karasu'nun adı arada kulağıma zikrediliyordu kısmet bugüneymiş diyemeyeceğim çünkü Gece Kitabı yazarın "Gece" kitabının bir bölümünden alınıp çizgiye dökülmüştü. O yüzden çok bir şey anlamadım biraz sıkıldım falan ama keşke önce yazarın o kitabını okuduktan sonra bunu okusaydım daha güzel olurmuş ama ona rağmen çizimler ve yazarın anlatımı kitabın üstüne çeken geceyi benim içimede damla damla damlattı zaten hava da kasvetli olduğu için ben çok etkilendim. Kitabı okusam daha çok etkilenirim. Kitaba puanım: 3,5/5⭐ (Leyla yüksel)

Gece Kitabı PDF indirme linki var mı?

Tuncer Erdem - Gece Kitabı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gece Kitabı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tuncer Erdem Kimdir?

1962'de İstanbul'da doğdu. İlk çizimleri Ses dergisinin Atmaca mizah ekinde çıktı. Çarşaf, Gırgır ve Limon dergilerinde çalıştı. Limon'da ilk önce yazısız çizgi öyküleri yayımlandı, sonra bu öykülerde kısa metinlere yer vermeye başladı. Nankör ve Deli dergilerinde de aynı üsluptaki çizgilerini sürdürdü. Yazı ve çizgileri Express, Öküz, Kitap-lık, Özgür Edebiyat, Roll, Kül Öykü, Bir+Bir, Notos, Tic, Levende Billede ve Frigidaire gibi dergilerde yer aldı. Yayımlanmış kitapları şunlar: Tuncer Erdem (çizgi albüm) (Joker, 1991), Şehrin Ilık Solukları (YKY, 1996), Hayalifener (YKY, 2003), Denizlerimizde Rüzgâr (YKY, 2007), Bozkır Kitabı (YKY, 2008), Sulardan Kırlara Kuşlar [Seyrin 80 Hali] (Kül Sanat, 2009), İstanbul: Zamanın Suya İzi (YKY, 2009) ve Kar, Kömür, Keder (YKY, 2011).

Tuncer Erdem Kitapları - Eserleri

  • Gece Kitabı
  • Bak Gene O Şey
  • Uzak Kış, Kayıp Güz
  • Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler
  • Kaz Düşü
  • Bozkır Kitabı
  • Kar, Kömür, Keder
  • Ölüm Gölgesinde Suretler
  • Şehrin Ilık Solukları
  • İstanbul Zamanın Suya İzi
  • Denizlerimizde Rüzgar
  • Güzel Eşya, Alelade Dünya
  • Gece Gelen Öyküler
  • Hayalifener

Tuncer Erdem Alıntıları - Sözleri

  • Duruma bakıp kendilerini daha az ürküten ne varsa, ona inanmak istiyor insanlar. (Gece Kitabı)
  • Ve artık kısa geziler yetmez olur... (Ölüm Gölgesinde Suretler)
  • "Doğrusunu kimse bilmiyor. Ayrıca, bilinebilecek bir doğru var mı? O bile bilinmiyor." (Gece Kitabı)
  • Uzak bir diyarda, bozkır kadar durgun, dağlar kadar suskun biri çıkarsa karşına Yeryüzünün dayanılmaz güzelliği, vadilerde kıvrılan suyun zarafeti değildir bil ki, onu savuran uzaklara. (Kar, Kömür, Keder)
  • Bazen kendini başkasının gözüyle görmek ister insan. (Güzel Eşya, Alelade Dünya)
  • Öğlen vapuruyla gelmiş ziyaretçiler, hastayı dinliyorlar, karşı adaya bakarak yüzlerinde buruk bir gülümseme, öylece oturuyorlar zamanı öldürerek termosta çay, zeytin-ekmek (İstanbul Zamanın Suya İzi)
  • Kendi varlığı da korkutabilir demek insanı; kendine yabancıysa... (Kaz Düşü)
  • Zaptedilmiş kan rengi bahçelerde hangi gün gezintiye çıkmış gül koklayan şehzade (İstanbul Zamanın Suya İzi)
  • Arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten? (Gece Kitabı)
  • Elini teninde dolaştır ey okur, hassas parmak uçlarını göz kenarlarında, alnında gezdir, diğer elinin üzerini sıvazla. En ufak pütürleri, yara izlerini, kırışıklıkları, şişmiş damarları hisseden sinir uçların bedeninde dolaştıkça zamanın sende bıraktığı izleri bulacaksın. Oturduğun koltuğun kumaşında, ceketinin dirseklerinde, evinin duvarlarında da onun bıraktığı işaretleri göreceksin. Zaman, şeyleri hırpalayıp yıpratmaya devam ederken, bedenin giysin, kullandığın eşya, oturduğun ev, yaşadığın şehir de bu amansız saldırıdan nasibini alacak. Şehrin sokaklarına çık ey okur, ama bir yerlere yetişme telaşı olmadan. Yaşadığın şehri dinle, seyret, ona temas et, onu tanımaya çalış. Arkasında ne sakladığını bilmediğin duvarlara elini sür. Kabarmış sıvaları tırnağınla kazı, altında gizli kalmış taşları ortaya çıkar. Eski zaman insanlarının yontup dizdiği bu taşlara dokun, harçlarını yokla, eline gelen parçaları parmaklarında evir çevir, kokla. Eski ahşap evlere, taş binalara dikkatle bak, üzerlerindeki silik tarihleri, isimleri okumaya çalış. Terk edilmiş fabrikalarda dolaş, paslanmış makineleri, yıkık bacaları gör. Duvarlarından otlar fışkırmış eski hanların serin avlularında otur, bir kahve iç, sütunlarındaki solgun süslemelere dikkat et. Yolunu biraz uzatsa da, eski güzel merdivenlerden inerek git gideceğin yere. Yürüdüğün yolda taşların altındaki uygarlık katmanlarını, bindiğin metronun yeraltında hangi eski halkların kalıntılarıyla aynı seviyede hareket ettiğini düşün. Restore edilip boyanmamış, taşları parlatılmamış, renkli spotlarla aydınlatılıp turistlere sunulmamış eski binaları bul. Genellikle gri ve yosunlu, gözenekli taşları vardır onların; yüzyılların isi sinmiştir üzerlerine; çalılar, otlar arasına saklanmışlardır, isimsizdirler, kendilerini pek göstermek istemezler. Şehrin makyajlanmış tarihine değil onlara, zamanın sahici izlerine, çok geç olmadan uzun uzun bak, fotoğrafını çek ya da resmini çiz. Çünkü tarihi paraya çevirme hırsına kapılmış olanlar onları da yakında keşfedecektir. İstanbul’a bak ey okur. Zamanın taze yaralar açıp eski izleri kapattığı; yeni tüneller, çukurlar kazıp eski dehlizleri, sarnıçları doldurduğu; her geçen gün kılık değiştiren, eskinin üzerine betonlar örten, zamanın aralıksız darbeleriyle durmadan biçim değiştiren şu şehre bir bak. Bugün baktığın şehir yarın aynısı olmayacak. Senin bir rüya gibi geçip giden hayatın, sürekli değişen bu koca şehrin hayatında, topuklarının eskittiği bir merdiven basamağı, okulda sırana kazıdığın bir yazı, bir fotoğrafçının arşivindeki vesikalık bir fotoğraf olarak kalacak. Ama bu şehir senin anılarında derin izler bırakacak. Denizi, insanları, ağaçları, binaları, sokakları, merdivenleri ve mezarlıklarıyla… (İstanbul Zamanın Suya İzi)
  • Neye benzediğini tarif et deseniz yapamam. Suretimi hatırlamıyorum ki. (Güzel Eşya, Alelade Dünya)
  • Ne tuhaf! Her şeyin değişip hareket ettiğini bilmek... Öylece duruyor sandığımız, yıllardır, yüzyıllardır yerinden kımıldamadıgını bildiğimiz şeylerin, en sabit görünen maddenin bile aslında hareket halinde olduğunu düşünmek... (Güzel Eşya, Alelade Dünya)
  • Geçmişim yok, ismim yok, ailemi, dostlarımı hatırlamıyorum, yaşımı bilmiyorum. (Güzel Eşya, Alelade Dünya)
  • Onlar diyorum, kendimi hala onlardan sayamamışım demek ki. Sahiden de onlar gibi değilim ben. Pek fazla konuşmam. İçten sevinemem, neşelenemem. Birlikte eğlenirken hep bir şeyler eksik kalır içimde. O sırada bir ölümden kaçış ayinine zoraki katılıyor gibiyimdir. Aniden üzerime bir durgunluk çöker, suskunlaşırım, bir kenara çekilir onları izlemeye koyulurum. Ne çok gülerler, ne çok konuşurlar, ne güzel dans edip şarkı söylerler! (Kaz Düşü)
  • "Denizden gelen siste kaybolsak yazın Ilık rüzgarları hissetsek yüzümüzde Karaya yaklaşan kâşifler gibi durulsak İçimizdeki fırtınalar dinse..." (Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler)
  • Zaman geçerken, tene şöyle bir dokunur. (Ölüm Gölgesinde Suretler)
  • Soğuklar bastırır, gölgeler ormana kaçar. (Ölüm Gölgesinde Suretler)
  • Adım Heves, müzisyendim ben. Klarnet çaldım uzun yıllar. Düğünlerde, nişanlarda, şenliklerde, bayramlarda. Bazen de cenazelerde... (Kaz Düşü)
  • "Dur, hemen gitme, Evin seni özlesin..." (Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler)
  • Uzaklardan bahsetme...yakınında bir bakış,sıcak bir nefes olsun,yüzünü okşasın bir ses,bir gölge düşsün tenine. (Kar, Kömür, Keder)

Yorum Yaz