tatlidede

Gül Kokan Camiler!...

Gül Kokan Camiler!...

     Geçtiğimiz günlerde televizyonlara çıkıp gönlümüzden geçen ve özlediğimiz o eski ramazanlara dair sözleriyle izledik Diyanet İşleri Başkanımız Prof Dr. Mehmet Görmez’i…

     Aynı duvara yaslanarak günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı geçirdiğimiz komşularımızın asla unutulmayacak kadar değerli olduğunu,

     Komşunun korunması ve kollanması gerektiğini,

     Komşunun özel hayatına saygı gösterilmesi ile sırlarının ifşa edilmemesi gerektiğini,

     İzzet ve ikramda, alım ve satımda komşunun öncelikli olduğunu,

     Zor zamanlarında destek, güzel günlerinde ortak olarak onun sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak gerektiğini,

     En önemlisi de komşusunun canına, malına ve ırzına zarar vermemeyi Müslüman olmanın gereği olduğunu dile getiren Görmez, sonuç olarak da dünyanın gerçeklerinin unutulmaması ve iftarların bir reklam vesilesi haline getirilmemesi konularına dikkat çekiyordu.

      Sayın Görmez’in bu satırlarının altına imzamızı attığımız gibi gönülden alkışladık kendisini. Gerçekten de çocukluk yıllarımda bana da çok farklı gelen ve şimdilerde “nerede o eski Ramazanlar” diye başlayarak sohbetlerimde anlattığım eski Ramazanları derinden derine iç çekerek ve hayıflanarak hatırlıyorum.

      Prof Dr. Görmez’in tüylerimi diken diken eden sözlerinden bir diğer cümlesi ise,  tam da Ramazan’ın manevi ruhunu özetleyen bir ifade idi. Prof. Görmez vatandaşları; Orucun ruhuna uygun bir tevazu ve huzurla bir araya gelerek, Ramazan ayını huşu içinde ibadetle geçirmeye davet ediyordu.

      Her Müslüman gibi, bizi yaratan yüce Allah’a ibadet görevimi kendimce yerine getirmeye çalışan bir insanım. Söz konusu ibadetlerimin mümkün olabildiği ölçüdeki bölümünü de camilerde yerine getirmeye çalışırım.

      Kızıltepe Tepebaşı Mahallesi Camisini, gül kokusuyla hatırlar ve hep o güzelim kokuyla bilirim.

 çocukluk arkadaşlarımla ramazanlarda cemaatin son sırasında saf tutarak durduğumuz namazları o gül kokusuyla beraber hatırlarım hep. Namaz sonrası okunan mukabeleler, iftar saatinde ise komşuların birbirleriyle paylaştıkları çeşitli iftarlıkların kokusunu ise o günlerin sıcaklığıyla hatırlarken hüzünle doluyorum.

      Şimdilerde devir değişmiş olacak ki, sözünü ettiğimiz o maneviyat kokan ramazan ibadetlerinde de bir eksiklik hissedilmiş olacak ki Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez’in günümüzdeki ramazana dair sözleri yankılandı televizyonlarda…

      Sayın Başkan “Orucun ruhuna uygun olarak tevazu ve huzur içinde bir araya gelmemizi istiyor” çok da doğru bir şey istiyor. Müslümanların bir araya geldiği yerlerin başında da mescitler- camiler gelir.

      Ancak gelin görün ki, ne insanlarımız eski maneviyatta ve ne de camilerimiz eski temizlikte. Çocukluk yıllarında Yaklaşan Ramazan ayı öncesi camilerde Ramazan temizliği yapılır, her biri ayrı boy ve renklerde olsa da cami zeminindeki halılar günler öncesinde yıkanır, kurutulur, serilir ve gül suyu kokuları serpiştirilerek adeta cemaate davetiye çıkaracak duruma getirilirdi. Şimdi ise, camilerimizin fiziki yapıları ve tefrişatı her ne kadar çağın gereksinimine uyumlu hale getirilmiş, namazlıklar tek renk ve eşit ebata dönüştürülmüş olsa da eskisi gibi güzel kokmuyor maalesef.

Sima olarak tanınan bir gazeteci olduğumdan olsa gerek, ibadetimi yerine getirmek üzere bulunduğum Kızıltepe’nin Merkez Minareli Camisine her gittiğimde çevremi saran cemaat, gün geçmiyor ki caminin ter kokan ve o terden adeta yapış yapış olmuş halılarını yazmamı istemesinler.

Malumunuz olduğu üzere Dinimizde camilerimizin yeri çok farklıdır. Dinimiz Camileri; Yüce Allah’ın birer evi olarak da tanımlar. Aynı zamanda bizler, İmanın yarısını temizlik olarak kabul eden bir dine mensubuz. Camilerimizin temizliği konusunda Cami cemaatine elbette ki çok iş düşüyor. Cemaat tabiî ki üzerine düşeni yapmalıdır. Ancak bu konuda Camilerimizi denetleyen, ibadetlerin huşu içerisinde yapılmasını sağlamakla din görevlisi tanziminde bulunan Müftülüklere de görevlerin düştüğüne inanıyorum. Gerek belediyelerle gerekse de görev yerlerinin sınırı içerisinde bulunduran Kaymakamlıklar ya da Valiliklerden bu konuda talep edilecek desteklerin karşılıksız kalmayacağını düşünüyorum.

Hele ki, alnı secde gören bir mülki idare amirinin müftülüklerden bu yönde gelecek talebe bütün içtenliği ve samimiyetiyle destek olup gerekli imkanları sağlayacağına bütün samimiyetimle de inanıyorum.

Haydi hep beraber; daha temiz, daha güzel kokan camilerde ibadetlerimizi layıkıyla birlikte yapalım.

Yorumlar

Image
M.Murtaza Bayram
13.08.2011 / 15:03

Eski komşuluklar satırlarını duyguyla okudum.Geçen gün evde ekmek kalmadığında ve gece geç saat olduğunda geldi aklıma,eskiden biz komşularımızdan ekmek isterdik,şeker,tuz isterdik.Aynı şekilde komşularımız isteklerini söyler,yardımlaşır ve dinin öngördüğü şekilde paylaşırdık komşuluk haklarını.İftar için komşuya gönderilen tabak boş gelmezdi.Şimdi ise o kadar alıştıkki bu duruma gece ekmek arandığında ilk aranan yerler açık dükkanlar,marketler.Kimsenin aklına geçmişte olduğu gibi artık komşudan istemek gelmiyor.Yada kaç komşunuz artık kapınızı çalıyor? Ve camiler konusunda ise yıllardır anlamadığım bir husus var.Diyanetin kendi kaynakları olduğu halde (cami dükkanları,kiralar,devlet ödenekleri) bir halı yada en basitinden yanan bir ampul için bile camilere ödeme yapmıyor.Sadece halktan topluyor.Bunu hiç bir zaman anlayamadım

Image
nuri
08.08.2011 / 12:52

kızıltepe müftülüğü çok tembeldir. Camiye yardım kampanyaları düzenlemek yerine ibadet mekanlarının temizliğinede zaman ayırırısa iyi olur.

Image
kemal
04.08.2011 / 18:35

mülki amirlerin alnının secde görüyor olması işlerini iyi yaptıklarının anlamına gelmez. Gelseydi eğer bu camilerin durumu için harekete geçer gereğini yaparlardı.

Image
Burhan
04.08.2011 / 11:34

kadir bey kardeşim keşke bu yazıyı 10 gün önce yazsaydın. Belki senin sayende camilerin halıları yıkanırdı. temizlenirdi. Çok haklısınız. Müftü bey ne yapıyor. Yetkililerden yardım isteseydi kesin yardım ederlerdi. Bu temizliğin yapılmaması müftülüğün vurdumduymazlığından başkada birşey değildir.

Image
HAKAN CARASUN
04.08.2011 / 11:18

kadir bey ramazan ın gelmesiyle çok şükürki camilerimizi hatırlar olduk ilk başta sizlere teşekürlerimi sunuyorum çok güzel bir konuya deyinmişsiniz önce yetkilileri insanları söyle herhangi bir camiye gitmelerini isterim önceleri camilerimiz sizin dediğiniz gibi gül kokardı şimdi ise ter kokuyor üzerinde namaz kıldığımız hallılar kullanılmaz halde (kirli ) ibadet ettiğimiz bir yeri bu halde görmek şahsen beni üzüyor tüm herkezi duyarlı olmaya cağırıyorum saygılar

Image
bê kes u bê delil
04.08.2011 / 11:08

yazınız çok mükemmel, ilçelerimizdeki camilerimiz gerçekten hınca hınç dolup taşmakta ramazan aylarında ve sizin şikayet ettiğiniz konu gerçekten çok önemli temizlik imanın şartlarından biridir.<br>Fakat Mardinde 2 yıldan beridir hikmetini,mantığını ve işlerliğini bilmediğimiz Ulu cami restorasyonu nedeniyle kapalı bulunmaktadır.<br>Cami yeniden inşa edilse bu kadar sürmemesi lazım bu teknolojik çağımızda yenişehir camileri buna örnek verilebilir 1,5 yılda bitirilen camiler vardır.<br>Ancak 2 ramazan ayıdır bir türlü restorastonu bitmeyen bu muamma ulu cami restorasyonu gelen yabancı turistlere ve yerli halk ve esnafımıza ciddi anlamda reva görülmektedir.<br>Şadırvanı kısmi tahrip edilen,orijinal kapıları yerlerinden sökülerek yerine mimari yapısına uygun olmayan ahşap kapıları monte eden, yıllarca halkına ve çevresine külliyelik vazifesini layıkıyle yerine getiren ULU CAMİMİZ maalesef şu anda içinde cemaati olmadığı için buna müsebbip olanlara bedduasını yapmaktadır, bizlerde beddualarımızı yapmakla beraber

Image
NECMİ
04.08.2011 / 10:32

Ağzına diline sağlık.Tam olarak duygu ve düşüncelerimize tercuman olmuşsun.

Yorum Yaz