tatlidede

Haklıyız ve Haklı Kalmalıyız

Haklıyız ve Haklı Kalmalıyız

            Alemlerin rabbı tarafından alemlere, bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiş.

            Allahın son peygamberi Hz. Muhammed, Alemlere rahmet olarak gönderilen rahmet peygamberi.

Bu rahmetinden müslüm, gayri müslüm herkes pay almış,

            Kendini bilmez aşağılık bir güruh maddi ve politik açıdan nemalanmak ve Müslümanları terörle özdeşleştirmek için bir komplo kuruyor.

            İki milyara yakın müslümanın açıkta olan sinir uçlarını kaşıyarak cehennem ateşini tutuşturmaya çalışıyor.

            Selman Rüşdi başlatmıştı. Hayatta olan İmam Humeyni’den ölüm fetvasına çarpınca saklanacak delik aradı. Danimarka’da Karikatür üzerinden peygamberimizin olumsuz bir kareye yerleştirilmesine cür’et edildi; Almanya’da erkek çocukların sünnet edilmesi ve minareler yasaklanmak istendi. Kutsal Kitabımızı yakma teşebbüsleri ve nihayet aşağılık film fragmanı…

            Diyanet İşleri Başkanımız sayın Mehmet Görmez bir televizyon söyleşisinde konu ile ilgili duygu ve değerlendirmelerine paylaşarak; Bu pespaye ve aşağılık bir filmdir. Hatta film bile denemeyecek kadar sanat ve edebilikten yoksundur. Bu tepkiler olmasaydı varlığından kimsenin haberi olmayacak kadar değersiz ve kötü kalırdı. Bir evangelist, bir Siyonist ve bir Maruni küresel bir provakasyonun fitilini yakmak kasdıyla ve arzuladıkları politik sonuçları devşirmek için bunu yaptıklarından şüphe yok… Filmin ilk karesinden başlayarak hakaret ve pespayelik devam ediyor. Dördüncü karesinde dayanamadım ve ağladım. ‘Üzren Ya Resulalah, Vehüm Cahilun’ (Senden özür diliyorum ey Allahın Resulü. Onlar seni/mesajını bilmeyen cahillerdir) cümlesini terennüm ettim. Demek ki biz Allahın Resulünü dünyaya yeterince tanıtamamışız diyerek hayıflandım…

            İşin Ulasal ve uluslar arası boyutu var. Başbakan Erdoğan, Saraybosna’da gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlarda konuya olan hassasiyetini ve bu konuda yapacaklarının ipuçlarını verdi; BM'de bunu gündeme getireceğim. BM'de bu konuda önemli mesajlar vereceğim… Tahrik biçiminde olduğu zaman insanların kutsallarına, dini inançlarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası düzenlemelerin yapılması gerekir. Uluslararası hukuk noktasında değerlendirmeler yapılabildiği gibi ulusal hukuk açısından da bir şey yapılabilmeli. Türkiye olarak biz başı çekelim. Varşova'da uluslararası toplantıya katılmıştım. Ben nihai metne İslamafobia'yı bir nefret suçu olarak soktum… Talimat verdim. Değerlere, inançlara hakaret anlamında bunları suç sayan düzenleme. Yasalarda muğlaklık varsa, onları açmak lazım. Bu konuda Türkiye dünyaya öncü olacak.

            İslam Ulema Birliği Başkanı Yusuf Kardavi, Lübnan Yüksek Şii Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı, İhvan-ı Müslimin…

            Hepsi de basiret ve ferasetle tepkilerini koyarak konunun hassasiyetini paylaştılar. Hepsi de bu küresel provokasyonları düzenleyen karanlık mihrakların ekmeğine yağ sürmemek için meşruiyetin dışına çıkılmaması konusunda uyarılarda bulundular.

            11 Eylül’e rast getirilmesi, ABD’deki başkanlık seçimlerine iki aydan az zaman kalması, İslam dünyasındaki toplumsal ve siyasal dönüşümler, Avrupada yükselen milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı, Neo-Conlar ve Siyonistlerin İslam dünyasındaki değişimleri sabote etmeye ve dünyaya lanse etmeye çalıştığı fotoğrafa malzeme ihtiyacı gibi bir çok husustan bağımsız düşünülemez  bu iğrenç fragman.

            Kimse kutsala saygısızlık ve saldırıları ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altına saklanarak yapmamalı.

            Kimse bu olayları bahane ederek meşruiyetin dışına çıkma ve masum insanlara zarar verecek girişimlere de tevessül etmemelidir.

            Müslümanlar Peygamberi canlarından aziz bilir. (Ahzap süresi 33.ayet)

            Peygamber hayatta iken bedeni önünde cansiperane kalkan oldular ilk Müslümanlar.

Bize emanet bırakılan en büyük kutsallarımızdan birisi şüphesiz Peygamberin sünnetidir.

Yani peygamberin şahs-ı manevisi. Peygamberin İman, Hikmet, Adalet, Ahlak, Adalet ve evrensel mesajları…

            Bunları gözümüz gibi korumak ve ittiba etmek mü’min olmanın da, ümmet kalmanın da olmazsa olmaz şartıdır.

            Batı, İslam dünyasının her karış toprağına göz dikerek sömürdü, işgal etti, yer altı zenginliklerini ve beşeri kaynaklarını talan etti. Bunlar yüzelliyıllık acı ve daramatik gerçeklerdir.

            Şimdi de bunlar yetmezmiş gibi kalbimizdeki, zihnimizdeki ve hissiyatımızdaki değerleri iğdiş etmeye ve bizleri kimliğimizden, kişiliğimizden ve aidiyetimizden koparmaya çalışıyorlar..

            Ama bu çizmeyi aşmaktır.

            Peygambere, Kuran’a, Ezana, ve islamın sembollerine yönelen güçler akim kalmaya, diller lal olmaya, tuzaklar boşa çıkmaya mahkumdur.

            ‘Onlar dilleriyle Allah’ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar, ama  kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.’

            Kendilerine yönelen şiddetten rahmet üretebilmiş bir peygamberin mensupları olaylarda sürüklenen nesnelere dönüşemez. Olayları yönlendiren özne olurlar ancak.

            Zira örnek şahsiyet Hz. Muhammed bizlere hak arama ve tepki vermenin de ahlakını sünnetiyle emanet bırakmıştır.

            Vel akibetu lil muttakin.    

Yorumlar

Image
ceco
21.09.2012 / 10:57

kin- i-yorum.lan-et-li-yorum.

Image
azad21
19.09.2012 / 20:04

Hem söylüyor...

Image
ÖĞRETMEN
19.09.2012 / 19:59

Müslüman basiret sahibi olmalıdır. Biz filme karşı tepkimizi gösterirken, yapacağımız aşırı bir hareket filmin amacına hizmet edecektir. Bunun için sağ duyulu hareket etmek zorundayız. Yazı için tebrik ediyoruz.

Image
ILımlıadam
18.09.2012 / 21:06

aynen sayın basbakanımız recep teyyip erdoğan dediği gibi sabretmeli insenle kınamalı ve diğer zayıf noktalara girmemeliyiz.

Image
Abdullah
18.09.2012 / 16:09

Çok doğru; hem tepkisiz kalmamalıyız, hem de taşkınlık yapmamalıyız...

Image
öğrenci
18.09.2012 / 08:48

Sayın başkanım yazınız durumu açıklaması açısından gayet güzel.Yalnız bizim vereceğimiz tepki sadece kınama şeklinde mi olacak?

Yorum Yaz