
Akşam namazını Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa’nın Haspolat mevkiinde inşa edilen ve Peygamber Efendimizin annesi Hazreti Amine’nin süt kardeşi ve akrabası olan, bölgedeki Müslümanlarca “Hala Sultan” diye bilinen Ümmü Haram Binti Milhan’ın türbesinin Kıbrıs’ta olması dolayısıyla Hala Sultan Camii adını taşıyan camide kıldık.
Mimari olarak Edirne Selimiye Camisi’nden esinlenerek birebir aynısı yapılan Hala Sultan Cami 3 bin 500 metrekare alana sahip ve avlusu ile beraber aynı anda 8 bin kişi ibadet edebilecek.
Her biri üçer şerefeli olmak üzere 62 metre yükseklikte 4 minaresi bulunan Lefkoşa Hala Sultan Camiinin Selimiye Camisinin yapılması hikâyesi de epey ilginç.
Rüya ile verilen müjde ve vefa borçu
Sultan II. Selim rüyasında Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) görür. Kendisine Kıbrıs adasını fethedeceği müjdelenir. Buradan elde edilecek gelirle Edirne’yi bizzat işaret ederek, İslam’ı yücelten bir cami inşa ettirmesini emreder.
Zamanında Kıbrıs'ın fethinde ele geçirilen ganimetler sayesinde Mimar Sinan tarafından yaptırılan Selimiye Camisi örneği üzerinden hareket eden dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kıbrıs'a karşı bir nevi vefa borcunu ödemek için Selimiye'nin birebir aynısını yapma kararı almış.
Hala Sultan demişken sizlere Hala Sultan Hazretleri ve türbesi hakkında da bilgi vermek istiyorum.
Kıbrıs'ın Eyüs Sultan'ı: Hala Sultan
Kıbrıs için kabri İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan kadar önemli bir sembol olan Hala Sultan, aslında mana olarak Kıbrıs'a vurulan bir mühürdür. İstanbul'un fethinden evvel İstanbul’a gelen Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin İstanbul’a kattığı mananın aynısını Hala Sultan Hazretleri de Kıbrıs adasına yaşatmıştır.
Peygamber Efendimizin ona beslediği muhabbet öylesine derin ve sevgi doludur ki hadislerde rivayet edilenlere göre Kuba Mescidi’ni ziyaret ettiğinde Ümmü Harâm'ın evinde konaklar, yemek yer, hatta çoğu zaman öğle vakti orada istirahat eder, namaz kılıp imamlık yaparmış.
Hâle Arapça'da Teyze
Hala Sultan künyesi ile anılan Ümmü Haram binti Milhan, aslen Medineli olup, Medineli Müslümanların yani Ensarın ilklerindendir. Enes bin Malik’in de teyzesi olan Ümmü Haram, aynı zamanda akrabalık bağından dolayı Peygamber Efendimiz ile ikinci yeğen olurlar fakat Peygamberimizin kendisine teyze diye hitap etmesi ve mahremi muamelesi yapmasının sebebi, annei Hz. Amine ile Hala Sultan’ın süt kardeşi olmalarından kaynaklanıyor. Peygamberimizin süt teyzesi olan Hala Sultan'a hala denmesi ise Arapçada “teyze” demek olan “Hâle” kelimesinden geliyor. Bu yüzden, Osmanlı tebaası ismi ile hitap etmekten çekinerek Arapçadan gelen bu kelimeyi olduğu gibi kullanmış ve günümüze Hala Sultan olarak gelmiştir.
Ümmü Harâm’ın rivâyet ettiğine göre, bir defasında Resûl-i Ekrem onun evinde öğle uykusundan gülerek uyanmış. Ümmü Harâm niçin güldüğünü sorunca uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş ve Peygamberimiz de dua etmiş. Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış. Ümmü Harâm’ın bu defa ki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul'u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir. Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem ona Akdeniz’i fethedenler arasında olduğunu söylemiştir.
Şehit olma özlemi
Peygamber Efendimizin muhabbet beslediği Ümmü Harâm Hazretleri birçok sefere ve savaşa katılmış yüreğinde ise hep Peygamber Efendimizin ona müjdelediği Akdeniz seferinin hasreti vardı.
Hz. Osman döneminde İslam ordularının Kıbrıs’ın fethi için ilk kez donanma seferine çıkacağını öğrendiğinde ona müjdelenen şehadete kavuşma aşkıyla eşi ile beraber İslam ordusuna katılmıştı.
Peygamber Efendimizin sahabelerinden Ebû Zer el-Gıfârî, Ebü’d-Derdâ, Talha bin Ubeydullah, Eyüp el-Ensâri gibi isimlerin de katıldığı ve tamamen gönüllülük esası üzerine kurulan İslam ordusu, 648 yılında Kıbrıs’ın güneydoğusunda yer alan Larnaka tarafına çıkarma yaptı.
Kıbrıs o dönemde Bizans İmparatorluğu’nun kontrolü altındaydı. Hazırlıksız yakalandıkları için çok fazla direnç gösterilmeden zafer İslam ordusuna nasip oldu. Kıbrıs seferi, Müslümanların denizcilik alanındaki ilk başarısıdır. Böylelikle Bizans gölgesindeki Akdeniz kıyılarına İslamiyet ile birlikte yeni bir anlayış ve güç dengesi gelmiştir.
Hala Sultan Hazretleri, Kıbrıs'a ulaşıldığında gemiden indikten sonra bindiği katırdan düşerek boynunun kırılması sonucu Larnaka'da şehadete ermiştir. Şehit düştüğü yerde defnedilmiştir.
Hala Sultan Türbesi Rum kesiminde
Bugün Güney Kıbrıs Rum kesiminde kalan Larnaka yakınlarındaki Tuzla'da bulunan Hala Sultan, toprağa düştüğü ilk andan itibaren nuru ile adeta Akdeniz’i ve Akdeniz'e kıyısı olan tüm medeniyetleri aydınlatmıştır.
Osmanlı Devleti 1571 yılında Kıbrıs’ı fethedince Hala Sultan’ın kabri ihyâ edilmiş ve 1760 yılında üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşâ edilmiştir. Türbenin çevresi sonradan yapılandırılmıştır. 1795’de Kıbrıs muhassılı Silâhdar Kaptan başı Mustafa Ağa tarafından şadırvan, 1797 yılında ise tekke inşa edilmiştir.
1816 senesinde de Kıbrıs muhassılı Seyyid Mehmed Emin Efendi tarafından cami yaptırılmak suretiyle küçük bir külliye haline bürünmüştür.
Mezarın yeri kaynaklarda da belirtilmeye başlanmış ve mezarın halk arasında “ihtiyar kadının mezarı” adıyla bilindiği ve Müslümanlar ile Hristiyanlar tarafından ziyaret edildiği de belirtilmiştir.
1760-1767 tarihleri arasında Kıbrıs’ta bulunan keşiş G. Mariti’nin kaynaklarında Hala Sultan’ın kabrinin Müslümanlar tarafından kutsal görüldüğü ve Osmanlı döneminden başlayarak I. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1914 yılına kadar Larnaka açıklarından geçen Osmanlı bandıralı gemilerin bayraklarını indirdikleri ve top atışlarıyla Hala Sultan’ı selamladıkları aktarılır.
Kıbrıs’taki İslam mirasının en eski izlerini teşkil etmesi sebebiyle Osmanlı'nın fethinden sonra da adada yaşayan Müslümanların ve özellikle Müslüman Türk halkının en önemli ziyaretgahı olmuştur. Türbe birçok devlet erkânı ve padişahlarca değerli hediyeler ile süslenmiştir.
1959’da onarılan ve Kıbrıs Evkaf Dairesi tarafından içine bir kütüphane tesis edilen tekke, 1963’te Rumlar mezaliminde tahrip edilmiş ve bir süre askerî karargâh olarak kullanılmıştır. Savaş sonrasında Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin kontrolünde olan Larnaka şehrinde bulunan Hala Sultan Türbesi, bugün sadece belirli kutsal günlerde kuzeyden gelen Türklerin ziyaretine açılmaktadır. Ayrıca tekke içerisinde bulunan caminin bir imamı bulunmasına rağmen ezan okunması yasaktır. Ama tekke yönetimi ve Kıbrıs Vakıflar İdaresi'nin bu konuda girişimleri bulunmaktadır. Tekke Rum idaresindeki bölge içerisinde kaldığı için politik konulardan ötürü zaman zaman ziyaretler zorlaştırılabiliyor.
YORUMLAR