tatlidede

"Halkçı Ecevit" - Fatih Yaşlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

"Halkçı Ecevit" kimin eseri? "Halkçı Ecevit" kitabının yazarı kimdir? "Halkçı Ecevit" konusu ve anafikri nedir? "Halkçı Ecevit" kitabı ne anlatıyor? "Halkçı Ecevit" PDF indirme linki var mı? "Halkçı Ecevit" kitabının yazarı Fatih Yaşlı kimdir? İşte "Halkçı Ecevit" kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 23.01.2023 10:00
"Halkçı Ecevit" - Fatih Yaşlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Fatih Yaşlı

Tasarımcı: Savaş Çekiç

Yayın Evi: Yordam Kitap Yayınları

İSBN: 9786051723785

Sayfa Sayısı: 448

"Halkçı Ecevit" Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İşçi sınıfının siyaset sahnesine çıktığı, öğrenci hareketinin yükseldiği, toplumun farklı kesimlerinin yüzünü sola döndüğü 1960’lar Türkiye’si, aynı zamanda CHP’nin kendisine bir yön aradığı yıllardı.

“Ortanın solu” bu arayışın bir sonucu olarak doğdu ve ilk kez İsmet İnönü tarafından dile getirildi. Bu kavrama teorik bir çerçeve çizen ve onu bütünlüklü bir doktrin haline getiren ise Bülent Ecevit oldu. Ecevit “teorisyen” rolünün de ötesine geçerek önce CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturacak, ardından da “Halkçı Ecevit” sloganıyla CHP’yi 1973 ve 1977 seçimlerinden birinci parti olarak çıkarmayı başaracaktı.

Peki, “ortanın solu” tam olarak neydi? Sol popülizmle sosyal demokrasinin Türkiye şartlarına uyarlanmış bir sentezi mi? Sağdaki muarızlarının iddia ettiği gibi sosyalizme geçiş için öngörülen bir aşama mı? Devletçi politikalarla hızlı bir kalkınma, “halkçı” politikalarla gelirin yeniden dağıtılması ve sosyal adalet sayesinde sınıflar arasında görece uyumun tesis edilmesi mi?

Fatih Yaşlı’nın yeni çalışması, bu sorulara yanıt ararken, “ortanın solu”nun esas ideolojik-politik kavgasını sosyalizmle ve Türkiye sosyalist hareketiyle verdiğine dikkat çekiyor. Ancak bu haliyle bile Türkiye yönetici sınıfı tarafından bir tehdit unsuru olarak görüldüğünü, sola yönelik siyasal şiddet stratejisinden payına düşeni aldığını,1960’dan 1980’e uzanan süreçte örnekleriyle anlatıyor.

Türk sağı üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Yaşlı, bu sefer çalışmasının odağına “ortanın solu”nu, CHP’yi ve Ecevit’i yerleştirirken yirmi yıllık bir dönemin iktisadi, siyasal ve toplumsal gelişmelerini de ayrıntılarıyla sergiliyor. Yakın tarihle, CHP tarihiyle ve Ecevit’le ilgili mevcut literatüre yapılmış özgün ve kapsamlı bir katkı olan kitabın, benzer şekilde Türkiye’de sol siyasetin bugünü ve yarını üzerine yapılacak tartışmalara da anlamlı bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.

"Halkçı Ecevit" Alıntıları - Sözleri

  • Ancak kısa bir süre sonra tekrar kürsüyü taşlamaya başladılar ve bu esnada ortalıkta koruma polislerinden başka polis kalmadı. Ecevit halka ise, "Ben sizin genel başkanınızım, ne yaptığımı bilirim. Halkın lideri, halkın önünde yürür" dedikten sonra kürsüden inerek halkın önünde saldırganların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Ecevit hükümet konağına doğru ilerleyerek valiyle görüşmek istedi ama vali de ortada yoktu. Bunun üzerine koruma amiri Mümtaz Karaduman'ın telsizini aldı ve Vali Ragıp Gerçeker'le konuştu. Ecevit valiye, "Buraya derhal kuvvet göndermeniz lazım. Ben ayrılırsam halk birbirine girer. Güvenlik kuvvetleri duruma el koyup sanıkları yakalamazsa ben buradan gitmem" dedi.
  • Ecevit 14 Ekim seçimlerinin öncesinde tekrar bir Karadeniz gezisine çıktı ve önce Samsun'a gitti. Sırasıyla Çarşamba, Ünye, FATSA, Perşembe, Ordu, Bulancak ve Giresun'da konuşmalar yaptı. Ecevit bu konuşmalarda hem sıkıyönetim üzerinde durdu hem de kontrgerilla üzerindeki örtünün kaldırılması gerektiğinden bahsetti. Ecevit şöyle diyordu: 12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tebdirlerin, hatta soruşturmaların hukukiliğine de ve insaniliğine de gölde düşüren "kontrgerilla" adı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayriresmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılmamıştır. Bu örtü kaldırılmadıkça, bundan böyle normal rejime tam dönüşü engelleme, yeni kargaşıklıklar ve bunalımlar çıkartma, ortalığı karıştırıcı haberler, söylentiler yayma yönünde görülecek bir hareket, adı geçen örgütün veya resmi görevlerinden kuvvet alan başka bazı perde arkası kişi veya örgütlerin yeni birtakım karanlık roller oynamakta oldukları ihtimalini hatıra getirilebilir.
  • Sağdan transfer edilen vekillere bakanlık verilerek ve adeta hükümet içinde hükümet olmalarını kabul edilerek kurulan, "düzen değişikliği" vaadiyle iktidar olduğu halde, yaslandığı halk sınıflarının çıkarları yerine yerli ve uluslararası sermayenin, yani düzenin çıkarları adına hareket eden, ekonomik krizin yükünü sermayeye değil, devalüasyon ve zamlar aracılığıyla emekçi sınıflara yükleyen, şiddetin asıl kaynağı belliyken, sağı ve solu siyasal şiddet düzleminde eşitleyerek ülkücü şiddetin, kitle katliamlarının, siyasal suikastların üzerine gidemeyen, MHP'nin kapatılmasını göze alamayan, kontrgerila ile hesaplaşamayan Ecevit hükümetinin böyle bir sonla karşılaşması şüphesiz ki şaşırtıcı değildi.
  • Ecevit'i yakından takip eden gazetecilerden biri olan Orhan Tokatlı, CHP-MSP koalisyonuna damga vuran hadiseleri şöyle sıralıyordu: MSP'li Ticaret Bakanı Fehim Adak, "turizm ahlak götürür" diyor ve turizm yatırımlarının kararlarını imzalamıyor. Adak ile CHP'li Turizm Bakanı Orhan Birgit arasında da basına yansıyan sert bir tartışma doğuyor. Ardından müstehcenlik sorunu ortaya atılıyor. MSP'lilerin ısrarıyla İstanbul'da açık saçık olduğu iddia edilen "Güzel Sanatlar Heykeli" kaldırılıyor.
  • Ecevit ertesi gün ise Erzurum'daydı ve burada "Umudumuz Ecevit", "Halkçı Ecevit", "Özgürlük Güneşi" gibi dövizlerle karşılandı. Ecevit konuşurken küçük bir ülkücü grup "kahrolsun Komünistler" diye slogan atmaya başladı ve halk grubun üzerine yürüdü. Bunun üzerine Ecevit duruma müdahale ederek, "Biz bunlara alışkınız, amaçları topluluğu dağıtmaktır. Bir avuç çocuğu canları pahasına böyle topluluklar içerisine sürenler kendisine başbuğ adını takan sahte milliyetçilerdir" dedi ve halkı sakinleştirdi.
  • Bildirgede "Türkiye tok esirlerin veya aç hürlerin diyarı değil, hür ve tok insanların diyarı olmalıdır" deniliyor ve "siyasi bakımdan olduğu kadar iktisadi bakımdan da bağımsız" Türkiye'nin 3 esas üzerine kurulacağını belirtiyordu.

"Halkçı Ecevit" İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ortanın solu üzerine bir makale yazmam gerekiyordu. Fatih hoca, bilgiyi çok güzel işlemiş okurken 65-80 arasındaki o sokak çatışmaları, kaos, kardeş kavgasını resmen gözümün önüne getirdim. Ödevime de çok yardımcı oldu bu kitap. Yakın dönem Türkiye tarihine ilginiz varsa siddetle tavsiye ederim. (Yağmur)

Kampanyada görürseniz alın: Kitap Giriş + 7 bölüm + sonuç olarak oluşuyor. Genellikle seçimden seçime olarak bölünüyor tabi 2 darbe ve 1 muhtarıyı da ihmal etmiyor. Fatih hocam sonuç bölümü dışında yaşananlarla ilgili hiçbir yorum yapmıyor, yaptıysa da hissettirmiyor. İçerik olarak kitap Ecevit'in ABD'de burslu eğitim görürken bir anda Türkiye'ye dönüp zar zor CHP milletvekili kontenjanına girmesi ile başlıyor ve 80 darbesi sonrasında yaşamış olduğu hapis cezaları, siyasi yasaklar, 1999-2002 arası yönetim ve vefatına kadar geniş (aslında 50 yıl gibi kısa süre ama ülkedeki gündem sürekli değiştiği için oldukça uzun) süreyi ele almakta. Yine Ecevit'in İnönü ile ilşkisi, daha sonra CHP lideri oluşu, ortanın solundan demokratik sola geçiş, koalisyonla da olsa 2 hükümet kurması, özellikle 77'de halkın ve işçinin gücünü arkasına almışken 78'de iktidara gelince halka sırt dönüp sermaya ve küresel kapitalist güçlere yaranmasını ve bu yanlışın iktidardan inmesine yol açtığını da gözler önüne seriyor. Evet Ecevit'i severiz ama 4/4'lük iş yapmadığını da buradan görebiliyoruz. Yazılma şekli ise daha önceki paragraflarda da belirttiğim üzere Fatih hoca kişisel yorum katmadan yazmaya gayret göstermiş ve olayları o zamanının basınından derlediği haberler, sonradan verilen röportajlardan, günümüzdeki bazı basın-yayın organlarında çıkan haberlerden harmanlayarak bizlere sunuyor. Kitap yer yer çok akıcı ama yer yer de sıkıcı oluyor. Akıcı olarak toplumsal olaylar ve arka arkaya gelen partilerden açıklamalar örnek gösterilebilirken sıkıcı yerler ise bence dernek veya partinin yayınlamış olduğu bildirileri direkt madde madde yer vermesiydi. Özet geçip dipnot düşünebilirdi diye düşünüyorum. Serinin şimdilik son kitabı ama gerisi gelecektir. Düşünen arkadaşlara öneririm. Kampanya oluyor ara ara onları takip edin derim. (Ömer Yüksel)

Türkiye’nin en hareketli, en karanlık çağları 1960 darbesiyle başlayıp 1980 darbesine kadar geçen süreçtir. Bu dönem darbe girişimleri, 12 Mart muhtırası, idamlar, gençlik hareketleri, sol-sağ olaylarının zirveye çıktığı yıllar. Türkiye’de her gün yeni olaylar, her gün kanlı saldırıların yaşandığı yıllar. Bu kitapta da Bülent Ecevit üzerinden bu yıllar ele alınıyor ve objektif bir şekilde yazılıyor. Ecevit’in siyasete atılmasıyla başlayan, CHP genel sekreterliği ve daha sonra genel başkanlığıyla devam eden, başbakanlığı, Kıbrıs Barış Hârekatı, Amerikan ambargoları, koalisyon hükümetleri ve 12 Eylül’e kadar giden yol anlatılıyor. CHP’nin ortanın solunda olduğunu açıkladığı ve bu kavramın derinlemesine anlatıldığı bir kitap. Türkiye’nin yakın tarihini okumak, incelemek isteyenlerin severek okuyabileceği ve tamamen objektif bir şekilde yazılan kitabı herkese tavsiye ederim. Bunun üzerine de Mehmet Ali Birand’ın Türk siyaseti tarihi belgesel serisini izlemenizi de tavsiye ediyorum. DP ile başlayan “Demirkırat”, 12 Mart Belgeseli, 12 Eylül Belgeseli. Hepsini Youtube 32. Gün Arşivi kanalında bulabilirsiniz. (Yaşar G.)

"Halkçı Ecevit" PDF indirme linki var mı?

Fatih Yaşlı - "Halkçı Ecevit" kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de "Halkçı Ecevit" PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fatih Yaşlı Kimdir?

1979 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Maliye Bölümü’nde 2001 yılında tamamladı. Aynı yıl İzzet Baysal Üniversitesi’nde siyaset bilimi yüksek lisansına başladı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde siyasi tarih araştırma görevlisi oldu. 2004-2008 yılları arasında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora yaptı. Doktorasını tamamlamasının ardından İzzet Baysal Üniversitesi’ne dönen Yaşlı, halen bu üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Felsefelogos, Bilim ve Gelecek, Birikim, Birgün, Radikal 2 gibi dergi ve gazetelerde çok sayıda makalesi yer aldı. Yaşlı, haftanın iki günü Yurt gazetesinde yazmaya devam ediyor.

Yayınlanmış eserleri:

Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe: Nietzsche ve Marx (2008, Bilim ve Gelecek Kitaplığı), Kinimiz Dinimizdir: Türkçü Faşizm Üzerine Bir İnceleme (2009, Tan Kitabevi; 2014, Yordam Kitap), Hegemonyadan Diktatoryaya Liberal-Muhafazakâr İttifak ve AKP (der., Çağdaş Sümer ile birlikte, 2010, Tan Kitabevi), AKP ve Yeni Rejim (2012, Tan Kitabevi), AKP, Cemaat, Sünni-Ulus (2014, Yordam Kitap)

Fatih Yaşlı Kitapları - Eserleri

  • Kinimiz Dinimizdir
  • Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne
  • AKP, Cemaat, Sünni - Ulus
  • Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş
  • Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx
  • Gençlerle Baş Başa: Faşizm
  • "Halkçı Ecevit"
  • İdeoloji - Bir Kavramın İzinde
  • Akp ve Yeni Rejim

Fatih Yaşlı Alıntıları - Sözleri

  • Tüm insanlar, tüm zamanlarda olduğu gibi, şimdi de hala köleler ve özgürler diye ayrılırlar; çünkü gününün en az üçte ikisine kendisi için sahip olmayan, devlet adamı, tüccar, memur, bilgin, ne olursa olsun bir köledir. (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • "Türkiye'de ilerici güçlerin parlamenter mücadele ile iktidara gelme şansı yoktur," (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Faşist nüfus politikası, nüfusun kalabalık olmasıyla ulusun gücü arasında doğrusal bir ilişki olduğunu düşünüyordu, nüfus arttıkça ülkenin daha güçlü olacağına inanıyorlardı yani. Ve bunun için de sürekli olarak üremeyi teşvik ediyorlardı. Kadınlar çalışma yaşamının içinde olmak yerine evlerinde oturacaklar, çocuk doğuracaklar ve onları büyüteceklerdi, onlardan esas beklenen buydu. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • "Acaba bilhassa gençlerimizin ve bilhassa kızlarımızın zehirlenmesine engel olmak için bütün memlekette sinemalar kapatılsa, erkek ve kadın plajları ayrılsa, roman ve hikayeler sansürden geçse ne olur? Demokrasi hürriyet suya düşüp medeniyet yok mu olur?" (Atsız 1997b: 187) (Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne)
  • Irkçılık da faşizm de elbette bir hastalık, bir zihin bozukluğu problemi değildir, bir ideoloji, bir dünya görüşüdür ama bu dünya görüşünün iddiaları sağlıklı bir aklın inanacağı türden şeyler değildir. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • “Marx, en yalın ifadesiyle ideolojiyi ‘üretim örgütlenirken ortaya çıkan sömürü ilişkisinin üzerinin örtülmesi’ olarak görür.” (İdeoloji - Bir Kavramın İzinde)
  • Ecevit 14 Ekim seçimlerinin öncesinde tekrar bir Karadeniz gezisine çıktı ve önce Samsun'a gitti. Sırasıyla Çarşamba, Ünye, FATSA, Perşembe, Ordu, Bulancak ve Giresun'da konuşmalar yaptı. Ecevit bu konuşmalarda hem sıkıyönetim üzerinde durdu hem de kontrgerilla üzerindeki örtünün kaldırılması gerektiğinden bahsetti. Ecevit şöyle diyordu: 12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tebdirlerin, hatta soruşturmaların hukukiliğine de ve insaniliğine de gölde düşüren "kontrgerilla" adı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayriresmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılmamıştır. Bu örtü kaldırılmadıkça, bundan böyle normal rejime tam dönüşü engelleme, yeni kargaşıklıklar ve bunalımlar çıkartma, ortalığı karıştırıcı haberler, söylentiler yayma yönünde görülecek bir hareket, adı geçen örgütün veya resmi görevlerinden kuvvet alan başka bazı perde arkası kişi veya örgütlerin yeni birtakım karanlık roller oynamakta oldukları ihtimalini hatıra getirilebilir. ("Halkçı Ecevit")
  • İyiler bir kast oluştururlar, kötüler ise toz gibi bir kütledirler. Nietzsche (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • Marx’a göre, “büyük insan yığınlarının birdenbire ve zorla geçim araçlarından koparılarak, özgür ve ‘bağlantısız’ bir şekilde emek pazarına fırlatılıp atıldığı anlar” ilkel birikimin tarihindeki en önemli uğrağı oluşturur. (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • "Yaşamanın artık hiçbir anlamı yok diye yaşamak, yaşamanın anlamı olur artık." (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • Yeni Türkiye'de bir sosyal devletten çok bir "Sadaka Devleti"yle karşı karşıya olduğumuzu ve sosyal yardımların temel motivasyonunu dinin oluşturduğunu söylemek mümkün hale gelmektedir ki; bunun, Sunni-Ulus inşasını hedefleyen yeni rejim açısından gayet tutarlı bir "sosyal politika" anlayışına tekabül ettiği açıktır. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • Türkçülüğün giderek geri plana düşmesine mukabil İslami söylemin yükselişi, ülkücüler arasında çatışmayla ve tasfiyelerle sonuçlanacak bir ayrışmanın da fitilini ateşler. 1944'ten beri Türkçü faşizmin baş ideoloğu konumunda bulunan ve üstelik Türkeş'in de akıl hocası olan Nihal Atsız, Türkeş'i "Türkçülükten ayrılıp şeriatçılığa ve dinciliğe kaymakla" suçlar. Türkeş yanlıları, Atsız yanlılarını tasfiye etmek için fiziksel şiddete başvururlar ve Ali Balseven isimli Atsız yanlısı ülkücü bir genç, parti yönetimine yakın ülkücüler tarafından Ankara'da bıçaklanarak öldürülür. (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Yaşamın senin değildir. (Kinimiz Dinimizdir)
  • Ancak kısa bir süre sonra tekrar kürsüyü taşlamaya başladılar ve bu esnada ortalıkta koruma polislerinden başka polis kalmadı. Ecevit halka ise, "Ben sizin genel başkanınızım, ne yaptığımı bilirim. Halkın lideri, halkın önünde yürür" dedikten sonra kürsüden inerek halkın önünde saldırganların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Ecevit hükümet konağına doğru ilerleyerek valiyle görüşmek istedi ama vali de ortada yoktu. Bunun üzerine koruma amiri Mümtaz Karaduman'ın telsizini aldı ve Vali Ragıp Gerçeker'le konuştu. Ecevit valiye, "Buraya derhal kuvvet göndermeniz lazım. Ben ayrılırsam halk birbirine girer. Güvenlik kuvvetleri duruma el koyup sanıkları yakalamazsa ben buradan gitmem" dedi. ("Halkçı Ecevit")
  • Her milliyetçilik faşizm değildir ama faşizm mutlaka milliyetçilikten türer. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • İmam-hatip okulları açılır ve yaygınlaştırılırken Köy Enstitüleri’nin kapatılmaya başlanması ise tesadüf değildir. Çünkü İslamizasyon derinleşmeye başlamıştır. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • Türkeş Dokuz Işık adlı kitabında komünizmle Dokuz Işık doktrini arasındaki farkları şöyle anlatır: (...) Komünistler, vatan millet tanımazlar. Onlar dünya proletaryasını (işçi sınıfını) yeryüzüne hakim kılmayı esas alırlar. Onlar için ideal, dünyada işçiler dışındaki bütün sınıfların hepsini kanlı bir ihtilalle yok etmek ve proletarya diktatörlüğünü kurmaktır. (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Mustafa Kemal ise egemenliğe dair paradigmanın değiştirilmesinin bir "Devrim" olduğunun bilinciyle, saltanatın kaldırılması için TBMM'de yapılan görüşmelerde yaptığı konuşmalarda şöyle der: Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk ulusunun egemenliğine el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu saldırganlara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini kendi eline almış bulunuyor. Bu bir olup bitti değildir. Söz konusu olan ulusal egemenliğini bırakacak mıyız bırakmayacak mıyız sorunu değildir. Bu ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes, sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa, yine gerçek yöntemine göre saptanacaktır; ama belki bir takım kafalar kesilecektir. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • "Kitapların yakıldığı bir yerde, sonunda insanlar da yakılır." (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • Dugin'in Anti-Atlantikçi ve Anti-Libetal kıtasal/karasal imparatorluğun mekânsal koordinatları şu şekildedir: Batıda Almanya merkezli Avrupa, Doğu'da Japonya merkezli pasifik ve güneyde İran merkezli Orta Asya imparatorluklarıdan müteşekkil ve merkezinde Rusya'nın bulunduğu bir büyük alanlar konfederasyonu ya da bir imparatorluklar imparatorluğu. Yeni imparatorluğun başlıca "günah keçisi" ise elbette ki Amerika Birleşik Devletleri olacaktır. Kadim Roma'nın "Kartaca yok edilmelidir" sloganı ABD'ye uyarlanarak mutlak slogan haline getirilmeli ve hem Latin Amerika'nın ABD güdümünden çıkarılması hem de ABD içerisinde her türlü istikrarsızlığın ve ayrılıkçılığın teşvik edilmesi sağlanmalıdır. Ancak böylelikle "Avrasya halkları ve devletleri, Avrasya'da barışı, uyumu, gelişmeyi ve bağımsızlığı, onuru ve geleneğin yükselişini engelleyen Atlantikçi güçlerin baskısı olmadan dahili problemlerini özgür bir şekilde çözebileceklerdir. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)

Yorum Yaz