tatlidede
tatlidede

Hücre-i Saadet Nerede? Hücre-i Saadet Nedir?

Hücre-i Saadet nedir? Hücre-i Saadet nerede? Hücre-i Saadet ne anlama gelmektedir? İşte Hücre-i Saadet ile ilgili bilinmesi gerekenler...
  • 07.01.2023 20:11
Hücre-i Saadet Nerede? Hücre-i Saadet Nedir?

Arapça hücre (oda) ve saâdet (mutluluk) kelimelerinden oluşan bu terkip Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerinin bulunduğu yer demektir.

Hücre-i Saâdet ne anlama gelmektedir?

Arapça hücre (oda) ve saâdet (mutluluk) kelimelerinden oluşan bu terkip Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerinin bulunduğu türbe hakkında kullanılır.

Resûl-i Ekrem (sas) Medine’deki ilk mescidi (Mescid-i Nebevî) inşa ederken kendisi için doğu duvarının güney kısmına bitişik iki oda yaptırdı ve bunlardan birine hicretten bir süre önce evlendiği Hz. Sevde’yi, diğerine de Medine’de evlendiği Hz. Âişe’yi yerleştirdi.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hucurât sûresinin 4. âyetinde, Resûlullah’ı dışarıya çağırma hususundaki kaba davranışları sebebiyle bedevîler kınanırken dolaylı olarak bu odalardan bahsedildiği için sûreye Hucurât (odalar) adı verilmiştir.

Bu odalara girerken izin isteme konusuna temas eden âyette de “Peygamber’in evleri” tabiri kullanılmıştır (el-Ahzâb 33/53).

Daha sonra sayısı dokuza kadar çıkan bu hücreler içinde Hz. Âişe’nin odası özellikle Resûl-i Ekrem’in buraya defninden dolayı önem kazanmıştır.

ravza-Hücrei-saadet-nedir

Hücre-i Saâdet 'e verilen isimler nelerdir?

Hücre-i Saâdet, “hücre, el-hücretü’ş-şerîfe, el-hücretü’l-mukaddese, el-hücretü’l-muattara, hücre-i münîfe,” gibi adlarla anılmıştır.

Peygamber Efendimiz (sas) nereye defnedilmiştir?

Resûl-i Ekrem (sas) son hastalığını Hz. Âişe’nin hücresinde geçirdi.

Peygamberimiz (sas) vefat edince nereye defnedilmesi gerektiği sahabi arasında konuşulurken, Sadık dost Hz. Ebû Bekir’in hatırladığı, peygamberlerin ancak vefat ettikleri (İbn Mâce, “Cenâʾiz”, 65) veya en sevdikleri yere defnedildiklerini (Tirmizî, “Cenâʾiz”, 33) bildiren hadisin de işaretiyle Hz. Aişe’nin odasında toprağa verildi.

ravza-Hücrei-saadet-nedir1

Hücre-i Saâdette kimlerin kabri bulunmaktadır?

Hücre-i saâdete Peygamberimiz (sas) yanında sadık dostu Hz. Ebû Bekir ve ikinci Halife Hz. Ömer defnedildi. 

Hz. Ebû Bekir, başkumandanlığını Hâlid b. Velîd’in yaptığı Ecnâdeyn Savaşı’nın neticesini öğrendikten sonra 22 Cemâziyelâhir 13 (23 Ağustos 634) tarihinde altmış üç yaşında vefat etti.

Hz. Ebû Bekir 13 yılı Cemâziyelâhir ayının başında (Ağustos 634) hastalanınca sahâbîlerle hilâfet meselesini istişare etti ve Hz. Ömer’i veliaht bırakmayı kararlaştırarak Hz. Osman’a bir ahidnâme yazdırdı. Hz. Peygamber’in (sas) kabrinin yanına defnedilmesini vasiyet etti. Cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı. 

Hz. Ömer hastalandığında oğlu Abdullah’ı Hz. Âişe’ye yollayarak Resûl-i Ekrem’in hücresine onun ayağının dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. Âişe kendisi için düşündüğü yeri Hz. Ömer’e vermeyi kabul etti. Hz. Ömer üç gün sonra vefat etti (26 Zilhicce 23 / 3 Kasım 644). Cenaze namazını Suheyb b. Sinân kıldırdı (İbn Sa‘d, III, 367).

Hücre-i saâdetin ilk resmi görevlileri

Başlangıçta hücre-i saâdet için özel bir görevli bulunmamaktaydı. İlk resmî görevliler, Nûreddin Mahmud Zengî tarafından tayin edilen ve hepsi hâfız olan on iki ağadır. Bu göreve önceleri Habeş asıllılar seçilmiştir. Selâhaddîn-i Eyyûbî ağaların sayısını yirmi dörde çıkarmış ve bunlara gelir tahsis etmiştir. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yolladığı ağaların başında bulunan Bedreddin el-Esedî’ye bir müddet sonra “şeyhülharem” denilmeye başlanmış ve bundan sonra bu görevliler Medine’yi ziyaret eden devlet erkânından büyük bir saygı görmüşlerdir. Sonraları Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ihdas ettiği nizam Mağrib ve Sudan’dan gönderilen ve sayıları 200’ü aşan yeni ağalarla bozulmuş, ayrıca zaman zaman bunların Medine halkı ile aralarında bazı tatsız olaylar yaşanmıştır.

Eyüp Sabri Paşa’nın verdiği bilgilere göre hücre-i saâdet hiç boş bırakılmaz, gece ve gündüz burada iki ayrı sınıf ağa görev yapardı.

Hücre-i saâdetteki ağaların görevleri nelerdir?

Halife tarafından tayin edilen şeyhülharemin emrinde ve çeşitli görevlerde çalışan bu ağalar kandillerin yakılması, belli zamanlarda hücre-i saâdetin temizlenmesi gibi işleri yaparlardı (Mir’âtü’l-Haremeyn, I, 74-82).

Hz. Peygamber’in sandukasıyla örtüsü (sitâre) arasından çıkarılan toz halk arasında “cevher-i şerîf” olarak anılır ve bunu temizleyen ağa iftihar ettiği bu göreve getirildiğinde üç dört köle satın alıp âzat eder veya buna imkân bulamazsa birkaç kurban keserdi (a.g.e., I, 559).

Eyüp Sabri Paşa sonradan ortaya çıkan bazı âdetler hakkında da bilgi vermektedir. Bunlardan biri her yıl zilkadenin 17. gecesi hücre-i saâdete buğday takdimiydi. Şefaat ve yardım talep eden kimseler bir miktar buğdayı temiz bir kese içinde Resûl-i Ekrem’in kabri hizasındaki şebeke penceresinden içeri koyarlar, daha sonra bunları alan görevliler teberrüken isteyenlere verip karşılığında hediye kabul ederlerdi. Rivayete göre bu şekilde buğday koyanlar borçlarını kolayca ödeyeceklerine inanırlardı (a.g.e., I, 45-46). Ramazanlarda müslümanlar hücre-i saâdet yanında iftar etmeye gayret ederlerdi; bu arada dışarıdan gelenlere de yemek verilirdi (a.g.e., I, 61-62).

Yorum Yaz