tatlidede

İnsan ve Kültür - Bozkurt Güvenç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İnsan ve Kültür kimin eseri? İnsan ve Kültür kitabının yazarı kimdir? İnsan ve Kültür konusu ve anafikri nedir? İnsan ve Kültür kitabı ne anlatıyor? İnsan ve Kültür PDF indirme linki var mı? İnsan ve Kültür kitabının yazarı Bozkurt Güvenç kimdir? İşte İnsan ve Kültür kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 29.06.2022 09:00
İnsan ve Kültür - Bozkurt Güvenç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Bozkurt Güvenç

Yayın Evi: Boyut Yayın Grubu

İSBN: 9789752307100

Sayfa Sayısı: 536

İnsan ve Kültür Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“İnsanlar benzerler, çünkü kültürleri benzer,

İnsanlar benzemezler, çünkü kültürleri farklıdır;

İnsanlar değişirler, çünkü kültürleri değişmektedir.”

Her bilimin ve her kitabın kişisel bir öyküsü vardır. 19. yy’ın ortalarında insanbilim, kutsal yaratılış inancına karşı evrimciler ve Hegelci bir ruha karşı Marksçı tarihi maddeciler arasında sanki bölünmüştü. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen onyıllarda giderek kültürleşti; benzerlik, farklılık, değişim ve gelişim vb. çoğu sosyal olay/olgular kültür ile açıklandı.

İNSAN ve KÜLTÜR, ünlü 68 kuşağı gibi, bir üniversite amfisinde yapılan ‘İnsanbilime Giriş’ dersiyle doğdu. 12 Mart ertesinde yazıldı ve basıldı. 12 Eylül’ün dayandığı ve dayattığı Türk- İslam Sentezi ideolojisine direndi. Bildik yüzyıl sona ererken varlığını sürdürdü. 2005 GENOM bulgularını, maddi manevi hemen her kültürel olay ya da olguyu, genlere indirgeyen teknoloji dalgasıyla sarsıldı. Biyo-kültürel yaklaşıma rakip çıkmadığı için hayatta kaldı; üniversite içinde ve dışında aranır oldu. 

İnsan ve Kültür Alıntıları - Sözleri

  • Bir toplum için doğru olan bilgi; her toplumda, her zaman doğru ve geçerli olmayabilir. Doğru bilgi sorunu, önce bir yöntem sorundur. Bilginin nasıl elde edildiği bilin­mezse, onun doğruluğu da güvenirliği de tartışılamaz.
  • Evrimci okulun üyeleri, çeşitli toplumları evrim çizgisi veya merdiveni üzerinde farklı nokta veya basarnaklara yerleştirmişlerdir. Onlara göre, toplumlar ve insanlar, ulaşmış bulundukları evrim aşamaları değişik ol­duğu için, birbirinden farklı idiler.
  • Bugün yaşayan ırklar, en ilkelinden en uygarına kadar, genetik bakımdan tek bir insan türüne girerler. Biyolojik de­ğişme ve benzeşme süreçleri, bir sarmaşığın dalları gibi kah birleşerek, kah birbirinden ayrılarak devam edip gider görün­mektedir. Arada bazı dalların kuruyarak kaybolması da mümkündür. Fakat süren dallar, ortak köklerini unut­mamış gibi davranırlar. Sarmaşığın her dalındaki her çiçek poleni, başka daldaki başka bir tohumu dölleme ve yeni bir çiçek yaratma gücünü muhafaza ediyor. Bu benzetmede, sar­maşığın dalları, insan ırklarını temsil etmektedir.
  • Toplum aileyi değil, aile biçimleri toplumsal değişmeyi yansıtmakta­dır.
  • Homo erectus, eski dünyanın üç kıtasına iyice yayılmış bir insan türüydü. İsa'dan ve Adem'den 400 ile 800 bin yıl önceleri yaşamış olmalıydı.
  • Üretmeden tüketen yegane yaratık!
  • Anaokulları, yuvalar ve kreşler yaygınlaşıyor ama sevecen ana kucağının yerini tutacak bir yuva henüz icat edilmedi.
  • Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgarın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı. Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadın yaptı. Yarattığı kadını sevsin diye erkeğe armağan etti.
  • İnsan varlığını öteki canlılardan ayıran temel özellik, öğrendiklerini saklayıp biriktirerek bir kültür ya da uygarlık dünyası kurabilmiş olmasıdır.
  • Evcilleştirme, insanla bitki ve insanla hayvan arasında, olduk­ça karmaşık bir ilişkiler sisteminin kurulmasını ve onun sürdürülmesini gerektirmiştir. Öyle ki, avcılık-toplayıcılık ekonomisinden üretim ekonomisine geçen İnsanoğlu, evcil hayvan ve bitkileri olmadan yaşayamayacağı gibi; evcil hayvan ve bit­kiler de, karşıt olarak, insanın yardımı ve katkısı olmadan varlıklarını sürdüremezler.

İnsan ve Kültür İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Öncelikle çok zengin bir kaynağa sahip bir kitap. Bunun yanında bölüm sonlarında bölüm ile alakalı tavsiye edilen kaynak kitaplar da var ki bunlar sadece araştırma inceleme kitapları değil, dünya edebiyatından romanlar da içeren kitaplar. En temelden başlayarak; insana, kültüre ve insanı inceleyen bilim dallarına, ayrıntılı tablo ve görsellerden yararlanarak, bu konuları açıkşamaya gayret gösteren bir kitap. Antropoloji nedir? Doğuşu, gelişimi, kaçınılmazlığı inceleniyor. İnsanın ve tüm eylemlerinin kültürel bir geçmişe sahip olduğu, bu eylemlerin iöerisinde tasvip edilenin de, lanetlenenin de olduğunu bilerek, konuya objektif bir yaklaşım sergiliyor yazar. Hatta bunu giriş kısmında irdelenen Irkçılık konusundan, yaşanılan coğrafyadaki hakim görüşlerden örneklerin de ne kadar yanlış olduğu bilgisiyle başlıyor. Antropolojik incelemelerde dünyanın önde gelen bilim insanlarının çalışmalarını, bunları örneklendirecek farklı alan çalışmaları var kitapta. Söz konusu insan olunca da her bilim dalından ve disiplenden bir parçanın burada anıldığını da belirtmek gerek. Kaba bir tarifle bu kitap geçmişinden bugüne insanı ele alıyor ve bilinmesi gereken başlıklardan biri de İnsanın asla masum olmadığıdır. (Sîdar Ronahî)

Kültür üzerine detaylı şekilde bir alt yapı oluşturmak isteyenlere çok fazla katkı sunacağı kanaatindedeyim. Kitapta kültür tüm boyutları ile ele alınırken, ülkemizden ve dünyanın farklı yerlerinden şaşırtıcı örneklerle karşılaşacaksınız. (Uğur Tozkoparan)

İnsan ve Kültür PDF indirme linki var mı?

Bozkurt Güvenç - İnsan ve Kültür kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İnsan ve Kültür PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bozkurt Güvenç Kimdir?

Mimar, insanbilimci ve eğitimci. 1926 yılında Samsun’da, bir asker ailesinin ilk çocuğu 

olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini ülkenin yedi ilinde 11 okulda tamamladı. Kabataş

Lisesi’nden sonra 1943-45 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devam etti. 1945 yılında 

kazandığı Devlet Bursuyla ABD’ye gönderildi. Mimarlık eğitimini Georgia ve 

Massachusettes Teknoloji Enstitülerinde tamamladı (B.S., 1948, B.ATch 1949, M.Sc. 1950). 

Yurda dönüşünde, Melda Sunay ile evlendi. Mecburi hizmetli olarak T.C. Devlet 

Demiryolları İnşaat dairesinde ve şantiyelerinde çalıştı. 1956 yılında, İstanbul’da bir mimarlık 

bürosu kurdu; 1956-1961 yılları arasında Daruşşafaka Lisesinde matematik ve Yıldız Teknik 

Okulunda Mimarlık öğretmenliği ve yöneticilik yaptı. 1962-63 yılında USAID bursuyla 

Columbia Üniversitesi (ABD)’de Eğitim ve İnsanbilim programlarını izledi (M.A. 1963). 

Dönüşünde Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluşunda görevler aldı. Doktorasını 1965 yılında 

Hacettepe’de tamamladı. Temel Bilimler Yüksek Okulu’nu ve Nüfus Etütleri Enstitüsünü ve 

Sosyal Antropoloji Bölümünü kurdu. 1969’da doçent, 1977’de profesör, 1993’te emekli oldu. 

Güvenç ailesinin dört çocuğu, beş torunu var. 

1972-76 yılları arasında Türk Sosyal Bilimler Derneği Başkanlığı; 1974 yılında Başbakanlık 

Kültür Müsteşarlığı görevlerini üstlendi. 1979-81 yılları arasında Tokyo Üniversitesi Asya 

Afrika Araştırmaları Enstitüsü’nde Konuk Araştırma Profesörü ve 1985-86 yılında Wilson 

Center Burslusu olarak Smithsonian Enstitüsü (Washington D.C. ABD)’de araştırmalar yaptı. 

1993-2000 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak Çankaya’da 

görevlendirildi. Başbakanlık Atatürk Barış Ödülü Yüksek Kurulu’nda, Yüksek Öğretim 

Kurumu Genel Kurulu’nda, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nda, Türk Eğitim Derneği 

Bilim Kurulu’nda çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini UNESCO Genel Kurulları ile 

Uluslararası Eğitim Konferanslarında ve Avrupa Konseyi’nde temsil etti. 

Japonya’nın “Yükselen Güneşin Altın Işınları” nişanıyla ödüllendirildi. 1997 yılında Türkiye 

Bilimler Akademisi’ne onursal üye seçildi. Halen Yeditepe Üniversitesi Antropoloji 

Bölümünde çalışıyor. 

Bozkurt Güvenç’in dördü yabancı dillere çevrilmiş 30 kadar kitabı, yabancı dillerden 

Türkçeye beş çevrisi bulunuyor.

Bozkurt Güvenç Kitapları - Eserleri

  • İnsan ve Kültür
  • Kültürün Abc'si
  • Japon Kültürü
  • Türk Kimliği
  • Nereden Başlayalım
  • Kültür ve Demokrasi
  • Kültür ve Eğitim
  • Dünyanın Sonu Mu?
  • Japon Eğitimi
  • Sosyal Kültürel Değişme
  • Kadın Sorunları Sözlüğü
  • Anılardan Sayfalar
  • Kültür Konusu
  • Demokrasi Din Devlet

Bozkurt Güvenç Alıntıları - Sözleri

  • Kendilerini geri kalmış (ilkel) insanlara medeniyet ve iman götürmekle görevli sayan beyazların kara dumanlı gemileri ve ateşli silahları vardı. (Kültürün Abc'si)
  • "İnsan eğitimle insan oldu." John Locke (Nereden Başlayalım)
  • Evrimci okulun üyeleri, çeşitli toplumları evrim çizgisi veya merdiveni üzerinde farklı nokta veya basarnaklara yerleştirmişlerdir. Onlara göre, toplumlar ve insanlar, ulaşmış bulundukları evrim aşamaları değişik ol­duğu için, birbirinden farklı idiler. (İnsan ve Kültür)
  • Japon duygu ve düşüncesinde "Müco" (gelip geçicilik, ölümlülük, son­luluk) önemli bir yer tutuyor. Açıkça ve doğrudan az konuşulan bir kavram olmakla birlikte, müco Japon bilinçaltının temel sorunu, Japon ya­zısının ana konularından biridir. "Müco" sözcüğü, KOBAYAŞİ Tomoaki'ye göre, üç deği­şik anlamda kullanılıyor: 1) Dünyada her şey bir oluşum ve değişim süreci içindedir. Çiçekler solar, dostlar uzaklaşır, insanlar ölür ve bağlandığımız, parçası olduğu­muz hayattan bir boşluk ve hiçlik kalır. İnsanın ölümsüzlük ve sonrasız­lık umutlarını yıkan gelip geçicilik (müco), acımasız ve amansız bir gerçekliktir. Ne var ki bu acı gerçek, sanatsal anlatımı ve yaratıyı besleyen derin, yakıcı duygular uyandırır insanda. Japon edebiyatındaki müco, bu duyguyu yansıtır. 2) Müco'nun ikinci anlamı 'acı verici'dir. Her şeyin değiştiğini gö­ren, gelip geçici olduğunu bilen insanın kendisi de ölümlüdür. Böylece müco, maddenin, duyunun, algı ve kavramların, istek ve aşkın, benliğin, öz varlığın tümüyle yadsınması duygusuna dönüşür. 3) Üçüncü anlamda müco, nirvana'dır. Gelip geçiciliğin ve de kalı­cılığın söz konusu olmadığı, salt bir "varlık dünyası"dır. (Japon Kültürü)
  • "Bundan böyle eğitim, halkın tümüne yaygınlaştırılmalıdır. Öyle ki hiçbir köyde okuma-yazma bilmeyen kalmamalıdır. Bütün ana-babalar bu politikanın bilinci içinde olmalı, çocuklarının iyi eğitim görmesini şefkat ve dikkatle izleyip sağlamalıdırlar." (Japon Eğitimi)
  • "Geç yatıyor, zor uyuyor, yorgun uyanıyoruz. ' Barış' diye diye yüz yıllardır savaşıyoruz." (Nereden Başlayalım)
  • Japon insanının eğitim düzeyi yazısından belli olur. Ortadoğulu bilge, müridini, öğrencisini konuşmasından ya da sözünden tanımaya çalışır: "Hele biraz konuş ki seni tanıyayım" der. Japon öğretmen ise öğrencisini yazısından tanımak ister ve ona "Hele bir şeyler yaz ki seni tanıyayım" der. (Japon Eğitimi)
  • Japonlar, biz (uçi) ve ötekiler (yosomono) arasın­da kesin bir ayırım güderler. Yabancılara karşı hoşgörülü, namuslu, sabırlı davranırlar ama Japonya'nın onur kazanması için yaparlar bunu. Japon çıkarları değişince başka türlü de davranabilirler. Yabancılar, Ja­ponlaşmaya özenmedikleri sürece iyi kabul görürler. Oysa Japonlaşmak isteyenlere karşı saflarını sıklaştırır, yabancıyı iterler. Japon, kendi dilinin yabancılarca öğrenilmesinden onur duyar. Ancak, yabancı kişi, Japonları iyi anlamaya başlayınca rahatsız olur. (Japon Kültürü)
  • Kişinin Yaradanı anlaması zor olmalı ama kendini anlaması da kolay değil. 'Kişiyi nasıl bilirsin kendin gibi!' derdi Osmanlı. Kendini bilmeden nasıl bileceksin ki ötekini? Eğer bilemiyorsan nasıl bağışlayacaksın? İşte onun için, anlayamadığın için bağışla ötekini. Bağışla ki bağışlanmayı umabilesin. Yaradandan ötürü. (Kültürün Abc'si)
  • Romalı Çiçero: “Verimlilik, çeşitlilik, bolluk-bereket açısından Küçük Asya ( Anadolu)’dan üstün ülke yoktur.” demiştir. (Türk Kimliği)
  • Toplum aileyi değil, aile biçimleri toplumsal değişmeyi yansıtmakta­dır. (İnsan ve Kültür)
  • “Biz ötekilere "öteki" adını verince, onlar da bizi "öteki" olarak görüyorlar. Böylece herkes, her birey "öteki" yani yabancı oluyor. Toplumuna yabancılaşıyor.” (Kültürün Abc'si)
  • "Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey." -Oktay Akbal (Nereden Başlayalım)
  • Japon insanı için değişme, hayatın değişmeyen kuralıdır. (Japon Eğitimi)
  • Bugün yaşayan ırklar, en ilkelinden en uygarına kadar, genetik bakımdan tek bir insan türüne girerler. Biyolojik de­ğişme ve benzeşme süreçleri, bir sarmaşığın dalları gibi kah birleşerek, kah birbirinden ayrılarak devam edip gider görün­mektedir. Arada bazı dalların kuruyarak kaybolması da mümkündür. Fakat süren dallar, ortak köklerini unut­mamış gibi davranırlar. Sarmaşığın her dalındaki her çiçek poleni, başka daldaki başka bir tohumu dölleme ve yeni bir çiçek yaratma gücünü muhafaza ediyor. Bu benzetmede, sar­maşığın dalları, insan ırklarını temsil etmektedir. (İnsan ve Kültür)
  • İnsan varlığının en etkili ilacı olan çay, uzun ve sağlıklı bir ömründe gizemidir. Beş organın başlıcası yürek, tatların başlıcası acı, acıların başlıcası çaydır. Bu yüzden yürek, acı şeyleri, acının tadını sever.... Öyleyse sağlığını gücünü ve ruhunu korumak için bol bol çay iç. (Japon Kültürü)
  • Japon eğitimi ve okul sisteminin çok ağır olduğu görüşünü savunan uzmanlar "eğitimin gençleri serseri değilse bile sersem edebileceğini" söylüyorlar. (Japon Eğitimi)
  • "Dinlemenin bir sanat olduğunu, sizi dinlerken anlıyorsunuz." (Nereden Başlayalım)
  • Homo erectus, eski dünyanın üç kıtasına iyice yayılmış bir insan türüydü. İsa'dan ve Adem'den 400 ile 800 bin yıl önceleri yaşamış olmalıydı. (İnsan ve Kültür)
  • “Köylü, her yerde, kendini dünyanın merkezine koyar.” (Türk Kimliği)

Yorum Yaz