tatlidede

İnsanlık Serüveni

İnsanlık Serüveni

O diyarın zümrüt tepelerinde kaygısız ve özgür bir kelebek gibi süzülürken, nefsin pervasız dürtüsü yüzünden sürgün yedim. Sebebini sorma, çünkü her sorunun içinde onlarca soru gizli. Bir kısmını bilirim, kalanı ise ufuk çizgimin ötesinde veya perdeli. Acı dahi olsa payıma düşen suç adedince öz eleştiride bulunarak kendimle yüzleşmektir amacım. 

Adım İnsan, asi ruhlu beni beşer. Sabıka kaydı ile ünlü. Saymaya kalksam bir daha saymam gerekir. Suçumu bilirim ama sonuç gizlendi benden. İtiraf etmeliyim ki nerede ve nasıl biteceğini bilmediğim sınav serüvenim ne olduysa yasak meyveye el uzatmakla başladı ve o gün bu gündür gözümden yaş benliğimden telaş hiç eksik olmadan kalbim ile aklım, fıtrat ile nefsim, hatta ruh ile bedenim can hıraş cenk halindedir. Zıtlıklar içinde cebelleşen iç dünyamın baskısına daha fazla dayanmayarak ketum dahi olsa suçumu ifşe edip itiraf etmeğe karar verdim.

Kabaca özetlemem gerekirse, Habil'e kıyıp kardeş kanını akıtarak arşı titrettim, Yusuf'u köle pazarında satarak yönetim bilinci ve adalet terazisi ile oynadım, İsa Mesih'i çarmıha gererek ahlak ve iffet abidesini yıkmaya çalıştım, insanlığın son elçisi olan El Emin'e gönderilen Mushafın lafzını tahrif edemedim ama yanlış yorumlarla içini boşaltarak kendi emellerime alet ettim, Sudan sebeplerle Salih'in onbinlerce devesini telef ederek azaba mustahak oldum, Tuğba ağacını kesmeye göcim yetmedi ama içindeki tüm canlılarla birlikte ormanları ateşe verecek kadar gaddarlaştım!

Sonra Apollo hızı ile insanlıktan uzaklaşarak aya tırmandım. Şimdi ise uzay bilimi kamuflajı altında siber cinayetlere zemin hazırlamaktayım.

Şirazeden çıkmak tam da bu olsa gerek. Oysaki yaratılışa anlam katan ben. Başıma ne geldi ise kendi elimden oldu ama hep mahcup ve titrek mazeretlere sığınarak suçuma ortak aradım. Nufuz, makam ve ilim gibi nimetleri birer kibir aracı yaparak toplum ile arama aşılmaz duvarlar ürdüm. Komşum aç iken tok yatarak üstelik Rıza-en Lillah deyip hicaz yollarını aşındırdım. Yetmezmiş gibi günübirlik günahlarıma Kabe'yi silgi sanarak umre bezirganlığı yaptım. Kucaklayıcı olacağım yerde ya cennete kimseyi layık görmeyen tekfirci veya kendi iç aleminde kaybolan bir meczup olarak göründim. Maalesef şu gök kubbe altında ne kayda değer bir faydam, nede gıpta edilecek bir hikayem oldu...

Üzerine düşen misyonu hakkı ile ifa etmiş tertemiz ruhlu insanları tenzih ederek onlara ayrı bir sahife açmak dileği ile.

Yorum Yaz