tatlidede

Kanlı Gömlek - Ömer Rıza Doğrul Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kanlı Gömlek kimin eseri? Kanlı Gömlek kitabının yazarı kimdir? Kanlı Gömlek konusu ve anafikri nedir? Kanlı Gömlek kitabı ne anlatıyor? Kanlı Gömlek PDF indirme linki var mı? Kanlı Gömlek kitabının yazarı Ömer Rıza Doğrul kimdir? İşte Kanlı Gömlek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 20.06.2022 06:00
Kanlı Gömlek - Ömer Rıza Doğrul Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ömer Rıza Doğrul

Yayın Evi: Kaknüs Yayınları

İSBN: 9789752563537

Sayfa Sayısı: 465

Kanlı Gömlek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İslam Tarihi'nin en önemli olaylarından birini aydınlatmak için yazılan bu eser, ana kaynakların kaydettiği tarihi gerçeklere dayanarak;

Hz. Osman'ın şehit edilişini,

İlk Yahudi dönmelerinin kurdukları gizli ve yıkıcı cemiyet ile bu cemiyetin Müslümanlar arasında çıkardığı fitneleri,

İslam Tarihi'nde yaşanan ilk iktidar mücadelelerini ve bundan dolayı Hz. Ali ile Hz. Ayşe ve Hz. Muaviye arasında vuku bulan olayları, edebî bir üslupla konu etmektedir.

Cumhuriyet döneminin usta kalemi Ömer Rıza Doğrul bu eseri yazarken olayların mümkün olduğu kadar tasavvur edilebilmesi maksadıyla bu olayların kahramanlarını konuşturmak ve bu sayede en karmaşık tarihî olayların kolaylıkla anlaşılmasını sağlamak istemiştir.

(Tanıtım Bülteninden)

Kanlı Gömlek Alıntıları - Sözleri

  • O müminler için zat-ı kibriya nezdinde ecr-i azim vardır ki bir kimse gelipte kendilerine, Düşmanlarınız size hücum için toplandılar, onlardan korkmalısınız dedikleri zaman bu haber onların Cenab-ı hakka olan imanlarını bir kat artırır.O müminler, Allah'ın nusreti bize kâfidir.O en büyük muhafızdır derler.
  • Dünya dediğin şey çabuk son bulur.Hesap vereceğimiz gün uzak değildir.
  • Birer birer şehirden çıkıyor, şehirle dağ arasındaki mesafeyi katederek dağa tırmanıyorlardı. Hedefleri, Sâm Kalesi’nin harabeleriydi. Orada toplanıp anlaşacaklardı. Gecenin karanlığı içinde dağ başına doğru yol alan bu birkaç adam, kimseye tesadüf etmemeye ve takip edilmemeye dikkat ediyorlardı. Neyse ki onları takip eden yoktu. Herkes uykudaydı. Adamlar saatlerce yürüdükten, saatlerce yolların arızalarıyla mücadele ettikten sonra Hz. Nuh’un oğlu Sâm tarafından yaptırıldığı söylenen kalenin harabelerine vardılar. Birbirlerinden emin olmak için kendi aralarında bir şeyler fısıldadılar; içlerinde yabancı yoktu. Adamların önüne düşen biri, onları mağaraya benzer bir yere götürdü. Hepsi içeri girdiler. Sırtlarında taşıdıkları heybeleri yere indirdikten sonra oturdular. Yorgundular fakat dinlenmek yerine söze başlamak istediler. İçlerinden biri sözü açtı: “İsrailoğulları” dedi. “Mukadderatımızı tehdit eden tehlikeden nasıl kurtulacağız? Burada bunu konuşup bir karar vereceğiz. Konuşmaya başlayalım mı?”
  • Muaviye’nin ,Şam’a davet teklifi üzerine Hz.Osman şu kati cevabı verdi: “Ben Hz. Peygamber’in komşuluğunu terk edemem! Bu yolda ölsem bile korkmam! “
  • “Siz varken hiç kimse bu devletin başına geçmeyi düşünmez ve bu makama (hilafete) göz dikemez.” (Hz Muaviye; Hz Ali, Hz Zübeyr Hz Talha’ya hitap ediyor Ve fitnelere karışmamalarını söylüyor.)
  • Bu vaziyet karşısında Muaviye kesin hüküm verdi: “O hâlde emin olunuz ki burada saldırıya uğrayacaksınız!” Fakat Hz. Osman bu sözlerden korkmadı. “Zararı yok.Allah bizi korur!” dedi.
  • Hz. Ömer’in bir Mecusi tarafından saldırıya uğraması sonucunda hançer darbesinden kurtulamayacağı anlaşıldığı zaman, halk ondan bir halef göstermesini rica etmiş,ısrar üzerine Hz. Ömer altı namzet göstermişti. Bunlar ; Hz. Ali,Hz. Osman,Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Abdurrahman bin Avf ve Sa’d idiler.
  • Acaba insar içinde böylesi var mıydı? Ömründe bir hata işlememiş, ömründe bir hata işlemeyecek,hiçbir hareketi kınanmaycak,hiçbir sözü muhalefet görmeyecek biri var mıydı? Bunun hayal edilmesi bile imkânsız değil miydi?
  • Bu uydurma hadislerden birine göre Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye, “Sen benim kardeşimsin,vezirimsin,vârisimsin,halifemsin”demişti.Yine bu uydurma hadislerin bir diğerine göre Hz. Peygamber Hum çayının kenarında Hz. Ali’ye “Ben kimin efendisiysem Ali de onun efendisidir” tarzında sözler söylemişti.
  • Hz. Ali tereddüt etmeden cevap verdi: “Size bu ümmetin peygamberinden sonra en hayırlısının kim olduğunu haber vereyim: Evvela Ebu Bekir, sonra Ömer. Ben ancak Osmandan sonra kendimde hak görürüm.”
  • “Muhakkak ki Muaviye kuvvetli,liyakatli,zeki bir siyaset adamıydı.Dinsiz değildi. Bilakis dindardı.”
  • Kendisine Beytülmal'i suistimal ettiği söylendiği zaman, Hz.Osman şu cevabı vermişti: -Diyorlar ki, ben akrabamı sever, onlara ihsanda bulunurum. Doğrudur. Ehl-i beytimi severim. Fakat ben bu muhabbetimi haksızlığa alet etmiş değilim. Ben, hak hususunda onlara zerre kadar taraftarlık göstermem. Onlara verdiğim para ise, sadece kendi servetimdendir. Ben, Müslümanların malını ne kendi şahsım ne de bir kimse için helal görerek almam. Resul-i Ekrem devrinde, Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer devirlerinde kendi servetimden büyük miktarlarda hediyeler takdim etmiş bulunuyorum. O zaman genç, dinç bir adamdım. Bunu o zaman yapmadığım halde, ömrüm tükendiği zaman mı müfteriler bu sözleri söylüyorlar? Ben herhangi bir şehir veya vilayete fazla bir vergi mi tahrettim de onu aldım? Bana, ancak beşte birler gönderiliyor. Ve bunlar hak edenlere veriliyor. Bunlardan bir şey almak benim için caiz değildir. Ben de bunlardan bir şey almış değilim, bütün harcamalarım kendi öz malımdandır.
  • Acaba insanlar içinde böylesi var mıydı? Ömründe bir hata işlemeyecek, hiçbir hareketi kınanmayacak, hiçbir sözü muhalefet görmeyecek biri var mıydı?

Kanlı Gömlek İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İslâm Tarihi: Öncelikle kitabın biraz muhtevasından bahsedip sonrasında yazarın sorduğu beş adet soruya cevap vermeye çalışacağım. Kitabın başında Beş adet soru bulunuyor. Sorular şu şekilde; 1) Hz Osman'ı nasıl şehit ettiler? 2) İlk Yahudi dönmelerinin kurdukları gizli ve yıkıcı cemiyet. 3) Bu cemiyetin Müslümanlar arasında çıkardığı büyük fitneler? 4) Hz Osman'ın Şam sokaklarında dolaştırılan Kanlı Gömleği 5) Hz Ali ile Hz Ayşe arasında yapılan kanlı savaşlar Bu sorulara başlamadan önce kitabın içeriği olarak Leyla adlı bir kızdan ve onun etrafında dönen olaylardan bahsediyor yazar. Kendisi Leyla Binti Yezid olarak geçiyor. Annesi bizanslı bir cariye olduğu için babasının kim olduğunu bilmiyor ve tüm kitap boyunca babasını arıyor. Onun dışında kitapta Hz Osman'ın son yılları, Hz Ali'nin hilafetiyle başlayıp katline giden süreç ve Hz Hasan'ın hilafeti Muaviye'ye devretmesine kadar olan süreç anlatılıyor. Muhammet bin Ebu Bekir ile Leyla'nın aşkları. Bu aşk uğrunda yapılan fedakarlıklar falan filan. Artı olarak Leyla ismini okuduğum hiçbir kitapta görmedim lakin kitapta çokça bu karaktere yer verilmiş. Leyla denen bu kız var mı, yok mu bilmiyorum fakat tuhaf bir şekilde Leyla tüm olaylardan haberdar oluyor ama nedense tarih sahnesine hiçbir şekilde müdahale edemiyor. Bir nevi etkisiz eleman gibi. Sorulara cevap verecek olursak. Birincisi Hazreti Osman'ı nasıl şehit ettiler? İkincisi; ilk yahudi dönmelerinin kurdukları gizli ve yıkıcı cemiyet? Vereceğimiz cevap ikisini de karşılar mahiyette. Öncelikle kitabın başından itibaren birkaç adamdan bahsedilir ve bunların kurduğu gizli bir cemiyet vardır. Cemiyetin herhangi bir adı yok.  Başlarında Abdullah ibni Sebe'nin olmak üzere, Cermuz oğlu, Yakup oğlu, Kerrus oğlu, Meymun oğlundan oluşan bir cemiyet. Görevleri şehirlere dağılıp oradakilerin güvenini kazanmak, hükümeti tanımak ve buna göre bir plan uygulayarak koca imparatorluğu yıkmak. Tabii çalışmaları sonuç veriyor ve büyük bir fitne hareketi başlatarak Hz Osman'ın katline sebep oluyorlar. Sonrasında Hz Ali'nin hilafetiyle başlayıp Cemel ve Sıffin ile birlikte katline giden süreçte en büyük rolü oynayanlar, Cemel ve Sıffin de ortalığı karıştıranlar, Hariciler ve Şia'nın çıkmasına neden olanlar da bunlar. Diğer soruya geçecek olursak; bu cemiyetin müslümanlar arasında çıkardığı büyük fitneler'e örnek olarak Hz Osman'a karşı Basra ve Kufe'lilerin ayaklanmasını sonrasında da bunlar dönmek üzere iken bir anda ortaya çıkan Hz Osman'ın mührüne sahip mektup kitaba göre tamamen bu cemiyetin başının altından çıkmış. Hz Osman'ın katlinden sonra Hz Ali'yi bunlar halife seçmiş ve cemel savaşına da bunlar sebep olmuş. Sürekli ortalığı karıştırmış ve inanılmaz derecede başarılı olmuşlar. Dördüncü soruda Hz Osman'ın katlinden sonra eşi Naile'nin Hz Osman'ın kanlı gömleğini ve kendi kopan parmaklarını Şam'a göndermesi sonrasında da Muaviye'nin camilerde bunu sergileyip Hz Ali'ye lanet yağdırması konu olunuyor. Tabii sonrasında da Sıffin savaşı. Besinci soru; Hz Ali ile Hz Aişe arasında olan Cemel savaşı. Ki bu savaş günümüzde bile müslümanların ciğerini dağlayan bir savaştır. Hazreti Zübeyr ve Hz Talha burada şehit düşmüş. Daha birçok müslümanın burada kanları dökülmüş. Bu olayların altında da yine bu cemaat yer alıyor. Kitabın fazla içeriğine girmeden olayları anlatmaya çalıştım. Tabii ne kadar başarılı oldum orası muamma ama kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap bu. Eleştiriye açık ama kesinlikle vakit kaybı değil... (Zelal)

Hz. Osman Kanlı gömleği giyen Halife. Hz. Osman Meleklerin bile haya ettiği Sahabe Hz. Osman Zinnureyn İki nurun sahibi. Resulllah minberdeydi belki Osman’ın ilerde karşılaşacağı belaların hüznü okunuyordu yüzünde Minberden Şöyle seslendi Ashabına: Şu saatten sonra Osman’ın ilerde yapacağı hiç bir şey mahşer aleminde ona zarar vermeyecek. Böyle söylemişti peygamber efendimiz Hz. Osman’ın hayatında neler yaşayacağını görerek. Bir gün önünden bir cenaze geçti. Peygamber efendimiz yanına gitti kim olduğunu öğrendi. Cenaze sahibinin kim olduğunu öğrendikten sonra dönüyordu ve evine gidiyordu. Onunla beraber olan sahabi de peygamber efendimizle beraber dönüyorlardı Soruyordu Ashab dan birkaç kişi. Ya ResulAllah bugün mescidi nebeviye gelen şu cenazeye, cenaze namazı için saf emretmediniz Sahabi kendi aralarında cenazeyi kıldılar diyordu. Gerekçesini öğretmek istiyorlardı Hz. Peygamber tek bir cümle ile cevap veriyordu. “İnnehu Kena yuğilu Osman” çünkü bu adam Osman’dan nefret ederdi. Ben onun cenaze namazını bu yüzden kılmadım diyecekti. Bir gün fitneden bahsediyordu peygamber efendimiz. Bazı insanlar fitneye düşecek bazı insanlar kaybedecek bazı insanlar savrulacak bazı insanlar rahmetten uzak düşecek. Çetin bir gün gelecek. Şu adam şu pelerinle giden adam var ya. O fitnenin olduğu günde fitneden etkilenmeyecek. Herkesin gözü orada kim bu karanlıkta üstünde pelerin olan adam. Sahabeyi kiram oraya bakıyordu. Sahabeden biri koşuyordu pelerinli adamın sırtından tutuyordu ona peygamber efendimizin söylediği sözü iletiyordu, Yüzünü döndüğünde Meğer Hz. Osmandı. Peygamber efendimizin en çetin günde fitneye düşmeyecek adam dediği Hz. Osman… Abluka altına alınmış evinde suyu yok ekmeği yok dostu yok. Terk edilmiş tek başına Direniyor. Hiç ama hiç ödün vermiyor. Çünkü Hz. Peygamber Hastalığında Şöyle söylemişti Hz. Osman’a. Ey Osman benden sonra Halife olacaksın. Sana halifelik gömleği giydirilecek. Halife olduğun zaman kapına gelecekler sana diyeceklerki, Osman Halifelikten vazgeç.Sakın Osman Halifelikten vazgeçme Diren, bana gelinceye kadar Orada kal. Alması gereken talimatı Peygamber efendimizden almıştı. Hz. Osman’ın öldürülmesini istemeyen bir grup gelecek. Siz halifeliği bıraksanız şu ayak takımı da dağılıp evlerine gitseler sizin canınıza da kast etmeseler ne olurdu diyecekler. Hz. Osman Tüm asaletiyle kalkacak yerinden Ben peygamberimize verilmesi gereken sözü vermişim. Peygamber efendimize Ahdim vardır. Başım gitse de ben bu ahdimden dönmeyeceğim. Ve Dönmedi de… Medine’de tek başına kalmıştı 83 yaşında bembeyaz yüzlü bembeyaz sakallı bembeyaz ruh sahibi. Tek başına 1500 kişilik ayak takımına karşı direniyordu. Ordu yok. Kapının önünü boşalt Ali. Gençlerin ölmesini istemiyorum Peygamber şehrinde silah çektirmeyeceğim. Peygamber şehrinde kan dökülmeyecek. Benim kanım dökülsün ama benim için kan dökülmesin… Evinde bir yudum bile su bırakmamışlardı. Karısına döndü ve Ey Naile evde hiç su yok mu dedi. Hayır dedi karısı 4 Gündür hiç su gelmedi evimize. Oruca niyetlenecek İftar yapmadan su içemeden, Rume kuyusunu Müslümanların susuzluğunu gidermesi için satın alıp bağışlayan adam. Kuran okuyordu Hz. Osman Karısı seslendi. Kapıyı kırıyorlar dedi. Hiç kaldırmadı kafasını Kurandan. Biraz sonra kapı kırıldı Hz. Osman’ın odasına girdiler. Osman kuran okumaya devam etti. İçeriye giren Hz. Ebubekir’in Oğlu Mehmet’ti. Hz. Osman’ın Sakalını tuttu. 83 yaşındaki adamın başını kaldırdı. Hz. Osman başını kaldırıp ilk kez baktı yüzüne. Sadece şunu söyledi sakalının tutan gence. “Baban senin bu halini görseydi bugün.” Dedi. Çekecek elini utanacak yüzü kızaracak kaçacak odadan. Sonra ardından başka bir cani gelecek. Kılıcını kaldırıp başına indirecek Hz. Osman’ın Sonra göğsüne indirecek kılıcı. Gömleği kan olacak Hz. Osman’ın Okuduğu Kurana kan damlayacak Sıçrayan kan Kuranın bir ayeti üzerine düşecek. feseyekfîkehumu(A)llâh(u) – Onlara karşı Allah yeter. Yana düşüyordu Halife. Şehit edilmişti. 3 Gün boyunca caniler yüzünden dokunulmadı Cenazesine kaldırmadılar odasından. 3. günün sonunda 5 adam toplandı ve kaldırdılar. O anı gören anlatacaktı Hz. Osman’ı Odasının kapısını söküp üstüne koydular. Evden çıkardıkları vakit. Mübarek bedeninde sallanan kafası duvarlara çarpa çarpa evden çıkartıyorlardı. Sonra götürüp Medine’nin çöplüğüne gömdüler, Cennetle Müjdelenen Halifenin Bedenini. (Bugün orası Bakii Mezarlığı olarak geçmektedir.) Şehadetin Kabul Olsun Allah’ın Cennetiyle Müjdelenen Sahabe. Rahmetin Kabul olsun Peygamber Dostu. Selam olsun Sana. Meleklerin bile haya ettiği Halife… Hayirli Okumalar… (Osman)

Asrı saadetin en çileli ve kalbi kırık yılları... Ümmete emir olanlar istiyor ki Efendimizin hayatı gibi olsın İslam, öyle inansın amentü diyenler.. oysa mescidde ne Rasulullah vardı ne de onu iman kulağı ile dinleyen ashabı. Peygamberlerden sonra insanlığın en faziletleri teker teker göçmüştü fani dünyadan. Kalanların kalbi hançerli gönlü kırıktı. Ne de olsa fitne kapısı sonuna kadar kırılarak açılmıştı.. Hz. Osman ve Hz. Ali dönemini anlama açısından oldukça faydalı bir eser. Kitabın dili de kendini gayet güzel okutuyor. Ama yine de bu kitaptan manevi yönden istifade edilir diyemiyorum. Zira olayları anlatma derdinden hürmeti unutmuş yazar. Evliyanın nazarında Hz. Muaviye mazurdur hatta bir büyüğümün ifadesiyle Ümmü Habibe Validemize istinaden ümmetin dayısıdır. Lakin yazar Hz. Muaviye'yi haklı göstermek adına Hz. Ali'yi harcamış, etrafında dönen dolapları anlayamayacak şekilde zayıf göstererek. Bu kitapta beni en rahatsız eden şey hürmet dilinin olmaması. Hele ki Hz. Hasan hakkındaki "Hasanın tek bildiği karı alıp boşamaktı" ifadeleri Efendimiz'e en çok benzeyen torununa hakarettir benim nazarımda. Hz. Ali'nin Kan bağı olmayan bir kızı kucaklamasi elini öptürmesi... bunlara gelmiyorum bile. Ahmet Cevdet Paşa'nın insanın yüreğini titreten o hürmetine alışmış biri olarak bu kitap çok avam geldi bana. Kalbinde hürmeti sağlamlaştırmış, o dönemde geçen olayları okumak isteyenler için okunabilir bir kitap. Ama benim tavsiye listemde değil (Aktif Okur)

Kanlı Gömlek PDF indirme linki var mı?

Ömer Rıza Doğrul - Kanlı Gömlek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kanlı Gömlek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ömer Rıza Doğrul Kimdir?

Ömer Rıza, aslen Burdur'lu olup Mısır'a yerleşmiş bir ailenin çocuğu olarak Kahire'de doğdu. Tahsilini Ezher Üniversitesinde tamamlayıp Mısır'da gazeteciliğe başladı. Kahire'de yayınlanan es-Siyâse ve eş-Şa'b gazetelerinde; İstanbul'da yayınlanan Tasvîr-i Efkâr, Tevhid-i Efkâr, Sebîlü'rreşâd ve Vakit gazetelerinde yazılar yazdı.

1915 de İstanbul'a geçerek yazarlığını sürdürdü. Mehmet Akif'in kızı Cemile Hanımla evlendi. Vakit gazetesinde yayımladığı Türkiye-Mısır ilişkileri hakkındaki yazılarından dolayı1925 de İstiklal Mahkemesince tutuklandı, bir müddet sonra serbest bırakıldı.

1940 da Eşref Edip, İ. Hakkı İzmirli ve Kamil Miras ile birlikte çıkarmaya başladıkları İslâm Türk Ansiklopedisi ve Mecmuasında çok sayıda madde ve makale yazdı.

1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde günlük siyasî yazılar yazdı. İstanbul Radyosu için İslâm dünyası hakkında siyasî icmaller hazırladı.

1947-1948 yılları arasında dinî, fikrî muhtevalı Selamet Mecmuasını çıkardı.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'den Konya milletvekili seçildi. Büyük Millet Meclisi Dış İşleri Encümeni'nde görev alıp çok önemsediği İslâm ülkeleriyle

kurulan ilişkilere öncülük etti.

Türk-Pakistan Kültür Cemiyetine başkan seçildi. Hayatını kalemiyle kazanan nadir

yazarlardan biri olan Ömer Rıza, uzun süren bir hastalık döneminden sonra

13 Mart 1952 de İstanbul'da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği'ndedir.

Ömer Rıza Doğrul Kitapları - Eserleri

  • Kanlı Gömlek
  • Hasan Sabbah Cennet Fedaileri
  • Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye
  • İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf
  • Kur’an ve İslam Üzerine
  • Yeryüzündeki Dinler Tarihi
  • Ekber Bir Türk Dahisi

Ömer Rıza Doğrul Alıntıları - Sözleri

  •  Allah’ım! Şu dakikalarda bütün sevenler sevdiklerinin yanına gidiyorlar, ben de sana geldim. Ya ilahi! Yıldızlar parladı, gözler uyudu. Padişahların kapıları kapandı, Senin kapın ise yalvaranlara açık. Allah’ım! Efendim, dünyada olan nasibimi kâfirlere verdim, ahirete ait olan nasibimi günahkar müminlere verdim. Dünyadan ancak zikrini, ahirette de ancak cemalini arzuluyorum. Allahım! belalar içinde değilim, belalardan da şikayet eder değilim. Arzum senden ne kudret helvası ve ne de bıldırcın etidir. Eğer bana dünyada ahireti bağışlarsan ben bunlardan razı olmam ancak Mevlanın cemalini görmek dilerim. Ya Rabbi senin Cehenneminden korkup sana ibadet ediyorsam o cehenneminde beni yak. Senin cennetine girmek için çalışıyorsam o zaman cennetine de beni ebedi koyma. Senin cemalini, didarına gurbiyetine aşıksam ondan da beni ayırma. (Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye)
  • Gece tamamıyla sakindi. (Hasan Sabbah Cennet Fedaileri)
  • Manevi bir gıda alamamak yüzünden ruhumu, müthiş bir hüzün kaplamıştı. (Ekber Bir Türk Dahisi)
  • Kendisine Beytülmal'i suistimal ettiği söylendiği zaman, Hz.Osman şu cevabı vermişti: -Diyorlar ki, ben akrabamı sever, onlara ihsanda bulunurum. Doğrudur. Ehl-i beytimi severim. Fakat ben bu muhabbetimi haksızlığa alet etmiş değilim. Ben, hak hususunda onlara zerre kadar taraftarlık göstermem. Onlara verdiğim para ise, sadece kendi servetimdendir. Ben, Müslümanların malını ne kendi şahsım ne de bir kimse için helal görerek almam. Resul-i Ekrem devrinde, Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer devirlerinde kendi servetimden büyük miktarlarda hediyeler takdim etmiş bulunuyorum. O zaman genç, dinç bir adamdım. Bunu o zaman yapmadığım halde, ömrüm tükendiği zaman mı müfteriler bu sözleri söylüyorlar? Ben herhangi bir şehir veya vilayete fazla bir vergi mi tahrettim de onu aldım? Bana, ancak beşte birler gönderiliyor. Ve bunlar hak edenlere veriliyor. Bunlardan bir şey almak benim için caiz değildir. Ben de bunlardan bir şey almış değilim, bütün harcamalarım kendi öz malımdandır. (Kanlı Gömlek)
  • “Muhakkak ki Muaviye kuvvetli,liyakatli,zeki bir siyaset adamıydı.Dinsiz değildi. Bilakis dindardı.” (Kanlı Gömlek)
  • ""Söz, din namına verilmez Söz, insanlığın müşterek rabıtasıdır"" (Hasan Sabbah Cennet Fedaileri)
  • Acaba insanlar içinde böylesi var mıydı? Ömründe bir hata işlemeyecek, hiçbir hareketi kınanmayacak, hiçbir sözü muhalefet görmeyecek biri var mıydı? (Kanlı Gömlek)
  • Hz. Ömer’in bir Mecusi tarafından saldırıya uğraması sonucunda hançer darbesinden kurtulamayacağı anlaşıldığı zaman, halk ondan bir halef göstermesini rica etmiş,ısrar üzerine Hz. Ömer altı namzet göstermişti. Bunlar ; Hz. Ali,Hz. Osman,Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Abdurrahman bin Avf ve Sa’d idiler. (Kanlı Gömlek)
  • Biricik tesellisi Allah’a karşı beslediği iman ve güven, dünyada çektiği mihnete karşı ahirette göreceği mükafattı. (Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye)
  • “Siz varken hiç kimse bu devletin başına geçmeyi düşünmez ve bu makama (hilafete) göz dikemez.” (Hz Muaviye; Hz Ali, Hz Zübeyr Hz Talha’ya hitap ediyor Ve fitnelere karışmamalarını söylüyor.) (Kanlı Gömlek)
  • BHAGVAN DAS, Împaratorun yanıbaşında idi ve düşmanların üçü imparatorun üzerine saldırmışlardı. EKBER bunların ikisini, yere sermiş, DAS bunların üçüncüsüne mızrağını saplamıştı. (Ekber Bir Türk Dahisi)
  • Her kim neyi severse onu sık sık anar. (Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye)
  • Muaviye’nin ,Şam’a davet teklifi üzerine Hz.Osman şu kati cevabı verdi: “Ben Hz. Peygamber’in komşuluğunu terk edemem! Bu yolda ölsem bile korkmam! “ (Kanlı Gömlek)
  • Bu uydurma hadislerden birine göre Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye, “Sen benim kardeşimsin,vezirimsin,vârisimsin,halifemsin”demişti.Yine bu uydurma hadislerin bir diğerine göre Hz. Peygamber Hum çayının kenarında Hz. Ali’ye “Ben kimin efendisiysem Ali de onun efendisidir” tarzında sözler söylemişti. (Kanlı Gömlek)
  • Yedinci derece: İmam. İmam en yüksek gayeydi. İmam doğrudan Allah'la temas eder ve gaybın ilmi ona vasıtasız ulaştırdı. "Belag-ı A'zam", yani en yüce tebliğci ve "Namus-u Ekber", yani en büyük sır bu adamdı. Bu adam ise, Allah'ı da dini de inkardan başlayarak her şeyi yapabilirdi. Ona mübah olmayan hiçbir şey yoktu. Onun yetkisi çerçevesine girmeyen, onun emriyle harekete geçmeyen, onun arzu ve iradesine boyun eğmeyen bir kuvvet bulunamadı. Onun her istediği mutlaka olurdu. Can, mal, ırz ve mukadderat onun emrine bağlıydı. (Hasan Sabbah Cennet Fedaileri)
  • Mezdek, ikiliğe dayanan bir mezhep kurarak insanların eşit haklarla yaşamaları gerektiğini söyledi; eşitliğin yalnız mal üzerinde değil, kadınlar üzerinde de tatbikini savundu, insanlar arasında kopan düşmanlıkların ve muharebelerin para ve kadın hırsıyla vuku bulduğunu söyleyerek kadınları orta malı olarak ilan etti ve bütün mallara da aynı muameleyi tatbik etti. Onun esas itikadı şu idi :" İnsanlar nasıl yalnız su ve ateş gibi şeyleri serbest ve müşterek bir surette kullanıyorlarsa başka her şeyi de aynı şekilde ve müşterek bir surette kullanmaları icap ederlerdi.' (Hasan Sabbah Cennet Fedaileri)
  • Birer birer şehirden çıkıyor, şehirle dağ arasındaki mesafeyi katederek dağa tırmanıyorlardı. Hedefleri, Sâm Kalesi’nin harabeleriydi. Orada toplanıp anlaşacaklardı. Gecenin karanlığı içinde dağ başına doğru yol alan bu birkaç adam, kimseye tesadüf etmemeye ve takip edilmemeye dikkat ediyorlardı. Neyse ki onları takip eden yoktu. Herkes uykudaydı. Adamlar saatlerce yürüdükten, saatlerce yolların arızalarıyla mücadele ettikten sonra Hz. Nuh’un oğlu Sâm tarafından yaptırıldığı söylenen kalenin harabelerine vardılar. Birbirlerinden emin olmak için kendi aralarında bir şeyler fısıldadılar; içlerinde yabancı yoktu. Adamların önüne düşen biri, onları mağaraya benzer bir yere götürdü. Hepsi içeri girdiler. Sırtlarında taşıdıkları heybeleri yere indirdikten sonra oturdular. Yorgundular fakat dinlenmek yerine söze başlamak istediler. İçlerinden biri sözü açtı: “İsrailoğulları” dedi. “Mukadderatımızı tehdit eden tehlikeden nasıl kurtulacağız? Burada bunu konuşup bir karar vereceğiz. Konuşmaya başlayalım mı?” (Kanlı Gömlek)
  • Hoşnutluk, Allah’ın hükümlerine kalben teslim olmak, O’nun her istediğini her seçtiğine kalben inkıyad etmektir. (Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye)
  • Fakat hiçbir şey kendi kendine vücûd bulmaz; vücûd bulan her şeyin bir mucidi vardır ve her şey bu hakîkati ikrar etmektedir. (Kur’an ve İslam Üzerine)
  • Ben seni seviyorsam bundan sana ne! (Aşkın İncisi Hz. Rabiatü'l Adeviyye)

Yorum Yaz