tatlidede

Kargayı Rehber Edinenler

Kargayı Rehber Edinenler

Kibir güzelliği perdeler, kin iyiliği! İnat gerçekten uzaklaştırır, nefret sevgiden!

Kıskançlık nefreti doğurur, haset öfkeyi! Öfke ruhu esir kılar, beden özgür olsa da!

 

İnsanoğlunun görevi yapmak, imar ve inşa olarak belirlenmişti. Fakat belli bir zamandan sonra yüzüne gözüne bulaştırdı.

Bazen; Madem “yapmayı” beceremedik-başaramadık, keşke hep beraber bir felâketin oluşmasına zemin hazırlamasaydık diyorum içimden... Tamam, kabul ediyorum insan olarak; lezzet ve şehvetlere meyilli olarak yaratılmışız fakat keşke vahiy bariyeri ile nefsi dizginlemeyi deneseydik.

 

Kibir ve gururdan ne yapacağını bilmeden şaşırıp, zavallılaşıp, alçalmak yerine keşke yükselmenin tevazu ve doğruluk kanatlarını takınmakta olduğunu kavrayabilseydik.

Hırs, kin ve düşmanlık yükü taşıyıp bir karganın (Kabil olayında olduğu gibi) rehberliğine muhtaç kalmak yerine keşke sevgi ve dostluk ile rehber olabilseydik.

 

“Karga kadar Olamamak”

Evet, dışsal sebep olarak başka nedenler görünse de kibir, yıkım ve tahribatta hatta kardeşi kardeşe öldürten temel etkendir. Ki insanın bilinç altına inildiğinde bu bariz bir şekilde tezahür edecektir.

Hani Allah, Habil'in cesedini nasıl gömeceğini göstermek üzere Kabil’e bir karga gönderdi ya. Düşünüyorum, düşünüyorum, işte, bir nevi kibrin sonu karganın rehberliğine muhtaç bıraktıracak kadar şaşkın ve aciz kılar insanı mesajını vermektedir belki de diyorum.

“Yeri eşeleyen kargayı gören Kabil, kargadan bile aciz olduğunun farkına vararak yaptığından pişmanlık duydu” (Maide Suresi, 27-32).

Kabil pişman olmuştu ama 'çok geçti'. "Ve çok geçten daha kötüsü yoktur hayatta" der Sabahattin Ali. Oysa biz çok şanslıyız. Daha "geçmedi" bizim için. Zira dönmek için daha zaman var bizim için. Derler ya; “zararın neresinden dönülse, kardır.”

Yükselme; tevazu ve doğruluk kanatlarını takınmakla olur dedik. Fakat kibri gizlemek adına dışsal bir kalkan edinmemek kaydıyla. Zira Gizli kibir, kibrin en tehlikeli çeşididir. Kimileri kibrin en tehlikeli çeşidi olan gizli kibir(ler)ini yapmacık tevazuyla örtmek istese de basiret ehli fark eder.

Maalesef tarihten ibret almayıp hala Karganın rehberliğini Vahyin Rehberliğine tercih edenler var…

 

Peki, değer mi?

Dünyanın hali orta olduğu için, cevabı sizlere bırakıyor neticeyi Baba Tahırı Uryan’ın şu sözüyle bitirmek istiyorum:

"Az çok kabristanın önünden geçtim

Zengin ve fakirin halini gördüm içinde

Ne fakir girmişti toprağın altına kefensiz

Ne zengin kefenden başka götürmüştü beraberinde"

Umarım 'geç' olmadan dönülür...

 

 

 

Editör: M.Burhan Hedbi

Yorum Yaz