tatlidede

Kudüs İzlenimlerimiz (II)

Kudüs İzlenimlerimiz (II)

Tel Aviv, 1927’lerde 7 Arap kasabası üzerine kurulmuş bir şehir. Tel Aviv’de nispeten modern bir yapılaşma dikkat çekse de İstanbul’umuzdan da Antalya’mızdan daha geride olduğunu belirtmeliyim.  Tel Aviv, aynı zamanda dünyanın en iyi dokuzuncu kumsal şehriymiş. Haliyle de çok fazla turist çeken bir şehir. Aracımız sahil yolundan devam ederken çok katlı yüksek binalar dikkatimizi çekiyordu. Yolumuza, Tel Aviv’le neredeyse birleşik olan Yafa’dan devam ediyorduk. Yafa, Osmanlıdan kalma eserlerin günümüze kadar korunduğu mistik, güzel bir Filistin şehridir. Toz bulutu ve bunaltıcı bir havada indiğimiz bu tarihi ilçede birbirinden ihtişamlı yapılarının önünden ilerlerken toz bulutunun çöktüğü sahile aldırış etmeden yüzen turistleri gördük. Osmanlılar döneminden kalma tarihi bir camide namazlarımızı kıldık. Cami, tadilat ve restorasyondan yeni çıkmıştı.  Filistinlilerin imkânları dar olduğundan ve İsrail yönetimi birçok faaliyetleri engellediğinden Filistinlilere ait meskûn yerler çok eski ve bakımsız binalardan oluşuyor. Bunu Müslümanlar için kutsal birer mekân olarak bilinen camilerde, yatırlarda, türbelerde de görmek mümkün.  Yafa’da kılınan namazın ardından Kudüs’e doğru yola koyulduk. Yafa’dan Kudüs’e kadar uzanan yaklaşık bir saat süren yolculuk boyunca hemen hemen meskûn mahal olmayan boş arazi yok gibiydi. İç kesimlere kurulu kasabaların ışıklarını görmekle yetiniyorduk. Yollar, inişli-çıkışlı ve yeşilliklerle dolu bir ormanlık alanın arasından geçiyordu Kudüs’e!...

İşgal edilmiş Filistin toprağı olan Tel Aviv’den pis postalların gölgesinde olan Kudüs’e varmıştık. Otelimize vardık ve otele yerleşme ve kısa bir istirahat faslından sonra odamıza yerleştik. Yerleştik yerleşmesine ama!..

Aması içimizi derin bir üzüntünün içine sürüklemişti bile..

İslam dini temizlik dinidir ve temizlik olmadan yapılacak tüm ibadetleri de bildiğiniz gibi reddetmiştir. Maalesef daha önce ziyaret etmiş olduğum Mekke ve Medine gibi Kudüs’te de tuvalet sıkıntısı İslam dinine ve Müslümanlara yakışmayan bir durumla karşı karşıya bıraktı bizleri.

Taharet yapılmadan abdest alınmaz, abdest olmadan da ibadet yapılamayacağını biliyoruz. Müslümanlar için kutsal olan gittiğim her üç şehirdeki tuvaletler alafranga dediğimiz klozet tipi tuvaletlerden oluşuyordu. Mekke ve Medine'de klozet yanında bol tazyikle akan ve birden bastığınızda her yanınızı ıslatacak bir fıskiye varken Kudüs'te bulunan otelde su bir yana musluk bulmak na-mümkündü. Lobi görevlisinden odalarımıza birer ibrik bırakılması talebinde bulunarak en azından idare edemeyeceğimiz durumdan bir nebze de olsa kurtulmaya çalıştık.

 Mescid’i Aksa’da İlk Namazımız

Rehberimizin “Sabah namazı için Mescid-i Aksa’ya birlikte gideceğiz, uykuda kalmayın. Herkesi zamanında lobide göreceğim” şeklindeki sıkı tembihi üzerine zaten duyduğumuz heyecanla yarı uyanık yarı uykulu geçirdiğimiz gecenin bir vaktinde herkesten önce otel lobisindeki yerimizi almıştık. 

Sabah ezanının sesi ile çıktığımız otelden yürüme mesafesini de ezan sesinin refakatiyle kat ettik. Mardin sokaklarını andıran abbaralı geçişler, Mardin ve Kudüs’ün kardeşliğini bir kere daha hatırlatıyordu bizlere.

Tarihi Mardin’imizin revaklı çarşısını andıran sokaklar ve Hasan Ayyar tipi küçük esnafların karşılıklı dükkânlarla ticaretlerini yaptıkları sokaklardan geçerek, onlarca İsrail polisinin kapısında nöbet tutarak adeta istila ettikleri Mescid’i Aksa’nın kapısından içeri girmek için önümüzde kimliklerine el konulduktan sonra ancak mescide girişlerine izin verilen Kudüslü gençlerin geçişini beklemek zorunda kaldık. 

Mescid’e attığımız ilk adımda bile bizi derin bir üzüntüye sürükleyen bu manzaranın etkisiyle yaşadığınız moralsizlik karşısında kendinizi aşağılanmış hissetmemeniz mümkün mü?

İsrailliler, Filistinli gençlerin gösterilerinden korkuyor, rahatsız oluyorlar ve gençleri çoğu zaman camiye sokmuyor ya da camiye geçişlerine izin verdiğinde de ya yaş sınırı getiriyor veya cami çıkışında verilmek üzere kimliklerine el koyuyor.  Türkiye’de camiler açık gençlerin çoğu camiye gelmez, burada gençler camiye girmek istiyor fakat İsrail’in engeliyle karşı karşıya kalabiliyor. İnsan, “Kimin toprağında kimi engelliyorsunuz!” diye çıkışmaması için kendisini zor tutuyor. 

İşte bu duygular içinde 144 dönümlük dikdörtgen şeklinde bir arazinin tam orta yerinde bulunan ve duvarları mavi fayanslarla kaplı, altın kaplamalı kubbesi ile her taraftan görülen Kubbet- üs Sahra’ya doğru adımlarımızı hızlandırdık. 

-Devamı bundan sonraki yazıda....

Yorumlar

Image
orhan bulut
11.11.2015 / 21:42

Kadir abi degerli yazilarindan dolayi tesekkur edrm insanlarimizi bilgilendirmeye devam insallah abi

Yorum Yaz