tatlidede
tatlidede

Kur'an'ı Tahrif Eden Bir Meal

Kur'an'ı Tahrif Eden Bir Meal

“ALLAH İLMİNDEN YANSIMALARLA KUR’AN-I KERİM ÇÖZÜMÜ”  İSİMLİ MEAL ÜZERİNE…

        Bu meal, yaşamını ABD’de sürdüren “Ahmet Hulisi” isimli bir yazara aittir… Yazar, 1980’ler den beri Türkiye’de faaliyet göstermekte ve din içerikli (dini tahrife yönelik) eserler yayınlamaktadır… “www.ahmedhulusi.org” sitesinden yayın yapan yazarın eleştiri konusu ettiğim meali, ülkemizde ve yurt dışında, kitap fuarları başta olmak üzere birçok ortamda ücretsiz dağıtılmakta ve internet üzerinden istekte bulunanlara ücretsiz gönderilmektedir… Yazarın diğer kitapları da ücretsiz dağıtılmaktadır…

           Yazarın baskısı binleri on binleri bulan, özenilerek basılan ve ücretsiz dağıtılan meal ve kitaplarının basım ve dağıtım masraflarının kimler tarafından karşılandığı merak konusudur… Hiçbir cemaate, cemiyete, partiye, tarikata mensup olmadığını söyleyen Ahmet Hulusi’ye, “bu değirmenin suyu nerden geliyor?” diye sormak gerekmez mi?

          Ahmet Hulusi, Mealinin giriş bölümünde;  yazdığı mealin okuyucuyu Kur’an’ın ruhuna ulaştırdığını, mealini günlük 15-18 saatlik çalışma temposuyla 120 günlük sürede tamamladığını ve bu mealin Türkiye’de yazılan ilk “işari meal” olduğunu söylemektedir… Aslında yazar, “işari meal” demekle aslında mealde yaptığı tahrifata ve tahribata zemin hazırlamış ve gelebilecek eleştirileri kendince engellemiş oluyor…

          Üç aylık bir sürede meal yazılamayacağı ehlinin malumudur… Mealindeki çevirilerden Arapça bilgisinin yetersiz olduğunu öğrendiğimiz yazar aynı zamanda tefsir mirasına da vakıf değildir… Bu alanda ihtisas yapmamış, kalem oynatmamış birinin işari meal adı altında aklına eseni Kur’an’a söyleteceği, işari bir meal veya tefsirde bulunması gereken şartlara riayet etmeyeceği muhakkaktır… Ki Ahmet Hulusi de bunu yapmış ve mealinde hiçbir kural tanımamış, keyfi bir tutum izlemiştir…

           Yazar olsa olsa önüne açtığı birkaç meali alıp, karıştırmış ve kendi uçuk düşüncelerini ayet meallerine serpiştirmiştir… Ki normal bir meal okuyucusu bunu rahatlıkla görecektir… Ahmet Hulusi’nin mealinin bir benzerini daha önce yalancı mehdi resul İskender Evrenesoğlu yapmıştı… Bu iki muharrif meali, yalancı resul İskender Ali Mihr’e bağlı olan “kuranmeali.org” isimli siteden bulabilir ve ayetlerle nasıl oynadıklarını görebilirsiniz…

         Ne hikmetse bu iki tahrif erbabı yazar da ABD’ de ikamet etmektedir… ABD meğer bu konularda ne münbit bir yermiş(!) Fethullah Gülen’i, İskender Evrenesoğlu’nu, Ahmet Hulusi’yi, Edip Yüksel’i ve daha nicelerini barındıracak ve koruyacak kadar İslam dostu ve Türkiye sevdalısı bir ülke imiş(!) “Bu değirmenin suyu nerden geliyor?” sorumuzun cevabının “ABD” olabileceğini sizde düşündünüz değil mi?

          Yazar, meali hakkında: “Bu metin yalnızca, Ahmed Hulûsi isimli Allâh Kulu'na bahşedilmiş bakış açısından Kurân'a açılan bir penceredir!(…) Elinizdeki bu çalışmanın, bildiğimiz kadarıyla, bir benzeri olmamıştır!(…)Rabbimin müşahede ettirdiği hakikatlerin isâbeti yanı sıra beşeriyetimin karıştığı noktalarda oluşmuş yanlışlarımdan dolayı, hiçbir çıkar beklemeksizin paylaştığım bu çalışmam için, bağışlanma niyaz ederim.” Diyerek mealine kutsallık, olağanüstülük yüklemeye çalışmaktadır… Zaten mealin üç ayda yazıldığının ifade edilmiş olması olağanüstü yollarla yazıldığını anlatmak içindi…

        Merak ediyorum, "men kale lâ ilâhe illAllâh fekad dehale cennet = Kim Lâ ilâhe illâ Allâh'ı yaşarsa, o cennete girer…" cümlesinde olduğu gibi  “söylemek” anlamına gelen “kale” fiilini “yaşamak” olarak çevirecek ve “cenne(h)” yazması gereken kelimeyi “cenne(t)”  yazacak kadar Arapçası kıt olan biri nasıl olurda üç ayda meal yazabilmektedirr… Ne derler “ufak atta kuşlar yesin”…

         Mealdeki yanlış çevirilere birkaç örnek:

        Fatiha, 4: “Din hükümlerinin (Sünnetullah) yaşanmakta olduğu sonsuz sürecin Mâlik - Melik'idir.”

        Dikkat ederseniz yazar ahiret gününe tekabül eden Fatiha 4. Ayeti tüm müfessirlerin aksine yaşanmakta olan dünya hayatı ile karşılamakta ve hiçbir delil sunmamaktadır…

         Ali İmran, 62: “Muhakkak ki, işin hakikati budur. İlâhiyet (tanrı - tanrısallık) kavramı geçersizdir; sadece Allâh! Gerçek ki Allâh "HÛ"dur, Aziyz'dir, Hakiym'dir.”

      Ayet Arapçası tamamen katledilmekte ve adeta yeni bir dil oluşturulmaktadır…Hiçbir müfessir ve dilcinin, çeviri ve anlamlandırmada tereddüd etmediği “Allahtan başka ilah yoktur” anlamındaki ayetin “la ilahe illallah” kısmını yazar hiçbir delile dayanmadan: “İlâhiyet (tanrı - tanrısallık) kavramı geçersizdir; sadece Allâh!…” diye çevirmekte ve bu kısmı Kur’an’da geçtiği her yerde bu anlamla karşılamaktadır…

           Bu ayette yanlış sadece burayla sınırlı değil yazar ayetin devamında ki “lehuve” bölümünde geçen “huve” zamirini, “Allâh "HÛ"dur” diye çevirmekte ve zamirin bağlantılarını keserek yepyeni bir mana üretmektedir… Yazarın, tüm eserlerinde vahdeti vücud inancını temellendirmeye çalıştığını bildiğimizde aslında bu manaların bir amaca hizmet ettiğini de öğrenmiş oluyoruz…

          Nisa, 136:Ey iman edenler, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh'a, O'nun Rasûlüne…”

        Yazar, ayette geçen “Bi” harfi cerine özel bir anlam yüklüyor ve tüm mealde bu anlamı yükleyerek “Bi” harfi cerini, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile” diye çevirmektedir… Çünkü yazara göre tüm Kur’an “Bİ” harfinde özetlenmiştir… Hurafeleri ayetlerle temellendiren ve ayetlere hiçbir kurala, delile dayanmadan anlam veren yazara ne derler bilmiyorum ama herhalde “delidir ne yapsa yeridir” sözü burada önem kazanıyor…

         Tur, 10: “Dağlar (benlikler) yürür gider! (Rabbin Bakıy'dir!)”

           Yazar, dağlara”benlik” diyecek kadar Arapça anlam uydurabilme yeteneğine sahiptir… Dağ kelimesinin geçtiği her yerde bu anlamı vermektedir… Bkz: Karia,5… Dağa “benlik” anlamı yükleyen yazar “arz” kelimesine de “beden” anlamı yüklemektedir… Bkz: Zilzal, 1…

            Birilerinin yazara mutlaka, “işari meal, atmasyona açık meal demek değildir” uyarısında bulunması gerekiyor… Bu anlamları tasavvuftan aldığını söyleyen yazar, Arap lisanı ile inmiş bir kitabın, tasavvuf terim ve anlamları ile anlamlandırılamayacağını bilmeyecek kadar cahildir…

         Yazarın Kur’ani kavramlara getirdiği yeni anlamlarda delilsiz ve mesnetsizdir… Örneğin yazar, “zevc”  kelimesine "bilincin eşi olup, bir süre sonra terk edilecek beden", “Kıyamet" kelimesine de “çoklukla bilincin "ölümü" tatması sırasında yaşanılan olaylar…” şeklinde anlam vermektedir…

        “Cuma Sohbetleri” kitabında Kur’an kıssalarının temsili olduğunu söyleyen yazar; Hz Yunus’un balığın karnına girmesi serüvenini “balık dünyadır, yunus kendini dünya işlerine vermişti…” diye yorumlamakta ve uydurma dünyasının ne kadar geniş olduğunu göstermektedir…

    “Bilincin Arınışı”  isimli kitabında yazar, Âdem’in hilafetini anlatırken meal boyunca temellendirmeye çalıştığı “Vahdeti Vücud” inancını şu sözlerle ortaya koymaya çalışır: “Melekler Allahın varlığı dışında bir vücüda sahip değiller… Allah, tüm varlığın olduğu gibi meleklerinde varlığında hulul söz konusu olmaksızın mevcuttur… Her boyutta zahir olan Allah var…”

         Yazarın bilgisini ve düşünce dünyasını daha iyi anlamanız için, son olarak “Dua ve Zikir” kitabından birkaç alıntıda bulunarak konuyu bitirmek istiyorum:

       “…Hâcet için kırk bir Yâsiyn okuyup, bunun hürmetine Allâh'tan duanın kabulünü talep etmek de denenmiş yollardandır. Diğer taraftan altı kişi bir araya gelerek yedişer Yâsiyn okumak suretiyle kırk biri tamamlayıp, ardından topluca dua edebilirler.”

       “Maneviyatta ilerlemek isteyenler, bu sûreyi(inşirah) her gün 70 defa okumayı ihmâl etmesinler...”

        Kur’an okuyucularını hiçbir delile dayanmadan yalan mahsulü sözlerle oyalayan ve Kur’an’ı iniş amacından saptırarak kendi sapkın düşüncesine alet eden Ahmet Hulusi’nin hiçbir tutarlı yanı bulunmamaktadır… Düşünce hastalığını hakikat gören yazarın tüm meal boyunca temellendirmeye çalıştığı “vahdeti vücud” düşüncesi felsefi tasavvufun uydurmasından başka bir şey değildi…

          İslama zıt olan bu düşünceyi bugün başka bir dil ve söylemle temellendirmeye çalışmak ve bunun için Kur’an ayetlerini yanlış manalandırmak küstahlığın daniskasıdır… Bilinç iflası yaşayan ve zehirli bilgi pazarlayan bu yazarın ciddiye alınacak hiçbir tarafı yoktur…

         Bu ve benzeri ABD himayeli yazarlar, İslam’ın tahrifi için kalem oynatırlar… Saçmalıklarla dolu kitaplarını bedava dağıtmaları, kimden güç aldıklarını göstermeye yeterdir…

       Birçok kardeşimizin evinde, kim olduğunu ve neye hizmet ettiğini bilmedikleri bu yazarın, meal ve kitaplarını gördüğüm için böyle bir yazı kaleme almak zorunda kaldım… Yazarın yanlışlarının bu yazdıklarımdan ibaret olmadığını da bilmenizi isterim...

         Kur’an’ı tahrif etmeden, hafife almadan okumak, anlamak ve anlamlandırmak dileği ile…

10. 07. 2014

Yorum Yaz