tatlidede

KÜRTLERİN İMAM AŞKI…

KÜRTLERİN İMAM AŞKI…

Bir süredir Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Adayı Sayın Ekrem İmamoğlu ile ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Bu nedenle medyada mümkün mertebe kendisini izlemeye, gözlemlemeye çalışıyordum. Bir Kürt olarak onun Kürtlere olan bakışını net bir şekilde öğrenemedim; ancak Kürtlerin onunla ilgili duygularını ve fikirlerini hep not ettim.

Başta partisi CHP olmak üzere dayandığı ittifakının diğer bileşenleri olan İYİ Parti ve Saadet Partisinin genel başkanları yaptıkları açıklamalarda HDP’yi açık bir şekilde bir bileşenden saymadı, üzerini örttü ve gizledi. Ama bu partilerin liderleri ve diğer kurmayları “Biz Kürtlerin oylarına talibiz” açıklamasını yapmakla yetindi.  Bunun nedeni AK Parti ve MHP tabanından gelebilecek olan seçmenlerin oylarını kaybetmemekti. Fakat PKK ve HDP kurmayları ise yaptıkları açıklamalarda Millet İttifakı’nın bir ‘Demokrasi Bloku’ olduğunu bu nedenle desteklediklerini ifade ettiler. Yani bir anlamda mızrak çuvala sığmıyordu.

Neyse 31 Mart seçimleri yapıldı, büyükşehirlerde AK Parti kaybetti kalelerini, sıra İstanbul’a gelmişti. Ekrem İmamoğlu öndeydi duruma bakılırsa. Ancak Cumhur İttifakı itiraz etti duruma. Gerekçe oyların çalındığı yönde daha doğrusu iddia bu. İmamoğlu mazbata almasına rağmen itirazlar üzerine mazbatayı geri alındı ve seçimin tekrarına karar verildi.

YSK’nın bu kararına en çok Kürtler üzüldü; zira Kürtleri bir İmamoğlu aşkı tutmuştu. Millet İttifakı’nda varlıkları inkar edilmesine rağmen Kürtlerin bu aşkı derindi. Bu aşkı “Erdoğan’a olan nefrete” ile açıklanabilir belki ama kanımca bu basitlik olur.

31 Mart’tan 23 Haziran’a kadar olan süreçte Kürtlerin tartıştığı tek konu Ekrem İmamoğlu’nun durumuydu. Sadece İstanbul’da oturan Kürtleri bu aşk sarmamıştı. Diğer metropol şehirlerde olduğu gibi doğu ve güneydoğu bölgelerindeki bütün şehirlerde Kürtleri İmamoğlu’nun aşk ateşini sarmış, bu ateşte kavruluyorlardı. Onun için sert tartışmalar oluyor, birbirlerinin kalbi kırılıyor hatta tabiri caizse kavgalar da olmuyor değildi.

Sadece seküler veya HDP’li Kürtler bu aşk gemisinde değildi. AK Partili Kürtler de İmamoğlu ile ilgili olarak bir fikri vardı: Lider olarak takdir ediliyordu. O halde diyebiliriz ki gerek muhafazakar gerekse laik Kürtler olsun, herkesin bir İmamoğlu yaklaşımı var, bir İmamoğlu aşkı var. Bu nedenle rahatlıkla diyebilirim ki, İstanbul’daki AK Partili ve MHP’li seçmen de İmamoğlu’nu takdir etti.

Ama kim ne derse desin, Kürtlerin İmamoğlu aşkı bir başkadır. Kürtler, Abdullah Öcalan’ı “karizmatik” lider olarak ulusal önder hep gördü. Yapılan açıklamalara bakılırsa 18 Mayıs’ta adaya giden avukatlarına Öcalan bir mektup vermiş ve kamuoyu ile paylaşılmasını istemiştir. Ancak mektup açıklanmamış ve Kürtler başta olmak üzere mektubun içeriği kamuoyundan gizlenmiştir. Durumu bilen devletin istihbarat teşkilatları gecikmeyi görünce adaya Tunceli Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan akademisyen Doç. Ali Kemal Özcan’ın adaya Öcalan ile görüşmesini sağlıyor. Ali Kemal Özcan PKK ve Öcalan üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarla bilinen bir akademisyendir. Adaya giden Doç. Özcan’a Abdullah Öcalan ona bir mektup veriyor. Mektubun içeriği önemli; zira Kürtlerin karizmatik lideri Abdullah Öcalan Kürtlerin seçimde tarafsız bir duruş sergilemesini istiyor. Fakat PKK ve HDP kurmayları bu mektubun yaratacağı etkiyi dikkate alarak kamuoyu ile paylaşılmamasını istiyor olmalı ki seçime bir-iki gün kala durum akademisyen Özcan eliyle açıklandı. Kürtlerin İmamoğlu aşkı öyle bir dereceye varmış olmalı ki, Öcalan’ın “tarafsız kalın” talimatı bile havada kaldı.

Duruma bakılırsa onun için kendini yakan Kürtlerin Apo’su ya Abdullah İmamoğlu oldu ya da İmamoğlu Ekrem Öcalan oldu.

Devam eden aşk üzerine 23 Haziran gecesi Kürtlerin tamamı çok rahat uyumuştur ya da sevinçten olmalı ki, sabaha kadar uyumamıştır. Şimdi her Kürt diyor ki “Kürtler olmasaydı İmamoğlu kazanamazdı” bu doğru bir yaklaşım. Ama meselenin temelinde yine gizli bir aşk vardır: Kürtler burada ona olan aşkının ispatı peşinde ve bu aşkın onun tarafından görülüp dillendirilmesi beklentisi içerisinde.

Bugüne kadar Ekrem İmamoğlu, AK Partili ve ülkücü oylarının kaybı kaygısıyla Kürtleri seçim hazırlıklarında pek görmedi, bu yüzünü gizledi, bir yere kadar bu anlamlı; ama seçimi kazanmanın rahatlığı içerisinde artık, bakalım ona şartsız aşk besleyen Kürtleri ne ölçüde görebilecek veya görmek isteyecek mi?

Bir AK Partili Kürt bir sohbette şöyle demişti:

“Eğer İmamoğlu 23 Haziran’da kazanırsa demek ki 31 Mart’ta da kazanmıştı. Ya da 23 Haziran’da kaybederse demek ki 31 Mart’ta da kazanmıştı”

Saygıyla…

Yorum Yaz