tatlidede
tatlidede

Kurumsal Vicdan

Kurumsal Vicdan

Kişi, kendi özelini aşıp dışarıya doğru ilgi, duyarlılık ve fedakârlıkta bulunabildiği oranda “insan”dır.

Sosyal Devlet olmanın en bariz özelliğinden birisi, ‘dezavantajlı gurup’ olarak bilinen engelliler, yaşlılar, çocuklar, kadınlar, işsizler, dar gelirliler… için pozitif bir karar ve uygulama içinde olmasıdır.

Artık savunma ve güvenlik değil; eğitim, sağlık ve sosyal yardımların bütçede ön sıralarda yer alması, ülkemizin Sosyal Devlet olabilme özelliğini artırıyor.

2016 yılı için hazırlanan bütçe rakamlarına bakıldığında; en yüksek pay sıralamasında Eğitim 106.5 milyar TL ile birinci sırada, Sosyal Güvenlik sistemi 91.5 milyar TL ile ikinci sırada, Sağlık 91.2 milyar TL ile üçüncü sırada yer alırken Savunma bütçesi 55 milyar TL ile dördüncü sırada yer almaktadır.

Ancak daha dikkat çekici ve takdire şayan olanı ise 41,6 milyar TL ile ‘Sosyal Yardımlar’ın bütçede önemli bir yer almasıdır.

Bu yardımların nereye ve kimlere gittiğini bilmeyenler için hatırlatayım; Dul kadınlar, yaşlılar, sakatlar, ağır hastalar, bakıma muhtaç olanlar… vb.

Devletin bazı kurumları ve personeli gümrüklerle, sanayi, tarım, inşaat, maden ve barajlarla ilgilenirken bir kısmı da sadece insan eksenli hizmet üretmektedir.

Bunların başında da sağlık personeli ve sosyal hizmet çalışanları gelmektedir

*          *          *

Ülkemizde yükselen ve büyüyen kamu kurum ve kuruluşlarının başında tüm vatandaşların sağlık ve emeklilik hizmetlerini garanti altına almasını hedefleyen Sosyal Güvenlik Kurumu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yer alması çok anlamlıdır.

Engelli yardımları, Aile Yardımları, Barınma Yardımları, Sağlık Yardımları, Dul Yardımları, Muhtaç Asker Ailelerine Yardımlar gibi başlıklar altında birçok dezavantajlı kesime yaptığı yardımlarla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hepimizi heyecanlandırıyor.

Umut Evleri, Rehabilitasyon Merkezleri, Kreşler, Çocuk yuvaları ve yurtları, Sevgi Evleri, Destek Merkezleri… ve daha nice isimler altında yeni mekanlarla insani hizmet alanını genişletmekte ve çıtasını yükseltmektedir.

Toplumun dezavantajlı kesimi olan yetimler, kimsesizler, dullar, işsizler, fakirler, aç ve bi-ilaç olanlar için nasıl bir fedakârlıkla hangi hizmetlerin yapıldığını görmek isteyenler Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğüne baksınlar…

Daha geçen günlerde anneleri vefat etmiş ve babaları da  evi terk ettiği için en büyüğü on yaşında, en küçüğü de iki yaşında olmak üzere beş minnacık kardeşin bir bodrumdan alınarak sahiplenilmesine şahit olduk..

Bir afet veya kaza sonrası  bir başına yalnız kalan bebekler, çocuklar..

Bir kapı önüne, bir cami kapısına veya sokağa bırakılan kundaktaki sabiler…

Yaşlılıktan kamburu çıkmış ve sırtını düzeltemediği için adeta başı dizine değen düşkünler…

Bir uzvunu yitirdiği yahut müzmin- ağır hastalığı sebebiyle yatağına mahkum olmuş yatalak hastalar..

Cinsel istismara, tacizlere uğramış kader kurbanları…

Her bir kişinin, her bir olayın acı hikâyesi var. Bunları görmek, bunları aşmak için didinmek ve bunları rehabilite etmek için çırpınmak yürek ister.

Ben, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğüne her gittiğimde uykularımı kaçırtan,  geceleri üstüme kâbus gibi çökmeye yol açan yeni bir insani drama şahitlik etmenin hüznünü yaşar ve günlerce etkisinde kalırım.

Ama orada çalışan idareciler, psikologlar, sosyal çalışmacılar ve öğretmenler ise bunu her gün yaşıyor .

Doğrusu Aile Sosyal Politikalar Müdürlüğünde çalışıyorum diyen birini gördükçe insani ve vicdani anlamda kendi adıma bir mahcubiyet yaşıyor ve kendilerine içten içe dua ediyorum. Bunlar insani dramların ve vicdani krizlerin kurumsal sigortalarıdır bir yönüyle.

Bütün yapıların organları vardır. Devletin de vicdan organı bu hizmetleri veren kişiler ve kurumlardır.

Her gün, her daim yukarıda anılan insanlarla muhatap olmak, onlara ev, yurt, barınak bulmak…

Maişetlerini temin etmek, küçük de olsa bir maaş sağlamak, dertlerine merhem olmak, sıkıntılarını gidermek, rehabilite etmek…  klasik memur profilini çok aşan meziyetler gerektirir.

Evet, bunları yaparken, bu hizmetleri verirken de suçlanmaya, töhmet altında kalmaya, iftiralara maruz kalmaya, onlarca farklı riskleri göze almaya çalışanlar…

Kimsesizlerin kimsesi, evsiz-yurtsuzların meskeni, yüreği üşüyenlerin sıcacık kucağı olurlar.

Bunlar adeta “kamusal vicdan”  işlevi görürler.

Ayrıca İslam mensubiyeti olanlar için de önemli bir vecibeyi ifa ederler.

İlk inen ayet ve sürelerde ibadetten çok  öne çıkan ve tartışmasız savunulan  yetimler, mahrumlar, mazlumlar ve  kimsesizlerin hamisi olma sorumluluğunu Aile ve Sosyal Politikalar  Bakanlığı  üstlenmiş durumda..

Kuranın ilk mesajlarından olan Leyl, Maun, Beled, Fecr ve Duha süreleri başta olmak üzere birçok ilahi emrin “sahip çıkınız-sahipleniniz”  fermanının kurumsal tecellisi olmak çok değerlidir. Toplumsal takvanın da olmazsa olmaz şartıdır bu hizmetler.

Ak Parti hükümetleri ile neredeyse savunma bütçesi kadar bir meblağı bütçeden sosyal hizmetlere ayırmak hepimiz için gurur verici bir durumdur.

Ancak bu hizmetler bir başına devlete bırakılamayacak kadar da değerli ve gereklidir. Birey olarak, aile olarak; vakıf, dernek ve meslek kuruluşları olarak da bu hizmetlere el vermeliyiz.

Çünkü bu sosyal olduğu kadar dini bir gerekliliktir.

Yorumlar

Image
Vicdan yok
01.12.2015 / 18:59

Ben vicdansızım, mali vicdan, vicdanımı tüne

Image
Memur biri
29.11.2015 / 12:53

Bu koltuk ve sevdasi ve tarafsizlik olmazsa hersey guzel olacakda ama herkes herkesi az cok biliyor bu mardinde allah rizasi icin yapilan birseyi cok az goruyorum hep menfaat menfaat tayin atama koltuk imar arsa

Image
Bi vicdan
28.11.2015 / 10:32

Ben Vicdansızım, Ben Vicdansızım,Ben Vicdansızım

Image
ayşe
26.11.2015 / 11:23

başlığınız güzel ama malesef her konuda ceseretle yazmıyorsunuz...

Yorum Yaz