tatlidede

Kuzeye Göç Mevsimi - Tayyib Sâlih Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kuzeye Göç Mevsimi kimin eseri? Kuzeye Göç Mevsimi kitabının yazarı kimdir? Kuzeye Göç Mevsimi konusu ve anafikri nedir? Kuzeye Göç Mevsimi kitabı ne anlatıyor? Kuzeye Göç Mevsimi PDF indirme linki var mı? Kuzeye Göç Mevsimi kitabının yazarı Tayyib Sâlih kimdir? İşte Kuzeye Göç Mevsimi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 25.09.2022 17:00
Kuzeye Göç Mevsimi - Tayyib Sâlih Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Tayyib Sâlih

Çevirmen: Adnan Cihangir

Orijinal Adı: مـوسـم الـهـجـرة الى الـشـمـال

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755396163

Sayfa Sayısı: 160

Kuzeye Göç Mevsimi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Sudan’da doğdu. Hartum Üniveristesinde eğitim gördükten sonra, Kuzeye Göç Mevsimi’nin kahramanı gibi, İngiltere’ye gitti. BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, ardından Unesco’da çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir. Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı’da ses getirmiş, pek çok dile çevrilmişti. Kısa hikayeleri modern Arap edebiyatının en iyileri arasında sayılan Salih’in “Urs al Zayn” (“Zeyn’in Düğünü”) romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali'nde ödüllendirildi.

1966 yılında Beyrut’ta yayımlanan “Kuzeye Göç Mevsimi” 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20.yüzyılın en önemli romanı olarak ilan edilmişti.

Batı literatürüne olduğu kadar klasik Arap yazınına, İslam ve Tasavvuf literatürüne de hakim bir yazarın Doğu-Batı sorununa bakışını yansıtan “Kuzeye Göç Mevsimi”, yoksul bir Sudan köyündeki basit yaşamı, köy halkı arasındaki karmaşık ilişkileri, geleneklerin boğucu baskısını ve bütün bunlarla çevrili bireyin özgürlük arayışını anlatıyor; Yedi yıl Avrupa’da eğitim görüp Sudan’a, Nil kıyısındaki köyüne dönen anlatıcının, köyde tanıştığı Mustafa Said’in, Said’in karısı Hasna’nın ve Sudan’ın hikayesini...

Bu kısa romanın görünürdeki hikayesinden çok daha derin göndermeleri ve yan anlamları var. Edward Said Kültürel Emperyalizm adlı incelemesinde Tayeb Salah’ın kurgusunun son derece bilinçli bir şekilde Joseph Conrad’ın Karanlığı Yüreği romanını izlediğini ve tersine çevirdiğini söyler. Kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye olan müdahale ve geçişler, Conrad’ın çizdiği sömürgeci gidiş-geliş yörüngesini genişletip kabarıklaştırır. Salah sömürgeci edebiyatın kendine mal ettiği kurgusal toprakları gerçek sahipleri adına geri istemekle kalmaz, Conrad’ın görkemli düzyazısında boğulup kalmış farklılıkları ve bunların imgesel sonuçlarını da dile getirir.

Kuzeye Göç Mevsimi sömürgecilik deneyiminden geçmiş bir üçüncü dünya ülkesindeki kültürel değişim ve kimlik meselesi üzerine kurulu yakıcı bir roman.

Kuzeye Göç Mevsimi Alıntıları - Sözleri

  • Her kim ki iyiyi emzirir, onun için yumurtalarından mutlulukla uçan kuşlar çıkacak. Her kim ki kötülüğü doğurur, onun için dalları acı ve meyveleri pişmanlık dolu bir ağaç büyüyecek.
  • İki insan yolun bir kısmını birlikte yürümüşlerdi ve sonra ikisi de kendi yoluna gitti.
  • Yıkabilir ve yapabiliriz; istersek güneşin kibrini kırabiliriz.
  • Suya fırlatılmış bir taş değil, bir tarlaya ekilmiş tohumum ben.
  • Dünyanın daha fazla politikacıya ihtiyacı yok.
  • Size söylüyorum, sanki yer yarıldı birden...
  • Sen insan değilsin. Kalpsiz bir makinesin sen.
  • Hayat acılarla dolu ve yine de iyimser olmalı ve ona cesaretle sarılmalıyız.
  • Daha görülecek çok ufuk var, koparılacak çok meyve, okunacak kitap ve hayatın defterinde içine cesur eller tarafından canlı cümleler yazılacak çok beyaz sayfa var.
  • Palmiye ağaçlarının arasından geçen rüzgarla, Mısır tarlalarının arasından süzülen rüzgarın sesleri farklıdır.

Kuzeye Göç Mevsimi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İtiraf etmeliyim ki, "koca Afrika kıtasından hiç mi yazar, şair veya filozof çıkmaz" sorusu yıllar boyu kafamı meşgul eden sorulardan biriydi... Günlerce sahafları arşınlayıp, Necib Mahfuz ve Ahmed Şevki gibi bazı isimler hariç, kitapları Türkçe'ye çevrilmiş bir yazar bulamayınca, çocuk aklıyla bunu düşünmek anormal bir durum olmamalı...Taki bir köşede... üzerinde bir örümcek ailesinin piknik yaptığı bu kitabı görünceye dek...Afrika edebiyatının en önemli şaheserlerinden biri olarak kabul edilen bu romana, tabelası tahtakurularınca kemirilmiş bir sahafta rastlamak...üzücü tabiiki...ama bunun sebebini kitabın önsözünü açıp okuduğunuzda hemen anlayabiliyorsunuz..."kitabım, çıktığında sudan'da, zamanın kamuoyunu yönlendirebilecek iki örgütlü gücünden (komünistler ve müslümanlar), ikisi de kitabımı horgördüler..." Ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamayan kitaplar ilgimi çeker diyorsanız eğer, bu kitabı okuyun derim... (Alfred von Mannstein)

Güneyden gelip kuzeyi istila etmeye çalışan Sudanlı bir dahinin trajedisi... Kitap boyunca iki farklı ülke ve kültürden yer yer bilgiler edinmekle beraber doğu odaklı egzotik betimlemeleriyle mest olunası akıcı bir kitap. Sömürge sonrası afrika topraklarında oluşan kimlik çatışmasını en çıplak gözle Mustafa Said bize gösteriyor. Son derece zeki ve yakışıklı olmasını batı ülkelerindeki kadınları ele geçirerek bir tür intikam peşinde olduğunu anlıyoruz ve akabinde aleyhine gelişen olaylar batıda da yeri olmadığını belirtiyor okuyucuya. Kimliksiz kalan bu adam son bir cesaretle yeniden kendi ülkesine bilmediği bir köyde buluyor kendini ve olayla gizemli bir anlatıcı üzerinden gidiyor. İslam felsefesi, doğu şiir anlayışından da ufak dokunmalar mevcut. (Şebnem Gülbin)

Kuzeye Göç Mevsimi PDF indirme linki var mı?

Tayyib Sâlih - Kuzeye Göç Mevsimi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kuzeye Göç Mevsimi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tayyib Sâlih Kimdir?

Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Sudan’da doğdu. Hartum Üniveristesinde eğitim gördükten sonra, Kuzeye Göç Mevsimi’nin kahramanı gibi, İngiltere’ye gitti. BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, ardından Unesco’da çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir. Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı’da ses getirmiş, pek çok dile çevrilmişti. Kısa hikayeleri modern Arap edebiyatının en iyileri arasında sayılan Salih’in “Urs al Zayn” (“Zeyn’in Düğünü”) romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali'nde ödüllendirildi. 1966 yılında Beyrut’ta yayımlanan “Kuzeye Göç Mevsimi” 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20.yüzyılın en önemli romanı olarak ilan edilmişti.

Tayyib Sâlih Kitapları - Eserleri

  • Kuzeye Göç Mevsimi
  • Göç Mevsimi
  • Zeyn'in Düğünü

Tayyib Sâlih Alıntıları - Sözleri

  • Hayat acılarla dolu ve yine de iyimser olmalı ve ona cesaretle sarılmalıyız. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • İki insan yolun bir kısmını birlikte yürümüşlerdi ve sonra ikisi de kendi yoluna gitti. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Böyle ayrıldık onunla. Ne gözyaşı ne kucaklaşma. Heyecansız. Yolun belli bir bölümünü birlikte yürümüş, şimdi yolları ayrılan iki insan gibi. (Göç Mevsimi)
  • Avrupa'yla ilgili soru yağmuruna tutulmuştum. Oranın insanları bize benziyor mu, hayat ucuz mu? Kışın ne yapıyorlar orada? Kadınların Avrupa’da yüzlerine peçe takmadıkları, âlemin huzurunda erkeklerle dans ettikleri doğru mu? Ve Waad Rayyes sormuştu: - İnsanların artık evlenmedikleri söyleniyor, bir erkek başına bir şey gelmeden, kanun yakasına yapışmadan bir kadınla aynı çatı altında yaşayabiliyormuş, doğru mu? Bunun benzeri bir yığın sorular sordular, ben de elimden geldiğince yanıtladım. Bazı farkların dışında Avrupalıların da bizim gibi insanlar olduğunu, geleneklere uygun olarak evlendiklerini ve çocuklarını yetiştirdiklerini, saygıdeğer âdetleri olduğunu ve genellikle iyi insanlar olduklarını öğrenince şaşırdılar. - Onlarda da çiftçi var mı? diye sordu Mahjoub. -Evet, çiftçi de var, işçi de var, tıpkı bizde olduğu gibi öğretmenler, doktorlar var. Aklıma gelen şunları da söylemek isterdim ama sustum: “…Tıpkı bizim gibiler. Doğuyorlar, ölüyorlar ve beşikten mezara giden bu süre içinde, kimileri gerçekleşebilen düşler kuruyorlar. Bilinmezden korkuyorlar, sevgi arıyorlar ya da bir kadın ve çocukların verdiği güveni evlilikten bekliyorlar. Aralarında güçlü insanlar var, güçsüz insanlar var. Kimilerinin bir eli yağda, bir eli balda, kimileri için bir dilim ekmek aslanın ağzında. Ama bu farklılıklar giderek azalıyor ve güçsüzlerin çoğunun durumu giderek düzeliyor. (Göç Mevsimi)
  • Sen insan değilsin. Kalpsiz bir makinesin sen. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Ah! Kafası atan insanların birbirlerine “eş'oğlu eşek” muamelesi yaptıkları bu ülkede neden böyle nazik olmak istiyordu? (Göç Mevsimi)
  • Bir gün bana: 'Şehvet düşkünü bir boğasınız siz, kışkırtmaktan artık bıktım, karşı koymaktan bıktım. Evlenin benimle,' dedi. Evlendim onunla. Yatak odam bir savaş alanına, yatağım cehenneme dönüştü. Yatıyordum onunla ama bir bulutla yatmak gibiydi bu, bir gök taşını sarmak gibi, bir Prusya marşıyla at koşturmak gibi bir şey. Dudaklarında hep acı bir gülümseme vardı. Kılıç, kalkan, ok ve mızrakla savaşarak uykusuz geceler geçiriyordum. Sabahleyin dudaklarında gene o acı gülümseme, bir kez daha yitirdiğimi anlıyordum. Tutsak düşmüş, esir pazarında bir meteliğe satılmış Şehzade Şâhriyar'dım, vebanın yok ettiği bir kentin kalıntıları arasında dolaşıp dilenerek Şehrazad'ı arıyordum. Gündüzleri Keynes ve Tawney'in kuramları; geceleri yayımla, kılıcımla, mızrağım ve oklarımla savaş. (Göç Mevsimi)
  • Suya fırlatılmış bir taş değil, bir tarlaya ekilmiş tohumum ben. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • - Yemin ederim ki öyle Hacı Ahmed! Habeş kadınlarını, Nijeryalı kadınları tanısaydın tespihini hemen kaldırıp atardın. Duan da el değmemiş altın tabak gibi duran bacak aralarına inerdi ama burada kadınların kutularını harap tarlaya çevirmekten başka bir şey bilinmiyor. - Sünnet, dedi Bakri, İslam'ın bir yasasıdır. - Hangi İslam'dan söz ediyorsun? Seninki mi yoksa Hacı Ahmed'inki mi? İkinizin de neyin iyi, neyin kötü olduğundan haberiniz bile yok. Nijeryalılar, Mısırlılar, Suriyeliler Müslüman değiller mi? Ama onlar yaşamasını bilen, kadınlarını Tanrı’nın yarattığı gibi bırakan insanlar. Ama biz onları hayvanlar gibi iğdiş ediyoruz. (Göç Mevsimi)
  • Palmiye ağaçlarının arasından geçen rüzgarla, Mısır tarlalarının arasından süzülen rüzgarın sesleri farklıdır. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Yıkabilir ve yapabiliriz; istersek güneşin kibrini kırabiliriz. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Size söylüyorum, sanki yer yarıldı birden... (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Her kim ki iyiyi emzirir, onun için yumurtalarından mutlulukla uçan kuşlar çıkacak. Her kim ki kötülüğü doğurur, onun için dalları acı ve meyveleri pişmanlık dolu bir ağaç büyüyecek. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Sustu, vereceği yanıtla içten içe boğuşuyor gibiydi, bakışındaki büyülü gölgeyi tekrar fark ettim. (Göç Mevsimi)
  • Güney Afrika ırkçılığından daha az tehlikeli olmayan bu duygusal aşırılık Mustafa Said'i geçici ün tuzağına götürdü, bilimsel çevrelerde bulacağı gerçek dostluktan yoksun bıraktı onu. Boş inançlara karşı savaşıp ülkesine yararlı olabilirdi. Hâlâ başka boş inançlara güveniyorsunuz: sanayileşme, Arap birliği, Afrika birliği. Bahçeye bir metrelik çukur kazıp dünyanın öteki yakasına gitmeye çalışan çocuklar gibi. Kuruntular, cennet düşleri! Gerçekleri olanaklarınız ölçüsünde ancak sayılara dökülmüş olgularla değiştirebilirsiniz... Kendi kendime düşündüm: “Tartışmak neye yarar? Bu İngiliz, bir imam kadar bağnaz ve yobaz. Hiç kuşkusuz her şeye çare Tanrı değildir! Ama istatistik de değildir! Anlaşılan, bizi yönetmiş olan beyaz adam, güçlünün zayıf karşısında hissettiği şu aşağı görmeyle karışık üstünlük duygusunu uzun süre duyacak. Sudan'daki İngiliz varlığı ne bizim sandığımız gibi bir trajedi, ne de onların sandığı gibi bir lütuf oldu. Efsane boyutunda büyük bir dramdır bu.” Mansour'un Richard'a: “Kapitalist ekonominizin hastalığını bize bulaştırdınız; kanımızı emdi, sömürücü şirketler yarattı ve yapacağını yaptı.” dediğini duydum. Richard yanıtlıyordu onu: “Bu da gösteriyor ki sizin yaşamınız için su kadar, hava kadar gerekli olan bizim varlığımızdan vazgeçemezsiniz.” İkisi de kızmamış görünüyorlardı: Ekvator'a bir sigara içimi uzak ama uçsuz bucaksız bir tarihsel yanılgıyla birbirinden ayrılmış durumda, tartışıyor ve gülüyorlardı. (Göç Mevsimi)
  • Daha görülecek çok ufuk var, koparılacak çok meyve, okunacak kitap ve hayatın defterinde içine cesur eller tarafından canlı cümleler yazılacak çok beyaz sayfa var. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Büyük Duygusuz mudur Tanrı? Yoksa Büyük Öfke mi? (Göç Mevsimi)
  • Yalan söylemeksizin öksüz ve ailesiz olduğumu anlattım. Ama babamın ölümüne gelince, göz kamaştırıcı bir betimleme yaptım: Nil'de batan bir geminin otuz yolcusuyla birlikte boğulmuş ve timsahlar tarafından parçalanmıştı. Gözleri dolacak kadar etkilendi öykümden! Hüznü birden öfkeye dönüştü: - Nil mi? - Evet. Nil. - Demek ki Nil kıyısında oturuyorsunuz? - Elbette, uykum geldiği zaman elimi pencereden uzatırım, su akıntısıyla oynaya oynaya uykuya dalarım. Nil Nehri, Said Bey, bu ortak, bu Tanrı-Yılan yine birini kurban etti. Kent canlandı: süre sınırlı, en geç bir hafta içinde, bayan, memelerinizin dağına çadırımı kuracağım. Henüz bilmiyorsunuz ama Tutankamon'un mezarına tecavüz eden Lord Carnavon gibi gizemli ve öldürücü bir hastalığa yakalandınız! Bitip tükenmez bir öykü hazinem var, konuşmanın başını dilediğim yöne çevirebilirim... - İki saat nasıl da geçmiş, hiç anlamadım! Böylesine mutlu olmamıştım. Birlikte yemek yesek diyorum, anlatacak daha bir yığın şeyim var. Zihni artık onu bana getirecek bir kapandan başka bir şey değildi. - Niçin olmasın? Hiç de yamyama benzemiyorsunuz. Belirsiz bir kıvanç duyumsuyordum, ona: - Dişleri dökülmüş yaşlı bir timsah olduğumu, istesem de sizi parçalayamayacağımı göreceksiniz, dedim. En az on beş yaş küçüktüm ondan. Kırkına yaklaşmış olmasına karşın, ne zaman ne de deneyimler etkilemişti gövdesini. Alnındaki, dudak kıyılarındaki çok ince çizgiler yaşlılığın değil, olgunluğun simgeleriydi, Bunun üzerine, sadece adını sordum. - Isabella Seymour. Bir armut ısırır gibi iki kez tekrarladım. - Ya sizin adınız ne? - Amin. Amin Hassan. (Göç Mevsimi)
  • Dünyanın daha fazla politikacıya ihtiyacı yok. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Yüzyıllardır görülmeyen bir yaz gibiydi o cumartesi. (Göç Mevsimi)

Yorum Yaz