tatlidede

Mardin’i sevmek…

Mardin’i sevmek…

                              

    Mardin’e yaklaşırken ki heyecan anlatılmaz yaşanır. İlk defa 15 yaşında lise hayatına başlarken ki heyecanla Mardin’e ulaşmak o kadim dosta, eşsiz şahesere kavuşmak bende tarifi imkânsız duygular yaratıyor. Kendi kendime havasını içime çekerken şu cümleler dökülüyor dudaklarımdan;

”Ey şiirsel, ey masalsı şehrim Mardin seni çok seviyorum, iyi ki varsın.”

   Mardin’i sevmek, sabahları tarih kokan mütevazı havayı içine çekmektir, abbaraların içinden geçerken Mimarbaşı Lole’nin aşkını yaşamaktır ve küçük adımlarla arşınlamaktır sokakları…

   Mardin’i sevmek, Latifiye camisinin kütüphanesinde oturup sıcacık sevgi katılmış çay eşliğinde kitap sohbetleri yapmaktır, eski zamanları yâd etmektir kadim dostlarla…

   Mardin’i sevmek, ”sokul bakar” da gezerken misafirperver Mardin insanının tatlı sohbetlerine kulak kesilmektir ve o sohbetlerin içinde kendini bulmaktır sıcacık bir çay eşliğinde…

  Mardin’i sevmek, Şahkulubey konağının karşısında öğrenci babası Necmettin abinin sevgi, fedakârlık katarak yaptığı sıcacık ekmeği koparıp paylaşmaktır etrafındaki gönül dostları ile…

  Mardin’i sevmek, çok sevdiğin dostlarınla muhteşem Mezopotamya manzaralı çay bahçelerinde saatlerce sohbet etmektir zamanın akışına bakmadan…

 Mardin’i sevmek tarifi imkânsız aşklar yaşamaktır. Mecnun olup Leyla’ya kavuşamamaktır. Aşkın en zirve noktalarına ulaşmaktır kavuşamayacağını bildiğin halde katıksızca sevmektir…

 Mardin’i sevmek, Kırklar kilisesinin arkasında leblebi imalatçısı Ekrem abinin “Allah, Allah” nidalarıyla ile misafirlerine leblebi hazırlamasıdır, sevgi katmasıdır somuncu baba misali… Sevmesidir her canlıyı Yaradan’dan ötürü…

 Mardin’i sevmek, Babussor çeşmesinden şarıl şarıl akan suları içmektir, kana kana… İnsanların çeşme başındaki sohbetlerini ve anılarını dinlemektir…

 Mardin’i sevmek, her sokağında hoşgörüyü, sevgiyi, saygıyı, içtenliği hissiyatınla yaşamaktır.

 Mardin’i sevmek, Diyarbakır kapıdan, Savur kapıya kadar yürümektir, bütün mistik kokuları özümsemektir. Harmanlayabilmektir bu mesafede yedi bin yıllık tarihi zamanları…

 Mardin’i sevmek, Mor Şumuni kilisesini arkana alarak, güneşin doğuşunu ve batışını seyre dalmaktır tek başına…

 Mardin’i sevmek, Kasimiye medresesinden dünyaya kinin, nefretin, ötekileştirmenin zararlarını Kasım padişahın kardeşi Zeynep Hatun tarafından öğrenmektir duvardaki kan izlerinden…

 Mardin’i sevmek, bakırcılar çarşısından geçerken bakırı şekillendiren ustaların çekiç seslerinin insana mesleğini sevmenin huzurunu ve o seslerin kulaklara hoş bir sada bıraktığını anlamaktır.

 Mardin’i sevmek, Öğretmen Necmi gibi her daim heyecanlanarak, her geldiğinde sevgiyle havasını içine çekerek, sokaklarını bıkmadan gezerek, sohbet ederek ve ayrılmak istemeyerek doyasıya sevmektir…

 Mardin’i sevmek, her daim özlemektir ve herkese nasip olmayan bir kara sevdadır belki de… Anlamaya çalışmaktır ve ne olursa olsun sahip çıkmaktır. Ne mutlu Mardin’imi çıkarsız sevenlere… Ne mutlu Mardin için katkısı olanlara…

 Not: Bu yazımı Mardin’i katıksız seven rahmetli Öğretmen arkadaşım Necmi Aksu’ya ithaf ediyorum. Mekânın cennet olsun… 

Yorumlar

Image
mehmet uren
15.10.2013 / 07:27

Allah razi olsun necmi kardesimden. lakin her yasayan fani gibi iyi atlara binip iyi insanlarin diyarina goctu. bir mardinli olarak memleketime cok yabanciyim. bu vefali yazı için teşekkürlerler. ..

Image
MURTAZA
12.10.2013 / 14:20

Emeğine,yüreğine sağlık.

Yorum Yaz