tatlidede

Mezopotamya’nın Yüzük Taşı Mardin

Tarih yazıyla başlar. Söz konusu Mardin ise hayatın ve uygarlığın öyküsü tarihten de eskilere gider.
  • 18.06.2014 11:03
Mezopotamya’nın Yüzük Taşı Mardin

Dünyanın birçok kentini görmüş, farklı kültürlerle tanışmış ve artık kolay kolay heyecan duyup, şaşırmayacak kıvama ulaşan birine bu hazzı yeniden neresi yaşatabilir? Bu soruya cevap tek kelimeden ibaret: Mardin. Her kenti bir diğeriyle kıyaslayabilirsiniz ama Mardin’i asla! Gökyüzünde Süreyya Yıldızı ne ise kentler arasında da Mardin işte odur.

Biraz Kudüs biraz Sicilya, hem doğuda hem batıda; zeytiniyle Akdeniz, baharatıyla doğunun doğusu; mırrasıyla ve hepsinin de ötesinde hayranlık uyandıran kültürüyle kendisidir Mardin. Mardin mimarisiyle dev bir anıt. Doğasıyla hayranlık uyandırıp, cezbeden bir vaha. Tarihiyle muhteşem bir ulu çınar. Dilleri, yemekleri, müziği ve gelenekleriyle keşfedilecek bir hazine. Hoşgörüyle taçlandırılıp özümsenen çok kültürlülüğü ile de insanlığa örnek bir model ve iyi bir ders. Ve bu kente gitmeniz için nedenler, emin olun, bu yazıya sığmayacak kadar da çok!.. Uyanıkken gerçek bir rüya için Mardin en doğru adres.

TAŞ VE AŞK

Bin yılların tanığı Mardin’de taş, taş olmanın çok ötesine geçer. Taş konuşur mu diye sorarsanız, bu sorunun cevabı Mardin’de evettir, hem de yalnız konuşmakla kalmaz, şarkı da söyler, şiir de okur ve hatta Tanrı’yı anarak, över olacak. Ortaçağın görkemli Türk atabeyliklerinden Artuklular’dan yadigâr Sultan İsa (Zinciriye) Medresesi’nin girişi bu cevabın güzel bir kanıtı. Damla şeklindeki motifler içerisine Allah’ın 99 isminin işlendiğini, girişin iki yanındaki gözyaşı biçiminde istif edilmiş yazılardaki estetik kaligrafi sanatının şaheserleri. Saatlerce başka hiçbir şey yapmadan zevkle izleyebilirsiniz taşa işlenen bu muhteşem sanatı. Geçen her dakika bir zamanların taşı dile getiren ustalarına olan hayranlığınızı arttırır burada. Medrese avlularının akustiği taşın şarkısıdır.

Bu şarkıyı da avluların ortasından yaz, kış gürül gürül akan ve nereden, nasıl geldiği belli olmayan su söyler. Mardin’de su sadece susuzluğunuzu gidermez. Akarken de bilgece akar. Suyun kademeli akışı insanın doğuşunu, gençliğini ve olgunluğunu simgeler ve hâl diliyle anlatır. Sırt sırta veren cami ve kiliseler, minarelerin ezanı, kulelerin çanları Mezopotamya Ovası’nın sonsuzluğunda yankılanır.

Zaman su gibi akarken Mardin’de, görmeniz gereken yerlerin çokluğunun baskısını hissedersiniz. Birçok kez bu kenti görme şansını yakalamış biri olarak, bu masal kenti hakkıyla görmeniz ve ‘anlamanız’ için en azından bir haftaya ihtiyacınız var. Gördüğünüz her bir yerden ayrılırken içinizi tarifi zor bir burukluk kaplar. Çünkü orayı görmenin hakkını tam veremediğinizi, diğer yerleri gördükten sonra tekrar gelip yine ziyaret etmeyi aklınızın bir köşesine yazarsınız. Fakat çok zordur bu tekrar dönmeler.

Çünkü yaşayan bir tarihin içine karışmış durumdasınız ve her yerden taşın ihtişamı, estetiğin görkemli zirveleri karşınıza çıkıp, başınızı döndürür. Açlığı, susuzluğu, zamanı unuttuğunuzu geç anlarsınız burada. Zira Mardin ruhunuzu doyurmaktadır. UNESCO’nun ne kadar yerinde bir kararla Mardin’i Dünya Kültür Mirası olarak kabul etmeye hazırlandığını anlıyorsunuz.

SOKAKLAR, ABBARALAR

Mardinliler kent için ‘gündüzü seyranlık, gecesi gerdanlık’ derler. Gerçektende kent uzaktan bakıldığında zarif, narin bir bayanın boynunu andırır. Gece olup evlerin, sokakların ışıkları yandığı zaman bu boyunun gerdanlığını gösterme zamanı gelmiş demektir. Fotoğraf meraklıları için belirtmekte yarar var; en güzel Mardin Manzarası Kızıltepe’den ve Kızıltepe – Mardin yolundan görülür. Uzaktan baktığınızda bir dağın eteklerine kurulu, herhangi bir şehir zannedersiniz. Ama bu kısa süreli göz yanılgısı şehre yaklaştıkça kaybolur. Ovaya kurulu yeni şehri geçip, kıvrıla kıvrıla tarihi kente yaklaştığınızda keşfetme arzusuyla dolup taşarsınız. Baktığınız her nokta, gördüğünüz her manzara sizi kendisine çekecektir artık.

Cumhuriyet Meydanı’nda aracınızdan inip keşfe başlamak en doğrusu. İlk hedefiniz heybetli mimarisiyle dikkatinizi hemen çekecek olan Mardin Arkeoloji Müzesi ve hemen sağındaki Meryem Ana Kilisesi olabilir. Özellikle Arkeoloji Müzesi Mardin’in kadim tarihinden önemli eserleri barındıran ve mutlaka görülmesi gereken bir mekân. Müze ve Meryem Ana Kilisesi’nin yakınındaki huzur dolu avlusuyla Kırklar Kilisesi’de kentin karakteristik yapılarından.

Sıra Mardin’in sokaklarına karışmaya geldiğinde rastgele bir sokaktan girin ve hem keşfetmek hem de kendinizi bulmak için kaybolun dar sokaklarda. Evlerin altına yapılan ve ‘abbara’ adı verilen kısalı uzunlu geçitler barındıran ara sokaklarda karşınıza birçok sürpriz çıkacak. Bu kimi zaman bir evin nakışlı kapısı, bazen bir çeşme, kimi zamansa meraklı ve gülen gözlerle size bakan çocuklar olacak. Anneleri onları Şeyhmus, Sultan, Ali, Ömer, Theodora, Gabriel, Florans diye çağırmadan birer fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin.

ARTUKLU ŞAHESERLERİ

Mardin Artukoğulları’nın kenti. Onların izleri Mardin’de hemen her yerde karşınıza çıkar. Kentin en başta gelen simgelerinden biri olan Ulu Cami’nin minaresi buradaki taş işçiliğinin zirve noktalarından. Narin minareli Şehidiye Camii, Şeyh Çabuk Mescidi ve Hatuniye Medresesi de kente Artukluların armağanlarından. Anadolu’daki nadir Akkoyun dönemi eserlerinden Kasımiye Medresesi ise aslına uygun bir yenilemeden sonra tüm azametiyle kapılarını ziyaretçilere ardına kadar açmış. Şehidiye Camii’nin terasında mola verip, kentten ovaya doğru özgürlüğe kanat açan taklalarıyla ünlü, yanakları küpeli Mardin güvercinlerini de izlediyseniz artık kentin civarını ve ilçelerini keşfetmek için kartal yuvası Mardin’den Mezopotamya Ovası’nın derinliklerine akmanın vakti gelmiştir.

KİLİSE MANASTIR VE ANTİK KENTLER

Mardin, Hristiyanlık tarihinin önemli merkezlerinden biri aynı zamanda. Deyruzzaferan Mardin’in en eski Süryani manastırlarından. Yapılışının Hristiyanlık öncesine, Perslere kadar dayandığı söylenmekte. Yüzyıllar boyunca Süryani Hristiyanların Patriklik merkezi olan manastırda rahipler safran yetiştirirlermiş. Bugün safran kalmasa da geçmişin köklü izleri manastırda halen yaşamakta. Manastırın etrafındaki dağlarda da irili ufaklı başka manastırlar inşa edilmiş.

Bu yapıları da Deyruzzaferan’ın çıkış salonundaki teleskopla izleyebilirsiniz. Midyat’taki Deyr ul Umur Manastırı da en az Deyzruzzaferan kadar etkileyici. Doğunun ünlü Süryani bilginlerini yetiştiren, ‘Tanrı hizmetkârlarının dağı’ Tur Abdin’de irili ufaklı yüzlerce kilise ve manastır tüm gizemiyle keşfedilmeyi bekliyor. Öte yandan Nusaybin yolu üzerindeki Dara antik kenti Mardin’deki uygarlıklar silsilesini çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Pers, Yunan, Roma ve Bizans yerleşimlerinin bir arada bulunduğu Dara’da zindan (aslında bir sarnıç) ve su arkı mutlaka görülmeli.

GEÇ KALMAYIN

Bir tatil ve gezi planınız varsa kartalların arkadaşlık ettiği Mardin Kalesi eteklerine kurulu yaşayan rüya Mardin’i görmeyi öncelikli tercihiniz yapabilirsiniz. Gerek merkezi gerekse ilçeleriyle Mardin sizi fazlasıyla memnun edecek. Mardin’e bir rüya için gidin.

Hasan Mert Kaya

Yorum Yaz