tatlidede
tatlidede

Misyoner Bakış

Misyoner Bakış
Misyon: Özel bir görevi üstlenmek anlamına geliyor. Misyoner ise: Özel bir görevi üzerine alan kişi/kişiler anlamına gelmektedir.  Bilindiği gibi iki yüzyıldır Osmanlı döneminde başlayan ve Cumhuriyet’in kurulmasından sonra devam eden bir batılılaşma hareketi yürürlüktedir. İttihat ve Terakkinin başlattığı bu görev daha sonra CHP’nin altı okunda ifadesini bularak devlet eliyle sürdürülmüştür. Bütün ülkede uygulanan bu mühendislik projesi Güney/Güneydoğu’da Kürtler üzerinde de yürütülmüştür.

Bölge insanının kimliğini oluşturan dilini ve dinini koruma refleksi süreç içerisinde bir takım olayların ve güç odaklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunların inanç eksenli olanların yanı sıra ırk/etnisite eksenli olan hareketler de karşımıza çıkmaktadır. Bu yazının konusu kavmiyet eksenli olan hareketler değildir. İnanç eksenli hareketlerin bölge insanına yaklaşımlarından bir kısmını irdelemek istiyorum.

Bir toplumun inanç değerlerinin yok edilemeyeceği dünyadaki bir takım sömürge yönetimlerini uygulamalarından açıkça anlaşılmıştır. İnancın yok edilemeyeceği anlaşıldığı için tonu inanç olmakla beraber sinirleri alınarak haksızlığa direnç gösteren unsurlarının ayıklandığı bir formata yerleştirilmesi yeni sömürge yöntemi olarak belirmiştir. Bölgemizin özelinde konuya bakıldığında benzer projelerin halen uygulamada olduğu görülmektedir.

İnsanın doğasına uygunluk inanç sisteminin kabul edilirliği ve sürdürülürlüğü ile yakın ilişkisi vardır. İslam gibi son ve mükemmel dinin tüm yıldırma çabalarına rağmen varlığını sürdürdüğü bir realitedir. Toplum hayatından çıkarılarak birey vicdanına hapsetme girişimleri de başarıya ulaşmamıştır.

Aklın ürünü olan teknolojik gelişmelerin insan mutluluğu için çare olmadığı günümüzde net olarak anlaşılmıştır. Vahiy ile aklın uyum ve beraberliğinin insanlığın mutluluğu için ayrılmaz ikili oldukları post modern çağımızın vardığı noktadır.

Bölge insanı inançlarını koruyarak varlığını sürdürebileceğini sezmiştir. Bu kapsamda birçok inanç grubunun çeşitli yapılar ve isimler altında çalışmalarını sürdürdükleri bilinmektedir.

Şimdi Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın Timaş Yayınlarından çıkan Toplum Psikolojisi adlı kitabının 69. sayfasındaki Yanlış Kültürel Tanımlamalar başlıklı yazısından bir bölüm okuyalım:

“…Merkezi figür olarak da liderlerini veya gruplarını seçerler. Seçtikleri grubu da kutsallaştırırlar, eleştirmezler, hep övgü ile yaklaşırlar, kendilerini ona ait hissederler, mutlak itaat ve sadakat zorunludur. Seçkinler grubuna sahipler ve hiyerarşisi belirlenmiştir. Kendilerine özgü bir yaşam tarzı iddiaları vardır ve tek geçerli düşüncenin kendi düşünceleri olduğuna inanırlar ve başkalarını da inandırırlar. Gruplarına tanrısallık makamı verirler. Patent reçeteleri vardır... Yayılımcı güç olma beklentileri yüksektir, vatanı kurtarma iddiaları vardır. Tanrı rızası için çalışan değil, Tanrı adına iş yapan liderleri vardır ve liderlerinin Tanrı’dan sezgisel mesajlar aldığına inanırlar. Eleştirilmeyen otoriteleri vardır ve bu en üst otoritelere bağlılık beklentileri yüksektir. Dışarıya karşı kapalıdırlar, sadakati aşırı önemserler, birbirlerini gözetler ve kontrol ederler. Kendilerine özgü kahramanlık ideolojileri ve misyonerlik anlayışları vardır.

Üyeler bireysellikten uzaklaşır, kutsala teslim olurlar, kişiliklerini değiştirirler. Bu gruplar ortak yeminlerini belirlerler ve gruba bağlılık ve lidere itaat yemini ettirirler. Grup içerisinden eleştirilenler korkutulur, takip edilme korkusu ile bağlılık beslenir…”

Bölgemizde İslami inanç gruplarının bu yazıyı ciddiyetle irdelemesi ve bu konu ile ilgili olarak öz eleştiri yapmaları gerekmektedir. Şu soruları kendimize soralım.

Merkezi figür, lider ve grubumuz mu?

Grubumuzun seçkinlerine hep övgüyle yaklaşıp, eleştirilemez kişiler olarak mı bakıyoruz?  

Hiyerarşi belirlenmiş ve mutlak itaat ve sadakat zorunlu mu?

Tek geçerli düşüncenin kendi düşüncemiz olduğunu ve herkesin buna inanması gerektiğini düşünüyor muyuz?

Patent reçetelerimiz var mı?

Yayılmacı güç olma beklentisi ve vatanı kurtarma iddiamız var mı?

 Liderlerimizin Tanrı’dan sezgisel mesajlar aldığını ve Tanrı adına iş yaptıklarına bu nedenle mutlak itaat gerektiğine dair inancımız var mı? 

Otoriteye bağlılığın esas olduğunu ve eleştirilemez olduğuna inanıyor muyuz?

Sadakati aşırı önemsiyor, birbirimizi gözetliyor ve kontrol ediyor muyuz?

Kendimize özgü kahramanlık öyküleri ve misyonerlik anlayışımız var mı?

Eleştirenler korkutulup takip edilme korkusuyla bağlılık besleniyor mu?

Otuz yıldır süren çatışma ortamı ayrışma noktasına gelmiştir. İnsanlarımız karar arifesinde bulunmaktadır. Tarihte olduğu gibi kardeşçe birlikte yaşama becerisini gösterebilecek miyiz, yoksa çatışıp bölünecek miyiz? Çözüme giden yolda ilk adım adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerinin temelinde bir yapının oluşturulmasıdır.

Bunun için inanç ortak paydasının rolü herkes tarafından kabul edilmektedir. Grupların yukarıdaki sorular ışığında olayı yeniden değerlendirmeleri tarihi bir sorumluluktur.

 Bu bir çağrıdır. Bir feryattır. Bir çığlıktır. Sorumluluk makamında olan herkesin duyması gereken bir imdat! Yarın geç olabilir. Materyalist felsefenin bölgede kök salmasının nedenleri arasında yetersiz ve yanlış yaklaşımların etkisi olduğu unutulmamalıdır.

Taassuplar ve grup çıkarları bir tarafa bırakmalıdır. Kendileri beyaz adam Kürt’leri Kızılderili görme anlayışı sorunlu bir yaklaşımdır ve acilen terk edilmelidir.  Geçmişi ilim, irfan ve mertlikle dolu olan Kürt’leri misyoner yaklaşımı ile adam etme anlayışından vazgeçilmelidir. Müslüman’ın yaklaşımı kardeş eksenli olandır.

Kürt’lere rağmen girişilen çabalar beyhude çabalardır. Kürt’lerin öncülüğünde olmayan çabaların başarı şansı yoktur. Yeter, bu gariban milletin üzerinde oynanan siyaset mühendislikleri terk edilmelidir. Kısır döngüden çıkmanın yolu vicdan ve izan sahibi bölge insanlarını yedeğe alarak değil öne alarak kanayan bu yaranın sarmaya çalışılmasıdır.

Yorumlar

Image
ABE CESUR
02.06.2016 / 10:49

CENK ALPER GÜZEL YAZMIŞ. miletin sırtından o koltuk çok tatlı ama ne tatlı maaş da iyi her işi yürüyor milet herşeyi artık bili kardeş

Image
Musa Acar
02.06.2016 / 10:35

ilim insanı her zaman cesurca hakkı dile getiren kürtlerin lideri olarak daima tarihte anılanacaksınız. Hakkı konuşan ender insan Allah yar ve yardımcınız olsun sizi kutluyorum. Milletvekilliğide yaptınız Çizginiz hiç değişmedi. Her zaman halktan biri olarak gördünüz kendinizi..

Image
Cem
01.12.2015 / 12:24

Arkadaş neden yorumları yayınlamıyorsunuz? Bu nasıl yayıncılık?

Image
cancan
30.11.2015 / 15:56

Adalet ve hakkaniyet zemininde bir birliktelik yoksa diğer birlikteliklerin hiçbir anlamının kalmadığı bir süreci yaşıyoruz.Yazar bunun cevabını net vermelidir hangi zeminde bir arada yaşam?

Image
cancan
30.11.2015 / 15:56

Adalet ve hakkaniyet zemininde bir birliktelik yoksa diğer birlikteliklerin hiçbir anlamının kalmadığı bir süreci yaşıyoruz.Yazar bunun cevabını net vermelidir hangi zeminde bir arada yaşam?

Image
Cenk Alper
30.11.2015 / 12:30

Milletvekili iken otoriterleşmeye, Kürt halkının ezilmesine ve kullanılmasına, ve bilumum haksızlıklara her nedense bir gün itiraz ettiğinizi göremedik. Neden milletvekilliği sonrası eleştiriler yapıyorsunuz? Milletvekili iken eleştiri yapmaktan neden korktunuz?<br>Bilinmelidir ki milletvekili gücünü elinde iken kullanmak ve yapıcı eleştirilerde bulunmak çok daha etkilidir. Birileri o zaman mutlaka sesi duyar. en azından haber olur. Ama milletvekilliği sonrası sıradan bir vatandaş iken, kusura bakmayın, karar vericiler sizi kaale almaz ve mardinlife daki yazınızı okumaz. <br>Lütfen bunu açıklığa kavuşturunuz.

Image
fuat avanak
27.11.2015 / 23:01

Oldukça cesurca yazılmış. Dikkat edin sayın Akdağ!

Yorum Yaz