tatlidede

Moderniteye İsyanımdır

Moderniteye İsyanımdır

Modernitenin Bozduğu İnsana Dair…

              Modern insanı anladığımda isyan ettim moderniteye ve modernitenin getirdiklerine… Çünkü modernizim bir verdiğinde mutlaka on alır… Modern zamanın en önemli yanı teknolojinin hızla gelişmesidir… Teknolojik gelişmelerin insan hayatını rahatlattığı gibi sıkıntıya soktuğu hatta insanı makineleştirdiği bir gerçektir… Teknolojik ilerlemeler maalesef ölüm ve felaket kokuyor…

           Şimdi teknolojik icatlardan elde edilen gelir ile en ileri öldürücü silahlar, kitle imha silahları üretmekteler… Her ay piyasaya sürülen telefonlar, bilgisayarlar, elektronik aletler; üreten ve pazarlayan ülkeleri güçlendiriyor ve bunlarla silah sanayisi geliştiriliyor… Maalesef kitle imha silahları üretenler, kitle ihya silahları üretmiyor… Çünkü modernizmin anlayışıdır: “İhya olmak için imha edeceksin, servetini büyütmek için insani değerleri, insanlık servetini katledeceksin, öldürdükçe dirileceksin…”

           Model olması gereken Modern insan, artık model olmayı bırakmış modernitenin kurbanı olarak “modanın”, araba, eşya, telefon vs. teknolojik bağımlılığı ve modern köleliği arttıran “model” hastalığının peşine takılmıştır… Öyle ki modernitenin sevdire sevdire, özendire özendire yerleştirdiği; “tüket ve tüken” anlayışının kurbanı olmuştur… Artık modern insanın karnı aç ancak elindeki telefon ise bir aileyi geçindirecek kadardır…

          Moderniteye uyum sağlayan, modernitenin kulu kölesi olanların maalesef insanlıktan kalmamış nasipleri, konuşmaları cezp edici, hayatları tiksindirici, menfaate odaklanmış hepsi, körelmiş yürekleri, dönmüş gözleri, şehvet esirleri, moda takipçileri, modernizmin mukallitleri, iffet yetimleri, ahlak fakirleri, cinsiyetleri kimlikleri, para ve makamları değerleri, yalancıdır gülücükleri,  yapaydır öpücükleri, dönekliktir özellikleri,  bir nevi “çağın ucubeleri”…

           Son model arabaya biniyorlar, en son çıkan modaya göre giyiniyorlar, en son çıkan telefonları alıyorlar, her şeyin en iyisini ve en yenisini istiyorlar… Maalesef modern insan kendini, evini, arabasını, eşyasını, çevresini yeniliyor ama her yenilemesi yenilgi ile sonuçlanıyor… Neden mi? Çünkü asıl yenilemesi gereken yeri kalbini, bilincini yenilemiyor daha doğrusu imanını tazelemiyor… Moderniteye inandığı kadar dinine inanmıyor…

        Betondan evler, yüksek binalar, lüks arabalar, gösterişli yapılar, yeni moda elbiseler, süsler, cezp edici parfümler, göz alıcı ürünler, son model eşyalar ve harikulade insanlar(!) modernitenin iftihar tablosudur… Bu iftihar tablosunda şu yazılıdır: “İsraf, modern medeniyetin ibadetidir…”

         Beton binalar… Çağdaş medeniyetin vizyonudurlar… Dağlar gibi yüksek ve yanyanalar… Sokakların, caddelerin iki yanına sıralanmışlar… Birbirlerine yapışmışlar… İnsanlık hissi sanki çekip alınmış öyle ki beton binalar, insanları da betonlaştırmış…

         Moderniteye teslim olmuş insanlar, depreme dayanıklı binalarda oturuyorlar ama o binalarda meydana gelen “ahlaki depremleri” göremiyorlar… Anasını doğrayan gençler; kızıyla, gelini ile zina eden babalar, çocuğunu boğazlayan analar, eşini öldüren, ailesini öldüren aile reisleri; aldatmalar, fuhuşlar, dolandırmalar ve daha ne ahlaksızlıklar yaşanmaktalar…

           Artık hız hazzını yaşıyor insanlar, hız hazzını yaşamak için yarışıyorlar, en hızlı gideni alkışlıyorlar… Hızı bir tutku olarak yaşıyorlar… Arabaya bindiğinde ilk sözüdür gençlerin; “haydi bas gaza…” Son model araba ve son surat hızla, son ses müzikle çıkıyorlar turlara… Sonra da beklenmeyen bir kaza ve facia…

          “Tuhibbıne’l-acilete” ayeti; hızı seviyorsunuz, imasında bulunur... “İnsan aceleden yaratıldı” ayeti ise insanın hız tutkusuna vurguda bulunur… Maalesef aşkı da sevgiyi de hızlı yaşar modern insanlar , flört ederler, birkaç gün sonra ayrı düşerler, başkaları ile çıkarlar ve doymak bilmez şehvet arzularının köleliğini dorukta yaşarlar…

       Hayatı da hızlı yaşıyor erken yoruluyorlar, birkaç yıl içinde tüm dünya nimetlerini kullanıp bıkıyorlar, hep yenilik istiyorlar, Maalesef artık yeni bir eşyanın eskime ömrü, eşyanın eskimesi ile değil modanın geçmesi ile oluyor…

            Modernitenin bizleri getirdiği seviye içler acısı… Artık eski dünyanın yeni insanı; kültüründen, toplumunun örf ve adetlerinden kopuktur… Eskiden komşu komşuya güvenirdi, “ev alma komşu al” denirdi, komşu komşuyu sever önemserdi… Şimdi ise komşu koşuyu tanımaz, hal hatır sormaz aynı asansöre binseler de yüzyüze bakmaz, konuşmaz daha acısı ise birbirlerini tanımaz… Ne yazık ki artık komşunun ilk güvenemediği kişi komşusu olmuş…

          Modernitenin dayatmasıyla; işine, aşına, eşine, evine odaklı bir hayat yaşıyoruz… Çocuklarımızı okuldan eve evden okula bir hayata alıştırıyoruz… Sınav delisi yapıyoruz… Sonra da çocuklarımızdan sağlıklı bir gelişim bekliyoruz…

         Otele dönmüş evler, bitmiş artık muhabbetler… İnsanlarda kalmayınca samimiyet, hayvanlarla kurulur olmuş muhabbet… Televizyon denen aletle muhabbetler kesildi, insanların iletişimi bitirildi, aynı aile de birçok dünya türedi, her odaya bir televizyon, ve sonuç gençlik elden gitti… Maalesef artık aileler, diziye dönmüş hayatlarını izlemek yerine hayal mahsulü, ahlak yoksulu diziler izliyorlar, değerlerini tüketiyorlar…

           Modernite insanının her şeyleri tam, her şeyleri güzel, her şeyleri özel… Eşyaya, kıyafete, eve, temizliğe son derece bir özen… Her işlerinde tam bir düzen… Buna rağmen evlerinde yok huzur her anları sıkıntı stres ve kusur… Eskiden dillerde şükür kelimesi vardı şimdi dillerden ilk dökülen kelime: “off”… Varlığın içinde sıkılıyor insanlar, kendilerini dizilere, oyunlara veriyorlar… Ölen insanlığın yerine sanal insanlığı diriltiyorlar…       

          Modernite, ölümü öldüremedi ama ölümün etkisini öldürdü... İnsanları hayata öyle bağladı ki artık ölümü hatırlamak çok zor… Eskiden mezarlıklar şehir dışında olurdu sırf ölümü hatırlamak için mezarlığa gidilirdi şimdi ise bayramdan bayrama ziyaret edilir adet yerini bulsun istenir… Mezarlıklar ise artık şehrin göbeğinde… Lüks binalar artık mezarlığa bakar… Ama ölümü bir türlü hatırlamıyor insanlar…

           Sakın beni yeniliğe ve ilerlemeye karşı sanmayın… Ben insanlığımızı, değerlerimizi, erdemlerimizi, insanlığımızı kaybetmeden ilerleyelim… Modernitenin bencil, doyumsuz, duraksız, duyarsız ve doğalsızlığına yenik düşmeyelim… Değerlerimizi dirilterek direnelim… “Ne olacak” demeyelim “ne yapılmalı” üzerinde düşünelim… İnancımızı siper edinerek modern dayatmalara karşı duralım… Vakit geç olmadan, daha çok kayıp vermeden uyanalım, uyaralım derim…

03.07.2014

 

 

Yorum Yaz