tatlidede

Öteki Soruşturmalar - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Öteki Soruşturmalar kimin eseri? Öteki Soruşturmalar kitabının yazarı kimdir? Öteki Soruşturmalar konusu ve anafikri nedir? Öteki Soruşturmalar kitabı ne anlatıyor? Öteki Soruşturmalar PDF indirme linki var mı? Öteki Soruşturmalar kitabının yazarı Jorge Luis Borges kimdir? İşte Öteki Soruşturmalar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 27.05.2022 00:00
Öteki Soruşturmalar - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jorge Luis Borges

Çevirmen: Peral Bayaz

Orijinal Adı: Otras Inquisiciones

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789750503443

Sayfa Sayısı: 220

Öteki Soruşturmalar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Latin Amerika ve dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden J. L. Borges, çok sayıda yazarın üslubunu, tekniğini ve edebiyat hakkındaki düşüncelerini neredeyse tek başına değiştiren, eserleriyle çağımıza damgasını vuran bir şair, öykü ve deneme yazarı. Formenter Ödülü'nü aldığı 1961'den bu yana giderek artan bir hayran kitlesi kazanan, defalarca Nobel Ödülü'ne aday gösterilen Borges, Poe, Kafka, H. G. Wells, Valéry, Mallarmé ve daha birçok yazardan etkilendi ve kendini her şeyden önce bir okur olarak gördü.

"... bizler büyülü bir kitabın satırları, sözcükleri ya da harfleriyiz ve bu bitimsiz kitap dünyada var olan tek şey; daha doğrusu dünyanın ta kendisi."

-J. L. Borges-

Borges'in ilk kez 1952'de yayımlanan Öteki Soruşturmalar'daki denemelerin büyük bölümü, yazarın önceki on üç yılda Buenos Aires'teki Sur dergisine ve La Nación gazetesinin edebiyat ekine yazdığı yazılardan oluşuyor. Borges denemelerini ilk kez 1925 yılında, Inquisiciones - Soruşturmalar adlı kitapta bir araya getirdiğinde yirmi altı yaşındaydı; sonradan aşırı duygusal ve dogmatik avant-garde karalamalar olarak nitelediği bu derlemenin yeni baskılarını yasaklamış, hatta şahsen kitapçıları dolaşarak eski baskıları satın alıp yok etmişti. Bu açıdan bakıldığında Öteki Soruşturmalar ilk kitabın devamı, Borges'in alçakgönüllü ifadesiyle bir 'hatalı sonuçlanmaya mahkûm yeni denemeler' derlemesi olarak nitelenebilir. Ama 'öteki' sıfatı 'farklı' hatta 'karşıt' gibi anlamlar da içerdiğinden, bu başlık aynı zamanda, kitapta ele alınan konuların, genel kabul gören görüşlerin dışındaki yönleriyle işlendiğini de gösteriyor. Borges bu kitapta, Coleridge, Cervantes, Hawthorne, Valéry, Wilde, Shaw ve Kafka gibi edebî şahsiyetleri inceliyor, bir dünya dilinden, rüyaların doğasına, intiharın aklanmasına, zamanın çürütülmesine, Joseph Conrad'a, Ömer Hayyam'a, kadim Çin'den modern İngiltere'ye kadar birbirinden çok farklı konuları, kendine özgü zarif üslubuyla, kitabın başlığının ima ettiği anlam çeşitliliğini kapsayan bir bakış açısıyla yorumluyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Öteki Soruşturmalar Alıntıları - Sözleri

  • . Aynalar ve çiftleşme iğrençtir, çünkü ikisi de insan sayısını çoğaltır. ...
  • Kozmik zamanın mutlak ırmağı, yaşamlarımızın ölümlü ırmakları, önceden var olan bir geleceğe doğru akar. Bu devinim, bu akış da, her devinim gibi zamandaki belirli bir uzunluğu gerektirir; her devinim gibidir; ilkinin devinimi için ikinci, ikincinin devinimi için üçüncü bir zaman olacak ve bu sonsuza kadar gidecek. Dunne'un önerdiği sistem budur. Bu koşullu ya da muhayyel zamanlarda, öteki regressus tarafından çoğaltılan, algılanamayan öznelerin yok edilemez bir yerleşim mekânı olacaktır. Okuyucunun bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum. Zamanın ne tür bir şey olduğunu -hatta bir "şey" olup olmadığını- bildiğimi iddia etmiyorum, ama zamanın geçmesi ile zamanın kendisinin iki değil tek bir sır olduğunu hissediyorum. Örneğin, ayın kızıl dairesini açığa çıkarmasından söz ederek, bölünemez bir görsel imgenin yerine bir fiil ve bir nesne koyan kafası karışık ozanların hatasına Dunne'un da düşmüş olmasından şüpheleniyorum. Çünkü nesne, eğreti bir elbise giydirilmiş öznenin kendisidir. Dunne, Bergson'dan gelen kötü bir zihinsel alışkanlığın ünlü kurbanıdır: Zamanı, mekânın dördüncü boyutu olarak düşünmek. Zamanın zaten var olduğu, bizim de ona doğru devinmemiz gerektiği varsayımını ortaya atar, ama bu varsayım, zamanı mekâna dönüştürmek ve ikinci, üçüncü, milyonuncu bir zamanı zorunlu kılmak için yeterlidir. Dunne için gerçek zaman, sonsuz bir dizinin elde edilemeyen en uç sınırıdır. Geleceğin zaten var olduğu varsayımını hangi nedenlere dayandırıyoruz? Dunne'a göre iki nedenle: İlki geleceği bildiren düşlerdir; öteki, bu hipotezin kendi tarzına uygun çözümsüz biçimler için sunduğu göreli yalınlığıdır. Dunne, yaratılışın sürekliliğine ilişkin sorunları da aydınlatmak istiyordu. (Schopenhauer yaşamın ve düşlerin aynı kitabın sayfaları olduğunu, bunları düzenli olarak okumanın yaşamak, rastgele karıştırmanın ise düş görmek olduğunu söyler.) Dunne, öldükten sonra sonsuzluğun üstesinden nasıl gelineceğini öğreneceğimiz konusunda bize güvence verir. Yaşamlarımızın tüm anılarını açıp istediğimiz biçimde birleştireceğiz. Tanrı, dostlarımız ve Shakespeare bizimle olacak. Böyle göz kamaştırıcı bir tezde, yazarın düştüğü herhangi bir hata önemsizleşiyor.
  • . Zaman beni sürükleyen bir nehirdir, ama ben nehirim; beni yok eden bir kaplan, ama ben kaplanım; o beni tüketen bir ateş, ama ateş benim. ...
  • "Bir Avrupalı için dünya, yapması gereken görevi harfi harfine yerine getirdiği bir kozmostur; bir Arjantinli için ise bir kaos. Bir Avrupalı ya da bir Kuzey Amerikalı herhangi bir ödüle layık görülmüş bir kitabın iyi bir kitap olduğunu düşünür; Arjantinli ise ödüle rağmen kötü olma olasılığını kabul eder. Arjantinli genellikle şüphecidir."
  • ...... belki de tüm geçmişi, tek bir anıyı yok etmek için ortadan kaldırmak istiyordu.........
  • Klasik bir kitap, bir ulusun ya da bir uluslar topluluğunun, uzun yıllar içinde, sanki kitabın sayfalarındaki her şey kosmos misali bilerek yaratılmış, kaçınılmaz, derin ve sınırsız yorumlara açıkmış gibi okumaya karar verdiği kitaptır.
  • "Yürek, evet yürek, işte asıl suçun kök saldığı, küçücük ama sınırsız alan; dış dünyadaki cinayetler ve sefalet onun sadece birer çeşitlemesidir. Bu iç dünyayı arıtırsak, gözle görünen dünyayı karartan, birçok biçime girmiş kötülükler, birer hayalete dönüşecek ve kendiliğinden yok olacaktır. Ama eğer aklın ötesine geçemez ve elimizdeki o eksik araçla doğruyu yanlıştan ayırmaya kalkışırsak, bütün yaptıklarımız bir düş olmaktan öteye geçmez. Hem de öyle önemsiz bir düş ki, onca sadakatle betimlediğim ateş, gerçek, eli yakan bir ateş olmuş, ya da beynimin ürettiği bir ışıltı olmuş, çok az fark eder."
  • Platonun Timaios'unda kürenin en mükemmel ve tek biçimli şekil olduğunu okuruz, çünkü yüzeydeki noktaların hepsi merkeze eşit uzaklıktadır.
  • "Evrensel tarih belki de birkaç metaforun tarihidir."
  • "Belki çağdaşlarımız -her zaman- bize fazlasıyla benzerler, yenilik arayacaksak eskilerde daha kolay buluruz."
  • Mallarme'ye göre yeryüzünün varolma nedeni bir kitap; Bloy'a göre bizler büyülü bir kitabın satırları, sözcükleri ya da harfleriyiz ve bu bitimsiz kitap dünyada var olan tek şey; daha doğrusu dünyanın ta kendisi.
  • Tanrı kim olduğunu söylemez, çünkü karşısındaki insanoğlunun anlayışı bunu kavramak için yetersizdir.
  • "Hiç aklımda olmadan, böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmeden, inzivaya çekildim. Bir tutukluya dönüştüm, bir hücreye kapandım, ve şimdi anahtarı bulamıyorum; kapı açık da olsa çıkmaya korkacağım."
  • "Bir Avrupalı için dünya, yapması gereken görevi harfi harfine yerine getirdiği bir kozmostur; bir Arjantinli için ise bir kaos."
  • "Büyük yazarlar haleflerini de yaratırlar. Evet böyle, Sheakspeare olmasa Marlowe nasıl bir Marlowe olurdu?"

Öteki Soruşturmalar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Daha önce Kum Kitabı ve Atlas kitaplarını okumuştum Borges'in. İsmini Alberto Manguel'den duymuştum. Bu defa Öteki Araştırmalar'ı aldım kütüphaneden. Bu kitaba da daha önce el sürülmemişti, ilk okuyan ben oldum. Kitap çok zengindi. Bir sürü isim... Kitap isimleri, yazar isimleri, mekan isimleri. Gerçekten bu kadar isim var mı bu dünyada? Bu kadar ismi birbirine nasıl bağlayabildi bu gözlerini kaybetmiş adam? İsim sahibi olanların birbirinden ayrı olması elbette düşünülemez ama aralarındaki irtibat üzerine düşünmek ne kadar zor! Bu zorluğun cevabını bu kitapta buluyorum. "Paul Valery 1938'e doğru, edebiyat tarihinin yazarlar ile hayatlarındaki olayların ya da yapıtlarının niteliklerinin değil, edebiyatı üreten veya tüketen Tin'in tarihi olması gerektiğini söylemiş ve bu tarihin de hiçbir yazarın adı geçmeden yazılabileceğini iddia etmişti." Şöyle derin bir cümle yazsam kör gözlerin ardındaki görüşten. Karanlık içinde ne aydınlık manzara. Seslerle örülü! "Bülbül, yerkürenin bütün dillerinde müzikal adların (nightingale, ruisenõr, nachtigall, usignolo) keyfini sürer, sanki insanlar içgüdüleriyle, bülbülün adının onları esriten güzelim eskiyi hak etmesini istemişlerdir." Şu güzel cümleleri de Borges'in gözlerinin kabrine bırakıyorum. "Azîz Pavlos per speculum in enigmate diyor. (Şimdi karanlıkta aynada görüyoruz). Her şeyi ters görüyoruz. Verdiğimizi şansımızda aslında alıyoruz vs. Öyleyse biz gökyüzündeyiz ve Tanrı yeryüzünde acı çekiyor." Cemil Meriç? Evet, ben çok benzettim birbirlerine. Borges gözleri açıkken yarım saat boş durunca çıldıran bir insan. Durmadan okur. Gözlerini kaybedene kadar. Sonrası? Sonrası da benziyor Cemil Meriç ile. Belki ayrıldıkları bir nokta var. Borges kendini şair olarak tanımıyor. Ama Meriç'in de şairane yazmadığını kimse söyleyemez sanırım. İlerliyen haftalarda Sefa Kaplanın Gözleri Görmeyen İki adam : Cemil Meriç, Jorge Luis Borges isimli kitabını okuyacağım galiba. (Vakti Garîbe Âlemi Muhal)

Öteki Soruşturmalar PDF indirme linki var mı?

Jorge Luis Borges - Öteki Soruşturmalar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Öteki Soruşturmalar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jorge Luis Borges Kimdir?

Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo veya bilinen adıyla Jorge Luis Borges (d. 24 Ağustos 1899 - ö. 14 Haziran 1986), Arjantinli öykü ve deneme yazarı, şair ve çevirmen. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerindendir ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlüdür.

Borges, 24 Ağustos 1899 tarihinde Buenos Aires'te doğdu. Babasının annesi İngiliz olduğu ve evde iki lisan birden konuşulduğu için daha çocukken her iki lisanı da çok güzel konuşabiliyordu. Oğluna satranç tahtasında Zeno'nun paradoksunu öğreten Jorge Guillermo Borges avukat ve psikoloji öğretmeniydi. Evlerinde Borges'in muhayyilesini sürekli olarak işgal edecek bir bahçe ve kütüphane vardı.

Babasının görme yetisinin azalması üzerine, aile tedavi için I. Dünya Savaşı'ndan önce (1914) Cenevre'ye taşındı. Burada kaldıkları süre boyunca Borges Calvin Koleji'ne devam ederek, Lâtince, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé'in eserleriyle bu sırada tanıştı. Schopenhauer'a olan sevgisi ve Walt Whitman'ı keşfetmesi de Cenevre'deyken başladı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya'ya taşındı. Borges artık yazar olmaya karar vermişti, babasına 1870'lerde geçen bir roman yazmaya yardım ediyordu. Birkaç edebi gruba girme çalışmasından sonra, kendine akıl hocası buldu: Endülüslü şair Rafael Cansinos-Asséns. Onun etkisiyle kendisini "ultraistler" grubundan saymaya başladı ama kısa zamanda aidiyet hissinden sıkılarak kimseye bağlı olmadan birşeyler yapmaya çalıştı. Denemelerle ve şiirle pasifizm, anarşi, Rus devrimi gibi bâzı şeyleri övdüğü, genel düşüncelerini dile getirdiği iki kitap yazdı. Ama sonra yazdıklarından utanarak, her iki kitabı da İspanya'dan ayrılmadan önce imha etti.

1921'de ailesiyle Buenos Aires'e geri dönmesinden sonra, babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz'in düşüncelerinden etkilenmesi, düşüncenin yeni yollarına yönelmesine neden oldu. Fernandez'in düşünceleri Schopenhauer, Berkeley ve Hume'ün bir yansıması idi. Edebi stili ekzantrik ve düşünce tarzı karmaşıktı. Borges'e en büyük etkisi her şeye kuşkuculukla bakmasını sağlamasıdır.

1923'te ilk kitabı olan Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires)'i çıkardı. 1924-1933 arası Borges için oldukça heyecan verici bir zamandı. Bu dönemde pek çok yazısı ve şiiri basıldı. Luna de Enfrente 1925'te, San Martin Defteri (Cuaderno San Martin) 1929'da basıldı. 1933-1934 yıllarında Critica'da Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia universal de la infamia) yayımlandı. Bu öykü dizisi, önceden basılmış bâzı hikâyelerden alınan karakterler ve fikirler üzerine yeniden hikâye yazmakla oluşmuştu. Gerçeği ve hikâyeyi harmanladığı bu hikâyeler gerçeküstü bir otantizm taşıyorlardı. Daha sonraları bu tarz "büyülü gerçekçilik"in ilk örneklerinden sayılacaktı. Ama onun asıl kariyeri 1935'te yazdığı "Borges stili"nin ilk örneği denilen, hayâli bir romanı eleştirdiği Al-Motasim'e Bir Bakış isimli öyküsüdür. 1936'da denemelerini topladığı "Sonsuzluğun Tarihi Historia de la Eternidad" basıldı. Bu sırada maddi sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937'de Belediye Kütüphânesi'nde çalışmaya başladı. Kütüphânedeki işi hafif olan yazar, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslar arası örneklerini İspanyolca'ya çevirerek geçirmiştir. Virginia Woolf'un ve William Faulkner'ın kitapları İspanyolcaya ilk kez bu dönemde Borges tarafından kazandırılmıştır. Yaratıcılığını kaybetmekten korkan Borges, eşşiz bir eser yazmak istedi ve Pierre Menard, Don Quixote'un Yazarı'nı kaleme aldı. Ardından da Tlön, Uqbar, Orbis Tertius geldi. Her iki hikâye Victoria Ocampo'nun Sur edebiyat dergisinde yayınlandı. Bunların başarısının verdiği motivasyonla Babil Kütüphanesi'nin çalışmalarına başladı. 1941'de bu öykülerin toplandığı Yolları Çatallanan Bahçe basıldı. Aynı hikâyeler toparlanarak Artifices'e eklendi ve ve 1944'de Ficciones adıyla yeniden basıldı. 1942'de "Bustos Domecq" takma adı altında Adolfo Bioy Casares ile birlikte polisiye hikâyeler dizisi olan Don İsidro İçin Altı Problem'i yazdılar. Felsefe, gerçekler, fantazi ve gizemleri harmanladığı bu yeni öykülerin yanında, El Hogar'da anti-semitizmi, faşizmi ve nazizmi eşeltiren politik makaleler de yazıyordu. Bu makalelerle oldukça tanındı. 1946'da Juan Peron'un iktidara gelişiyle, kütüphânedeki işinden atıldı. Bu işten atılma onun için bir tür kurtuluş olmuştu, çünkü hem Arjantin'den Uruguay'a kadar pek çok yeri gezip, Budizm'den Blake'e kadar pek çok konuda seminerler veriyor, hem de iyi para kazanıyordu. Ama ailesi Peron'un baskıcı rejiminde zor günler geçirdi, annesi ve kız kardeşi hapse girdi. 1949'da ikinci önemli kısa hikâyeler kitabı Alef (El Alef)basıldı.

1955'de Peron devrilince Borges hayâlindeki meslek olan Arjantin Ulusal Kütüphânesi Müdürlüğü'ne getirildi. Ailesinden gelen hastalık nedeniyle görme bozukluğu çeken Borges bu dönemde görme yetisini tamamen kaybetti. "Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" diyerek bu gerçeği kabullenmiştir. (Umberto Eco unutulmaz romanı Gülün Adı'nda yer alan ana karakterlerden kör kütüphaneciyi Borges'ten esinlenerek oluşturmuştur.) 1956'da Buenos Aires Üniversitesi'nde İngiliz ve Amerikan edebiyatı profesörlüğüne atandı ve 12 yıl bu görevi yürüttü. 1961'de Samuel Beckett'le birlikte Uluslararası Yayımcılar Ödülü'nü (Formentor Ödülü) kazandı. Bu ödül ona gecikmiş bir uluslararası ün kazandırdı. Gözlerinin görmeyişini şiire yönelerek telâfi etmeye çalıştı. 1970'li yıllarda ABD'de çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1973'te Peron geri dönünce, görevinden istifa etti. Ders vererek ve yolculuk yaparak geçirdiği zamanın meyvesi 1975'te basılan toplama hikâyelerin olduğu Kum Kitabı (El libro de arena) oldu. Dünya gezilerinin sonucu ona eşlik eden Maria Kodama'nın resimlerini çektiği yazılarını ise kendi yazdığı Atlas(1984)'la sonuçlandı.

Zannedilenin aksine, Nobel ödülünü alamadan 87 yaşında, 14 Haziran 1986'da Cenevre'de karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.

Jorge Luis Borges Kitapları - Eserleri

  • Kum Kitabı
  • Alçaklığın Evrensel Tarihi
  • Sonsuz Gül
  • Alef
  • Ficciones
  • 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler
  • Ölüm ve Pusula
  • Brodie Raporu
  • Yedi Gece
  • Atlas
  • Düşsel Varlıklar Kitabı
  • Yolları Çatallanan Bahçe
  • Sonsuzluğun Tarihi
  • Yaratan
  • Şifre
  • Rüyalar Kitabı
  • Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği
  • Olağanüstü Masallar
  • Borges Sekseninde - Sohbetler
  • Öteki Soruşturmalar
  • Borges ve Ben
  • Şu Şiir İşçiliği
  • İngiliz Edebiyatına Giriş
  • Gölgeye Övgü
  • Tartışmalar
  • Evaristo Carriego
  • Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece
  • Altın ve Gölge
  • Xewn ü Xeyal
  • Bustos Domecq Vakayinameleri
  • The Story from Rosendo Juarez
  • The South
  • Alef

Jorge Luis Borges Alıntıları - Sözleri

  • Hayat ölümsüz olmayacak kadar fakirdir aslında. (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Xew dûrketina ji dinyayê bû. (Xewn ü Xeyal)
  • mantık denen şey bir deliliktir.. (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • ... beni derinden ilgilendiriyor, ama -nasıl söyleyeyim?- vazgeçilmez gelmiyor bana. (Ficciones)
  • ...Sonsuzluk daha bereketli 1icattır. Akla mantığa sığmaz oluşu doğrudur ancak sıradan zamanın akışı da öyle değil midir zaten? Sonsuzluğu inkar etmek, şehirlerle, nehirlerle, şenliklerle yüklenmiş yılların topyekün ortadan kalktığını farz etmek, onların topyekûn kurtarıldığını hayal etmek kadar, hatta ondan daha az inandırıcıdır... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Müslüman inanışına göre, Allah akıl melekesine sahip üç tür varlık yarattı: Nurdan yaratılmış Melekler; ateşten yaratılmış Cinler (tekil hali 'Jinnee' ya da 'Genie') ve topraktan yaratılmış İnsanlar. Cinler, Adem'den binlerce yıl önce, siyah, dumansız bir ateşten yaratıldılar; beş sınıfa ayrılırlar. Bunların arasında iyi ve kötü Cinler ile erkek ve dişi Cinler'i görüyoruz. Evrenbilimci El-Kasvini, "cinler şeffaf bedenli hava hayvanlarıdır, kılıktan kılığa girebilirler" diyor. Kendilerini ilk önce bulut ya da kocaman sütunlar olarak gösterebilirler; ama biçimleri yoğunlaştığında, belki bir insan, bir çakal, bir kurt, bir aslan, bir akrep ya da bir yılan biçiminde görünür olurlar. Bazıları gerçek mümin, diğerleriyse sapkın ya da dinsizdirler. (Düşsel Varlıklar Kitabı)
  • Biri dedi ki: Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin. (Ölüm ve Pusula)
  • Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. (Kum Kitabı)
  • "Hiç aklımda olmadan, böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmeden, inzivaya çekildim. Bir tutukluya dönüştüm, bir hücreye kapandım, ve şimdi anahtarı bulamıyorum; kapı açık da olsa çıkmaya korkacağım." (Öteki Soruşturmalar)
  • Belki de yoksul, ilkel yaşamlarının tek serveti kindi ve bu yüzden kinlerini biriktiriyorlardı. Hiç farkında olmadan birbirlerinin kölesi olup çıktılar (Brodie Raporu)
  • . Şimdi istediğim şey barış, düşüncenin ve dostluğun hazzı. Ve çok hırslı görünse de sevme ve sevilme duygusu. ... (Borges ve Ben)
  • ... ne bir söz, ne bir özlem, ne de bir anı, hiçbir şey bize dokunmadığında biz çoktan ölmüşüzdür. Ben ölü olmadığımı biliyorum. (Altın ve Gölge)
  • Oscar Wilde, insanın, hayatının her anında, olmuş olduğu her şey ve olacağı her şey olduğunu yazar. (Atlas)
  • . Bir kitap, fiziksel nesneler dünyasında fiziksel bir nesnedir. Bu bir dizi ölü semboldür. Ve sonra doğru okuyucu gelir ve kelimeler daha doğrusu kelimelerin ardındaki şiir, çünkü kelimelerin kendisi sadece semboldür, canlanır ve kelimenin yeniden dirilişini yaşarız. ... (Şu Şiir İşçiliği)
  • ...ilahi iyilik kötülüğü tüketti, sonsuz hayat ölümü, güzellik sefaleti eritti içinde... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • "Dante, bir tanrı bilimci, inançlı, erdemli bir insan olarak günahkarları mahkûm ediyor ama duygusal olarak ne mahkûm ediyor ne de bağışlıyor" (La poesia di Dante, 78) (Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği)
  • Kipling'in yazdığı herhangi bir sayfada ki onun eserlerinde tüm Hindistan ve bir şekilde tüm yerküresinin özeti bulunduğundan... (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • Bradley, şimdiki anın, bize doğru akmakta olan geleceğin, geçmişin bağrında parçalanıp dağıldığı an olduğuna inanır; başka bir deyişle, var olmak, yok olup gitmekte olan bir var oluştur; ya da Boileau’nun özleme kapılmadan dediği gibi: ‘Le moment où je parle est deja loin de moi.’ [Konuşmaya başladığım an, daha şimdiden uzak benden.] (Atlas)
  • "Yaşadığımız dünya bir yanılgı, gülünç bir yanılsamaydı." (Alçaklığın Evrensel Tarihi)
  • Geçmişimin maskelerinden kurtulacağım, ölüp tamamen unutulunca. (Atlas)

Yorum Yaz