Seçim ve hassasiyetler...

Her yönüyle titiz olmamız gereken bir sürecin içinden geçiyoruz.

Milletçe kilitlendiğimiz barış sürecinin mutlu sona ermesi için üzerimize düşen görevi yapmaktan asla kaçmamamız gereken zamanın içindeyiz. Bu süreci, önümüzdeki seçimlere endekslemenin bir hata olacağını düşünenlerden biriyim. Seçimlerin sonunda ortaya çıkacak olan tablo ne olursa olsun, bu sürece zarar vermemelidir.

Titiz davranmamız gereken konulardan biri aday meselesidir. 

Seçimlere girecek olan partilerin adayları netleştikten sonra ortaya çıkan rahatsızlıklar, adayların kabul görüp görmemesine dayandırılabilir. Ancak sosyal medya üzerinden yapılan bazı hakaretlere de anlam vermek mümkün değildir. Bir zamanlar HDP saflarında siyaset yapmış olan kimi isimlerin şu an için AK Parti saflarından aday olduğunu gördüğümüz gibi kimi zamanlar AK Parti saflarında olup şu an için HDP saflarında aday olanları da görüyoruz. Bu durumu beğenir veya beğenmezsiniz, o sizin bileceğiniz iş. Ancak mensubu olduğunuz saftan karşı safa geçene hakaret etmek, karşı saftan safınıza geçenleri hatırlatır ki ikisi de hoş şeyler değil. 

Titizliğimize konu olabilecek ikinci nokta ise, adayların seçimlerle ilgili açıklamalarıdır. Burada isim vererek söylemek istiyorum. 

AK Parti’nin birinci sıra adayı olan ve yazımın başında anlattığım olumsuzluğu bire bir yaşadığı için gözyaşlarını tutamadığına şahit olduğum Sayın Orhan Miroğlu’nun talihsiz bir açıklamasından söz edeceğim.

"Bölgede HDP ile eşit koşullarda değiliz zira bazı köylere giremiyoruz!.. "   

Bu minvaldeki bir beyanatla basında yer bulan Miroğlu, bu sözlerinin ucunun nereye varacağını hesaba katmamış anlaşılan. Affına sığınarak bu hesabı üç dört madde ile hatırlatmak istiyorum.

1-Bu sözlerin sarfedildiği günden sonra Mardin’e gelmesi beklenen turların iptal edilebileceğini düşünmek gerekirdi. Zira iktidar partisi olarak giremeyecek yerlerinizin olduğu bir memlekete, turist hangi cesaretle gelir ki…

2- Geçmiş seçimlerin sonuçlarına bakarsanız, AK Parti’nin köylerden daha fazla oranlarla oy aldığını görürsünüz. Buna istinaden şunu hatırlatıyorum;  nasıl oluyor da giremediğiniz yerlerden daha fazla oy alabiliyorsunuz!..

3-“Bazı köylere giremiyoruz!” ifadelerinin Barış Süreci'nin bölgede yeni güvenlik sıkıntıları oluşturduğunun itirafı anlamına gelmiyor mu? Bu mesaj Ankara'ya mı, seçmene mi, yoksa ilgili kurumlara mıdır?

4- 2013  Newruzunda okunan Öcalan mektubundan sonra Sayın Miroğlu'nun 'Analara söyleyin bu savaş bitti' başlıklı bir makalesini hatırlıyorum. Yoksa biten savaşın ürettiği sonuç böyle mi olacak?

AK Partili diğer adayların ruh haline de yansımış olduğunu düşündüğüm bu beyanatların yarattığı rehaveti de izlemiyor değilim. Diğer adayların ruh halini şekillendiren durumu da şöyle özetlemek mümkün; Her şeyi HDP'nin barajı aşıp aşamama noktasına bağlamışlar. Çalışsak da çalışmasak da HDP Barajı aşarsa en fazla iki vekil, aşmaması durumunda ise iki vekile yetecek oy ile en az 5 vekil zaten çıkacak düşüncesi hakim.

Özetle tamamlamam gerekirse; partisel ya da kişisel hesaplar yaparken oluşabilecek toplumsal sıkıntıları asla göz ardı etmemek gerekir. Bu anlamda herkesin ve her kesimin duyarlı olması lazımdır. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden yapılan kişisel hakaretler ile medya üzerinden yapılan talihsiz açıklamaların ortamı germekten başka bir işe yaramadığını da her kesin bilmesi gerektiğine inanıyorum.  

Hakarete uzanan yaklaşımlarla talihsiz açıklamalardan arınmış bir seçim ve barışa doğru uzanan sürecin mutlu sonla bitmesi ümidiyle saygılar sunuyorum.