tatlidede

Selahattin Demirtaş neden cezaevinde? Selahattin Demirtaş tahliye mi oldu? Selahattin Demirtaş kimdir?

93 kez PKK propagandası yapmakla suçlanan Demirtaş hakkında 2013 yılında İstanbul'da yapılan Nevruz kutlamasında yaptığı konuşmada PKK'yı ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan’ı övdüğü gerekçesiyle “Terör örgütü propagandası” suçundan 5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlandı. 7 Eylül 2018'de Selahattin Demirtaş'a "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen 4 yıl 8 aylık hapis cezasının bozulmasını istedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş'ın ifade özgürlüğü ve seçme-seçilme hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
  • 01.05.2021 22:42
Selahattin Demirtaş neden cezaevinde? Selahattin Demirtaş tahliye mi oldu? Selahattin Demirtaş kimdir?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ NEDEN CEZAEVİNDE?

Selahattin Demirtaş hakkında sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur için yaptığı yürüyüş çağrısı nedeniyle soruşturma başlatıldı. 93 kez PKK propagandası yapmakla suçlanan Demirtaş hakkında 2013 yılında İstanbul'da yapılan nevruz kutlamasında yaptığı konuşmada PKK'yı ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'ı övdüğü gerekçesiyle "Terör örgütü propagandası" suçundan 5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlandı.7 Eylül 2018'de Selahattin Demirtaş'a "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen 4 yıl 8 aylık hapis cezasının bozulmasını istedi

SELAHATTİN DEMİRTAŞ TAHLİYE Mİ OLDU?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Genel Kurulu, cezaevinde tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahatin Demirtaş'ın serbest bırakılması gerektiğine hükmetti. Fakat Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, verilen kararın hakkaniyetle bağdaşmadığını ve kabul edilmeyeceğini beyan ettiler.

Hakkında açılan soruşturmalar ve yargı kararları

93 kez PKK propagandası yapmakla suçlanan Demirtaş hakkında 2013 yılında İstanbul'da yapılan nevruz kutlamasında yaptığı konuşmada PKK'yı ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan’ı övdüğü gerekçesiyle “Terör örgütü propagandası” suçundan 5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlandı. 7 Eylül 2018'de Selahattin Demirtaş'a "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen 4 yıl 8 aylık hapis cezasının bozulmasını istedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş'ın ifade özgürlüğü ve seçme-seçilme hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Selahattin Demirtaş hakkında sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur için yaptığı yürüyüş çağrısı nedeniyle soruşturma başlatıldı.

Siyasi ve toplumsal alanlardaki görüşleri

1915 Ermeni Tehciri

1915 Ermeni Tehciri konusunda CNN Türk'te Hakan Çelik ile konuşmasında geçmişte insan hakları avukatlığı yaptığı dönemden beri "soykırım" kavramını savunduğunu belirtmiş, bölgede yaşayan Türklerin ve Kürtlerin de sorumluluğunun olduğunu fakat bu konuda asıl sorumlunun dönemin İttihat ve Terakki Partisi olduğunu söylemiştir. Osmanlı mirasını en çok sahiplenen AK Parti'nin bu mirası da sahiplenmesi gerektiğini, eğer sahiplenmek istemiyorlarsa da ortak bir araştırma komisyonu vasıtasıyla bu dönemin acı ve travmaları ile yüzleşilmesi gerektiğini söylemiştir. Ermeni Kırımının inkarının Türkiye'deki tüm halkların omzuna bir yük olarak hükûmetler tarafından bindirildiğini belirten Demirtaş, Almanya'daki Nazi soykırımından ötürü günümüz Alman toplumunun sorumlu tutulmamasını örnek göstererek 1915 Ermeni Kırımı'nın da İttihat ve Terakki'nin sorumluluğunda gerçekleşmiş olduğunun kabulüyle toplumun sürekli olarak zan altında bırakılmasının ve olayların yükünü taşımasının önüne geçilmesi gerektiğini söylemiştir. Hükûmetin başka konularda İttihat ve Terakki'nin "bu topraklara zulüm getirdiği" yönündeki açıklamalarına rağmen bu konuda İttihat ve Terakki'yi savunan tavrını da anlamadığını belirtmiştir.

"Yüzyıldır, 1915 yılından bu yaşanan İttihat Terakki siyasetinin, o dönemki anlayışın bu topraklara mal ettiği bu onursuzluğu omuzumuza yıkmaya çalışıyorlar. Ben merak ediyorum. Özellikle de hükûmet ve diğer muhalefet partilerine, siz İttihat ve Terakki’nin başka hangi faaliyetlerini üstleniyorsunuz ki şu Ermeni meselesindeki durumunu omuzlarımıza ve toplumun omzuna yük olarak katıyorsunuz. İttihat Terakki'ye yeri geldiğinde söylemediğiniz laf kalmıyor, yeri geldiğinde "İttihat Terakki anlayışı bu topraklara zulüm getirmiştir" diyorsunuz. Ama, her ne hikmetse mesele Ermeni meselesine geldiğinde Enver'den daha çok Enverci, Talat'tan daha çok Talatçı olabiliyorsunuz. Hayretle karşılıyorum."

AGOS gazetesine verdiği demeçte de Ermeni sorunu çözülmeden Türk ve Kürt nüfus arasında varılacak bir uzlaşmanın da Türkiye Cumhuriyeti ile Kürtler arasında diğer halkların kanı üzerine kurulmuş kaypak bir uzlaşma olacağını söylemiştir.

Abdullah Öcalan ve PKK

İmralı adasına giden 3. BDP heyetinde bulunan Demirtaş Abdullah Öcalan ile İmralı'da ilk karşılaşmasının kendisi için çok heyecan verici olduğunu, ayakta el sıkıştıktan sonra bir süre elini bırakamadığını, Öcalan'ın kendisine karşı büyük bir sevgisi ve sempatisi olduğunu hissettiğini söylemiş, 1999 yılında yakalanıp Türkiye'ye getirildiğinde TV başında ağladığını belirtmiştir. FOX TV'de yayınlanan Liderler FOX'ta programında ise ondan etkilendiğini, kitaplarının tamamını okuduğunu, İmralı savunmalarındaki perspektifin partisinin kuruluşunun ana temellerini oluşturduğunu, Türkiye'de Öcalan'a önyargıyla yaklaşıldığını fakat Ortadoğu toplumlarının yarasına merhem olacak çözümler sunduğunu, mezhepçilik, ulus-devlet, egemenlik, kadın hakları gibi konularda gerçekleşebilir çözümleri olduğunu söylemiştir. İmralı savunmasına "Türkiye halklarından yol açtığım acılardan ötürü özür diliyorum" diyerek başlamasının kendi özeleştirisini yapabildiğini gösterdiğini ancak devletin henüz buna karşılık vermediğini söylemiştir.

2009 yılında Star Gazetesi'ne verdiği röportajda PKK'nın DTP'den önce var olmuş, teşkilatlı, Avrupa'dan ABD'ye örgütlü, eli silahlı bir örgüt olduğunu ve Kürt sorununun çözümünde PKK'nın çözüme engel olmadığına tam tersine PKK'nın çözüm isteyen, savaşı istemeyen bir güç olduğuna inandığını belirtmiştir. 2012 yılında verdiği röportajda PKK'da herhangi bir hakimiyet sorununun olmadığını, liderinin Abdullah Öcalan olduğunu belirtmiştir. 2012 yılında BBC'ye verdiği demeçte PKK’nın yürüttüğü askeri hamlelerin partisi ile ilişkisi olmadığını, BDP'nin demokratik, legal siyaset yapan bir siyasi parti olduğunu dolayısıyla PKK’nın herhangi bir hamlesinin, herhangi girişiminin BDP’yle ortak yapılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Buna karşılık PKK’nın yürüttüğü bütün faaliyetlerin BDP’nin tabanını doğrudan etkilemesi sebebiyle BDP'nin siyasetini bu gelişmeleri dikkate alarak oluşturduğunu söylemiştir.

Eylül 2016'da, Almanya'da yayınlanan Süddeutsche Zeitung adlı gazetede yer alan konuşmasında "Biz PKK'yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz. Bunu protesto etmekten de geri kalmıyoruz." ifadelerini kullandı.

Alevilik

Alevilik tanımının devlet tarafından yapılmasının doğru olmadığını belirtmiş, bunun Alevilerin kendi kararı olması gerektiğini ve devletin de bunu kolaylaştırıcı olması gerektiğini, Aleviler için Cemevi bir ibadethane ise devletin "Değildir" deme hakkının olmadığını söylemiştir. Alevi nüfustan alınan verginin Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla sadece cami yapımında kullanılmasının doğru olmadığını, farklı din ve mezheplerden toplanan vergilerin tek bir din ve mezhebin ihtiyaçları doğrultusunda harcanmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Eğer Alevilik Hz. Ali'yi sevmekse ben dört dörtlük bir Alevi'yim" sözlerine karşılık bu tanımın Alevilerin geçmişte çektiği acıları ve toplumdaki dışlanmalarını yok saydığını belirtmiştir.

"Alevilik sadece Ali'yi sevmek değildir, Alevilik Kerbela'da, Çorum'da, Maraş'ta katledilmektir. Sivas'ta yanmaktır. Alevilik Türkiye'de ikinci sınıf yurttaş olmak, sırf Alevi olduğundan okulda ve işyerinde hor görülmektir (...)Başbakan bunları olabiliyorsa Alevi olabilir olamıyorsa kusura bakmasın kendine mikrofonun önünde Aleviyim demekle dört dörtlük Alevi olunmaz"

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun da Alevilerle ilgili sorunlara seçim mitinglerinde az yer ayırmasını CHP'nin parti politikasına bağlayarak "Alevi" tanımının "Kürt" tanımında olduğu gibi bölücülük olarak görülmemesi gerektiğini söylemiştir.

"Tam 104 miting iki büyük kurultayda bu ülkenin temel sorunları arasında yer alan Alevi sorununu, Alevi sözcüğünü ağzınıza almadan geçiştirdiniz. Bu bir yetenek, maharet ister. Merak ediyorum, Alevi sorunu derken hangi kavramı kullanacaksınız. ‘O şeylerin şey sorununu şey yapacağız’ mı diyeceksiniz? Alevi'ye Alevi, Kürt'e Kürt denir. Aleviler Cemevi'ne gider, Kürtler Kürtçe konuşur. Bu böyledir bunu öğreneceksiniz. Bu bir ayrışma, bölme değil. Önce farklılıkları kucaklayacak kadar yürekli olacaksınız"

2012 ve 2014 yılında Sivas'ta yapılan Sivas Katliamı'nı anma töreni'ne katılan Selahattin Demirtaş 2012 yılında bu törene parti başkanı düzeyinde katılan ilk isim olmuştur.

Anadili

Kendisinin bilimsel açıdan bakıldığında anadilinin Türkçe olduğunu çünkü anne babasının kendi aralarında Zazaca konuşmasına rağmen çocuklarına Türkçe öğrettiklerini ve kendisinin Zazaca'yı daha sonra kendi imkânıyla öğrendiğini belirtmiştir. Kürt toplumunun eğitim seviyesindeki düşüklüğün sebeplerinden birinin anadilinde eğitim alamaması olduğunu, bunun sonucunda da toplumda yoksul, hırsız denince akla Kürt toplumunun gelir olduğunu söylemiştir. Yine de savundukları demokratik özerklik çözümünün anadilinden önde geldiğini söyleyerek sadece anadili veya bazı kültürel haklar ile Kürt toplumunun demokrasiye geçişinin mümkün olamayacağını belirtmiştir. Çözüm Süreci sırasında CHP tarafından hazırlanan raporda Kürtçe eğitime karşı çıkılmasını ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi bir Kürt olmasına rağmen bu şekilde bir rapora imza atmasını eleştirmiştir.

Gezi Parkı protestoları

BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in Gezi Parkı protestolarında ilk günlerde ön saflarda bulunmasına rağmen BDP'nin olaylara mesafeli durması ve daha sonrasında bu olayların Çözüm Süreci'ne zarar verebileceğine ilişkin kaygılarını içeren "Biz Gezi Parkı’nda yaşananların müzakere karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü biz onlarla hareket etmiyoruz. Kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. Bizim tabanımız ne yapacağını bilir." sözlerinin "Gezi'deki darbeciler" olarak algılanarak yoğun tepki çekmesinin ardından bu konulara "Gezi direnişiyle değil, bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk" diyerek açıklık getirmeye çalışmıştır.

Olayların ilerlediği dönemde "Gezi Parkı’ndaki insanlar ağacın dallarında yapraklarının arasında özgürlük aramışlardır, o ağaca baktıklarında özgürlük görmüşlerdir" sözleriyle daha ılımlı bir çizgi izleyen Demirtaş olaylar süresindeki Başbakan ve hükûmetin katı tutumunu "İnsanların kişiliklerine bu kadar egemen, üstten bakış açınız bu isyanın nedenidir" sözleriyle ve eyleme katılanların Başbakan Erdoğan tarafından "3-5 çapulcu" olarak nitelenmesini "ülkenin bir tek çapulcu tarafından yönetilmesindense 3-5 çapulcu tarafından yönetilmesi daha demokratiktir" diyerek eleştirmiştir.

Kadın hakları

Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ön plana çıkardığı kadın hakları konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kadının toplumdaki yeri konusundaki söylemlerine istinaden kadını bir kuluçka makinesi gibi, erkeklerin zevkine sunulacak bir mal gibi gören, "Gördüğünüz ilk erkekle uzatmayın evlenin" diyen bir zihniyeti kadınların oy verirken değerlendirmesi gerektiğini söylemiştir. Türkiye'deki erkek egemenliğinin "devlet baba" sözündeki gibi devlet işleyişine egemen olduğunu ve toplumun yarısını oluşturan kadınların devlet tarafından olduğu gibi baba, kardeş tarafından da ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü, bunun da egemenliğin kadın bedeni üzerinden tekrar tekrar yanlış şekilde üretilmesine yol açtığını ve toplumun genelinde özgürlük ve demokrasinin yerleşmesine engel olduğunu söylemiştir.

Özerklik

2009 yılında Star gazetesine verdiği röportajda Kürt toplumunun günümüzde bölünme yerine demokratik bir toplum örgütlenmesine yönelik bir çözüm istediğini belirtmiştir. Kendi Twitter hesabından yaptığı açıklamada ise ulus-devlet anlayışını bir çözüm olarak görmediğini bu sebeple Kürt nüfus için de ulus-devlet modelinin uygun bir çözüm olmadığını söylemiştir.

"Ulus devleti çözüm olarak görmek, havuzun dibinde boğulmak üzereyken bir bardak su içmeye çalışmak gibidir. Oysa senin ihtiyacın su değil, oksijendir. Havuzdan çıkıp nefes alman gerekir. Ulus devleti azaltıp, toplumsal özgürlüğü çoğaltmamın gerekir. Bu nedenle; devlet talebi, toplumsal ve köklü bir demokrasi talebinden daha ileri bir talep değildir."

2011 yılı sonunda yaşanan Uludere Olayı'nın ardından anma töreninde yaptığı konuşmada geçmiş yıllara göre çok daha sert bir ton ile bu olayın tekrarlanmamasının tek yolunun özerklik veya benzeri bir bölgesel yönetim çözümü olduğunu söylemiştir.

"Kürdistan yok diye mi bize bu zulmü yapıyorsunuz? O zaman Kürt halkı onu tamamlamalıdır. Kürt halkının da bir Kürdistan'ı olmalıdır. Ama özerk, ama federal, ama bağımsız. Bu halkın devleti yok diye bu zulüm politikalarını dayatacaksanız, eksiklik bu ise Kürt halkı artık bu eksikliği tamamlamalı."

2013 yılında Agos gazetesine verdiği röportajda Kürt toplumundaki kopmanın geçmişe göre daha fazla olduğunu, devletin Türk kimliğinin geçmişe göre daha fazla hissedildiğini, devletin artık Kürt nüfus adına tek başına yönetim yetkisini kullanmak yerine özerk yönetim, bölgesel yönetim gibi çözümlere yönelmesi gerektiğini veya Kürtlerin toplum olarak bağımsızlık talebi var ise devletin bunun müzakeresini yapması gerektiğini ancak kendi arzusunun ortak sınırlar içinde egemenlik paylaşımı olduğunu söylemiştir.

Zorunlu askerlik

Vicdani reddi savunduğunu belirten Demirtaş, bedelli askerlik politikalarını "Parası olan, durumu iyi olan, zengin olan, bu parayı bir çırpıda verebilecek olan askere gitmesin, fakir, yoksul askere gitsin demek adaletsizliktir" diyerek eleştirmiş ve askerliğin gönüllü olarak yapılmasını savunmuştur.

2016 Türkiye askerî darbe girişimi

15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak adlandıran bir grup asker tarafından askeri darbe girişimi gerçekleşmiştir. Demirtaş 16 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada darbeye karşı olduğunu, girişimin Türkiye'de hâlâ demokrasi olmadığının göstergesi olduğunu belirtmiştir.

Eleştiriler

  • Uçakla Ankara'ya hareketı sırasında 6-8 Ekim tarihleri arasında Kurban Bayramı dolayısıyla kurban eti dağıtırken Kobani Kuşatması gerekçesiyle gerçekleşen 6-8 Ekim olayları sırasında yaralanan 18 yaşındaki Yusuf Er'in babası, 1 Kasım 2015 tarihinde sokağa inme çağrısı yapan Demirtaş ile uçakta karşılaşmış, Demirtaş'ı "1 Kasım için sokak talimatı verdin, şimdi de Amerikalı dostlarının yanına gidiyorsun" diyerek eleştirmiş, olayın ses kayıtları medyada yayınlanmıştır.
  • Bir dönem PKK'ya silahlı olarak üye olmak suçundan on bir yıl altı ay hapis cezasına çarptırılan, daha sonra DTP'ye katılan ardından da aktif siyasetten çekilen ağabeyi Nurettin Demirtaş'ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞİD ve PKK'ya yönelik eş zamanlı gerçekleştirilen Şehit Yalçın Operasyonu'nda PKK terör örgütünün telsiz konuşmalarında vurulduğu iddia edilmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Abisi dağda. Kendisi de fırsatı bulunca oraya koşar." eleştirisine karşı abisiyle görüşmediğini ve abisinden haber alamadığını söylemiştir.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ KİMDİR?

10 Nisan 1973 tarihinde Elazığ'ın Palu ilçesinde doğdu.

Zaza kökenli olup, babasının adı Tahir, annesinin adı Sadiye'dir. 3'ü erkek 7 kardeş olan Demirtaş kardeşlerden sadece Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş Üniversite eğitimini tamamlamadan PKK terör örgütüne katılarak Kuzey Irak'a gitti. Bir kız kardeşi avukat, diğer 3 kız kardeşi üniversite eğitimlerini tamamlayarak öğretmen oldu. Diğer erkek kardeşi olan Süleyman Demirtaş tekstil mühendisi olarak çalışıyor.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Selahattin Demirtaş bir süre kardeşi Aygül Demirtaş ile birlikte serbest avukatlık yaptı.

Demirtaş 2006 yılında (İHD) İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanlığı yaptı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerinde bulundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23. Dönem Diyarbakır Milletvekili ve 1 Şubat 2010 den itibaren (BDP)Barış ve Demokrasi Partisi eş genel başkanlığı yaptı.

12 Haziran 2011 tarihinde yapılan olan 24. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde BDP'nin desteklediği bağımsız aday olarak Hakkari'den aday olmuş ve Hakkari Milletvekili olarak seçilmiştir.

İyi düzeyde Zazaca, orta düzeyde İngilizce ve Kürtçe bilen Selahattin Demirtaş, öğretmen Başak Demirtaş ile evli ve 2 çocuk babasıdır.

2004 doğumlu "Delal' adında kızı ve 22 Temmuz 2007 doğumlu Kürtçede "yürekte' anlamına gelen “Dılda” adı verilen ikinci bir kızı daha oldu.

22 Haziran 2014'te Figen Yüksekdağ ile birlikte HDP eşbaşkanlığına seçildi.

Selahattin Demirtaş, 2014 yılı Ağustos ayında yapılan Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ne katıldı. %9.76 oy alarak 3. sırada kaldı.

7 Haziran 2015 ve 1 kasım 2015 tarihinde yapılan Türkiye genel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) istanbul 1. bölgeden milletvekili seçildi.



4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ve 9 HDP'li milletvekili ile birlikte Türkiye Anayasası'na göre "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi'ne gönderildi.

21 Şubat 2017 tarihinde Doğubayazıt 2. Asliye Ceza Mahkemesince "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve devletin kurum ve organlarını aşağıladığı" gerekçesiyle 5 ay hapis cezası verildi.

 

Editör: Mustafa Kardaş

Yorum Yaz