tatlidede

Şiddetin Arkeolojisi - Pierre Clastres Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Şiddetin Arkeolojisi kimin eseri? Şiddetin Arkeolojisi kitabının yazarı kimdir? Şiddetin Arkeolojisi konusu ve anafikri nedir? Şiddetin Arkeolojisi kitabı ne anlatıyor? Şiddetin Arkeolojisi PDF indirme linki var mı? Şiddetin Arkeolojisi kitabının yazarı Pierre Clastres kimdir? İşte Şiddetin Arkeolojisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 29.01.2023 01:00
Şiddetin Arkeolojisi - Pierre Clastres Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Pierre Clastres

Yayın Evi: Nora Kitap

İSBN: 9789752473393

Sayfa Sayısı: 56

Şiddetin Arkeolojisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İlkel dünyayı doğal olmayan bir dünya olarak düşünememesine karşın Hobbes, savaşın Devletsiz düşünülemeyeceğini, bu ikisini bir karşılıklı dışarıda bırakma ilişkisi içinde düşünmek gerektiğini ilk fark eden olmuştur. Ona göre, insanlar arasındaki toplumsal bağ şu herkesi hizaya getiren ortak iktidar sayesinde kurulur: Yani, Devlet savaşa karşıdır. Peki bunun karşısında ilkel toplum, daimi savaşın sosyolojik alanı olarak bize ne söylüyor? İlkel toplum, Hobbes'un söylemini ters çevirerek tekrar ediyor; dağılım makinesinin birleşme makinesine karşı çalıştığını ilan ediyor; bize savaşın

Devlet'e karşı olduğunu söylüyor.

Pierre Clastres

Primitif ya da ilkel, vahşi, yabani, barbar... Bir zamanlar devletsiz toplulukları ya da farklı olanı mahkûm etmek için icat edilmiş bu sahte-kavramlar maalesef bilimsel olduğunu iddia edenler de dahil egemen düşüncelerde hâlâ koruyor varlığını ve geçerliliğini. Üstelik tüm sahtelikleri ve günahları ortaya çıkmış olmasına rağmen!

Clastres, devletle toplum, kültür ve medeniyet kavramları arasında kurulan sahte ilişkileri radikal bir biçimde sorgulayan ve sarsan bu kitabında, savaş ve şiddet fenomeni karşısında çaresiz kalan klasik antropoloji ekollerinin asla gerçekleştiremediği şeyi, savaş, şiddet ve mübadele fenomenlerinin devlet ve hiyerarşiyle ilişkisini son derece kesin bir biçimde serimliyor. Ve klasik düşünce ekollerinin ilkelliğini ifşa ediyor! İyi okumalar...

Şiddetin Arkeolojisi Alıntıları - Sözleri

  • Her topluluğun ortaya koyduğu siyasi özgürlük ve kendi bölgesinde tek başına egemen olma iradesi dolayısıyla,savaş ihtimalinin bu toplumların işleyişine doğrudan kazılmış olduğunu fark etmiştik: İlkel toplum,savaş durumunun devamlı olduğu yerdir.
  • ... insana dair olguları analiz ederken toplumsalı doğala, kuramsalı biyolojik olana indirgememek gerekir. İnsan toplumu zoolojiden değil, sosyolojiden neşet eder.
  • ... insan avcıyı hayvan avcıdan ayrıcalıklı tutmak için hiçbir sebep yoktur.
  • İlkel savaş görünmezdir, çünkü savaşçısı kalmamıştır.
  • İlkel insan, insan sıfatıyla saldırmaya mahkumdur.

Şiddetin Arkeolojisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dünya barışı imkansız mıdır ?: İlkel toplumlarda şiddet ve savaş neden bu kadar yaygındı? Savaşsız bir dönemi olmayan dünyanın ( modern insanın varlığından beri ) bu cevaba ihtiyacı var gibi duruyor , peki bunun net bir cevabı olabilir mi ? ///// Natüralist söylem ; insanlar avcıdır ve besin elde etmek için şiddete başvururlar. Ama savaş ve avlanmak aynı kefeye koyulamaz çünkü ‘’ Savaş saf bir saldırı ve saldırganlık davranışıdır; tam da bu yüzden savaş ve avlanmayı birbirine indirgeyemeyiz.’’ ///// Ekonomist söylem ; Gruplar besin kısıtlılığı sebebiyle savaşır. ///// Mübadeleci söylem ; topluluklar arasındaki ilişki ticaridir. Savaşlar bu ticari ilişkilerin başarı veya başarısızlığına bağlıdır. Peeeki İlkel toplumda sistem nasıl işler ? İlkel toplum nasıl var olur? ‘’ İlkel toplum, zengin ve fakir arasındaki farkı, sömüren ve sömürülen karşıtlığını, şefin toplum üzerindeki egemenliğini bilmez, çünkü bunların ortaya çıkmasını engeller.’’ İlkel toplumlardaki bu birlik ve bütünlük durumu oldukça düşündürücü. Toplum içinde bir şefe ve ortak kurallara elbette ihtiyaç duyuluyor ama şef bu durumu lehine kullanamıyor.Çünkü yasa koyucu efsanevi atalar, kültürel kahramanlar ve tanrılar. Şef sadece bir sözcü. Amaç sadece bölünmemek , Bir kalabilmek. Savaşı doğuran etkenler ve sonuçlar oldukça karmaşık. ( Örn. Parçalı yapı ) ( siyasi özgürlük ve kendi bölgesinde tek başına egemen olma isteği ) ‘’ .. öyle ki, her topluluk kendisini tekil bütünlük olarak düşünmek için kendisine zıt yabancı ve düşman figürlerine ihtiyaç duyar ve şiddet olasılığı en başından ilkel toplumsal varlığa kazılıdır.’’ Ne bütün toplumlar birbirleriyle dost olabilir ne de herkes birbirleriyle savaş halinde olabilir. Çünkü dostluk durumunda topluluklar arasındaki farklar ortadan kalkar özerklik olmaz , tam bir savaş durumunda ise toplumda hiyerarşi ve toplumsal sınıflar ortaya çıkar , eşitlik ortadan kalkar. Yani kısaca ilkel toplumda gerekli olan hem savaş hem de mübadeledir. Sürekli bir ittifak durumu söz konusudur ama tabi ittifaklar sürekli yenilenir , dost düşman sürekli değişir. Aklıma 1984 romanı geldi sürekli. Orda da savaşın gerekliliğinden ve dost-düşman döngüsünden bahsediliyordu. Mübadelenin de yani dostluğun , alışverişin sebebi yine en temelde savaş ile alakalıdır. Mübadele savaş taktiğinin bir sonucudur.  ‘’ Mübadele katlanılması gereken bir zahmettir, müttefiğe ihtiyacımız var, bunlar kayınbiraderlerimiz olursa ne ala ‘’ ( gelin alıp- verme ) Yani savaş olasılığı ve fiili savaş ilkel toplumu ayakta tutan en önemli mekanizma. Savaş insan gruplarının dağılmasına ve her birinin politik olarak bağımsız kalmasına hizmet eder. Gruplar savaştıkları sürece özerktirler. ‘’ Eğer düşman yoksa onu icat etmek gerekecektir. ‘’ Yine George Orwell’a göz kırpıyoruz  Yani kısaca ilkel toplumlar savaşırlar çünkü ilkel mantıkta birleşmek değil parçalara ayrılmak vardır. Birleşmek ‘’ Devlet’’i , devlet de hiyerarşiyi doğurur. Hiyerarşi , toplumda ayrışma ise ilkel toplumun sonudur. İlkel toplum devlete karşıdır bu yüzden de savaş onun en önemli aracıdır. Anladığım kadarıyla , yazarın gözünden bakarak özetlemek gerekirse savaşsız toplum olmaz. Toplumun var olabilmesi , kendi bölgesini ve özerkliğini koruyabilmesi için savaşa ihtiyacı vardir. Savaş ihtimali ittifak ihtiyacını doğurur bu da gruplar arası mübadeleyi , ticareti doğurur. Dost- düşman sürekli değişir. Yaani dünya barışı imkansızdır. Toplumlar var olduğu sürece savaş olacaktır ama tabii ki savaş şekilleri çağa göre değişir. ======= Fikrimce insanlık olarak içgüdüsel bazı özelliklerimiz savaşsız dünyayı imkansız kılıyor. En basitinden günlük ilişkilerimizde bile dedikodu yaparak ötekileştirmeyi, kıskançlık duygumuzla bazen karşı tarafı psikolojik olarak veya fiziksel olarak yıkmak isteyişimizi , akran zorbalığını, akraba eş-dost kayırmayı, ‘’ bizler ve onlar ‘’ algımızı , ayrışmaya olan akıl almaz yatkınlığımızı görüyoruz. Bir futbol takımını tutarak bile ayrışıyoruz ve tuttuğu takım yüzünden başka bir insanın canına kast edebiliyoruz. Şiddete olan eğilim ortada. Peki ne yapacağız ? (İrem Çamur)

Pierre Clastres ilkel toplumlarda yaygın kanıların aksine şiddete meyilli olmadıklarını savaş bağlamında inceliyor. Savaşın gerekçeleri üzerinde üzerinde duruyor. Hobbes ve Claude Levi_Strauss'un ilkel toplumlara ilişkin düşüncelerine eleştiri getiriyor. Antropoloji-etnoloji konularına ilgisi olan okuyuculara hitap ediyor. Diğer okuyucuları sıkabilir. (Mehmet DOĞAN)

Toplum nedir? Kimler, hangi gruplar toplumu oluşturabilir ve roplum olamayacak gruplar nelerdir? İlkel grupların toplumsallaşma süreci nasıl işler? Toplumu; ancak efendi ve tebaası olarak bölünmüşlükle toplum olabileceğinin tanımı ile başlar bu çalışma ve ilkel toplumlardan devletleşmiş yapılara kadar Savaş'ın bir gereklilik mi yoksa daha çoğuna sahip olup, daha fazlasına hükmetme ihtiyacı isteğini mi taşır?diyerek devam eder. Peki savaş nedir? Toplumlar ve devletler neden savaşır? Bu sorunun cevabına ise ilk önce besin temin etmek olduğu görüşlerine sahip cümleleri olanları anlatır yazar ama ardına ekler, eğer öyleyse diğwr avlanan canlılar da mı savaş yaparlar? Daha fazlasını isteyip Marks'ın Artı Değer dediği şeye ulaşmak insanlara gerçekten gerekli midir? Yqni insanlar sadece ihtiyacı kadar olanını elde etse ne değişirdi? Bu çalışmada en dikkat çekici noktalardan biri de savaşın zorunlu olarak olması gerektiği düşüncesidir. Savaş olmak zorundadır der, düşman yoksa bile yaratmak gerekir der. Ve son olarak da devletin savaşa karşı olduğu görüşünün aslında savaş devlete karşıdır açıklamasıyla bitiyor bu çalışma. (H. Ferventis)

Şiddetin Arkeolojisi PDF indirme linki var mı?

Pierre Clastres - Şiddetin Arkeolojisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Şiddetin Arkeolojisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Pierre Clastres Kimdir?

Fransız antropolog (Paris 1934-Gabriac, Lozère 1977) XVI. ve XVII. yüzyıllarda Amerika kıtasını keşfe çıkmış büyük kronikçilerin (Léry, Thévet, Staden, d’Evreux, d’Abbevilles) yapıtlarını okuduktan sonra, Güney Amerika’da hâlâ yaşamakta olan vahşi kabileleri daha yakından tanımaya karar verdi (bu kitaptaki ikinci inceleme: “Mübadele ve ‹ktidar: Yerli fieşiğin Felsefesi” [1962], Clastres’ın yayımlanmış ilk yazısıdır ve Güney Amerika yolculuklarının hemen öncesinde kaleme alınmıştır). Pierre Clastres, 1963-64’te, Paraguay’da Guayaki yerlilerini inceledi; 1965’te La Vie sociale d’un tribu nomade: les Indiens Guayaki du Paraguay (Göçebe Bir Kabilenin Toplumsal Yaşamı: Paraguay Guayaki Yerlileri) adlı teziyle doktorasını verdi. Devlete Karşı Toplum’da bir araya getireceği ilk incelemelerinden bazıları “Bağımsızlık ve Dıştan Evlenme”; “Yay ve Sepet” ile, Chronique des Indies Guayaki (Guayaki Yerlilerinin Kroniği’nde) [1972] başlıklı çalışmasında değerlendireceği alan araştırmalarını bu yıllarda yazmaya başladı.

1965’te Tupi-Guarani halkları üzerine derin bilgisiyle tanınan Léon Cadogan’ın davetiyle yeniden Paraguay’a giderek, Guarani yerlilerini inceleme fırsatı buldu. Daha sonra Le Grand Parler. Mythes et chants sacrés des Indiens Guarani (Büyük Söz. Guarani Yerlilerinin Mitleri ve Kutsal fiarkıları) [1974] adıyla yayımlayacağı çalışmasını burada kaleme aldı.

1966-68’de, Chulupi yerlilerini incelemek üzere iki kez Paraguay’a gitti. Devlete Karşı Toplum’da yer alan en önemli incelemelerini bu dönemde hazırladı “Yerliler Nelere Gülüyor?”; “Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu”. Clastres, Siyasal Antropoloji Araştırmaları [Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu-Siyasal Antropoloji Araştırmaları, çev.: Alev Türker, Mehmet Sert, Ayrıntı Yayınları, 1992] adlı incelemesinde ele aldığı, savaşçı bir kabile olan Chulupiler üzerine ayrı bir kitap yazmayı tasarlamış ve bu amaçla epeyce etnografik malzeme derlemişti. Vakitsiz ölümü, bu malzemeyi değerlendirmesine izin vermedi.

1970-71’de Güney Amerika’da yaşayan son özgür vahşi kabileyi, Yanomanoları incelemek amacıyla Venezuela’ya gitti. Siyasal Antropoloji Araştırmaları’nda yer alan “Son Çember” adlı makalesini bu dönemde tamamladı. 1974’teki son inceleme gezisindeyse, Brezilya’nın Sao Paulo bölgesinde yaşayan Guarani yerlilerini yeniden inceleyerek, bu kez, Avrupalıların gelişinden önceki dönemde ortaya çıkmış dinsel hareketi ve Karai peygamberlerini araştırdı. Ölümünden sonra, 1980’de Siyasal Antropoloji Araştırmaları yayımlandı Pierre Clastres, 1970-75 arasında, Marcel Gauchet, Marc Richir, Claude Lefort, Cornelius Castoriadis ile birlikte, Brüksel Üniversitesi’nin bir yayını olan Textures dergisine; 1977’de ise, gene Claude Lefort, Cornelius Castoriadis, Marcel Gauchet, Miguel Abensour ve Maurice Lucciani ile birlikte, Payot yayınevinin desteklediği Libre dergisine makaleler yazdı. Özellikle Libre dergisindeki arkadaşlarının katkılarıyla, 27-28 Mayıs 1982’de düzenlenen anma toplantılarına sunulmuş bildiriler, daha sonra, 1987’de, Pierre Clastres ou l’esprit des lois sauvages (Pierre Clastres ya da Vahşi Yasaların Ruhu) adlı kitapta bir araya getirildi.

Pierre Clastres,, 1970’lerde çok revaçta olan Marksist ve yapısalcı antropoloji ve etnolojilere karşı, “Kopernikçi bir devrim” yapmayı öngörüyordu. Buna göre etnoloji, Batılı toplumların yapısına değil, ilkel toplumların yapısına uygun bir söylem oluşturmak ve “vahşilerin bilimi” olmak zorundaydı. Devlete Karşı Toplum’un giriş makalesi olan “Kopernik ve Vahşiler”, bu devrim çağrısının manifestosudur.

Pierre Clastres’ın, geleneksel siyaset felsefesinin bakış açısını tersine çevirerek başlattığı Kopernikçi devrimin temelinde, toplum ve siyasal yaşamın devlet olmaksızın var olamayacağı savının eleştirisi vardır. Evrensel olan devlet değil, siyasettir. Siyasal yaşamdan yoksun toplum yoktur, ama devletsiz toplumlar her zaman var olmuştur. ‹lkel toplumları hak ettikleri şekilde inceleyen ve devletsiz toplumdan devletli topluma geçişi araştırmak için gerekli kavramsal donanımı ve kuramsal çerçeveyi hazırlayan Clastres, bu çabasıyla çağdaş düşünceye büyük bir zenginlik katmıştır. Pierre Clastres’dan sonra, eskisi gibi Batı merkezli bir antropoloji ve etnoloji oluşturmak, artık mümkün değildir.

Pierre Clastres Kitapları - Eserleri

  • Şiddetin Arkeolojisi
  • Devlete Karşı Toplum
  • Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu

Pierre Clastres Alıntıları - Sözleri

  • Gözlerini hep birlikte gelecekteki yaşamlarına çevirmişler. Hep birlikte geleceği gözlüyorlar. Öyleyse hep birlikte varlar, yaşıyorlar. (Devlete Karşı Toplum)
  • Cimrilik ile iktidar bir arada yürümez. (Devlete Karşı Toplum)
  • Siyasetin her yerde olması hiçbir yerde olmaması demektir. (Devlete Karşı Toplum)
  • ... insan avcıyı hayvan avcıdan ayrıcalıklı tutmak için hiçbir sebep yoktur. (Şiddetin Arkeolojisi)
  • ... insana dair olguları analiz ederken toplumsalı doğala, kuramsalı biyolojik olana indirgememek gerekir. İnsan toplumu zoolojiden değil, sosyolojiden neşet eder. (Şiddetin Arkeolojisi)
  • İlkel insan, insan sıfatıyla saldırmaya mahkumdur. (Şiddetin Arkeolojisi)
  • Her topluluğun ortaya koyduğu siyasi özgürlük ve kendi bölgesinde tek başına egemen olma iradesi dolayısıyla,savaş ihtimalinin bu toplumların işleyişine doğrudan kazılmış olduğunu fark etmiştik: İlkel toplum,savaş durumunun devamlı olduğu yerdir. (Şiddetin Arkeolojisi)
  • #insanın en dikkate değer özelliği olan, zincirlerini kırmak arzusu ancak düşlerde gerçekleşir ve bazen mite, bazen de guayakiler 'de olduğu gibi şarkıya dönüşerek kendini değişik biçimlerde dışavurur .# (Devlete Karşı Toplum)
  • İlkel savaş görünmezdir, çünkü savaşçısı kalmamıştır. (Şiddetin Arkeolojisi)
  • Teknikler ve araçlar kabileden kabileye, yöreden yöreye değişse de amaç aynı: "Acı çektirmek." (Devlete Karşı Toplum)
  • Dolayısıyla biçimsel açıdan, avcı için av, erkek için de kadın aynı anlama sahiptir. (Devlete Karşı Toplum)
  • İktidar belirgin bir toplumsal ilişkiye, emir-itaat ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkar. (Devlete Karşı Toplum)
  • ...ve iktidar özü gereği doğanın üstü kapalı bir kandırmacasından başka bir şey değildir. (Devlete Karşı Toplum)

Yorum Yaz