tatlidede
tatlidede

Soğanlı (Hubas) Köyünde Sosyal Hayat! Soğanlı Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Soğanlı Köyü nereye bağlı?

İki önemli su kaynağı vardır Ğurs Vadisi'nde.. Pınarbaşı ( Sere Kaniye ) ve de Deli Pınar ( Ayn Mecnune ) Yüceli Beldesi'nin Mühendisler Kanalı olarak adlandırılan noktasında birleşir, bu iki kaynaktan gelen sular. Yüceli'den yukarı doğru gidildiğinde ise, vadi iki kola ayrılır. Vadi'nin Pınarbaşı ( Sere kaniye ) kolu üzerinde; Ayaz, Erdem, Uluköy ve Yedikardeş köyleri, Deli Pınar ( Ayn Mecnune ) kolu üzerinde ise, dere yatağının her iki yakasında yükselen taş evleriyle Soğanlı Köyü vardır. Bunlar bildiğimiz şeylerdi ama köyle ilgili bilmediklerimize açıklık getirebilmek için, köyü ziyaret etmemiz kaçınılmazdı tabi ki.
  • 13.08.2021 11:24
Soğanlı (Hubas) Köyünde Sosyal Hayat! Soğanlı Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Soğanlı Köyü nereye bağlı?

   

  Vadide yaptığımız çalışmaların tamamında hissettiğimiz güzellikleri bir kez daha yaşayabilecek olmanın verdiği hazla yollardaydık yine.

   İlçe merkezinden 18 kilometre kadar uzaklıkta olan köyün doğuda kalan bölümü ilk uğrak yerimizdi. Deli Pınar'dan ( Ayn Mecnune ) gelen suyun oluşturduğu vadinin sırtlarında bulunan ve bir çoğu terkedilmiş olan taş evlerin yüzü, batı yakada bulunan Soğanlı'ya bakıyordu.

   Bir an bizler de bakakaldık karşı yakadaki Soğanlı'ya…

   Dere yatağındaki suyun tutturmuş olduğu şarkılarda, terkedilmişliğin bir hüznü vardı ve bu hüzün bizleri de etkilemişti.

   Köy yerinde konuşabilecek kimsecikler yoktu. Elimizdeki makinayla köyün batı yakasını resimledikten sonra, Bulunduğumuz yerden ayrıldık. İstikametimiz, köyün resimlediğimiz kısmıydı.

   Doğu Soğanlı ile Yüceli arasındaki mesafenin tam orta noktasında bulunan ve Deli Pınar ( Ayn Mecnune ) suyunun aktığı dere yatağının üzerinde kurulu olmakla beraber vadinin diğer kolundaki köylere de geçiş olanağı tanıyan Arune Köprüsü, karşı kıyıya geçme olanağını bizlere de tanımıştı. Köprüyü geçtikten sonra sağa sapan 500-600 metrelik yolun bitimi ile Batı Soğanlı'daydık. Köyün girişinde bulunan köy okulu, her yerde olduğu gibi ilk uğrak yerimizdi.

   Toplamda 15 kadar öğrencisi olan ve ziyaretimiz esnasında öğle paydosunda bulunan köy öğretmeni Mahmut Balay tarafından karşılanmamız, okul bahçesinde oldu. Hal hatır sorgusuyla başlayan sohbetimiz, köyün okur yazarlığı üzerine yapmamız gerekenleri konuşmakla devam etti.

    Köyle ilgili bilgilere gelince;

    Geçmişten gelen göreneklerini günümüzde de sürdürmekte olan köy halkının tütüncülükle geçindiğini biliyorduk zaten.

    Ancak, bir zamanlar 60 hane ve 450 kişilik nüfusu olan köyde, günümüz itibarı ile 15 hane ve 150 kişilik nüfus kaldığını duymamız üzmüştü bizleri. Mahmut Hoca'dan alabileceğimiz bilgiler, sınırlıydı elbetteki.

   Okuldan ayrılırken fark ettiğimiz badem ağacı, dikkatlerimizi kendisine çekmişti. Dikkatimizi çeken bu ağaçla ve daha doğrusu, ağacın bademleriyle ilgilendik bir süre! Ağaçtaki göz hakkımızı almamızın ardından, Mahmut Hoca'yla esinleşerek okuldan ayrıldık.

    Köy ve köylünün geçmişine bir ışık tutacak bilgilere ulaşabilme ümidiyle girdiğimiz köy içinde ise, bizlere pek de dostça yaklaşmayan kocaman köpekler tarafından kuşatıldık. Yüzyıllara meydan okurcasına ayakta kalan ve birçoğu terkedilmiş durumda olan taş evlerin adeta bekçiliğini yapan köpeklerin bizleri hedefleyen hırıltılarına çaresizce boyun eğdik. Aracımızdan inme fırsatını bile bulamadan ayrıldık, Batı Soğanlı'dan.

    Soğanlı'dan uzaklaştık uzaklaşmasına ama, köy ve köylünün geçmişi ile ilgili bilgiler eksik kalmıştı. Ama içinde bulunduğumuz aracımızla vadinin içinde süzülürken, güzelliği ile bizleri esir alan doğanın bir parçası olmuş ve eksiklerimizi unutuvermiştik.

  İşte bu eksiğimizi tamamlama olanağını ise, çok uzun zaman sonra ilçe merkezindeki evinde ziyaret ettiğimiz 74 yaşındaki Ahmet Gökçen'i dinleyerek bulabildik.

    Ahmet Dede'nin güçlü hafızası, çakmak çakmak gözlerinden diline akıyordu sanki.

    Yaklaşık olarak 250 yıl öncesine kadar Yüceli'de yaşayan ve sadece yaz aylarında Batı Soğanlı'ya gelen Seyit İbrahim, Nusaybin'de türbesi bulunan Zeynelabidin'in sekizinci kuşaktan torunudur. İşte bu Seyit İbrahim, yaklaşık olarak 250 yıl önce inşa ettiği ilk evle Batı Soğanlı'yı kurup tamamen burada yaşamaya başlar. Doğu taraftaki Soğanlı ise, yine aynı yıllarda ve aynı şekilde Yüceli'den ayrılan Hamza ile Remme Hame adlı şahıslar tarafından kurulur. Bu şahıslar da Seyit İbrahim'in akrabalarıdır.

    Büyük bir bölümü akraba olan günümüz köy halkının arasında ise, köyün kurucularından hiç kimse kalmamıştır. Şu anki köy halkının atalarının ilk yurdu, Eskif'tir. ( Hasankeyf )

    Yaklaşık olarak 300 yıl önce Hasankeyf'ten ayrılan Ali'ye Saffar,

( Kalaycılık yapan kişilere saffar denirdi ) Mardin'in merkezine yerleşir. Yaşamının geriye kalan kısmını sürdürdüğü Mardin'de vefat eden Ali'ye Saffar'ın, Hasan Bajari ve Hüseyin adında iki oğlu vardır.

Bu iki oğlu ise, bir süre daha yaşadıkları Mardin'den ayrılırlar.    

    Hasan Bajari, Diyarbakır'ın Bismil tarafındaki Barawa bölgesinde bulunan Tepe Köyü'ne yerleşir.

    Hüseyin ise, oğlu Sado ile birlikte ve yaklaşık olarak 280 yıl önce Mardin'den ayrılarak vadideki Erdem ( Meşkina ) Köyü'ne yerleşir. Hüseyin, 20 yıl kadar yaşadığı Erdem'de vefat eder.

    Babasının ölümünden sonra kızkardeşini de yanına alan Sado, Erdem'den ayrılarak Tuzla'ya ( Bawına ) yerleşir. Kızkardeşini bir Uluköylü ile evlendiren Sado, Yüceli'de yaşayan Melle Ali'nin kızıyla evlenir ve bir süre sonra da Tuzla'dan ayrılarak Yüceli'ye yerleşir. Yaşamının geriye kalan bölümünü Yüceli'de tamamlayan Sado'nun Halef ve Şeyhmus adında iki oğlu olur. İşte bu oğullardan olan Halef, yaklaşık olarak 200 yıl önce Yüceli'den ayrılarak Batı Soğanlı'ya yerleşir. Şeyhmus ise Yüceli'de kalır. İşte bu Şeyhmus'un torunu olan Şeyhmus ise, yaklaşık olarak 100 yıl önce Yüceli'den ayrılarak Doğu Soğanlı'ya yerleşir.

    İşte, günümüz köy halkı da bu Halef ile Şeyhmus'un torunlarıdır.

    74 yaşındaki Ahmet Gökçen'in bu anlattıkları, her iki Soğanlı ile ilgili meraklarımızın tamamına cevap olmuştu. Bilgilerin elimize geçmesi gecikmişti belki ama Ahmet Dede'yi tanımamız, bu gecikmeden kaynaklanan bir kazançtı bizim için…

    Teşekkürlerle ayrıldık Ahmet Dede'den…

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz