tatlidede
tatlidede

Sokak Çocukları'mızzz'!

Sokak Çocukları'mızzz'!

Güneydoğum Derneği’nin sokak çocuklarını konu eden paneline konuşmacı olarak davetliydim. Panel yöneticisi Mardin eski milletvekili  Sayın Nihat Eri, beni anons ederken, bu panelin Kızıltepe’de gerçekleştirilmesi fikrinin benim bu konuyla ilgili olarak daha önceleri yazmış olduğum makalelerimden doğduğunu belirtirken açıkçası beni de duygulandırdı. Kendilerine bu ince davranışlarından dolayı ayrıca da teşekkür etmek istiyorum. Yazdıklarımın bir yerlerde karşılık bulduğunu böyle bir organizasyonla somut olarak görmek elbette ki ziyadesiyle mutlu etti beni.

Gelelim paneldeki konuşma faslına; aslında aşağıda yazmış olduğum sunum yazısıyla gelmiştim panele. Ama salonda gördüğüm ortam bu sunum yerine sözlü konuşma şekliyle hissettiklerimi sunmaya zorladı beni. Öyle de yaptım.

        “Sokakta çocuk çalıştırılmaması gerektiğini, zira sokakta çalıştırılan çocukların bir adım ötesinde kendilerini bekleyen bir takım tehlikelerin içinde bulmalarının zor bir durum olmadığını dillendirdim ilk olarak.  Doksanlı yıllar ve öncesinde köylerden kentlere göç henüz başlamamışken Mardin ya da Kızıltepe'nin gündeminde sokak çocuğu mefhumu yoktu aslında. Zira o zamanların köy odası olgusu aynı zamanda çocuklarımız için de bir okul niteliği taşıyordu. Ancak boşaltılan köylerden şehir merkezine başlayan akınla birlikte baş gösteren ekonomik sorunlar sokağa doluşan çocukların sayısında da bir patlamaya neden oldu. Ardından dejenere bir gençlik ve yükselen popüler kültür özentisi içerisinde büyüyen başıboş bir nesil oluştu. İşte bu gençlik, bir takım uyuşturucu ile madde bağımlılığının sirayet ettiği büyük bir potansiyele dönüştü ve önlem alınmaması durumunda da büyümeye devam edeceği gözüküyor. Bu bağımlı gençler artık günümüzde birer tehdit unsuru olarak karşımıza çıkabiliyorlar. Yanlarından ayırmadıkları kesici ve delici aletleriyle özellikle de mesai saatleri dışında ve hemen her kurumun bahçesinde ya da metruk binalarda yaptıkları uyuşturucu alemleri ile o kötü alışkanlılarını maalesef sürdürüyorlar. Ve bu gençler her geçen gün biraz daha artıyor. Bunlar için tedbir alma zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir. Kızıltepe’de madde ve uyuşturucu bağımlısı gençlerin sayısını binlerle ifade edebiliriz. Gençlerin rehabilitasyonu ve topluma kazandırılması için bu gençlere bir rehabilitasyon merkezinin kurulması zorunlu hale gelmiştir. Bu gençler, potansiyel birer tehlike. Bu tehlikeden uzaklaşmanın tek yolu, gençlerin enerjilerini boşaltabilecekleri Sosyal, sanatsal ve sportif uygulamalara yer veren birkaç merkeze kavuşmalarıyla mümkün olacaktır.” Özetiyle bitirdik konuşmamızı…

Panel sırasında elimde olan ama o ortamın kabarttığı duygularla konuşmaya başlayarak ertelediğim sunum yazısını şimdilik paylaşmakta yarar görüyorum…

Çocuklarımız…

İster ileri ister geri ve isterse kendi halinde seyreden bütün toplumlar için kutsallığı olan çocuk dünyası maalesef birçok ana başlık altında parçalanmış ve rehabilitesi zor tablolar ile yaşantımızda hüzünler yaratmış bulunmaktadır.

Göç, işsizlik, parçalanmış aile ve daha birçok nedenden ötürü yaşamlarını çocuk kutsallığı çemberinde değil, yaşamın girdaplarında geçiren mağdur ve mazlum çocuklarımız!

Ülke genelinde kanayan ve çözümü maalesef henüz gerçekleştirilemeyen çocuk kavramları ana başlıkları ile şu isimlerle karşımıza çıkan çocuklarımız!

·        Suç İşleyen Çocuk!

·        Sokakta Çalıştırılan çocuk!

·        Sokak çocuğu!

·        Suça eğilimli çocuk!

·        Madde Bağımlısı Çocuk!

Göreve gelen her hükümetin ana politika malzemesi olarak vitrine koyduğu aile kavramı ve çocuk dünyası ile ilişkin politikalar henüz ülkemizde geçerlilik kazanmamış ve çocuk geleceğinin mundar edildiği birçok menfi olay, gazetelerin üçüncü sayfalarındaki saklılığını devam ettirmektedir. Elbetteki sosyal politikalar her geçen gün uygulanma ve gelişme süreci sergilese de yine de istenilen düzey yakalanmış değildir. Toplumsal duyguyu tetikleme özelliği olan çocuk, sokakta karşımıza selpak satarak ya da ayakkabı boyayarak çıktığında bizler mantıksal değil duygusal yaklaşımlarla bir çocuk ile aslında ticaret yapmaktayız. Hal böyle olunca o çocuğun çocuk olma hakkını elinden almakta ve onu sokağa mahkum etmekteyiz. Sokak kendine has kanunlar ile bezenmiştir. Sokağa ne amaçla olursa olsun alışmış bir çocuk  sokak kanunlarına uyum zorunluluğu içerisinde olmalı çünkü aksi halde sokakta barınması olanaksız hale gelir. Sokak bir çocuk için tüm hayal dünyasını kapatıp yaşamak için direnç durumunu geliştirir.  Yaşandığına tanık olduğumuz bir çok gasp ve cinayetin baş rolünü oynayan tinerci dehşetinden ötürü insanların sokağa çıkmasını korku sendromuna çeviren unsurlar yine çocuklardır. Ben bir gazeteci olarak bunları yazmaktan hicap duyarım aslında. Çünkü manevi değerler ile bezenmiş bir toplumsal yapımız vardır ve bu yapı içerisinde kadın ve çocuk en önemli unsur iken son 10 yıl içinde bu iki unsur yaşadıkları mağduriyetle toplumsal duyguda yerlerini kaybetmişlerdir maalesef.

Her gün bir kadın daha şiddet görürken, dünyanın bir milyar kadınla şiddete karşı dans etmeleri ya da meclisimizde halay çekmeleri trajikomik bir halden başka bir şey değildir aslında ve bu kadınların sokağa doğuracakları çocukları düşündüğünüzde ise tablo iki kat daha karmaşıklık kazanacaktır.

Gelelim Güneydoğu’ya

Doğudan batıya sokak çocuğu konusunda ihracat şampiyonuyuz, töre cinayetlerinde olduğu gibi. Peki ne oluyor da güneydoğu bu unsurları ile öne çıkmakta ve çıkmaya devam etmektedir.

Acaba nitelikli uzman yapımızda mı eksiklik var, toplum olarak bilinç seviyemiz mi düşük, yoksa bunların hepsi mi? Güneydoğu’daki her il sosyal sorun farklılığına sahiptir. Örneğin bir Diyarbakır ile Mardin arasındaki çocuk modelleri ve yapıları asla benzerlik içermez, yâ da Mardin ve Batman’daki sosyal sorunlarda önemli ölçüde farklılık içermektedir. Mardin baz alındığında karşımıza mağduriyetlerin ve mazlumiyetlerin en dibine çökmüş çocuklar çıkmaktadır. Demokrasi çemberi içerisinde hiçbir hakları sağlanmamış çocuklar meydanlardadır. Çocuk olma hakların daha doğdukları gün kaybetmiş binlerce mahkum çocuk karşımıza çıkmaktadır. Okul bulursa eğer, okula giderken yakacağını defter arasında götürüp kendine gelecek inşa etmek için karlı dağlarda kanlı yollarda direnen ve çocuk olmak için büyüyen çocuklar vardır. Sosyal adaletten uzak sistemlerde ezik büyütülen çocuklar vardır.

Kendi dillerini kullanmaya korkarak büyüyen ve ötekileştirilerek hırslandırılan çocuklar vardır ve daha vardır da vardır. Kolalı gömlekleri, lacileri ve frapan ruhlarıyla makam yürüten zatı muhteremlerden önce sokağa çıkıp ve vergisiz bile olsa topluma hizmet eden çocukları gördükçe gözlerim yaşarmakta ve zabıtalara ya da polislere toplatılıp baskıyla sokaktan uzaklaştırılmaya çalışılan zihniyeti gördükçe de vay yarınımızın haline demekten kendimi geri alamıyorum.  Ama aynı lacili amcamlar bir devlet büyüğü geldiğinde yada bayramlarda ilk malzeme olarak ya birkaç kilo şeker ya da elindeki Plastikten oyuncaklarla o çocuklar üzerinden prim yapmayı ve duygu sömürüsü yapmayı bir hayli iyi bilmekteler. Ama çocuklara yarınlar hazırlanmaya yönelik sözde değil, içeriği dolu rehabilitasyon merkezleri, toplum danışma merkezleri ve ailesel bütünlük çerçevesinde sosyal programları gerçekleştirseler, daha büyük bir Türkiye ve güçlü yarınlara yetişecek mimarlarımız işte şimdiki sözünü ettiğimiz o sokaktan çıkacaklardır. Tıpkı kentsel dönüşüm gibi, toplumsal dönüşüm uygulanmalıdır. Yoksa dostlar alış verişte görsün diye çocuklara barınak açmak ve kirli çarşaflarda ve rutubetli duvarlarda onları ezmeye devam etmek iş ve icraat değildir.

Panelin ardından gazeteci arkadaşlarla yaptığımız sonuç değerlendirmesinde  bir  gazeteci arkadaşımızın söylediği bir söz beni çok etkiledi. Yazımı bu gazeteci arkadaşımızın sözünü tırnak içine alarak bitirmek istiyorum.

“Mardin’de hayvan barınağı var ama ne çocuklar ne de kadınlar için herhangi bir sığınma evi yok!”

              

Yorumlar

Image
Batsin bu dunya
04.03.2013 / 22:28

Urundu bey.vyazdiklarimizi neden yayinlamiyorsunuz.taraf tutmakla olma z.vekileri kayirmak neden tabiki elestirecez onlari.halit demir ve nihat eriye toz kondurmuyorsunuz neden.icimizden geleni yazmak istiyoruz kufur etmiyruzki.lutfen herkes elini tasin altina koysun.mezarliklara gidemez olduk tinercilerden

Image
HASAN KÖSE
04.03.2013 / 16:35

BU TOPLANTIYIYAPANLARDAN ALAH RAZIOLSUN. ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR SORAN KİMSE YOK. NE BELEDİYE NE KAYMAKAMLIK VE MİLETVEKİLLERİ HERKES KENDİ ÇIKARININ PEŞİNE KOŞUYOR. HER TARAF TİNERCİLERLE DOLMUŞ. İNTİHAR EDEN GENÇLERİN DURUMUNU VE NEDENİNİ SORAN KİMSE YOK. ÇOKÜYORUZ KRAVATLI ABİLER.

Image
aslan
03.03.2013 / 23:47

daha özgür ve başarılı gençler yetiştirmek için yıllarca baskı altında yetişmiş olan çocuklarımıza sahip çıkalım. dilerim bu konuda daha nice çalışmalara vesile olursunuz

Image
İbrahim BİTER- İstanbul
03.03.2013 / 23:36

KADİR BEY KARDEŞİM YAZINI OKUDUM TEBRİK EDİYORUM ÇOK ÖNEMLİ TESPİTLER İLE BİRLİKTE ÇÖZÜMLEMELERE PARMAK BASMAK GERÇEKTEN TAKDİRE ŞAYAN SENİ HER ZAMAN TAKDİR EDİYORUM BAŞARILAR SELAMLAR

Image
süleyman
03.03.2013 / 22:49

Panelde en iyi konuşmayı siz yaptınız. sizi tebrik ediyorum. Mardinde kimse çocuklar veya kadınlar için bişey yapmz herkes kendine göre bişeyler yapıyor ama kendine yapıyor

Yorum Yaz