tatlidede

Tam 10 Yıl Oldu; Hatırlamak İyidir

 Tam 10 Yıl Oldu; Hatırlamak İyidir

İnsan bu, unutur… Daha 10 yıl kadar önce ülke, şehir, kişi ve durum olarak nerede idik, hangi gündemler ve sorunlarla boğuşuyorduk? İlimizin ve ülkemizin dinamikleri nasıldı? Kim neyin peşinde, hangi tarafta ve ne yapıyordu?

Hatırlamak iyidir! Hangi süreçte kim nerede durdu, neler yaptı veya nelere tavır koydu? 10 yılda ülke ve il olarak yaşadığımız krizler ve aldığımız pozisyonlar nelerdi?

Memursen olarak ve Mardin STK Platformu olarak yaşadığımız serencamı tam on yıl sonra sizlerle paylaşmak istiyorum.

2008 yılı baharı idi.. Bir gurup dost-tanıdık benimle görüşmeye geleceğini söyledi; geldiler, konuştuk... Bana Memursen İl Temsilciliğini teklif ettiler; kabule yanaşmadım.

Sorumluluk almaktan kaçmak değildi benim düşüncem.. Kendilerine uzun uzun anlattım; bugüne kadar okuduklarım, ilişkilerim, tarzım ve çalışmalarımın sendikal bir dil ve ilişkiyle uyum göstermeyeceğini anlatmaya çalıştım.

Ama –başta dönemin Mardin Memursen İl Temsilcisi M.Sait Uçer olmak üzere- tüm sendika başkanları (Hasan Ekinci, Mustafa Akbaş, Abdulkadir Kurtuluş, Abdussamet Yılmaz, Ahmet Tolga, İzzettin Tekin) bu görevi kabullenmem husussundaki tekliflerinde samimi ve ısrarcı idiler. Bu tekliflerini hem bireysel, hem de toplu olarak sürdürdüler. Birkaç ay sonra değerlendirilebilir bir mesele olarak ben de yumuşadım ve istişarelerde bulunmaya başladım.

Memursen teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Diyanetsen Genel Başkanı (merhum) Ahmet Yıldız Beyefendi’nin Mardin ziyaretinde beni çağırıp Memursen İl Temsilciliğini kabul etmemi istemesi üzerine bu görevi kabullenerek “Bismillah” dedim.

Memursen Tüzüğüne göre İl Temsilcisi seçilebilmek için, ya bir sendikanın başkanı olarak bağlı sendikaların oy çokluğu ile; ya da bir sendika başkanı olmadan da tüm sendikaların oybirliği ile seçilmesi gerekmektedir. Bir sendika başkanı olmadığım için tüm başkanlarımızın oybirliği ile teklif edilerek seçildim ve tüm dönemlerde de aynı yöntemle –yani onbir sendika başkanının ortak mutabakatı ve teklifi ile- Memursen il başkanlığımı sürdürdüm.

Bana duydukları güven ve verdikleri destekten dolayı hepsine müteşekkirim. Sendikalarımızın sadece başkanları ile değil, yönetim kurulu üyeleri ile de tam bir güven ve dayanışma içinde olduk. Allaha hamd olsun…

 20 Ağustos 2008 günü Mardin öğretmenevinde bütün sendika başkanlarımız ve ilgili dostlarımızla beraber yaptığımız ilk toplantı ve basın açıklaması ile kamuoyuna açıklamalarda bulundum. Yerel, mesleki, ulusal ve küresel alandaki sorunlara ilişkin değerlendirme, eleştiri ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaştık.

Sosyal, siyasal ve ahlaki duruşumuzu öncelikle ortaya koymaya çalıştık. Bölgede aşırı politize olmanın ve alevlenen terörün karşısında duruşumuzu ve mücadelemizi ortaya koymaya çalışırken ve bu alanda yoğunlaşırken hiç hesaplamadığımız ve beklemediğimiz farklı bir tartışmanın içinde kendimizi bulduk.

Dönemin Valisi’nin Mardin Ulu Camii imamlarına yönelik haksız ve anlamsız tasarruflarda bulunma girişimine karşı onların hukukunu korumaya çalışırken, büyük ve uzun sürecek bir mücadelenin de içine giriverdik.

Kasımiye medresesi ve Camii’nde bir modacıya defile düzenletme, Turizmi canlandırma adına yapılan anlamsız ve yanlış icraatlar, Vakıflar İşhanı’nı alkollü bir tesise çevirme, Devlet parasıyla işret meclisleri düzenleme, Dara’da kalabalık bir manken gurubuna servis edilen içkili akşam yemeği, Üniversite’nin Rektörlük binasındaki salonda kazanlarla içki takdimi…

Buna karşın “Mardin’in taşını, sokağını temizlerken sosyal dokusu ve ruhu örselenmesin” diye basın ve medya üzerinden de yaptığımız basın açıklamaları ve tartışmalar ile mücadelemiz devam etti.

Bu mücadelenin ilk hayırlı meyvesi Mardin Sivil Toplum Kuruluşları Platformu oldu. İlimizin sorunları hakkında ve sosyal-ahlaki meselelerde hissiyatı örtüşen camiamızın “ortak akıl” ve “ortak fayda” duyarlılığı ile bir platform kurduk. Bu platform zemininde önemli meselelerde bir araya gelerek uzun uzun tartıştık, danıştık ve kararlar aldık. Memursen olarak bu platformda beklenen katkıyı sunmaya çalıştık.

Türkiye’de on yıl öncesindeki duygular, konular, sorunlar, ilişkiler, yaklaşımlar, dinamikler, imkânlar ve riskler çok farklıydı. Durumun farklılığı anlaşılsın diye şu örnek bile yeterlidir; Mardin Öğretmenevinde haftanın yedi günü alkol servisi yapılırdı ve öğretmenlerin ailece buraya gitmeleri oldukça kısıtlı idi.  Haftanın dört gününde Öğretmenevinde alkol olmasın diye alınan kararda Eğitim Birsen ve Memursen aleyhinde bildiriler okunarak gösteriler yapıldı ve Eğitim Bir Sen Başkanımız bir hafta zorunlu izne ayrılmak durumunda kalmıştı.

İl, bölge ve ülke açısından bugünden bakarak anlamayı zorlaştıran nice durumlar vardı. Ak Parti tek başına iktidar olmasına rağmen muktedir olamıyordu. Sistem açısından “iktidardaki muhalefet” konumundaydı ve “kapatma davasına” maruz kalmıştı… “Ortak Akıl Mitingleri” ile duruşumuzu ortaya koyduk.

Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül için ‘özde değil sözde laik ve Atatürkçü’ olduğu ithamıyla Genelkurmay’ın internet sayfasından e-bildiri yayınlanmış ve ardından da 367 garabeti yaşanarak TBMM’nin cumhurbaşkanı seçmesi engellenmişti. Mardin’de “Postal değil Hukuk” gösterisi ile tepkimizi kitlesel olarak ortaya koyduk ve Savcılığa ifade için çağrıldık.

Terör azmış ve güvenlik zaafiyeti oluşturularak sivil hükümetin acziyet içinde kalması için birçok mihrak devredeydi… FETÖ devletin başta güvenlik, istihbarat ve yargı kurumları olmak üzere, tüm hücrelere ahtapot gibi sızmıştı. Görünen ve görünmeyen birçok iç ve dış vesayet odakları işbaşında idiler…

Artuklu Üniversitesi akademik çabalardan ziyade başka-başka sorunlarla gündeme geliyordu.

Ak partili Vekillerin bir kısmı FETÖ’nün (Aile ve Sosyal Pol. Müdürlüğü, Gençlik Spor Müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü başta olmak üzere) kurumlardaki yapılanmasında kolaylaştırıcı rol üstlenerek Memursen’i hedef alıyordu.

Terörün zirve yaptığı atmosferde “buradayız” ve “huzur istiyoruz” düsturuyla buraların yaşanılır ve rutin yaşamın olmasını sağlamaya çalışıyorduk…

‘Çözüm Süreci’nde üstümüze düşen sorumluluk bilinci içinde katkı sunmaya çalışıyorduk…

Kudüs, Filistin, Halepçe, Suriye, Myanmar, Doğu Türkistan, Mısır… ümmet coğrafyasının tüm sorunlu bölgelerindeki zulüm ve haksızlıklara karşı duygu ve duruş sergileyerek meydanlara iniyorduk…

Suriye’deki Esed zulmünden kaçarak ilimize sığınan kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak için ilimizdeki gönüldaşlarımızla Mardin Suriye Dayanışma Platformu kurduk. Yedi yıl önce Mardin STK Platformu bünyesinde kurulan bu platform büyük ve değerli hizmetler vererek ilimize sığınan yaklaşık 160.000 Suriyeli kardeşimizin derdine dermen olmaya çalıştı ve hala çalışmaktadır. Zor günlerdi, acı ve hüzün anaforu yaşıyorduk.

Terörün ilçelerde kazdığı çukur ve estirdiği şiddet dolayısıyla başta Nusaybin olmak üzere İdil, Derik, Dargeçit, Cizre ve Silopi’den gelen yaklaşık 35.000 mağdur insanımıza kucağımızı açtık ve yardımcı olmak için tüm gücümüzü seferber ettik.  Bu vesileyle Mardin Kardeşlik ve Dayanışma Platformu kurarak Mardin STK Platformu bileşenleri olarak maddi ve vicdani sorumluluğumuzu ifa ettik. Türkiye’nin 81 ilinde yardım seferberliği başlattık ve devletten çok daha hızlı ve etkin bir performans ortaya koyduk.

Mardin’deki Sivil Toplum Platformu bileşenleri tüm alanlarda ortak ve etkin bir dayanışma sergileyerek ilimizde sosyal bir dramın ve infialın oluşmamasını sağlamış oldular.

Benim sendikal tecrübem yoktu; ancak ilkelerim, değerlerim ve bir “davam” vardı. Haklı olduğum ve haklı bildiğim meselelerde de kararlılığım ve samimiyetime güveniyordum. Gücümü ve cesaretimi sağlayan da buydu. 11 sendikanın başkanları ile birlikte omuz omuza olmanın ve en önemlisi de birbirimize olan güven ve dayanışmanın verdiği motivasyonla sosyal, kurumsal ve küresel meselelerde bir “duruş” sergiliyorduk.

Sendikayı aynı zamanda bir ‘mekteb’ kıldık. Eğitimciler, sağlıkçılar ve gençler ile ayrı ayrı guruplar halinde sohbetler düzenledik. Ramazan aylarının bereketli gecelerini de sendikada ihya ederek manevi ve entelektüel donananımızı güçlendirmeye çalıştık.

Türkiye’nin dört tarafından gelen STK Temsilcileri, Siyaset erbabı, Akademisyen, Sanatçı, Seyyah ve farklı misafirlere ev sahipliği yaparak dertleştik, paylaştık ve istişarelerle dayanışma içinde olmayı sağladık. Ayrıca ilimizin tarih, kültür, mimari ve sosyal dokusu hususunda enforme etmeye çalışarak ilimizin tanıtımına katkıda bulunmaya çalıştık.

Sendika, vakıf, dernek, cemiyet, sosyal sorumluluk isteyen ve fedakârlık gerektiren alanlardır. Hiçbir kriz yönetmemiş, hiçbir sosyal risk almamış, hiçbir ‘dava’ kaygısı taşımamış ve emek vermemiş kişilerin ‘iyi günde’ boy göstermelerini hepimiz görüyor ve not ediyoruz. Son dönemde ‘çakma kişi ve yapı’ların bu alanda varlık göstermelerini de ‘mevsimlik’ ve ‘besleme’ olarak görmek gerekiyor. Netice itibariyle sel gider, kum kalır. Köpük ise sadece anlık şişer ve söner.

Tam 10 yıl… Dolu dolu ve anlam yüklü bir serencam.. İçinde acı-tatlı nice hatırat oluştu.

Tüm Sendika başkanlarımız ve yönetimleri ile Mardin STK Platformu temsilcilerimize teşekkür ve takdirlerimi tekrar ifade ediyorum. 10 yılda onlarca miting, yüzlerce kitlesel gösteri, basın açıklamaları ve etkinlik yapıldı dostlarımız ve paydaşlarımızla…

İşi tadında bırakmak gerekiyordu…

.

 

 

 

 

Yorumlar

Image
Ğursi
05.10.2018 / 21:43

Tam 10 yıl oldu da noldu!? AKP'nin yanlış Ortadoğu politikalarını desteklemek için STK olarak İş Bankası önünde cılız gösteriler yapmaktan başka ne yaptılar!? Sendika olarak işleri ehline vermemek için çabaları da cabası.

Image
dr mardin
05.10.2018 / 17:20

Barış sadece beyaz güvercin ile olmaz...

Image
VATANDAŞ Gerçeği
17.09.2018 / 06:58

Bu sürede Belediye ile ruhsat ilişkileriniz oldu mu? Atamalarda yetkinlik yerine tanışıklık ilkesi ön planda mı oldu. Özellikle il müdürleri ve ilçe müdürleri atamalarında kendiniz ve yakınlarınız için hakkaniyet gözettiniz mi?

Yorum Yaz