tatlidede

Teknolojik ve Sosyal Değişim Sonucu; Karakter Aşınması

Teknolojik ve Sosyal Değişim Sonucu; Karakter Aşınması
Karakter; kendi arzularımıza ve insanlarla kurduğumuz ilişki biçimine yüklediğimiz etik değerlerdir. Yeni ekonomik düzende değişim sözcüğü, işin sihirli tarafını temsil ediyor. Hızlı değişim trendinde insan kimliğini ve kişiliğini nasıl koruyacak, koruyabilmek için ne yapması lazım, değişime direnmek mümkün mü?
 
Değişimin insan karakteri üzerinde etkisini irdelenmeye değer bir alan mevcutur. İnsanı üretimin bir parçası olarak gören kar odaklı anlayış, insandan kişiliğini bir tarafa bırakmasını, risk almasını, rekabet ortamında yırtıcı davranmasını, gurubun bir parçası olarak seri üretimin bir öğesi olmasını dayatıyor.
 
Sürekli iş ve bulunduğu ortamı değiştiren, iş güvencesi risk altında olan insanın yönünü ve yörüngesini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmek mümkündür. Bu durumun insanın karakterini aşındırdığı tezini kabul görmektedir.
 
İnsanı önüne fırtına gibi katıp götüren kapitalizme karşı yaşam öykülerimizi ne kadar şekillendirebileceğiz? Risk almaya çekinen, kendi işini başarıyla yapmayan kişiler “sosyal parazit” olarak değerlendirilmektedir.
 
Taşrada insanlar tükettiklerinin çoğunu kendileri üretiyordu. Neredeyse herkesin barınma ve beslenme şartları birbirine benzerdi. İnsanların işleri yanı başlarında iken fabrikaya, AVM’lere gitmek için artık araçlara binmeleri gerekiyor.
 
Geleneksel üretime şu örnek verilmektedir. Bir işçi günde bir kaç tane üretirken, fabrika günde on altı bin toplu iğne üretebilmektedir.
 
Endüstriyel üretim insan karakterinin değiştirme dönüştürme potansiyeli barındırıyor. “Çalışma zamanı üzerinde kontrol kaybedilmesi zihnin öldüğü anlamına geliyordu.” Değerlendirmesi yaygındır.
 
Esneklik, rüzgârın ağaçların dallarını eğmesi ve tekrar dalların eski haline dönmesine benzetilerek değişen koşulla uyum telkin edilmektedir. Buna örnek “Kadınlar yarı zamanlı çalışan, tam zamanlı annedir.”teziyle savunulmaktadır.
 
Kara fırında işçilerin özel çabası ve özverileri üretimin itici gücü iken modern fırında teknolojinin belirleyici olduğu aşikârdır. Eski fırında, deneyimle, kişisel beceriyle üretimin yanı sıra arıza ve tamirat işi iş görenler tarafından yapılmaktaydı. Boşa çıkan ekmek sayısı azdı, hatta geri döşüm bile söz konusuydu. Modern makinenin arızaları için servis beklenmekte, üretim kayıpları ise artmıştır.
 
Bu durum bize şunu gösteriyor, makinenin ön planda olduğu dijitalleşmiş üretimde insanın kişiliği silikleşmektedir.
 
Makineleşme sonrası süreçlerde yer almayı ve çemberin dışında kalmama ön plana çıkarılmaktadır. İşinde endişe düzeyinin sürekli artışının insan özsaygısının azalmasına neden olmaktadır.
 
Öz bilinç bağlamında çiftçinin doğa ile mücadelede zafer kazanamayacağı bilmektedir. Bunun için kişinin becerilerini portatif bir anlayışla farklı alanlara taşıması fikrin önerilmektedir.
 
Çalışanın yönünü kaybetmesi halinde harcamayıp tasarruf etmesinin Protestanlıktan liberalizme geçiş olarak nitelemektedir.
 
Çalışandan verim bekleyen işverenin denetmen gibi değil antrenör gibi davranması önerilmektedir.
 
Kafa karışıklığı, irade ve davranışların karşıtlığı, güven ile sadakatin, bağlılığın zayıflığı, duygusal tepkilere neden olduğu savunulmaktadır.
 
Ticaretin insan ilişkileri üzerinde olumlu etki ettiğini, sosyal temas olanağını sunduğu ve aşırılıkları törpülediği deyimlerle gözlenmektedir.
 
İnsanların aralarında ki farklılıkları hissettikleri, bir birlerini dinlemeyi ve tartışmayı öğrendiklerinde sorunlu ortamların küçüldüğü ve giderek benzer amaçları güttükleri ortamda grup olabilecekleri tarihi bir realitedir.
 
Güven ortamı, insanın ortak ilkelerine riayet, başkaları için özveri, karşılıklı sorumluluk, bağlılık ve ahlaki standardı güçlendirmekle mümkündür. Bu durumda tek başına ulaşılmayan duygusal tatmin zemini oluşturur.
 
“Bütün düşünce süreçleri gibi makine kullanma zekâsı da öz-eleştirel değil operasyonel olduğu durumda körelir.”görüşü öne çıkarılmaktadır.
 
Karakter aşınması iş yaşamından öte iş yapma biçimi ve işçinin insani boyutunun göz ardı edilmesinin sonucudur. İnsanın karakteri uzun erimli duygusal deneyimler ve insanlarla girilen ilişkilerde ürettiği etik değerler etrafında ortaya çıkar.
 
Devasa makinelerin ve görkemli binaların oluşturduğu 20-21. YY mabedi fabrikaların tamamıyla üretime uyumlu insan yapısı gözetmektedir. Duygu, etik, merhamet gibi özellikleri dışlayan bir üretim ve kar odaklı yaklaşım iklimi insan karakterini aşındıran ortamdır. Bundan kaçış gözükmemektedir.
 
Ancak iş yaşamını, makine-insan gücü denklemini orantısal ve etik bağlamında denge oluşturulması halinde bunun negatif etkisi azaltılabilir.
 
Günümüz kapitalist sistemde kaynak ve emek sömürüsüne dayalı sistemin böyle bir kaygısının olduğunu söylemek zordur. Kar odaklı üretim anlayışı insanı, makinenin bir aparatı haline getirmiştir. “Bırakın yapsınlar bırakın geçsinler” felsefesi karı kutsayan ve ona ulaşmak için her yolu mubah gören bir yaklaşımdır.
 
Tüketim odaklı yaklaşım günümüz dünyasındaki adaletsizliğin/zulmün temelinde yatan temel faktördür.
 
“Genç kuşaklara sınıf atlatma vadeden Amerika rüyası dostumu derinden etkilemişti” cümlesi insanların iradesinin teslim alındığının ifadesidir.
 
İşçi babanın oğlunun kendi yaşamını tekrar etmesini istememesi değişim gücünü göstermektedir. Oğlunun aldığı eğitim ve risk sermayesiyle kurulmuş fabrikada yönetici olarak işe başlaması, yaşam üzerindeki etkisini göstermektedir. Artık evin, akşamları uyumaya gelinen bir yerleşimden öte bir anlam ifade etmediğini görecekti.
 
İşin insan karakteri üzerinde etkisine çarpıcı bir olay; çalıştığı fabrikada önüne gelen makinede bir cıvatayı sıkıp birini atlamak olan işçi bir süre sonra gömleğinin düğmelerini iliklerken birini ilikleyip birini atlamaya başlamasıdır.
 
”İyi bir işin niteliği ile iyi bir karakterin nitelikleri artık örtüşmüyordu. İrade statik hale gelmiş sadece belirli değerlerin yüceltilmesine saplanıp kalmış.” Bu cümleler karakter aşınmasının iş yapma biçiminin sonucu ve kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
 
Türkiye’de kömür madenlerindeki iş kazaları sonucu ortaya çıkan ölümler akla gelmektedir. 13 Mayıs 2014 tarihinde yeterli güvenlik önlemi alınmaması nedeniyle Manisa/Soma’da 301 maden işçisi yaşamını yitirdi. Başka maden ocaklarında iş kazaları nedeniyle ölümler medyada haber olmaya devam etmektedir. İnşaat sektörü ve tersanelerdeki gemi demontaj ve imalatlarında ölümlü kazalar gündeme gelmektedir.
 
İşverenlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yeterli önlemleri almaması, çalışanların bu konuda yeterli bilince ulaşmaması, ölümlere neden olmaktadır. Aşırı kar hırsı, seri üretim, belirsizlik ve risklerin minimize edilmemesi karşımıza çıkmaktadır.
 
İnsanların eğitim, yaş ve cinsiyet gibi kişisel özelliklerini dikkate almadan giriştikleri bir takım popüler işlerde hayal kırıkları yaşadıklarını söylemek mümkündür. Çiçekçiliği bırakıp orta yaşlarda olduğunu unutarak reklam ajansında kariyer yapmayı planlayan ancak girişimi başarısızlıkla sonuçlanan bayanın macerası oldukça çarpıcıdır.
 
Vasıfsız/eğitimiz insanların iş bulma zorluğu, sonrasında işini koruma dürtüsü bir takım trajikomik durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.“Makine çalışır el övünür” sözü iş yapma tarzında farklı bir ikileme neden olmuştur. Adeta insan kendini makine karşısında güçsüz hissetmekte, gücü karşısında adeta ezilmektedir. İnsan kimliğini ve kişiliğini koruma açmazıyla karşı karşıya kalmıştır.
 
Çalışanın yaptığı işten zevk alması, pozitif duyguların düzeyi ve motivasyon derecesi olan iş tatmini, karakter üzerindeki etkiyle ilişkilendirmek mümkündür.
 
Önümüzdeki dönemde kullanımı artan bilgisayar ve cep telefonunun oluşturduğu “teknolojik bağımlılık” konusu çok tartışılacaktır.

Yorum Yaz