tatlidede

Toplumsal pişmanlık ...

Toplumsal pişmanlık ...
İntikam duygusu en büyük düşmandır. 
O, onu sınırlarının içine alanı, başka düşmana bırakmaz! 
Yakınındakine merhamet etmeyenin, uzaktakine merhamet etme çabası çelişkidir!
 Bardaklar kırılsa da insanlar su içmekten vazgeçmez! 
Peki, umutlar kırılsa da insanca bir yaşam için barıştan vazgeçmemeye var mıyız?
Toplumsal olay ve olgulara sosyolojik açıdan bakıldığında, her ne kadar birey eksenli olduğu görülse de, bireysel davranışların da toplumsal olay ve olgularda en belirgin etken olduğu görülecektir.
Benim zülüm görmem, zulme uğramam bireysel bir sorundur ama son yıllarda benim gibilerin zulme uğraması; toplumsal bir sorundur. Yani toplum ve birey birbirinden ayrı değerlendirilemez. Bu bağlamda; birey de toplumdan etkilenir, toplum da bireyden.

"Bir dil bir insandır” kültüründen gelen bir toplumun, bir dili yasaklamadan öte, yıllarca inkâr etmesi ve bunu toplumsal bir yargı haline getirmesi; öncelikle özeleştiri erdeminde bulunarak en azından bu sözü söylemiş olan atalarından özür dilemesi gerekir. 

Konumuzun anlaşılması için bu, sadece bir örnektir. Diğer konular da böyledir…

İnsanlar günah işleyebilecek fıtrat üzerine yaratılmıştır ve peygamberimiz (s.a.s.), “Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlısı ise tövbe edenlerdir.” demiştir…

Peki, neden bu örnek?
Çünkü konumuz olan pişmanlığın dil ile bir bağı var da ondan. 

Pişmanlık bir iç muhasebedir ve yolu ikrardan geçer. İkrar da dil ile yapılır…
Bizler duygu ve düşüncelerimizi dil ile açıklarız da ondan. Ve bu duygu ve düşüncelerimiz eylemlerimizi oluşturur da ondan.
Toplumsallaşmış yargılardan ötürü oluşmuş hatalardan, toplumsal pişmanlık duyulmalı.
Toplumsal pişmanlık sağlanmadan, toplumsal barış sağlanamaz.
Bu düşünce paralelinde kamuoyunun oluşması siyasi iradeyi de rahat ve olumlu düşünmeye sevk edecektir… Kamuoyu bu konuya hazırlanmalı ve doğru bir şekilde haberdar edilmeli.

İşte tam da burada; köşe yazarlarının ve bir bütün olarak medyanın rolü de, sorumluluğu da çok büyüktür.
Aslında toplumsal huzur ve barış için gerekli olan toplumsal pişmanlık; toplumsal mutabakat için de şarttır.
“Yeryüzü benim için temizlik vasıtası ve mescit kılındı” kültüründen gelen bizler, camimize cemaati nasıl getiririzin yollarını ararken, en büyük camiye kendimiz gitmemeye başladık ve sorunlar burada başladı. 

Din ve ibadet camilere hapsedildiği gibi, toplumsal huzur ve barış da hep söylemlere hapsedildi.
Peki, günümüzde söylemden de öte neler yapılmalı?
Dal/sopa eğikken gölgesi nasıl düzelebilir ki? Kısacası: “Eğri ağacın doğru gölgesi olmaz” felsefesinden yola çıkarak ve toplumu da kendi gölgemiz görerek hareket etmeli ve işe kendimizle başlamalıyız.

Öncelikle önyargı ve kibir çukurundan çıkılmalı…
Toplumsal pişmanlık gerçekleşmeli…
Bu pişmanlığın olması için öncelikle vicdan muhasebesi yapılmalı...
Bencillikten vazgeçip empati ve diğergamlıkla dolu yürekler oluşturulmalı...

Gerçekleri konuşma ve kabullenme erdemine ulaşılmalı…
Aklın ürünü olan düşüncenin sergilenmesine özgürlük verilmeli… 
Tek akla mahkûm olma esaretinden kurtulmalı/kurtarılmalı...
Bunların zeminini hazırlayacak eğitim verilmeli…

Ve sevgi… Ama gerçek manadaki sevgi, günümüzdeki gibi değil…
Toplumsal pişmanlık; toplumsal özeleştiri ve toplumsal tövbe olarak da algılanabilir. Emsal mi istiyorsunuz…
Kültürümüzde; kuraklık esnasında yapılan toplumsal yakarışların olduğunu biliyoruz.
Bilindiği gibi günümüzde yağmur duası, camilerde topluca yapılır. Bununla beraber araziye de çıkıp topluca bu yakarışta bulunabilir.

Yağmur duası-namazı aynı zamanda sünnettir.
Ve yağmur duasına çıkılmadan önce yapılması gereken bazı şeyler vardır:
İmam/devlet yetkilisi halka;
1- (Eski eylemlerinden) Tövbe etmeyi,
2- Sadaka vermeyi, (Hediyeleşerek gönül almayı)
3- Zulümden kaçınmayı,
4- Kul haklarını ödemeyi, mazlumların haklarının geri verilmesini, helalleşmeyi ve barışmayı,
5- Ve üç gün oruç tutmayı emreder.
Dördüncü gün mütevazı bir kıyafetle; ihtiyar, çocuk, erkek ve kadınlar dâhil tüm halk, koyun-kuzu ve diğer küçük-büyük baş hayvanlarla birlikte sahraya çıkılır ve yakarışta bulunulur.

Bu namaz ve dua sadece kuraklıkta değil herhangi bir doğal afet esnasında da tek başına kılınabilir, fakat cemaatle kılınması daha sevap ve müstecaptır.

Peki, ya kalplerin çoraklaştığı dönemde ne yapılmalı?

İşte, gönül ve vicdan kuraklığı afetini yaşadığımız çağımızda, toplumsal pişmanlık adıyla bir yakarışa ihtiyaç duyduğumuzu varsayıyorum.
Toplu yakarışların olduğu böylesi bir kültürden gelen bizlerin, toplumsal bir pişmanlığa ve toplumsal bir tövbeye ihtiyacı vardır. 
Hayatta bireysel olan olgular olduğu gibi, bir de toplumsal olanlar vardır. Örneğin; barış gibi… Toplumsal pişmanlık sağlanmadan, toplumsal barış sağlanmaz…
İslam âleminde her gün bireysel tövbeler yapılmakta, peki toplumsal tövbe ne zaman yapılacak? 

M. Burhan Hedbi 08/02/2013 Cuma

Ben pişmanım ya Rabbi, yapmış olduğum bütün günahlarımdan.

Ya sen kardeşim...

Yorum Yaz