Afrika’nın en yeşil ülkesi olan Uganda, görenleri
kendine hayran bırakırken yer altı ve yerüstü zenginliklerinin yanı sıra turizm
potansiyeli olmasına rağmen sömürüldüğü için hak ettiği payı alamıyor.
Afrika’nın yetimler ülkesi olarak adlandırılan
Uganda’ya giden İLKHA muhabiri Mehmet Salih Keskin, bir haftalık iş gezisinden izlenimlerini
kaleme aldı.
Uganda, Doğu Afrika’da bir kara ülkesidir. Doğuda
Kenya, kuzeyde Güney Sudan, batıda Demokratik Kongo Cumhuriyeti, güneybatıda
Ruanda ve güneyinde Tanzanya ile komşudur.
Türkiye’den 7 bin 500 kilometre uzaklıkta bulunan
Afrika kıtasının doğu kesiminde yer alan Uganda Cumhuriyeti, 42 milyona yakın
bir nüfusa sahip.
Kenya ile Tanzanya sınırlarına dahil olan ve Afrika
Büyük Gölleri arasında yer alan Viktorya Gölü, ülkenin doğu kısmında büyük bir
yer kaplar. Ayrıca Nil Havzası içinde yer alan Uganda, 241 bin metrekare alana
sahiptir. Yaş ortalaması 15 olan ülke, dünyanın en genç nüfusuna sahiptir.
Uganda’nın başkenti Kampala’dır.
Uçağımız
sabaha karşı iniyor
Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Uganda uçuşu, Ruanda
aktarmalı gediyor. İstanbul’da saat: 19.35’te bindiğimiz uçak, saat: 02.00
civarında Ruanda’nın başkenti Kigali kentine iniyor. Burada indir-bindir
yolcularının alınmasıyla 45 dakika sonra tekrar havalanan uçak, sabaha karşı
Uganda’nın başkenti Entebbe’ye iniyor.
19. yüzyılda Arap tüccarların fildişi ve köle
ticareti yapmak için bölgenin göl kıyısı kesimlerine gelmesiyle bölge nüfusu
İslamiyet ile tanışmış ve İslam dini önem kazanmaya başlamıştır.
Sömürü
ve misyonerlik süreci
1860’ta bölgeye ilk gelen bazı Avrupalılar, Nil
Nehri’nin kaynağını da ilk olarak keşfedip, bu dönemde Afrika kıtasının
doğusunda sömürgeleştirme sürecini de başlatmışlar.
1962 yılında Büyük Britanya’dan bağımsızlığını ilan
ettikten sonra başa geçen Müslüman bir devlet başkanının İslamiyet’e verdiği
destekler sayesinde Uganda nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu
belirtiliyor.
Daha sonra Müslüman devlet başkanının darbe ile
gönderilmesiyle emperyalist devletlere hizmet eden misyonerlerin faaliyetleri
sonucu ülkede Hristiyanlık gittikçe yayıldı. Misyonerlerin faaliyetlerinden
sonra ülkede Müslüman nüfus azalırken, Hristiyan nüfusu ise hızla artıyor.
Resmi verilere göre, ülke genelinde yaşayan nüfusun
yüzde 70 Hristiyan, yüzde 30 Müslüman. Uzun yıllar İngilizlerin sömürüsüne
maruz kalan ülke, şu anda ABD’nin sömürüsü altında.
Beyaz insanların sömürdüğü ülkede ayrıca kara
insanların zihin kodlarıyla oynamış durumda. Hazırcılığa alıştırılan bu insanlar,
oldukça tembelleştirilmiş.
Afrika'daki
su krizi
Ülkede temiz suya erişim hayati bir öneme sahip.
Özellikle kırsal bölgede su bulmak ise neredeyse imkânsız... Sadece
hayırseverlerin destekleri ve insani yardım kuruluşlarınca açılan sınırlı
sayıda su kuyular var.
UNESCO’nun hazırladığı 2019 Dünya Su Raporu’na göre;
dünya genelinde 2 milyar insan temiz su kaynaklarına düzenli şekilde
erişememektedir.
Rapora göre, su kaynaklarına erişimi sıkıntılı olan
insanların yarıdan fazlası Afrika ülkelerinde yaşıyor. Üstelik susuzluğun yoğun
olduğu bölgelerdeki insanların suyu 20 kata kadar daha pahalıya aldığı
açıklanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre,
dünyada 2.1 milyar kişi evinde temiz su bulunamıyor. Susuzluk ve kirli sulardan
dolayı ortaya çıkan ishal hastalığı nedeniyle her gün 700'den fazla 5 yaşın
altındaki çocuk hayatını kaybediyor.
Susuzluk, daha fazla mağduriyete sebep olmakta ve
sudan kaynaklı ölümlerin artmasına sebebiyet vermektedir. Su yaşamın kaynağı
iken susuzluk milyonlarca insanın yaşamını tehdit ediyor. Suya ulaşma güçlüğü,
kirli su tüketimini arttırmakta ve temiz olmayan sudan kaynaklanan tifo,
kolera, zatürre ve dizanteri gibi salgın hastalıklara sebebiyet vermektedir.
Milyonlarca
insan temiz su bekliyor
Uluslararası İnsani Yardım Kuruluşu Avrupa Yetim
Eli, su problemleriyle mücadele edilen Afrika kıtasında hayırseverlerin
desteğiyle açtırdığı su kuyuları sayesinde binlerce insani suya kavuşturdu,
ancak halen milyonlarca insan temiz su bekliyor.
İhtiyaç
listesi uzayıp gidiyor
Tabi ihtiyaç sadece su ile bitmiyor. Gıda, giyim,
ayakkabı, okul, camii, ev gibi ihtiyaç listesi uzayıp gidiyor. Maddi
imkânsızlık nedeniyle aileler çocuklarını sünnet edememe sıkıntısı yaşıyor.
Dini bir vecibe ve aynı zamanda sağlık ve temizlik ameliyesi olan sünnetin
yapılması ise çoğu zaman mümkün olmuyor.
Kara
kıtanın kara bahtlı çocukları…
Afrika’da yaşayan çocuklar da hayatın tüm
zorluklarıyla küçük yaşta tanışıyor. Tüm zorluklara rağmen hayata tutunmaya
çalışıyorlar. Her köyde çocuk sayısı o kadar fazla ki gelen yardımların hiçbir
yetmiyor.
Çok zor şartlar altında akademik ve dini eğitim
almaya çalışan Ugandalı çocuklar, çeşitli imkânsızlıklar ile mücadele ediyor.
Yokluk içinde defter, kalem, silgi, kitap ve Kur'an-ı Kerim olmadan eğitim
almaya çalışan Ugandalı çocuklar, öğretmenleri ve Kur'an eğitmenleri tarafından
tahtaya yazılan yazıları ve ayetleri ezberleyerek eğitimlerini sürdürüyor.
Sömürgeci ve emperyalist devletlerin bütün
çabalarına rağmen eğitim öğretime özellikle de medrese eğitimine büyük bir önem
veren Ugandalı çocuklar, defter ve kalemleri olmadığından dolayı sadece
öğretmenlerinin tahtaya yazdıkları ile okuma yazma öğrenebiliyor.
Ağaç
altına serdikleri kamışların üzerinde ibadetlerini yapıyorlar
Misyonerlerin faaliyetlerinin had safhada olduğu
Uganda’da, İslami faaliyetlerde bulunan Müslümanlar da çok zor şartlarda İslami
tebliğ ve çalışmalarını yürütüyor.
Çoğu kırsal kesimlerde mescit veya cami olmadığı
için Müslümanlar, birkaç ağaç ve üzerine serdikleri kamışların üzerinde
ibadetlerini yapıyorlar.
Sadece Uganda’nın Buyende şehri İringa bölgesi
Nanwunano Köyünde 547 çocuk, Kur’an- Kerim eğitimi alıyor. Ancak bu köyde camii
yok.
Nil’in
kaynağı hak ettiği değeri görmüyor
Uganda’da Jinja şehrindeki Viktorya Gölü’nün Nil’e
açılan noktası, görenleri adeta büyülerken, turizm potansiyeli olmasına rağmen
tanıtımı yapılmadığı için hak ettiği değeri görmüyor.
Uganda’nın başkenti Kampala’ya 80 kilometre uzakta
bulunan Jinja şehrindeki Viktorya Gölü’nün Nil’e açılan noktası, ülkenin en
önemli turistik merkezlerinden. Ziyaretçilerin olmadığı bölge, Nil’i besleyen
suların başlangıç noktası olarak kabul ediliyor.
Afrika’daki hayat için çok önemli olan Nil’in
Viktorya Gölü’nden çıkan suyu, yaklaşık 6 bin 400 kilometre yol kat ederek
Akdeniz’e varıyor. Nil’i besleyen başlıca kaynaklardan olan Viktorya Gölü,
dünyanın ikinci en büyük tatlı gölü konumunda.
Başlangıç noktasındaki su hareketliliği gözler
görülürken, adeta alttan kaynıyor. Nehir kenarları ve doğuş yerinde turistler
için konaklama alanları da bulunuyor.
Kuş sesleri,
kahverengi tepeler ve yeşilin eşlik ettiği manzarada tekne yolculuğu farklı bir
deneyim sunarken, bölgenin çok sayıda kuşa da ev sahipliği yaptığı görülüyor.
Tarihi değere sahip ve turizm potansiyeli olmasına
rağmen tanıtımı yapılmadığı için hak ettiği değeri görmüyor.
Nehir kenarındaki işletme sahipleri ise hükümet
yetkililerden bölgeye daha fazla yatırım ve destek vermeleri gerektiğini
belirtiyor.
Misyonerlik
faaliyetlerine rağmen İslamiyet hızla yayılıyor
İmkânların ve şartların yetersiz olduğu ve
misyonerlik faaliyetlerinin had safhaya ulaştığı bir dönemde, Türkiye başta
olmak üzere İslam dünyasındaki duyarlı yardım kuruluşlarının faaliyetleri
sonucu Uganda’da İslamiyet’in hızla yayıldığı belirtiliyor.
Bir lokma ekmeğin ve bir damla suyun çok kıymetli
olduğu ülkede, Müslümanlar çoğu zaman aç veya susuz kalmalarına, bir lokma
ekmeğe ve bir damla suya muhtaç olmalarına rağmen, dini vecibelerini aksatmadan
yerine getirmeleri ve İslam dinine verdikleri önem ise görenleri imrendiriyor.
Görülmesi
gereken yerlerin listesine eklenmeli
İnsanları, coğrafyası ve kültürü ile güzel bir ülke
olan Uganda, dikkat etmek koşulu ile güvenli bir bölge. Sömürülmediği takdirde
Afrika’nın incisi olabilecek kapasiteye sahip olan Uganda, görülmesi gereken
yerlerin listesinin içine eklemesi gerektiğini kanaatindeyiz.
YORUMLAR